hesabın var mı? giriş yap

  • okudugum 5 sene boyunca bilkentli olmaktan en çok utandıgım andır=
    kanka- su hatun cok ii ya
    ben- hangisi abicim
    kanka-acık pembe gomlek giymiş sarı saçlı siyah taytı ve çizmesi var bak şurda
    ben- (bi sure baktıktan soora) sarı saçlı, acık pembe gomlek giymiş siyah taytı ve çizmesi olan kızlardan hangisi abicim?

  • 70 ayrı hikayeden oluşan, 40 ülkede 3 senede çekimleri tamamlanmış bbc'nin muhteşem belgeseli. özellikle oceans-into the blue bölümü efsanedir. insanoğlunun doğa şartlarına nasıl mükemmel bir şekilde uyum sağladığını gösteren, "only one creature has carved a life for itself, in every habitat on earth. that creature is us." şeklinde başlayan kaçırılmaması gereken bir bbc başyapıtı.

  • evet ben bugün avm'ye gittim ve yine hayattan soğudum.

    allahım bu kadar sıkıcı, iç daraltıcı yerler olabilir mi? yemin ederim eve döndüğümde üstümden tır geçmiş gibi oluyor. fakat gözlemimi de yaptım, döndüm. kimdir bu avm'lerin özellikle haftasonları vazgeçilmez karakterleri? ne yer ne içerler? nerede yaşarlar? hepsi fely farkıyla sizinle;

    yüzü boyalı aptal çocuklar; avmler özellikle haftasonları onlarsız olmaz. avm'lerin gürültü yükünü çeken çilekeş tipler. avm'lerdeki fiks uğultuda onların payı büyük. kendilerine teşekkür ediyor, alkışlarla uğurluyoruz.

    oyun alanındaki asosyal çocuklar: bunlar da tam site-apartman, konut projesi çocukları. çocuk hayatında bakıcısından başka insan görmüyor ve avm'de oyun alanında başka insanların da olduğunu görünce tribe giriyor. annesinin yanından ayrılamıyor ve asosyalliğini vurguluyor. annesi de çocuğunu sosyalleştirmek derdinde.

    bakışmaya gelen ikili kız grupları: evet tek amaçları bakışmak. ne sevgili olmak ne birisiyle birlikte olmak. bakışmak. tek amaç bu. ne kadar bakışıldı o kadar kar. ikili olunca güvende hissederler. ayrıca yeni kıyafetlerini giyecekleri en uygun mekan. en fazla 30 tl harcarlar. 6 saat avm'de takılırlar.

    marco reus saçlı 3-4 kişilik erkek grupları: evet bunlar da olmazsa olmaz. avmye girmeden önce mutlaka sigara yakarlar. favori bölümleri defacto, lc waikiki, coton ve media markt tarzı teknoloji mağazaları. bunlar olmadan avm kepenk açmaz.

    direkt yemek katına çıkan beyaz yakalı: arabayı park etmiş garaja. tchibo'ya uğrar belki. ordan bi şeyler alır. ordan starbucks'a ya da gloria jeans'e geçip kahve içer. bambaşkadır bizim beyaz yakalı. hey yabancı buralar asıl benim triplerindedir.

    ilişkilerini avm'de yaşayan tipler: bunlar da olmazsa olmaz. sevgililik daha avm'nin dışına çıkmamış. ilişki daha dış havada oksijen görmemiş. burada sinemaya gidilmiş, burada kahve içilmiş. burda birbirinden sıkılıp cepten nete girilmiş, burda çekilen fotolar paylaşılmış.

    kendini mila kunis sanan kozmetikçi ablalar: bunlar da ayrı bir tür. lan yüzündeki o makyajı atsan bildiğin yıldız tilbe'sin ama hava mila kunis. bir gerine gerine yürüme. bir odaklanarak, karşıya bakarak yürüme. dandirik kozmetik mağazasında 1300 tl'ye çalışmıyor da, new york borsası'nda çalışıyor sanki. sizi de eledim.

    avm'ye gidip gözlemini ekşi'de yazan tipler: bu da ben oluyorum. kendimi de kategorize edeyim :) herkese b.k attık kendimize de atalım. bunlar da sanki toplumdaki genel kitleden çok farklıymış gibi gelir ekşi'de entry yazarlar. sanane millet istediği gibi takılsın. öyle mutluysa öyle devam etsin işte.

    lan cidden benim ne işim vardı avm'de? :)

  • insanın içinden "sen ne ileri görüşlü güzel bir adammışsın ki, bizi böyle mezhepçi ışid, el nusra, boko haram, el kaide vs gibi yobazların eline bırakmamışsın" demesiyle vuku bulan minnet duyma hali. 1881'de doğan bir adamın vizyona bak, öte yandan 2014 yılında kazığa kelle takıp gezdiren mahluklara bak. sevmeyelim de taşa mı dönelim?

    edit: imla

  • bu kardeşimizin cyborgvari davranışları beni ilk başta çok güldürdü fakat gerçekten distopik bir havası var videoların. sanki hiç eğlenmiyormuş ya da içinden gelmiyormuş da sırf kodlarında o yazdığı için pikniğe gidiyor, dolanıyor gibi gözüküyor.

    -haydi ts212 biraz şurada ağacın altında oturalım..
    (oturma eylemi...)
    -evet, oturduk. şimdi şurada biraz güneşe bakalım.
    -baktık. şimdi biraz şu tarafa yürüyelim.
    -yürüdük...

    bi de bu formatta suç işlense çok komik olur gibi geldi bana.

    -evet arkadaşlar şimdi cinayet işleyecem.
    -hasmımızı bulduk, şimdi biraz bıçaklıyım.
    -evet, bıçakladık. şimdi torbaya koyup gizli bi yere atalım.
    -attık, şimdi eve gidelim.
    -gidemedik, polis yakaladı. şimdi biraz hapse girelim.
    -girdik, biraz volta atalım...
    -attık.

  • alkolün hala siyah poşetle satıldığı ülkemde iç çamaşırlarının da siyah poşete konulması gerektiğini bilmeyen kadındır.
    ama bilmez ki aslında bu yaptığına değişik anlamlar yüklemek isteyen magandaların asıl siyah poşeti hakettiklerini.

  • bu oyunu bilmemkacinci seyredi$imde vuku bulan bir olayi anlatmak isterim ustadin zekasini afi$e etme adina. kendisi oyunun unlu sarki sozu yazma kisminda sozleri soylemektedir.

    - bugun evden cikasim yok, caa cubbap cubbap cubaabi cubbap cubaabi
    - telefonu acaaasim yok, caa cubbap cubbap cubaabi cubbap cubaabi
    - acelem var kosaasim yok, caa cubbap cubbap cubaabi cubbap cubaabi

    tam bu sirada onlerde bir kadin ziplayarak "ben daha once bu oyunu seyrettim" vurgusu yapmak icin

    - rakimiz var iceeesim yok ekikieki der.

    ferhan sensoy kadina soyle bir bakar.

    - hanfendi cok guzel, adiniz nedir?
    - *isim soyad sallamadir* fahriye
    - fahriye cok guzel (daktiloda yazar) soyad?
    - tandoveroglu* (daktiloda yazar)
    - isminizi neden sordugumu biliyor musunuz?
    - hayir?
    - soyliim, simdi burda bir sarki sozu yaziyoruz malum, bunun da dogal olarak bir telif ucreti olacak
    - evet..
    - ben uc misra yazdim, siz de bir.. ben o telif ucretini alicam, siz de ucun birini.

    bu lafin ardindan salon yikilircasina kahkaya boguldu, ben kendisini ayakta alki$ladim.

  • kısa kesilen, anlatılmak isteneni sadece birkaç kelime ile anlatan mesajlardır.

    babadan gelen mesaj:
    "paran yattı."
    cevap:
    "polis yok demiştim."
    baba:
    "ne polisi?"
    cevap:
    "espri yaptım baba yok bişey:)"

  • bilimsel merak, gözlemcilik, araştırma ruhu ve gerizekalılığın ilginç bir bileşimi sayılabilecek eylem. bitkilerin gündüzleri karbondioksit alıp, oksijen vermesi; geceleri oksijen alıp karbondioksit vermesi şeklinde son derece güdik bir şekilde körpe zihinlere sokulmuş olan bu tabiat atraksiyonu bana hep ilginç gelmiştir. fotosentez konusunu öğrendiğim o andan itibaren oturma odasındaki aşk merdivenini takibe aldım. bitkinin gündüzleri verdiği oksijeni görebilecekmişim, o ana tanık olabilecekmişim gibi gelirdi hep. kimi zaman "aha oksijeni verdi herhalde" diyerek içime boş boş hava çekerdim. o zaman ebru şallı'nın tv8'deki pilates dersleri yoktu ama fotosentez esnasında ebru şallı'nın şimdi çıkardığı gibi "vüüüüüühhhhh ev-veet kaburgalar harika vüüüüüühhh ev-veet sırtımız börek gibi" lafları eşliğinde, sanki böyle vüüüüüüh vüüüüh diye bir oksijen verme sesi duyar gibi olurdum. oksijen veriyor muydu bilmiyorum gerçi. oksijen verdi verecek diye aşk merdivenini izlerken uyurdum bazen. akşama doğruysa büyük bir korku içinde uyanırdım. zira akşamları karbondioksit verip beni öldürebilirdi aşk merdiveni.

    öğrendiğim her konuyu annemle babamla paylaşma alışkanlığımın bir sonucu olarak geceleri aşk merdiveni ile aynı ortamda bulunmamamız gerektiğini anlattım onlara. karbondioksit veren aşk merdiveni sağlığımıza zarar verebilirdi çünkü. babam, annem, küçük kardeşim ve babannem beni gülümseyerek dinlerlerdi. bana hiç inanmadılar... bir sabah uyandığımda oturma odasında cansız bedenlerini gördüm. ahahaha yok lan şaka... allah etmesin töbe estağfurullah... babannem oturma odasında aşk merdiveninin gölgesinde yatmasına rağmen maşallah 94 yaşına kadar yaşadı. arkadaşlarıyla konken oynarken çıkan kavgada vurulmasaydı belki de hala yaşardı...aslında yaşlı-masum-sevimli demeyeceksin, kızgınlıkları çok fena oluyor nenelerimizin dedelerimizin. ölenlere rahmet, yaşayanlara sıhhat dilerken bu entryimi de milli eğitim bakanlığına seslenerek bitirmek istiyorum: yıllar yılı yanlış anlatmışsınız fotosentezi, bitki gece karbondioksiti verdi verecek diye çocukluğumun en güzel günlerini acıyla, gerilimle geçirdim. olmadı milli eğitim bakanlığı, yanlış yaptın, seni şimdi kınamaya başlasam ömrüm yetmez.... yazık.

  • sözlükteki âdet şudur; bir yapım hangi ülkeden çıkmışsa, orijinal adıyla başlık açılır ve o başlık üzerinden yürütülür. bu dizinin orijinal adı hakan: muhafız'dır. mesela la casa de papel de money heist diye başlıkla yürütülmüyor. dolayısıyla bu başlığın hakan muhafız başlığına yönlendirilmesi gerekiyor bence.