hesabın var mı? giriş yap

  • başlık aslında "antalya'ya gelen ukraynalı sığınmacıların çöp toplaması" olacaktı ancak karakter sınırına takıldı.

    savaştan kaçıp ülkemize sığınan birkaç ukrayna vatandaşı teşekkür etmek amacıyla antalya'da sahile atılan çöpleri toplamaya başlamışlar.

    açıklamada ise şöyle yazıyor:

    "merhaba, benim adım kate. 24 yaşındayım ve ukraynalıyım.
    fotoğraftaki diğer birçok insan gibi ben de anavatanımdaki savaş nedeniyle antalya'ya geldim.

    insiyatif alıp kısmen de olsa antalya'nın kirli alanlarını temizlemeye karar verdik. hedefimiz:

    - öncelikle, türkiye'ye ve türk halkına destekleri ve misafirperverlikleri için teşekkür etmek.

    - ukraynalılara burada sadece misafir olduğumuzu hatırlatmak ve buranın yerlilerine saygı göstermek.

    - ukraynalıların bir avrupa milleti olduğunu göstermek.

    aynı zamanda inanıyorum ki açık ukraynalı kalplerimiz ile dünyada binlerce kalbi ısıtacağız."

    sığınmacı var, sığınmacı var. işin ironisi bizim iyi bakamadığımız sahillerimize savaştan kaçıp gelen insanların sahip çıkması.

    görsel

    görsel

    linkedin postu

    edit: link eklendi

  • bir gün bir genç sartre'ın yanına gider ve ona bir konuda fikrini almak istediğini söyler. taşrada yaşayan hasta bir annesi vardır ve paris'te üniversite okuma olasılığı. hangisini seçmeliyim diye sorar.

    sartre şöyle cevap verir,
    "sorunun ne olduğu kadar kime sorulduğu da önemlidir, sen bu soruyu gelip bana soruyorsan, almak istediğin cevap ve aslında yapmak istediğin şey bellidir."

    fikir almak isteyen insanın birçok farklı motivasyonu olabilir. ama benim en sık gördüğüm neden sorumluluğu paylaşma ihtiyacı. büyük bir karar almak, hata yapmaktan korkan bir insan için çok zorlayıcı bir dönüm noktası olabiliyor. okul seçimi, meslek seçimi, ilişkiye başlamak, ayrılmak, evlenmek, boşanmak gibi kararlar, 'ya yanlış kararsa' korkusu ile bir türlü alınamıyor. sonra bir bilenden fikir almak istiyor insanlar. oysa bir insanın herhangi bir kararı için tek bilen vardır, o da kendisi.

    bana bu dönüm noktalarında başvuran insan çoktur. 'femme hanım ne yapmalıyım' derler. oysa femme bir yerde doğmuş, bir yerde büyümüş, bir ailenin ferdi olmuş, bir okula gitmiş, bir çevresi olmuş, zevkine göre izlemiş okumuş, sevgili olmuş, ayrılmış, aşık olmuş, evlenmiş, kızmış, barışmış, affetmiş ya da affetmemiş bir kadın. hiç kimsenin evrensel doğruları haiz olmadığı gibi o da bunları bilmiyor. kendi hayatı için doğru olduğuna inandıklarını yapıyor. onların da doğru mu yanlış mı olduğunu kesin bilemiyor tabii çünkü kimse seçmediği yolun nereye çıkacağını tam olarak bilemez ama öyle ya da böyle, tercih ettiği yolun tadını çıkarmaya çalışıyor.

    birinden fikir almak istediğiniz zaman kimden ve neden fikir almak istediğinizi bir düşünün. çünkü kendi doğrunuzu bulmanın tek yolu içinize bakmaktır.

  • koltukta mandalina soyuyorum, eşim yan koltukta, oğlan ortada dolanıyor ve bir anda beni ve annesini elleriyle göstererek;

    "siz ikiniz şekerlerimsiniz" diyor.

    tam keyifli bir gülümse otururken dudaklarıma ekliyor sabi,

    "anne sen ve mandalina"

    umarım espridir, sormaya çekindim o an. annesinin anıra anıra gülmesi de etkiledi biraz beni.