hesabın var mı? giriş yap

  • 559c numaralı iett otobüsünde yanına oturduğum güzel kızın, kulaklarımızda kulaklık olmasından mütevellit, telefonunun notlar kısmına "beşiktaşa yaklaşık kaç dakikada varırız sizce" yazıp beni dürterek bana okutması ve benim de karşılık olarak, cevabı buğulu cama yazmış olmam.

  • resmi gazete'de yayımlanan karara göre aşı karneli kedi, köpek ve kuş gibi evcil hayvanlar, yolcunun kucağında veya oturduğu koltuğun önünde kafeslerinde kilitli olacak şekilde otobüslerde taşınabilecek. daha önce taşıtın içinde yolcularla birlikte canlı hayvan taşınmasına izin verilmiyordu.
    bu kararla otobüs yolculukları artık daha eğlenceli olacağa benziyor.
    kaynak:
    haber linki
    karar maddesi

  • kendisini ribery ve robben desteklerken rvp'yi kariyeri boyunca hollanda, arsenal ve manu'da mehmet yozgatlı ve niyazi güney desteklemiştir.

  • şu ara sosyete çılgınlığı haline gelen japon menşeli yeşil çay türüdür. maça diye okunur ve maccha diye de bilinir. gölgede yetişen çay ağacı yaprakları buhara maruz bırakılıp kurutulduktan sonra sap, damar ve diğer fazlalıkların ayrıldığı bir işlemden geçirilir. işlem sonucunda ilk toplanan ürünün sadece %10'unun kaldığı "tencha" elde edilir. daha sonra tencha, genellikle el değirmeni ile çok yavaş bir şekilde toz haline getirilir. 100 gram tencha öğüterek matcha çayı elde etmek yaklaşık 3 saat sürer. yeşil bir toz şeklindedir. demleme gerektirmez. internette nasıl hazırlanacağına ve kullanılacağına dair envai çeşit tarif bulursunuz. zira japonlar bunu çok sever, çay yapmakla kalmaz, pasta, börek, dondurma ne buldularsa içine katarlar. yeşil çaylar içinde en yüksek antioksidana ve zayıflatma özelliğine sahip olan çaydır. bu yüzden sosyetik olması kaçınılmaz tabi. özel işlemlerden geçtiği için görece de biraz pahalıdır.

    piyasada yeşil çayı toz haline getirip matcha çayı diye satan uyanıklar da mevcuttur. hatta mevzudan haberi olmayan bazı aktarlar maka diyorsun sen maça değil diye sizinle iddialaşabilir. inanmayın, maka başka bir şey.

  • babam bakan olsa sakız aldırmazdı be dünyayı burnumuzdan getirirdi. allah'tan böyle bir sıkıntı yaşamadık.

  • tarih, haziran 2012. yer, istanbul veliefendi hipodromu...

    dalamar kişisi arkadaşları ile 86. gazi koşusunu izlemek için yollara düşmüş, bülteni elinde, kuponu cebinde, hayalleri aklının bir köşesinde hipodroma varmıştır. güneşin altında uzun bir yürüyüşten sonra tribünün önüne gelmiş ve basamakları artık nefes nefese çıkmaktadır. o sırada telefonu çalar, arayan babadır. diyalog şu şekilde gelişir:

    dalamar: alo?
    baba:...
    d: baba?
    b: oğlum? nerdesin sen? arkadan gelen o sesler ne?
    d: hipodromdayım baba, kalabalık burası.
    b: kaçıncı oldun?
    d: efendim?
    b: ne bileyim lan, nefes nefese açtın telefonu, seni koşturdular sandım.
    d: ...

    böyle bir adamdır kendisi...