hesabın var mı? giriş yap

  • daha dun basima gelen bir olayi anlatayim efenim.

    antalya havaalanina giriyoruz. guvenlik kontrolu vs. esim onde ben arkada kemer, saat vs cikartiyoruz. laptop falan. kutuya koyarken esimle arama birisi daldi elinde kutu ile. ne oluyor demeye kalmadan tahmin ettigim gibi siraya girmekten aciz bir turbanli. dedim hanimefendi hayirdir. dedi ben seni beklemek zorunda miyim? dedim ki evet. beklemek zorundasin zira burasi sıra.

    karima abuk sabuk seyler soylemeye basladi. guvenlikten rica ettim. neyse mudehale ettiler. megerse kari iki arkdaymis. arkamdaki kadinin da onune geçmiş.
    neyse gectik guvenlikten, arkadan sesi geliyor hala. aynen soyle dedi: biz cicili bicili olmadigimiz icin boyle davraniyorsunuz. hem arkamdaki kadina bagiriyor hem de guvenlige. sonra bize geldi ayni igrenc cumleyi kurdu.

    kadin sunu anlayamiyor: basit bir siraya girecek kadar akli melekeleri gelismedigi icin mudehale edildigini anlamiyor. turbani yuzunden engellendigini zannediyor. cicili bicili insanlar onu turbanli diye sevmiyor. kafaya bak.

    bu zihniyet nasil duzelir bilmem.

  • bir kadinin omru boyunca karsilasabilecegi en buyuk hesaplasmalardan biridir muhtemelen kendisini istemeyen bir adamin aslinda iyi biri oldugunu kabullenmek.

    asik oldugu erkegin hicbir zaman kendisini istememis oldugunu ya da artik istemedigini ogrenen kadinin kabullenme sureci uzundur. elisabeth kubler-ross'un tanimladigi 5 stages of grief yani sevdigini kaybeden insanin gectigi 5 asamanin tamamini gecer kadin. yani

    - inkar* --> "olamaz boyle bir sey. o beni hala seviyor. benden vazgecemez."
    - ofke* --> "allaan salaa! ben fazlaydim ona. cok fazlaydim. degerimi bilemedi."
    - pazarlik* --> "belki de yeterince anlayisli olamadim ona. daha anlayisli olacagimi soylesem kesinlikle yeniden beni ister."
    - depresyon* --> "ben onsuz ne yaparim?"
    - kabul* --> "ne yapalim. beni sevmiyor."

    bu asamalarin bazen bir ikisini atlar kadin. ya da bazi asamalari hizlica gecer. bu asamalarin hangi hizda gecilecegi, kaybedilenin yoklugunun ne kadar belirgin olduguyla baglantilidir genelde. nihayetinde bittigini, adamin onu istemedigini kabul eder.

    adamla kadinin karsilasmalari ya da kadinla adamin cevresinin karsilasmalari mumkun degilse, kadin artik pacayi kurtarmistir. mutlu mesut devam edebilir hayatina. arada hatirlayip uzulse de daha fazla hirpalanmaz artik. adam hakkinda kafa yormaz, kendini suclamaz, adami suclamaz. oldu da bitti masallah...

    butun bu asamalari gecip rahata kavustuktan sonra bazen hayat kadini rahat birakmaz.

    bir gun bir arkadasi ile bir cafede oturup kahve icerken, yanindaki arkadasinin bir arkadasi gelir masaya mesela. laf doner dolanir adama gelir. kadinin adamin tanidigini bilmeksizin bu arkadasin arkadasi adamdan bahsetmeye baslar. ne kadar iyi kalpli, ne kadar sevecen, ne kadar duygusal,... oldugundan. adamla yasadiklari guzel anilardan ornekler verir ustune. kadin susar.

    bir kac gun sonra baska bir ortamda yine kadinin adamla yasadigi maceradan habersiz insanlar adamin bahsini acar. yine o mukemmel adam, yine o dunya sekeri, dunya zekisi, dunya yeteneklisi, dunya duygusali adam... kadin yine susar.

    kadin, kendisini uzen, kendisinin kalbini paramparca eden adamin aslinda kendisini taniyanlarin bahsetmekten hoslandiklari o mukemmel adam oldugunu duydukca daha da uzulur.

    herkese karsi anlayisli, herkese karsi vicdanli, herkese karsi yardimsever olan adamin dunyada canini yaktigi, uzdugu, kirdigi tek insanin kendisi oldugunun ayirdina varir sonunda. diger insanlardan ne eksigi oldugunu dusunur. dusunur de bulamaz. herkes dr. jeckyll ile karsilasmistir da mr. hyde'la karsilasmis tek insan kendisidir yeryuzunde.

    kendisine yasattigi onca acidan sonra onun aslinda "iyi" biri oldugunu kabullenmesi gerekir. o bes asamadan bir tur daha gecer. ama bu sefer kaybettigi adam degildir aslinda da kendine olan guvenidir. nihayetinde yasadiklarinin ana fikrini bulur, ki bu da cogu zaman "ben sevilecek kadin degilim." olur.

    not: bu entryye katkilarindan dolayi alright isimli sarkisi icin zap mama'ya, i'm a fool to want you yorumu icin lisa ekdahl'a, yazarken ictigim bir paket parliament sigarasini philip morris products s.a.'nin verdigi lisans kapsaminda ureten philsa as'ye ve tabii ki adama* tesekkuru borc bilirim.

  • 70 şirketten oluşan, doğrudan 80.000 kişiye dolaylı milyonlarca kişiye istihdam sağlayan ve aralıksız yatırım yapan holdingin ettiği kardır. eğer kar açıklamazsa zaten ortada bir sorun var demektir, parayı iç ediyorlar, vergi kaçırıyorlar demektir. asgari ücretin altında kar ettiğini beyan eden holdingler var bu ülkede.

  • 1920lerin sonunda amerika birlesik devletlerinde ortaya cikan ve jazzin swing döneminde ve özellikle buyuk orkestralarin ortaya cikmasiyla ortaligi kasip kavuran, 1927 yilinda o dönem hemen hemen her sey de yapildigi gibi charles lindberghin ilk defa atlas okyanusunu ucarak asmasina ithafen lindy hop ismi verilen dans. tipki jazzda oldugu gibi bu dans da köklerini avrupa ve afrika geleneklerinden alir. genelde sosyal olarak yapilan bu dans gösteri amacli yapildiginda karakteristik olarak buyuk oranda "aerials"lara yer verir. (yani havada parende atmak, kizi isaret parmagiyla havada cevirmek, bacak arasindan atmak v.s.)

    abd'de o yillardan bu yana hala bu dansi yapanlar bulunmakla birlikte özellikle 90larin basindan itibaren dunyanin diger yerlerine de yayilmaya baslamistir. cok genis olmasa da inanilmaz sadik bir kitleye mevcuttur * her yil dunyanin bir cok ulkesinden lindy hopperlar temmuz ayi isvecteki herrang köyunde gerceklestirilen workshoplara akin ederler. bunun yaninda özellikle avrupa ve amerika'da öncu hayran kitlenin duzenledigi bir cok workshoplar yapilmaktadir... bununla birlikte kucuk ama sadik kitleyi birbirine baglamak amaciyla "lindy hop exchange" adi verilen bir uygulamada mevcuttur.

    ne menem bir dans oldugunu görmek isteyenler

    http://www.youtube.com/watch?v=hhpokhqutee

    adresinden izleyebilirler. göruntuler bu yilin her sene oldugu gibi bu senede minessota'da yapilan ultimate lindy hop showdowndan alinmistir. bunun gibi videolar yine youtube'da ulhs adi altinda bulunabilir.

    gunumuzde lindy hop'un en iyi danscilari arasinda isvecli swing dans toplulugu olan the harlem hot shotstan özellikle frida segerdahl ve sakarias larsson, amerikali skye humphries, todd yannacone, londra kökenli angela cookie andrew sayilabilir.

    herhangi bir lindy hop festivali, gunler boyu suren hic durmadan danslarla, swing dönemi muzikleri calan big bandlerle, göbeklerine kadar cekilmis pantolonlu askili beylerle dönemine uygun giymis hanimlarin aksesuarlariyla, herkesin yuzunde hic eksik olmayan gulumsemeyle bir ruya gibi ya da tipki filmlerden cikma kareler gibi gecer. özellikle 1 aylik (bu sene 5 hafta) herrang lindy hop kampindan sonra normal hayata adapte olamayan insanlarin depresyona girdikleri de gözlenmistir. inanilmaz eglenceli bir danstir, yapmiyorsaniz yapin, yapmayanlara yaptirin.

    bu dans türkiye'de sadece swing istanbul adlı dans stüdyosunda öğretilmektedir.

  • belgesel yapımcıları, vahşi doğa fotoğrafçılarında böyle bir "yanlış tanı" rahatsızlığı var.
    adam, gördüğünü sıfatlandıramıyor lan.

    110 kilo ağırlığındaki sumatra kaplanını fotoğraflamak için iki hafta pusuda bekliyor, hayvan ormanın derinliklerinden gelirken iki saniyeliğine kameraya yakalanıyor.
    "sumatra kaplanları... kedi ailesinin utangaç üyeleri. kameralarla araları pek iyi değildir" diyebiliyor.
    utangaçlığından adam yiyecek hale gelmiş öyleyse. bak bi gözlerine! utangaç bir bakış mı, yoksa "taallukatınızı " bakışı mı bu?
    http://farm4.static.flickr.com/…5469_7968467bb8.jpg

    üç gündür ininden çıkmamış, kış uykusuna hazırlanan aç boz ayıyı, isim takıp sempatikleştiriyorlar:
    "lisa, utangaç bir anne. yavrularına kış bastırmadan yiyecek bulması gerek. lisa bu nedenle son zamanlarda biraz sinirli."

    son günlerde biraz kızgın, utangaç lisa'ya bak:
    https://fitcoupleusaf.files.wordpress.com/…rowl.jpg

    adama dilini yutturuyor mahcup duruşuyla.

  • herkesin atlı karınca sahnesinde güldüğü reklam. bense daha dolabın içinde sakallı hakan ve saz arkadaşlarını görür görmez patladım. gevşek ağızlı mıyım ne?

  • erdoğan'ın 5 yıldır mal bildiriminde değindiği 500 bin tl alacağını hatırlayın. esad bu paranın üstüne yatan kişidir zannımca, erdoğan alacağını almak için nüfuzunu kullanıyor. esad parayı faiziyle ödese de bu tatsızlık bitse artık.

  • 1877 yilindan itibaren kullanilan bir terimdir. orijinal kullanimi kriket sporuyla ilintilidir. "3 vuru$ta 3 wicket yapmak" esas hat-trick numarasidir. bunu yapan oyuncuya, olayin anisina kulubu tarafindan bir $apka hediye edilirmi$, dolayisiyla da olayin adi "hat trick / $apka numarasi" olarak kalmi$tir.

    1909'dan sonra, bu terim diger sporlara, ama oncelikli olarak futbola degil de buz hokeyine uyarlanmi$tir. haliyle en yaygin ve goz onunde kullanimi artik futbol ile ilgilidir. bir parantez olarak, bizim 31 mart ayaklanmasiyla hareket ordusuyla falan ugra$tigimiz zamanlarda elin ingilizi'nin buz hokeyiyle deyime ihtiyac duyacak kadar popule$tirip ugra$masi da enteresan bir noktadir.

    bu arada, terimin bir ikinci dayanagi, bunu gercekle$tiren oyuncunun adeta $apkasindan tav$an cikartan sihirbaz gibi olaganustu bir$ey yapmasidir* ama bu baglanti, terimin ilk kullanimindan 9 yil sonra, yani 1886'dan itibaren, ortaya konulmu$tur.