hesabın var mı? giriş yap

  • çünkü araplar kdv'den dolayı saç ektiremiyorlardı. mağduriyetlerinin giderilmesi sevindirici.

    mazotun kdv'si arttırılarak, tarlasını eken çiftçiden karşılanabilir aradaki fark .

  • son iki haftadir paritesi 6-8 dolar arasinda seyreden, bugun 8.35 olmus para birimimiz. ote yandan "difikulti" de katlanarak artmakta, ah keske eskiden girisseymisim dedirtmekte. bu kadar ekran kartini daha sonra nereye sokucam diye sordurtmakta.

  • hoşlanırken aşık oldum zannediyorsun. gerçekten aşık olduğunda nefret ediyorum sanıyorsun. gerçekten nefret etmeye başladığında çok seviyorum diyorsun. gerçekten çok sevene dek çoktan unutmuş oluyorsun.

    düşün bak, yeterince eski sevgililerinin hangisini özlemiyorsun?

  • benim gibi taş kalpli bir adamın bile kalbini yorabilen şeylerdir bazen.

    yıkamacı evlenip taşınacağı için, yeni bir yıkamacı aradığımı söylemiştim sağa sola. sabahları 10-12 tane araba yıkayıp veya temizse silip, ondan sonra çaydı, servisti bu işleri yapıcak.
    dün saat 11 gibi işyerine gittiğimde, girişte bir adamın oturuyor olduğunu gördüm, önemsemedim. daha sonra işten çıkıcak olan çocuk, ''abi bir adam geldi, saat 8'den beri bekliyor'' dedi. ''al içeri'' dedim, geldi. buyur ettim, iş için geldiğini söyledi. elinde de bir kağıt, rulo yapmış tutuyor.

    eski bir takım elbise, eski ama tertemiz boyanmış ayakkabılar, kravatını takmış, saçlarını taramış, ellerini kavuşturmuş. kolonya kokuyor. oturuyor.

    ''o elindeki ne?'' dedim, ''cv'' dedi. aldım.
    42 yaşında, yozgatlı, üç çocuğu olduğunu yazmış, daha önce yaptığı işleri sıralamış. belli bir tarih atmış, yanına sadece 'ticaret' yazmış. ''ne ticareti yaptın?'' diye sordum, yeşilköy'de simit satmış bir ara, ama daha sonra belediye simitçi koyunca, bunu kovalamışlar orada, bırakmış. 'bilmemne inşaat - taşıma' yazmış.
    ''bu nedir, şöförlük mü yaptın?'' diye sordum,
    ''yok, inşaatlarda demirdi, kalastı, çimentoydu, bunları taşıyorduk'' dedi.

    ''anlar mısın araba yıkamaktan, çay servisi yapmaktan?'' diye sordum, ''bilmem ama öğrenirim'' dedi.
    ''şimdi sen çık, üzerini değiş, hadi yıka bakalım bir araba, ben buradan görüyorum'' dedim.
    koşa koşa gitti. bu arada müşteri geliyor, telefonla konuşuyorum, ama bir gözüm de onda. uğraşıyor, didiniyor, orayı siliyor, uzaklaşıp bakıyor, tekrar aynı yeri siliyor derken bir yarım saat geçti.
    dışarı çıktığımda ''bitti mi?'' diye sordum, ''evet, nasıl olmuş?'' dedi. gerçekten de bir araba ancak bu kadar kötü yıkanabilirdi, ses etmedim. çünkü 15 dakika içinde 10 araba yıkayabilen, çaydı, servisti, sağa sola koşuşturabilen ateş gibi çocuklar var. giyindi, geldi.
    yalan söylemeyi beceremediğim için ''olmadı'' dedim, yüzü düştü ama belli etmedi.
    ''canın sağolsun abi'' dedi, ama öyle bir dedi ki, benim yüzüm düştü bu sefer.
    ''hayırlı işler olsun abi'' dedi, ''saol'' dedim.
    o gittikten on beş dakika sonra kadar ben de öğle yemeği için çıktım. ışıklarda durduğumda, parkta, elinde bitmeye yakın bir sigara, oturmuş, hüngür hüngür ağlıyordu az önceki naif adam. diğer elindeki bez mendiliyle, gözyaşlarını siliyor. ne yanına, ne de yemeğe gidebildim, dükkana döndüm.
    masada duran cv'de yazan numarayı aradığımda, buruk bir sesle telefonu açtı, kendimi tanıtınca, heyecanlı ve düzgün bir sesle ''buyur abi'' dedi. ''çok uzağa gitmediysen bir uğra bakalım'' dedim.

    şimdi, işi araba yıkamak olan ama araba yıkamayı beceremeyen birisi çalışıyor burada.
    çayı güzel demliyor ama. napıcaz bilmiyorum. en azından güzel bir yıkamacı bulana ve ona da başka bir iş bulana kadar çalışsın bakalım.

    ve vicdan, bundan sen sorulmusun kardeş, hiç kusura bakma!

  • 30 yıllık video oyuncusuyum.

    bu uzun zaman içinde atari 800 xl bilgisayarımla boulder dash, wizard of wor, joust gibi envai çeşit oyunun tutkunu oldum.

    ilk pc denebilecek cihazımda descent, tomb raider, starcraft ile ne geceler tükettim.

    3d ekran kartlarıyla yüksek çözünürlükle tanıştım. re-volt'u 1024 çözünürlükle açtığımda gözlerime inanamamıştım. medal of honor, call of duty serilerinin ilk oyunlarıyla günlerimiz geçti.

    playstation dönemiyle bambaşka bir dünyaya attık. her geçen yılla birlikte grafiğe, oynanış anlamındaki yeniliklere hayran kaldık.

    sözün özü ben çok oyunu tutkuyla oynadım, birçoğuna karşı hala özel sevgim var, saygım var.

    ama ben ilk defa bir oyuna aşık oldum, ilk defa bir oyuna takıntılı hale geldim. işyerinde şu saatte bile aklımda eve gidip oyunu oynamak var. 80 saatlik oyun sürem var, haritanın daha yarısı soru işaretiyle dolu. ana görevi daha hafta sonu yeni bitirdim. oyunda yan görev diye size sunulan birçok şey diğer oyunların ana hikayesini bile ezip geçecek düzeyde bir derinliğe ve içeriğe sahip. karakterler kanlı canlı, muhteşem detaylarla işlenmiş. ben oyunu oynarken hiçbir zaman kendimi bir rpg oynar gibi hissetmedim. epik, destansı, çağlardan beri süregelen bir efsanenin masal kahramanını yönetir gibi oynadım.

    çok net yazıyorum, video oyunlarını sevdiğini iddia eden kim varsa bu oyunu oynamalı. illa "oynamıycam lan" diye inat eden olursa da pvc residence power pipe atık su sistemleri plastik borusuyla dövün ipneyi, zorla oynatın.

  • ben anlamıyorum lan. 35 yaşındayım, kendimi bildim bileli her yıl atatürk'ün yeni görüntüleri çıkıyor.

    olm napıyosunuz, tüm arşivi buldunuz da parça parça mı piyasaya sürüyorsunuz, yoksa harbiden yeni yeni mi keşfediyorsunuz? yemin ederim tsk pazarlamanın dibine vurmuş.

  • ahmet nur çebi'ye en büyük tepkiyi zaten beşiktaş taraftarları koydu. şu an bu konuların konuşulması gerçekten utanç verici. rica ediyorum başkanın yakınlarındaki kişiler biraz sustursun başkanı. ekstra puan verilecekse de verilir, şu an zamanı değil bunların.

  • bir kiz arkada$ oldugunu oğrenmi$, ya da zaten bilen ama sonucta kizi veya zaten kulliyen bir kizla ili$kiyi tasvip etmeyen annedir. bu anne bir zamandan sonra artik her firsatta sevgiliye veya ili$kinize laf sokar.
    [televizyon seyrederken] - aynen ya$anmi$tir-
    - ne zaman cikacaksin?
    - cikmayacam. evdeyim.
    - cikarsin cikarsin sen. $imdi bir telefon gelir cikarsin.

    stop.
    burada lafi dikkatli inceleyin "- telefon gelir cikarsin!" yani kiz seni donunda salliyor demeye getiriyor.

    - yok. cikmayacam.
    - sen gene de cikarsan gec gelme. azittiniz iyice. o'nun da anasi babasi var, merak ederler kizi.

    stop.
    "- gec saatlerde kizi opup yaladigini biliyorum." diyor burada acik acik. ana babasi sallamiyor bu kizi, o kizdan hayir gelmeze getiriyor.

    - cok gec birakmiyorum ki anne eve, 11'de en gec ak$am cikarsak.
    - biliyorum ben sizin 11'inizi.
    - neyse sen takma bu i$leri annecim. filmi seyrediyoz bak.
    - yok canim sen istersen git gene o kiza.

    stop.
    "- beni satip satip elin kizinin pe$inden gidiyosun, bunlari yaziyorum bir kiyiya..." diyor burada da.

    - anne cikmayacam yahu.
    - zrrrrrrr.
    .
    .
    .
    .
    - anne cikiyom ben.

    (bkz: anneler bilirler)

  • orta okulda okuyan bir ergenin aklından geçen binbir türlü sapkınlıktan ve gerzek düşünceden sadece bir tanesidir bu.
    algoritma basit:
    bir yolunu bulup kolunu ya da bacağını çatlatacak ya da kırdıracaksın.
    ertesi gün okula alçılı bir şekilde gideceksin..
    o güne kadar varlığından haberdar olmayan öğrencilerin ilgi odağı olacaksın..
    teneffüslerde başın dik, göğsün dışarda, mağrur biçimde yürüyecek; sanki yanından geçtiğin her öğrencinin seni inceden kestiğini fark etmiyormuşsun gibi doğal davranacaksın..
    öyle bir ifade vereceksin ki yüzüne; sanki içten ice acılar içinde kıvranıyormuşsun gibi, ama bu acıyı bir an bile dışarıya belli etmeyecek kadar mağrur olduğunu görecek herkes..
    kızlar etrafında pervane olacak..san bin türlü sorular soracaklar..
    "önemli bir şey değil", "büyütülecek bir şey yok" diyeceksin alçakgönüllülükle..gizemli konuşacaksın..olayın sebebini hemen açıklamayacaksın..
    kızlar sana yardımcı olmak için birbirleriyle yarışacak sonra..birisi koluna girecek, diğeri sana kantinden su getirecek..

    her şey güzel de peki bu kol, bu bacak nasıl kırılacak??

    kendi gölgesinden bile korkan bir ana kuzusuysanız elinize demir çubuk alıp onu bileğinize indirmeye cesaret edemeyeceğinizi garanti edebilirim..yani bu olay ancak doğal yollardan olmak zorunda..
    misal ne bileyim belki çözdüğünüz deneme kitaplarının altında kalıp bacağınızı çatlatabilirsiniz?!
    ya da satranç oynarken bacağınızı fil ezebilir?!

    hayatında aldığı en büyük risk klozet kapağını kaldırmayıp onu ıslatmadan işemek olan bir ergenin bacağı nasıl kırılır?

    kırılmadı zaten..
    kırık bir bacağı bir pazarlama stratejisine dönüştürmeyi başaramayan onlarca sünepeninki kırıldı, bir benimki kırılmadı..

    -geçmiş olsun taylan, neden gelmedin dün okula?
    -hocam trekking yaparken ayağımı burktum..
    kızlar hepbirden: vauuvvv..
    -ciandio sen neden yoktun oğlum?
    -hocam ishal olmuşum:((((((((((
    kızlar:ıyyyyyyyyy...