ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
hatay'da hastanede yerde yatırılan türk bebek
-
atatürk türk çocuğu arap çöllerinde canını vermeyecektir dedikten yüz küsur yıl sonra, türk çocuğu araplar yüzünden kendi memleketinde yer bulamayacak hale geldiyse hakikaten gaflet, delalet ve ihanet her yanı sarmış demektir.
sinirle yazdım, umarım haber yalan değildir.
tekrar başlaması istenen diziler
-
(bkz: avrupa yakası)
fıçı biraya su katıldığını zannetmek
-
"ben ne içtiğimi bilmiyorum ve biradan da anlamıyorum" demenin türk versiyonu.
benden önce açıklayanlar olmuş zaten fıçı bira başlığında neden böyle olduğunu:
(bkz: #7191179)
(bkz: #30934553)
fıçı biraya su katılamaz da zaten çünkü:
1) bira musluğu sistemi mekanın anlaşmalı şirketi* ** tarafından getirilir, kurulur, bakımı/temizliği yapılır ve kontrol edilir düzenli olarak.
2) fıçı bira adı üstünde "fıçı"da gelir ki bu fıçılar basınçlı fıçılardır, mutfak tüpü gibi. damacana açıyor gibi açıp içine su koyamazsınız yani.
3) biranın fıçıdan musluğa gitmesi için basınçlı hava tüpü vardır. bu hava tüpleri de sadece biterken biranın fazla köpüklü gelmesine sebep olur. ki öyle bir bira servis edilemez sadece köpük olur neredeyse.
sonuçta: anlaşmalı şirket gelir musluğu kurar, kontrol eder, bakımını yapar, temizler; işletme sadece fıçıyı ve hava tüpünü musluk sistemine bağlayıp birayı doldurur. başka bir şey yaptığı sistemi bozduğu veya değiştirdiği anlaşılırsa sözleşmesi iptal edilir.
tad farkı yaratabilecek tek şey hava basıncının oranı (fazla köpük verebilir) ve biranın doldurulup servis edilmesi arasında geçen süredir. ki bu da çok büyük bir fark yaratmaz.
ercan taner'in küçüklüğü
-
-anne koştu.. anne koştuu.. bakıyorum.. ercan çok hızlı !! ercan çok hızlı !!
-ercan allah cezanı vermesin..
-terliği anne kullanacak.. bakıyorumm... terlik geliyorrr.. terlik geliyor.. ercan kaçtıııı.. ercan kaçtıııı.. mükemmel bir atış aynı güzellikte bir kaçış.. ercan odasında adeta devleşiyor..
-ercan boyun devrilsin emi.. akşama baban gelsin.. o zaman da böyle kaçabilecek misin bakalım
-anne saha kenarına kadar geldi.. 1 numaralı anonsu işaret ediyor..
öğrenci evinde yaşanabilecek en dumur olaylar
-
bir elektronik, bir metalurji, bir gemi inşaat ve bir makine mühendisliği öğrencisinin, anten yapmak amacı ile televizyona sigara kağıdı sokarak patlamasına sebebiyet vermesi. buna mukabil, bir edebiyat, bir kamu yönetimi ve bir uluslararası ilişkiler öğrencisinin eve kaçak kablo tv çekebilmesi. gerçi üst komşu ne izlerse onu izlemek zorunda kalıyorlardı ama neticede beleş.
eğitim sistemi çarpık diyoruz yıllardır. solcu tırıvırısı deyip geçiyorlar. al işte örnek!
71 rektörün atıf sayısının 0 olması
-
azıcık akademi tozu yutmuş biri bunun nasıl büyük bir rezalet olduğunu bilir, öyle diyeyim size.
kanzuk'un eşini torpille yazar yapması
-
tabi yapacak ulan. siz burayı özgür ve adil bir platform mu sandınız? lan ülkenin insanı ne ki internet sitesi ne olsun?
edit : @four994 nickli arkadaşımız olayı haberleştirmiş. burada bulunsun. kendisine teşekkür ediyoruz.
edit : link yenilendi.
che'nin çantasından çıkan rte notu
-
şaşırtan nottur.
türkçede en kıl olunan ifade
-
edit: başlık başa kalmış. olsun, biz devam edelim.
(bkz: provokasyona gelmeyin)
ne yapalım, tepemize mi sıçsınlar?
atalay filiz
-
pis bir katil.sizin annenizi öldüren biri hakkında birçok insan oh be ne güzel zeki adam keşke birazcık saklansa da merak etsek ehiehi diye yorum yapsa nasıl hissedersiniz merak ediyorum, nasıl bir vicdanla bunları yazabiliyorsunuz akıl sır erdirmek mümkün değil.
debe editi: minik ilayda'ya yardım kampanyası
merhaba ben vedat milor sorularınızı cevaplıyorum
-
merhaba, ben vedat milor.
gurme değilim ama yazdığım ve çizdiğim hemen her şey yemek ve yemeğin şarapla olan uyumuyla ilgili. ama takip edenlerin de bildiği üzere, bunlarla da sınırlı değil; elimden geldiğince ve bilgim el verdiğince, konulara sosyolojik ve iktisadi açılardan bakıp, daha genel bir tablo çizmeye ve neden sonuç ilişkilerini de ortaya koymaya çalışıyorum.
tv’deki programım sona erince sosyal medyaya daha çok zaman ayırma şansım oldu. birçok takipçim ile artık düzenli etkileşime girebiliyoruz. ekşi sözlük’ten de böyle bir etkinlik için davet gelince açıkçası heyecan duydum. ister şekeri bol, isterse de acılı veya asiditesi yüksek olsun, sorularınızı cevaplamayı dört gözle bekliyorum.
kanıt
edit: sorular için çok teşekkür ederim. her soruyu cevaplayamadığım için kusuruma bakmayın. ekşi sözlük gerçekten değerli bir topluluk. inanın bana birçok gazetecinin röportajda sorduğundan daha derin ve ilginç sorular sordunuz. yakında tekrar bir arada olmak dileğiyle...
sorularınıza verilmiş yanıtları görmek için şu bağlantıyı kullanabilirsiniz: (bkz: merhaba ben vedat milor sorularınızı cevaplıyorum/@vedat milor)
not: soru cevap etkinliğini mobil ve web tarayıcınızdan takip edebilirsiniz.
influencer'ın otelde ücretsiz konaklamak istemesi
-
tüm bunlar yaşanırken diğer tarafta;
"65 yaşındayım diyor mesela, halk ekmek kuyruğundaki bir ablamız, eşi hasta, evde yatıyor, kar yağıyor, bir lira ucuza ekmek alabilmek için iki saattir burdayım diye anlatıyor.
cebimde ay sonuna kadar 5 lira 25 kuruşum kaldı diyor emekli bir abimiz, ay sonuna daha 12 gün varken, çıkarıp gösteriyor 5 lira 25 kuruşunu, 5 ekmek aldım, bu kaldı diyor.
1500 lira maaşla geçinmeye çalışıyorum diyor, ben yaşlarda bir başka emekli arkadaşımız, elinde poşet, poşette üç ekmek… bir liranın hesabını yapacağım hiç aklıma gelmezdi diyor."
edit: (bkz: türkiye'de gelir eşitsizliği ve yoksulluk)
azarlanan çocuğun ölümünü düşünmesi
-
bir nevi içten içe intikam alma duygusuyla hayalgücünün birleşmesi sonucu çocuk hissiyatının varabileceği son nokta. bir diğer tanımla da çocukluğum..
evi alt üst etmişim, vitrin aşağı inmiş, elektrik süpürgesinin borusu kopmuş, abime top atayımm derken vazoyu kırmışım, duvarlarda resimler, parkelerde çizikler.... evet evet aynen öyle....
ve gittiği misafirlikten ya da çarşıdan dönen anne eve girer...
- oğlum bu evin hali ne böyle?
- anne rasim gelmiş...
- ya sen ne biçim bi çocuksun? iki dakika kıçının üstünde oturamaz mısın?
- annee...
- bıktım senden bak bakalım akşamüstü dışarı çıkabiliyor musun sen?
- ann....
- rezil şey seni defol odana allahım ya nasıl süpürücem ben şimdi evi, daha da yeni almıştık...
- üühühüüüü
odasına çekilen ben bir yandan sular seller gibi ağlar, bi yandan hıçkırık nöbetleri ile sarsılırken kafamdan çektiğim film sahne sahne akardı:
'pencereyi açıyorum. bir kağıda 'anne seni her zaman sevdim' yazıp aşağı atlıyorum. annem çığlıklar içinde... cenazemde herkes ağlıyor. babam bitkin. 'nereye gittin oğlum' diyor. herkes perişan. herkes beni seviyor herkes beni seviyor'.
ve hemen ardından başka bir senaryo:
' o kadar çok ağlıyorum ki nefessiz kalıp ölüyorum. içeri annem geliyor ve 'naptım beeeen' diye ağlıyor. işte beni üzdü sıra onda, o da üzülsün'.
bu görüntüler eşliğinde ruhum dayanamıyor ve bağırmaya başlıyorum:
-keşke ölseydim de sen de rahat etseydiiiiinnnn
ehh ana yüreği işte. az önce azarlayan o değilmiş gibi ağlamama, son söylediğim lafa dayanamayıp odama giriyor, sarılıyoruz, hemen ölme planlarını bir dahaki sefere kadar rafa kaldırıyorum ve hayatı ve annemi seviyorum. hem de çok.
'keşke ölseydim de siz de benden kurtulurdunuz' diye bağırdı yarım saat önce 6 yaşında dünyalar tatlısı kuzenim. aklından neler geçtiğini biliyorum bebek beni kandıramazsın ahahaha:)