hesabın var mı? giriş yap

  • her şeyi anladım da okulda ön sıraya oturan niye kıro oluyor onu çözemedim. derslerle ilgilenen insanlara çalışkan ya da uzağı iyi göremeyen insanlara miyop deniyor, kıro değil.

    derslerde ön sıraya oturan kızlara kıro diyenlere de cahil, laf olsun diye konuşan insan deniyor mesela.

  • + askim neden yazmiyorsun?

    - e oyun oynuyorum dedim ya amk

    + askim whatsapp bilgisayara da cikmis indir ordan yazsana :)))))))))))

    - onlarin hepsinin ben amina koyayim zaten. orama whatsapp burama da surama da ooooh ac aman kimseyle iletisimimiz kopmasin bsg ya!

  • kendini osmanoğulları'nın torunu sanan, ataları osmanoğulları tarafından çizme çamuruna bile layık görülmemiş olan durgun zekalı çomarlara dert olmuş türktür.

  • ben de kendi sürecimi anlatayım. aslında bu konuda yazmayı düşünmüyordum çünkü benim için basitçe “anne olmak” bu. ancak hem koruyucu aile olmayı düşünen insanlara yardımcı olmak hem de düşünmeyenleri teşvik etmek için yazmaya karar verdim.

    lise yıllarımdan beri istediğim bir şeydi evlat edinmek. son 5 yılda ise yoğun olarak düşünmeye başladım. uzun süre cesaret edemedim. hatta, şimdi ne gerek var, deli miyim ne güzel yaşıyorum işte dediğim de oldu. bir gün yapacağımı biliyordum bu arada. sadece uygun zamanı bekliyordum.

    en sonunda takvime not düştüm. 1 mart 2020’de başvuracaktım (oğlumun doğum tarihi). başvurmadım. daha sonra bir belgesel izledim, korkunç bir belgesel. bir erkek çocuğun ailesi tarafından uğradığı işkenceleri ve ardından ölümünü konu alıyordu. o çocuğu kurtarmış olmayı o kadar çok istedim ki. haftalarca aklımdan çıkmadı. bana son cesareti veren de gabriel fernandez ismindeki bu çocuk oldu.

    önce kadıköy’deki sosyal hizmetler’i telefonla aradım. ne yapmam gerektiğini öğrenmek için. telefon konuşmasını yarıda kesip ben gelebilir miyim şimdi oraya dedim ve gittim. uzmanla uzun uzun konuştuk. bana gerekli evrakların listesini verdi ve 1 ay içinde getirmem gerektiğini söyledi. içlerinde uğraştıran tek belge sağlık raporu. pandemi döneminde onu alabileceğim en makul hastaneyi aradım ve başkent üniversitesi hastanesine karar verdim.

    ardından covid şüphesi ile karantinaya girdim ve belgeleri hemen hazırlayamadım. neyse sonuçta 1 ay içinde hepsi tamamdı. bu arada bir motivasyon yazısı yazılıyor – ki onu yazmam rahat 20 gün sürdü. çok iyi düşünmüşler bu yazıyı istemeyi. insan kendisi de tekrar tekrar düşünüp değerlendiriyor. motivasyon yazısının bir parçası da nasıl bir çocuk istendiği. tabii istediğiniz olacak diye bir kural yok. örneğin bebek istersiniz, ancak uzmanlar bebek bakmak için sizi yetersiz görürse büyük çocuk önerebilir. yazının bu kısmını ben sürekli değiştirdim. önce 5-6 yaşında erkek veya kız çocuk yazdım. ardından buna cesaret edemedim. travmalarını çözemeyebilirim diye korktum. iş ciddiye binince gabriel’i kurtaramadım da diyebiliriz. şimdi üzüldüm böyle söyleyince.

    büyük çocuktan çekinmemin iki ana nedeni vardı, 1. bekar anne olmak, 2. evdeki kedi ve köpeğim. şu an bu korkumun yersiz olduğunu düşünüyorum fakat o an çocuğun kedi ve köpeğe zarar verebilme ihtimalinden de korktum. bir neden daha var gerçi, çocukların karakter gelişiminin en çok 0-3 yaş arasında gerçekleşmesi. bir travması da varsa bu dönemde bunu çözebilirim diye düşündüm.

    nasıl çocuk konusuna geri dönersek, sonraki seçimim 0-3 yaş arası erkek veya kız oldu. cinsiyet seçmekten hep uzak durdum çünkü evladın kızı erkeği olmaz. fakat çevremden ben bekar kadın olduğum için, yani çocuğun babası olmadığı için kız almamın çocuk için daha iyi olabileceği fikri geldi. rol model olmak ve onu anlamak açısından. ben de son noktada oraya 0-3 yaş kız çocuğu yazdım. yalnız bu detayda yazarsam bu yazı hayatta bitmez ama neyse.

    araya şunu da sıkıştırayım. neden evlat edinme yolunu seçmedim? ilk görüşmeye gittiğimde çocuğu kaybetme korkum nedeniyle bana evlat edinmek de önerildi. düşündüm ve çocuğumun koruma altındaki çocuklardan biri olduğuna ilişkin duyduğum aşırı kuvvetli histen dolayı bu yolu izlemeye devam ettim. hatta o an kurumda olduğunu da hissediyordum. bunu motivasyon yazıma da ekledim. “şu an orada olduğunu hissediyorum, hazırlanmam için süreci uzun aylara yaymayın lütfen, ben hazırım…” gibi bir şeyler. çünkü bu süreç şu şekilde işliyor, ayda 1 olmak üzere 5 görüşme. bunun nedenlerinden biri de ailenin kendisini hazırlaması ve vazgeçecekse de vazgeçmesi.

    belgeleri toparladım gittim. kafamda da şu düşünce var, küçük çocuk istediğim için 6 aydan erken olmaz. bir yandan sabırsızım bir yandan da 6 ay işlerim açısından çok ideal bir zaman. belgeleri bu kez farklı bir uzmana teslim ettim ve o uzmanla uzun uzun konuştuk. o bana sorularını sordu ben ona. burada gerçekten tecrübeli bir uzmana gittiyseniz çok çeşitli sorular sorarak sohbet ortamında sizi anlıyor. kız çocuk konusunda yanlış düşündüğümü söyledi mesela. ben de hemen vazgeçtim. fark etmez dedim. gerçekten fark etmez.

    uzmanla görüşmemizin sonunda, henüz o motivasyon yazımı okumadan, tam da tahmin ettiğim gibi oldu. oğlum oradaydı. o gün fotoğrafını gördüm. şunu belirteyim benim sürecim rekor seviyede hızlı ilerledi. örneği olmayabilir. bunun nedenini şöyle açıklayabiliyorum ancak, kader. oğlumun bana gelmesi gerekiyordu. onu çok istedim ve kendime bir şekilde mıknatıs gibi çektim diye düşünüyorum. kurum açısından da nedeni şu, hazır olduğuma karar verdiler, güvendiler, pandemi nedeniyle süreçlerin askıya alınabileceğinden çekindiler, bana uygun bebeği hali hazırda bulmuş olabileceklerini düşündüler ve bekletmenin bir anlamı yoktu. 4-5 gün sonra oğlumla tanışmam konusunda sözleştik ve ben eve gittim. sonra dank etti. neden o kadar bekleyelim? hemen arayıp daha hızlı görüşüp görüşemeyeceğimi sordum ve ertesi güne ayarlandı. bu arada tabii inanılmaz heyecanlıyım. o günden oğlumun eve geldiği gün + 1 haftaya kadar yemek yiyemedim heyecandan.

    süreçle ilgili atladığım şeyler olabilir, koruyucu aile olmak istediğinizde bu detayları zaten öğreneceksiniz diye çok takılmıyorum.

    tanıştığımız ana geliyorum. bana onu cam arkasından gösterdiler, pandemi nedeniyle. şimdi düşününce bak yine kalbim çarptı. aşık olmak gibi bir şey oldu. vuruldum ya bildiğiniz. nasıl güzel, nasıl tatlı, nasıl minik. acayip bir his. o da beni görünce güldü. bakmaya doyamadım o camın arkasından. daha sonra gönüllü annelik formunu doldurdum ve oğlumun gönüllü annesi oldum önce. her sabah kurumda onu ziyaret ettim. maskeyle. onunla oynadım, onu besledim, kitap okudum, uyuttum vs böyle şeyler. bu süreçte de uzmanlarla görüşüyorsunuz. hem bebek sizi nasıl karşıladı hem siz nasıl hissediyorsunuz vs. gibi. onlar da uyumunuza bakıyor. bizim nasıl vurulduğumuz zaten kabak gibi ortadaydı.

    eve gelme sürecini de hızlandırdım ben çünkü hem orada daha fazla kalmasına gerek yoktu, hem de solunum problemi vardı ve yurtta kalması iyi gelmiyordu. 1 hafta sonunda geçici sözleşme ile bendeydi. bu bir haftalık süreçte yatağını, oto koltuğunu, bebek arabasını, kıyafetlerini vs. işte bir bebeğe neler gerekiyorsa hepsini hazırladım. çok acayip bir haftaydı. bulutların üstünde gibiydim net ve tabii ki böyle bir şeyi daha önce hissetmemiştim.

    şu anda 10.5 aylık. nasıl seviyorum nasıl nasıl. hayallerimden bile güzel. kendim yapsam asla böyle güzel bir çocuk yapamazdım. hayranıyım.

    biraz da gerçeklere dönecek olursak, koruyucu ailelikte her zaman için geri alınma riski vardır. benim oğlumun geri alınma ihtimali olmadığı söylendi, tabii ki teorik olarak mümkün ancak bu ihtimal çok düşük diyelim. ben onunla tanışmadan önce bu ihtimalden çok korkuyordum. ancak onunla tanıştıktan sonra bunun olmayacağına çok inandım. içimdeki his ömür boyu birlikte olacağımızı söylüyor. bizi kim görse bu çocuk senin çocuğun olmak için doğmuş diyor. ben de bakıyorum tıpkı ben valla ya. harbi hiç benzemiyoruz ancak ben ona bakınca kendimi görüyorum.

    koruyucu aile olmak isteyenlere önerim, bu iş çocuk oyuncağı değil, gerçekten emin olduğunuz noktada başvurun. ancak korkacak bir şey de yok. benim gibi 5 sene düşünmeyebilirsiniz. orada bir sürü çocuk annesiz babasız büyüyor. kurumda fiziksel ihtiyaçları çok iyi karşılanıyor. iyi besleniyorlar, iyi bir rutinleri var, oyuncakları, onlarla oynayan ablaları var. ancak hiçbiri bir aile olamaz. kurumdaki hiç kimse ona bizim baktığımız gözlerle bakamaz. bir kalabalığın içindeki bir çocuk onlar. ağlamayı bile bilmiyorlar. her ağladıklarında bakılmayacağını öğrenmişler çünkü. minicik bebekler bile kendi kendine uyuyor, aksi mümkün olmadığı için. kim bilir kaç gece uyutması için birini aradılar, beklediler, ancak olmadı. benim oğlum geldiğinde hem ağlamıyordu hem kendi kendine uyuyordu. şu an avaz avaz ağlıyor gerektiğinde ve ancak kucakta pışpışlanarak ve aynı zamanda da ninni söylenerek uyuyor. geldiği günden beri biberonu benden başkasından almadı, kabul etmiyor. o bir çeşit emzirme oldu aramızda. benden başkası uyutmak istediğinde kapıya bakıyor, bekliyor. kıyamıyorum mecburen ben uyutuyorum. şu ana kadar 3 saatten uzun ayrı kalamadım. ayrı geçirdiğimiz günlerin acısını çıkarıyoruz karşılıklı.

    son bir şey ekleyeyim. kurum sizin hazır olmadığınızı düşünüyorsa dosyanızı askıya alıyor. yani ben istiyorum bana çocuk verin durumu yok. her ne kadar bir sürü çocuk aile bekliyor olsa da kurum emin olmadan tek bir çocuğu bile aile yanına yerleştirmiyor. geri getirilmeleri veya o ailede zarar görmeleri çok daha büyük travma çünkü.

    kendi duamı kendim edeyim, oğlum benimle büyüsün ve uzun, sağlıklı, mutlu bir ömrü olsun. en büyük duam bu artık. dilerim bu yazıyı okuyup da koruyucu aile olmak için başvuranlar, bir çocuğa hak ettiği sevgi dolu hayatı verenler olur.

  • ulan zaten gitsen de alacak bir şey bulamıyorsun ki. 4. yıldızı takmışız ne adam gibi bir tişört var ne forma. başkaları olsa 100 trilyon para yapardı 3 ayda.

  • bir sene evvel kaybettiği babasının pijamasına sarılmadan yatamayan 10 yasında bir kız cocuğu...

    bir anne ve iki kızı ile kalıyorum bir süredir.
    kızlardan birisi 10 yasında, digeri 6 yasında.
    kadın eşini gecen sene kanserden kaybetmiş.
    koskoca istanbul'da iki cocukla bir basına kalmış.
    ailesi "memlekete don" demiş. donmemiş.
    "esimin hatırasını bırakamam, ben burada buyuturum cocuklarımı" demiş ve kalmış istanbul'da.
    ne is olsa yapıyor.
    hafta sonları temizliğe gidiyor.
    hafta ici bir işyerinin yemeklerini yapıyor.
    iki haftada bir cocuklarının okulunun camlarını siliyor.
    "asla gocunmam, her isi yaparım, istanbul'da is çok, yeter ki gocunma" diyor bana...
    zaman zaman sikayetlendigim isim geliyor aklıma...

    39 yasında. nasıl güzel, nasıl zayıf ve narin...
    ama sacları bembeyaz.
    bir senede bu hale gelmiş, eşini kaybettikten sonra.
    ama her seye ragmn öyle sıkı tutunmuş ki hayata, öyle sarılmış ki yavrularına, inanın su an itibarıyla canınızı sıktığınız ufacık seylerden utanırsınız.

    iste bu kadının 10 yaşındaki yavrusu da, her seyin farkında koskocaman bir insanmiscasina, yatağına sokulur sokulmaz babasının pijamasına sariliveriyor...

    10 yasında, kendi minicik ama kalbi ve aklı koskocaman bir kiz cocuğu.

    "öğretmen olmak istiyorum abla" dedi bana bu aksam.
    sadece kocaman sımsıkı sarilabildim ona.

    10 yasında... ve bana hayat dersi verdiler bugün, "hükumet gibi kadın" denilesi annecigiyle.

  • arabayla yurt dışına çıkmak hayali kuranlar için geçen yaz bu konuyu phd seviyesinde çalışıp tatile çıkmış biri olarak tek seferde işinize yarayacak tüm sitelerş içeren bir liste hazırladım ve aklınızda soru işareti bırakmayacak şekilde açıklamalarla destekleyeceğim. çünkü geçen yaz derli toplu şekilde birinin böyle bir yazı hazırlamış olmasını dilerdim. herkes konunun bir ucundan tutmuş ama tüm bilgileri özümsemem ziyadesiyle zamanımı almıştı.

    1- tolls.eu: avrupa'da otobanlar ya gişe (toll payment) ya da peşin ödeme(vignette) usulü çalışır. tabi kosova, lüksemburg gibi bazı ülkelerde otobanlar tümüyle bedavayken hollanda, karadağ gibi bazı ülkelerde sadece bazı özel tüneller ve belçika, almanya gibi bazı ülkelerdeyse sadece köprüler için ücret alınır. bu ülkelerin tüm listesine european countries sekmesinden erişebilirsiniz. yani avrupa'da herhangi bir ülkenin otobanını kullanırken ya hiç ödeme yapmazsınız, ya vignette alırsınız ya da ülkemizde de eskiden olduğu gibi kullandığınız mesafe kadar gişelerden nakit veya kabul ediyorlarsa kredi kartından ödeme yaparsınız. ben her zaman nakit ödemeniz ya da kendinizi buna hazırlamanızı öneririm. bir yerde kredi kartı geçiyor yazsa da o an sistem yoktur, bilgi eskidir gibi sorunlar karşınıza çıkabilir.

    1-a. vignette: vignette, peşin ödeme yapıp belli süreler için alınan ve o ülke içinde kullandığınız otobanlar için herhangi ekstra ücret ödememenizi sağlayan sistemdir. ben otobanlarını kullanmayacağım, hep şehir içi yollardan gideceğim yine de almak zorunda mıyım diye düşünüyorsanız hayır, almak zorunda değilsiniz ama bir sefer yanlışlıkla otobana çıkmanız tek seferde tüm gezinizin vignette ücretine mal olur, tavsiye etmiyorum.

    gezeceğiniz birkaç ülkede vignette gerektiğini mi gördünüz? süper! şimdi bu ülkelerin vignette kurallarını tolls.eu'dan okuyup altta ülkelerin sitelerine girip daha detaylı not alabiliriz. çünkü satın alımlar ve kullanım süreleri için ülkelerin farklı uygulamaları var. mesela bulgaristan için sınırdan geçmeden önceki benzinliklerden ya da geçer geçmez otobana girmeden ilk benzinlikten plakanıza elektronik vignette tanımlatabilirsiniz. yine bulgaristan için sadece hafta sonunu kapsayan, haftalık, aylık, üç aylık ve yıllık seçenekleri var ama öte yandan isviçre otobanlarını bir gün için bile kullansanız sadece yıllık vignette seçeneğiniz var ve geçtiğimiz seneye kadar aldığınız vignette'i araç camınıza yapıştırmanız zorunluydu. yazıyı yazarken kontrol ettiğimde 2023 ağustos'tan itibaren e-vignette'e de geçmişler. bu da demek oluyor ki yazdığım bazı bilgiler süreç içerisinde değişmiş olabilir, mutlaka başka kaynaklardan doğrulayın. ayrıca ben ülkeye gireyim de şehir merkezinden alırım diye düşünmeyin, eğer bir sefer kameralara plakanız yakalanırsa sonradan vignette almanız cezanızı iptal etmez.

    1-b. toll payment: tolls.eu sitesinden kontrol ettiniz ve giriş yapacağınız ülke gişe usulü çalışıyor ama siz o ülkedeki otoban ücretleri sürpriz olmasın, ne kadar yola ne kadar ödeyeceğinizi bilmek istiyorsanız hemen 2. maddeye bakın. ya ben gişelere sürekli yol parası mı vereceğim diyorsanız 3. madde size göre.

    2- tollguru: eğer vignette almanız gerekiyorsa zaten işiniz kolay ama gişe ödemesi olan ülkelerde yollara ne kadar ücret ödeyeceksiniz, merak ediyorsanız kullanmanız gereken en iyi site tollguru. hatta direkt europe toll calculator'a bu linkten ulaşabilirsiniz. iskandinavya'ya tatil planlayanlar için küçük bir uyarı yapayım. güzergahı siteden gördükten sonra o yolun üzerindeki köprü/köprülerin adını bulup google'a yazıp yanına toll fee ekleyip tekrar arama yapın çünkü fiyatlar çoğunlukla daha yüksek çıkıyor. ayrıca vignette kullanan ülkelerde free yazacak ama vignette almanız gerektiğini unutmayın. bir diğer nokta da yollarınızı bölerek arayın. yani kalkıp roma'dan amsterdam'a diye aramayın, o zaman çok sağlıklı çalışmıyor. genellikle ülke içinde ya da ülkelerin sınır şehirlerini seçerek aramanızı yapın.

    3- google maps: evet, bunu bilmeyen mi var diye düşünebilirsiniz ama toll payment usulü çalışan italya'dan bir örnek vererek olayı detaylandıracağım, siz bunu ekstra ücretli olan özel köprülerden veya tünellerden geçmemek için de kullanabilirsiniz. hayatta her zaman alternatifler vardır, bunu bir kenara yazıyoruz. floransa'dan roma'ya gittiğimizi düşünelim. google maps 3 saate yakın bir sürede alabileceğimiz 273 km'lik bir yolumuz olduğunu gösteriyor. tollguru'dan bu yolun ücretini arattığımızda karşımıza yaklaşık 20 euro'luk bir ücret çıkıyor. google maps'e dönüp seçeneklerden ücretli yolları kapattığımızda 356 km ve neredeyse 5 saat olarak süreyi ve mesafeyi güncelliyor. şimdi burada öncelikler devreye giriyor. yol uzadığında yakılacak yakıt ve geçen süre aradaki 20 euro'yu telafi ediyor mu, ücretsiz yolu kullandığınızda perugia gibi şahsen de tavsiye edeceğim bir şehri pas geçmeye değiyor mu, roma'ya ayıracak vaktinizden mi yiyor? sistemin anlaşıldığını düşündüğüm için daha fazla üzerinde durmayacağım.

    4 - fuel prices: yine tolls.eu'nun sitesinde sekme olarak güncele en yakın fiyatlar yazıyor. mesela benzin&lpg'li bir araç için benzini başka bir ülkeden alıp lpg'yi daha ucuz olan yakın başka bir ülkeden almak ya da depoyu geçilecek ülkede doldurmak küçük oranlarda kar etmenizi sağlayabilir. şu an için ciddi bir fark görmesem de geçen sene bu farklar dikkate değerdi.

    5- park4night: anroid ve ios uygulaması olan bir site. yurt dışında araç park etmek gerçekten büyük bir dert. ayrıca düşük bütçeniz varsa birkaç gece arabada uyuyabilmek de hem çoğu ülkede (bazen göz yumulsa da) yasal değil hem de doğru noktayı bulması zor bir durum. park4night bu konuda kullanıcıların yer eklediği, öneriler yaptığı, eklenen yerlere ek görsel ekleyebildikleri ve yorum yaptıkları bir uygulama.

    5-a. park sorunu: avrupa'da öyle istediğiniz gibi her yere park edemezsiniz. mesela dubrovnik park için gerçekten çok pahalı bir şehir. ben hem park4night'tan hem de google maps'ten gitmeden önce park edebileceğim yerleri araştırmış ve fiyat/performans/güvenlik açısından beğendiğim yeri maps'ten yıldızlayıp oraya park etmiştim. hatta park yerinden gezilecek yerlere giden otobüsleri bile öğrenmiştim ama yürümeyi tercih ettik, o ayrı. bazı şehirlerde avm'lerin otoparkını tavsiye ediyorum çünkü bazı ülkeler park yerini internet uygulamalarından ödemenizi istiyor veya kartınızı kabul etmiyor, plakanızı tanımıyor ki bizzat yaşadık. akşam belli saatten sonra paralı sokaklar ücretsiz oluyor ya da gerçekten bazen ücretsiz park yerleri oluyor. denk gelirseniz çevredeki esnafa sorup teyit alıp bırakabilirsiniz. airbnb ya da booking'den yer tutacaksanız mutlaka free parking verdiğinden emin olun, yoksa mesela kotor'da kaldığınız ev kadar bir ücret de otoparka verirken bulabilirsiniz kendinizi. belki amma da abartmış diyeceksiniz ama youtube'da veya facebook gruplarında arabası çekilen, ceza yiyen türkleri görürseniz bu işi neden ciddiye aldığımı anlayabilirsiniz. siz türkiye'de hangi otopark'ın böyle havalı sitesi var diye bir düşünün. bence yeterince uyardım bu konuda.

    6- yeşil sigorta: aracınızla yurt dışına çıkabilmek için yaptırmanız gereken trafik sigortasıdır. bu bir kasko değil, tam olarak ülkemizdeki trafik sigortasına eşdeğer. sınırda bulgaristan tarafından üç aylık alındığında türkiye'ye göre bir miktar daha ucuz olduğunu okumuştum ama tecrübe etmedim, açıkçası tavsiye de etmiyorum. ek olarak kosova'da geçerli değil, kosova'ya girerken kendi yaptıkları sigortayı almak zorundasınız.

    7- green-zones: bu konuda önceden uyarayım, henüz benim de tam olarak anlayabildiğim bir konu değil ama bildiğim kadarını izah edeceğim, yardımcı olmak isteyenler olursa bu maddeye ekleme yapabilirim. avrupa'da şehir merkezlerinde low emission zone'lar ve zero emission zonelar var. özellikle dizel araçların motorları için euro 1-2-3-4-5-6 emisyon değerleri model yılına göre değişiyor ve bu avrupalı arkadaşlar bazı zone'lara belli emisyon değeri altındakilerin girişini ya kısıtlıyor ya da tümüyle yasaklıyor. bu uygulama bu konumlar hakkında bilgi almanızı sağlıyor. ios ve android uygulamalarına bu linklerden ulaşabilirsiniz. başta da dediğim gibi bu konuyu hala tam olarak çözemedim, ileri araştırma yapmanızı tavsiye ederim.

    8- internet: e-sim'e sahip bir telefonunuz varsa airalo, mobimatter veya benzer firmaların birinden kolayca internet alabilirsiniz. aktif etmesi zor değil, hotspot'ı da açarak internetinizi paylaşabiliyorsunuz. instagram, youtube, spotify, app store/play store gibi off'ken de veri tüketme ihtimali olan uygulamalara kısıtlama da getirmenizi tavsiye ederim.

    not: aklıma yeni maddeler gelirse veya sizlerden öneriler gelirse ekleyeceğim. bilgileri olabildiğince güncel olarak yazmaya çalıştıysam da siz de merak ettiklerinizi reddit, tripadvisor veya quora'dan ekstra araştırınız.
    not2: karavanla seyahat etmeyi planlıyorsanız tonajınıza ve aracınızın ölçülerine göre araştırmanızı derinleştirmenizi öneririm.

  • başlığı açacaktım. zaten acilmiş.

    artık gerçekten süremiyorum. gözlerim mahvoluyor. üstüne sis farını da açıyorlar. gece artık zorunlu olmadıkça çıkmıyorum.

    medeni bir ülkede olsa hepsi anında trafikten men edilir.

    bu işin artık boku çıktı. tahammül edilecek hali kalmadı. 10 araçtan 8 tanesi böyle

    devletin artık bu ise acil olarak el atması gerekiyor. insanlar olüyor artık.

    bu ayarsız, merceksiz farlara led mi xenon mu ne yarragimda taktıran herkesin

    allah belalarini versin,

    ölmüşleri kabir azabı ceksin

    sevgiden, şefkatden mahrum kalsın

    eşinden, dostundan hep ah alsın

    en kısa zamanda kanser olsun gebersin

    iki yakası bir araya gelmesin.

    eşi varsa aldatsın

    son söz bunu takan ustalar içinde geçerli üstteki beddualar.

    allah aşkına su başlığı gündem yapalım.