hesabın var mı? giriş yap

  • - aşkım şarjım az, kaya beni bırakacak, sabah ararım.
    - bak yavrum, iyi dinle: facebook'u açıyorum. önce arkadaş listende kaya adında kimse var mı kontrol ediyorum, öyle birini bulamıyorum. sonra, çalıştığın şirketin linkedın hesabını beğenmiş herkesi tek tek tariyorum, kaya diye birini bulamıyorum. sonra, akşam gideceğini söylediğin barın ismini twitter'a yazıp orada check-in yapanların arasında kaya adlı birinin olduğunu görüyorum. tüm tweet'lerini okurken, nikimyok caddesi'ndeki trafikten şikayet ettiği bir tweet'ine rastlıyorum. bu bilgiyi cebe koyup, kaya'nın instagram hesabına tıklıyorum. fotoğrafları tararken, bir arabanın önünde çektiği bir selfie görüyorum. bu bilgiyi de cebime koyuyorum. az önceki check-in olayına geri dönüp foursquare'de paylaştığı yer bildirimi fotoğraflarına bakıyorum. bi kahvecide çektiği fotoğrafı görüyorum. o kahvecinin sayfasına tıklıyorum ve tahmin ettiğim gibi kaya yavşağının o mekanda en çok check-in yapan kişi olduğunu görüyorum. nikimyok caddesi yakınlarındaki kahvecinin adresine bakıp o bilgiyi de cebe koyuyorum. evden çıkıp kahvecinin olduğu sokağa gidiyorum. o sokakta ve yakınındaki sokaklarda, fotoğraftakine benzer bir araba arıyorum. iki sokak ötede söz konusu arabayı buluyorum. arabaya tekme atıp alarmın ötmesini sağlıyorum. az sonra bi apartmanın ikinci katındaki bi dairenin penceresi açılıyor ve beyaz atletiyle kaya beliriyor. bi iki bakınıp alarmı susturuyor ve pencereyi kapatıyor. apartman kapısına gidip o dairenin bi üst katının ziline basiyorum. kim o diyor bir ses, "ya ben kaya'ya geldim de zili çalışmıyor sanırım, kapıyı açabilir misiniz?" diyorum kibarca. kapı açılıyor, ikinci kata çıkıyorum. kaya'nın dairesinin kapısını çalıyorum. kapıyı açıyor sormadan. kimsiniz diyor. dairenin içine adımımı atıp "ben meltem'in sevgilisiyim, şarjı bitiyormuş da şarj aleti getirdim" diyorum. aletin kablosunu kaya'nın boynuna dolayıp sıkmaya başlıyorum. gürültüyü duyunca sen geliyorsun, üzerinde bornoz var. kaya'yı bırakıyorum, suçun büyüğü sende çünkü. beni görünce korkup odaya kaçmaya çalışıyorsun. peşinden geliyorum. yüzüne tükürüyorum. yazıklar olsun diyorum, niye yaptın bunu diyorum. ağlıyorsun, açıklayabilirim diyors...
    - ay tamam, tamam! bitmiyor şarjım. of, taksiye binip eve geliyorum hemen. bişey lazım mı? yoğurt felan?

    edit: niye bu kadar sevildi anlamadım ama beğenen, paylaşan herkese eyvallah... 3 vakte kadar, bu entry'yi temel alan bi kısa filmle karşınızda olacağız inşallah. haber ederim.

    seneler sonra edit: hala mesaj atıp kısa film n'oldu diye soranlar oluyor. bir şey olmadı tabii ki, olacağı da yoktu. "abi izin ver ben bunu kısa film yapayım" diyen sayısız genç sinemacının ayağını kesmek için yazmıştım bu notu. işim gücüm vardı ve kısa filmcilerle uğraşmak gündemimin en son sırasında bile değildi. uğraşılır mı lan?

  • komik bir açıklama. senden kim detay istiyor ki bacım? "yok oturmayacağım" de gitsin, döve döve mi oturtacaklar?

  • iranlıların bir kısmının daha uçaktayken başörtülerini çıkarıp attığını, hatta bazılarının uçağın tuvaletinde üstünü değiştirerek askılı t-shirt, şort vs giydiğini, üstelik iranlı kızların genellikle güzel ve bakımlı olduğunu bilmeyen arkadaşları rahatsız eden durum.

    sıkıntı yok gelsinler.

    sen hiç ingilterenin fransanın iranlı turist gelmesin, hintli turist gelmesin, afrikalı turist gelmesin vs. dediğini duydun mu?

    edit: türkiye'de millet üstsüz denize giriyor ama yukarıdaki edite göre şort giyen iranlı müslüman ülke olduğu için türkiye'ye gelmezmiş. allah akıl fikir versin, ne diyeyim?

    edit 2: eleman sayfalarca ayar yiyince entry'sini baştan aşağı değiştirmiş ama orijinal entry tabi ki burada

  • lise sondayım. komşu okuldan bir kızla çıkıyorum. öğle tatilimiz aynı saatlerde başlıyor, ben de genellikle onların bahçesine sızıp kızla buluşuyorum. bir gün yine bu ritüeli gerçekleştirmek üzere okulun bahçesine giriyorum ama kız her zaman buluştuğumuz köşede yok. arkadaşlarına soruyorum, sınıfta diyorlar. detay vermiyor adiler.

    kapılarda sınıfın içini görmeye yarayan ufacık pencereler var. oradan sırasının olduğu yere doğru baktığımda kızı tek başına görüyorum. oturmuş, bir kağıda bir şeyler yazıyor.

    çıkmaya başlayalı belli bir süre olmuş, birinci ayımızı kutlayacağız (gençlik!). kıza güzel bir hediye ayarlamışım, yanında vermek için de tek bir gül almışım. hâlâ birbirimizin her türlü aptallığını kaldıracak kadar aşığız. ama daha da kötüsü ben her türlü aptallığı yapacak kadar aşığım. o an gereksiz bir komiklik yapasım geliyor: gülü dişlerimin arasına sıkıştırıyorum, ardından da kapıyı swat elemanı gibi hızla açıp sınıfa dizlerimin üstünde dalıyorum. bir de tatatataaaam gibi bir efekt patlatıyorum (salaklık!).

    özetin özeti: öğle tatiline uzamış bir yazılının ortasına dalmışım. sevgilim olacak kız en ön sırada tek başına oturuyormuş, o yüzden sadece onu görmüşüm. içerideki öğretmen (bir ingiliz teyze) sınıfa terörist dalmış gibi tepki veriyor, kafama tebeşir ve silgi atıyor, panik içinde çığlık çığlığa bağırıyor.

    kızın ve sınıfın tepkisiyse okulun hatıralarımdaki koridorlarında sonsuza dek yankılanacak. biz cep telefonuna yetişemedik, o kötü oldu.

  • maaşlı şakirt troll'lerin son zamanlarda sarıldıkları yeni tür cümlelerin ortak paydası.
    bir de uzun ve süslü entry'lerle pekiştiriyorlar güya düşüncelerini.
    sanırsın ki her gün gaz yemiş, her gün ıslanmış, özgürlük ve demokrasi için parkta sürünmüş, evine gidip yatmamış bile..

    "ben oraya ağaçlar için çıktım ama apo posteri açılınca nasıl bir oyunun parçası olduğumu anladım"
    "ben oraya ağaçlar için çıktım ama polise taş atılınca nasıl bir oyunun parçası olduğumu anladım"
    "ben oraya ağaçlar için çıktım amaesnaf siftah yapamayınca nasıl bir oyunun parçası olduğumu anladım"
    "ben oraya ağaçlar için çıktım ama borsa çakılınca nasıl bir oyunun parçası olduğumu anladım"
    "ben oraya ağaçlar için çıktım ama mitinglere 1,5 milyon kişi katılınca nasıl bir oyunun parçası olduğumu anladım"
    "ben oraya ağaçlar için çıktım ama iş dükkan boykotuna gelince nasıl bir oyunun parçası olduğumu anladım"
    "ben oraya ağaçlar için çıktım ama ab desteğini görünce nasıl bir oyunun parçası olduğumu anladım"
    "ben oraya ağaçlar için çıktım ama cnn 8,5 saat yayın yapınca nasıl bir oyunun parçası olduğumu anladım"
    "ben oraya ağaçlar için çıktım ama kabul edelim beyler, yenildik ve ben nasıl bir oyunun parçası olduğumu anladım"

    he gülüm he..
    ben o başlığa düşüncelerimi yazmak için geldim ama senin troll entry'ni görünce nasıl bir oyunun parçası olduğunu anladım..