ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
sevgiliyi yatakta bastıktan sonra yapılabilecekler
-
hemen yataga dogru kosup beraber selfie cekilmek. sonra sevgiliyle aldatilma keyfi diye facebook'a atmak.
cihan devletinin doğuşuna şahit olacağız
-
başbakan ahmet davutoğlu'nun ertuğrul gazi'yi anma ve yörük şenlikleri'nde halka seslenirken kullandığı ifadedir. sanıyorum doğum sezaryenle olacak, kesip çıkaracaklar devleti.
kaynak: haber türk
ssg'nin microsoft'ta sözlükten bahsetmesi
-
gates- hangi dilde bu sözlük?
ssg- türkçeden türkçeye
gates- pek güzel. (adamlar kendi dillerini anlamıyor yahu, yanlış seçim mi yaptık?)
illegal hayatlar
-
öncelikle film beklentimden öte çıktı. il il sinema salonlarını gezen başrol oyuncularını da ayriyeten tebrik etmek gerekiyor; ben de bu vesileyle oyuncularla birlikte filmi seyrettim.
filmin görüntü yönetmenliği, ses kalitesi vs. açılarından değerlendirmenin haricinde, mahsun ve ekibinin kafasındakileri olabildiğince net bir şekilde filme aktarabildiklerini gözlemledim. bunu da somut olarak salon içindeki sık sık gülmelerden, yarılmalardan anlayabilmek mümkündü zaten.
ben, mahsun'u hiç tanımayan 60 yaş üstü annem ve babamla gittim bu filme ve onlar da beğendiler, çok güldüler. buradan da diyebilirim ki 7'den 70'e bayağı bir geniş kesme hitap edebilmiş.
bundan sonra da bir kolpaçino kültlüğü seviyesine ulaşacak mıdır, zaman gösterecek.
edit: sevgili röportaj adam, eğer burayı okuyorsan film başlamadan evvel başgan olacağını hissederek "başganım başganım" diye fotoğraf çektirmeye gelen bendim bu arada.
benim puanım 8/10
ayakkabıcıda tanık olduğum içimi acıtan durum
-
4 milyon dolarlik evleri alip gotune sokabilecek olanlarin hic bulasmamasi gerektigi konu. varsin herkes insan olmasin, halden bilmesin.
yardim eden de, ufak da olsa iyi niyetle caba sarf eden de sag olsun.
kazandigi parayi paylasmak icin degil, sekil icin tutan da kahrolsun.
humanizmden selamlar.
sınavlarda verilmiş en kötü yanıtlar
-
itü bilgisayar müh.de okuyan bir arkadaşım, sadece formülleri ezberleyerek girdiği bir sınavda, 1/ohm anlamina gelen mho biriminin mili-ho şeklinde bir birim olduğunu düşünüp, 1000'e bölüp ho'ya (!) çevirip formüle yerleştirmiştir. hoca, sınav kağıdını neyse ki ibret olsun diye sergilememiştir.
borsa istanbul'un %10'unun katarlılara satılması
-
ülkeyi komple arapların üstüne yapın da bu iş huzur icinde çözülsün.
ekonomik çıkmazda olan türkiye cumhuriyeti'nin başındaki zatın gerçekleştirdiği aktivite.
https://mobile.twitter.com/…|twcamp^serp|twgr^tweet
edit: https://mobile.twitter.com/…tus/1331958084495953921
edit 2: ilgili haber
https://www.dunya.com/…ula-ortak-oldu-haberi-601558
edit 3: bazı mesajlar aldım bunun zararlarının ne oldugu ile alakalı, belirtmem istendi. olası bir hükümet değişiminde ülke borsasının %10'luk kısmının katardan manipüle edilmeyeceginin garantisini kim verebilir ? türkiye cumhuriyeti'nin katar'ın arkasında bulunan, londra'daki spekülatörün emrine amade edilmiştir. çok net.
ayrıca arada kaynayan "çerezlik" imzalanan anlaşmalar da şunlar:
"istinye park hisselerinin devrine dair anlaşma",
"istanbul haliç altın boynuz projesi'ne yapılacak potansiyel ortak yatırıma ilişkin mutabakat zaptı" ile;
"global liman işletmeleri ve qterminals w.l.l arasında ortadoğu antalya liman işletmeleri aş'nin hisse devrine ve satın alımına dair anlaşma" da bulunuyor.
cumhurbaşkanlığı külliyesi'ni şahsıma mı yaptım
-
ulan sırf hüloğcuların kulağına "eski" geliyor diye şurası hakkında külliye demiyorlar mı...
okullara da medrese deyin anasını satayım.
16. yy. daki osmanlı'yı özlüyorsunuz anladık da, o iş böyle olmaz. millet 21. yy'da, uyanın artık. (uyanamadı)
olan biten
-
millet ittifakı ankara büyükşehir belediye başkan adayı mansur yavaş, yarın sabah 09.00’da siz ekşi sözlük yazarlarının sorularını cevaplayacak. gözünüz sol frame'de olsun.
3. köprü istanbul için cinayettir
-
anladım ki bunca sene söylenenler yetmemiş.
onu da geçtim, aklı başında bir allah'ın kulu üçüncü köprü'nün, üçüncü havalimanı'nın nereye yapıldığına bile bakmamış hala atıp tutuyorlar.
hakkında olumlu bir tane bile bilimsel rapor/kanı/yorum bulunmayan, aksi yöndekilere çokça rastlayabileceğiniz, çok temel coğrafya bilgisi ve akıl yürütmeyle bile anlaşılabilen gerçeklerden bahsediyoruz-çed raporlarının geçersiz kılındığını da bilmezsiniz siz- hala gelmişler 'çevreciler şöyle böyle, üç beş ağaç şöyle böyle'
la hangi akıl, gidip de o coğrafyanın en engebeli ve en rüzgarlı(tayakadın'a giderseniz sıra sıra rüzgar jeneratörlerini görmeniz boşuna değildir)-fırtınalı-sisli bölgesine havalimanı yapar, ilkönce bunu açıklayın.
sonra, zaten istanbul içinde kemirile kemirile azıcık kalmış, taaa kafkasya'dan karpatlara kadar devam eden ekolojik yeşil bandın ortasından-ki yerleşime en uzak yer de demek bu- köprü geçirip bir de su havza alanlarını 'iki yeni kent' diye pazarlamanın mantığını bi anlatın.
ekonomik olarak seçilen konumlarından ötürü ne kadar zararlı olduğu da ortadayken:
yav he he, 2. köprü çok tıkalı..
tüp tünel denilen şey çok mu zor(ki yapılıyor), çorlu'ya havalimanı yapmak çok mu zor?
tüm bunlar ışığında hem maddi hem de ekolojik açıdan cinayetin önde gidenidir. 20 sene sonra 30 milyonluk doğal kaynaklarını tüketmiş istanbul'a bakıp 'ya üçüncü köprünün trafiği ömerli'den başlıyor' dersiniz. ben torunlarıma 'gerizekalılarla uğraşamadık böyle oldu, en azından direnmiştik' diyerek yüzümü ak çıkartmayı planlıyorum.
90. oscar ödül töreni
-
öncelikle (bkz: 90. akademi ödülleri) ama madem başlık burdan yürüyor, buraya yazayım. lobi mi yapmışlar bütçe mi yapmışlar napmışlarsa artık bu sene aday filmler birbirlerine oyuncu paslamışlar, bayağı fazla denk geldim. tesadüf mü bilmiyorum ama ilginç.
lady bird'de esas kızımızın ilk erkek arkadaşını oynayan lucas hedges, three billboards outside ebbing, missouri'de evin erkek çocuğu olarak karşımıza çıkıyor.
yine lady bird'deki esas kızımızın bir diğer erkek arkadaşı timothée chalamet, call me by your name'de esas oğlan.
three billboards outside ebbing, missouri'de reklamcıyı canlandıran caleb landry jones, get out'da evin erkek oğlu.
call me by your name'de hepimizin gönlüne taht kuran baba michael stuhlbarg, shape of water'da bilimadamını canlandırıyor. the post'da ise the new york times yazarlarından haberi patlatan kişi.
get out'daki baba bradley whitford, the post'da gazetenin yönetim kurulu üyelerinden biri.
heyecanımı kaybettim diyen sevgiliye yapılacaklar
-
- heyecanimi kaybettim...
+ o degil de, sayisal loto'yu tutturdum ben...
- aa gercekten miii?
+ bir an heyecan yaptın itiraf et
komşuların garip huyları
-
karşı apartmana yeni insanlar taşındı, içlerinden biri de 90+ yaşlarında, gri uzun ve gür saçları olan bir kadın. camda sigara içerken ilk karşılaştığımda, parmaklarıyla pervaza yapışıp, ağır ağır inip kalkarak bir çeşit saklambaç oynuyordu. kadın deli ve ben, delileri acayip severim. yine sigara içtiğim bir gün, gri kadın bana bir şey işaret etmeye çalışıyor gibi geldi, aramızda yaklaşık 10 mt olduğu için iyice odaklandım ve kadının bana hareket çektiğini gördüm. kolunda 2 kalın altın bilezik şıngırdarken hareket çekiyordu bana, şlak şlak ses geliyordu ve aşırı mutluydu. mutluluğunu bozmak istemedim ve sadece gülümsedim. bu yaklaşık 1 ay böyle devam etti, camdaki deli beni görünce buruşuk yüzünde güller açıyor, o gri saçları elidor çılgın bukleler şampuanla yıkanmışçasına kabarıyor, önce "hey karşıdaki kadın, ben buradayım" dercesine el sallayıp sonra başlıyordu şlak şlaaaaak hareket çekmeye. bazen sırtını dönüp omuz başından elini uzatarak nah işareti de yapıyordu. ben de sakince sigaramı içerken kah hafifçe gülümsüyor, kah aydınlatma direklerini sarsan kahkalar atıyor, deli komşumun kim bilir gençliğinde ne güzel olduğunu, ne canlar yaktığını, şimdiyse bertha mason gibi tıkıldığı balkonda onu hayata bağlayan tek şeyin bana hareket çekmek olduğunu düşünerek efkarlanıyordum. sonuçta hepimiz yaşlanacağız ve delireceğiz. şahsen sir anthony hopkins gibi delirmeyi isterim.
neyse, cumartesi yine akşamüstü cama sigaraya çıkmıştım, kokumu aldı ya da zihnefendarlık yeteneğine mazhar olmuş, fıtı fıtı geldi. önce her zamanki reveransını yapıp el salladı ve hareket çekme seansına geçti fakat biraz durgundu. onu neşelendirmek için ilk kez ben de kendisine hareket çektim. şlak sesi onunki kadar yüksek ve pürüzsüz çıkmadı ama olsun. önce donakaldı, ulan dedim kadına felç indirdin terbiyesiz, ölmüş babaannen yaşında kadına neden hareket çekiyorsun. sonra aman allahım bir sevindi bir sevindi. kendi etrafında dönmeler, öpücük atmalar. bir süre neşe içinde şlaklaştık. 2 gündür görmüyorum ve aşırı endişeliyim. gidip sorsam ne diyeceğim, "pardon sizdeki gri gandalf'la her gün 3 vakit aşık atışması gibi birbirimize hareket çekiyorduk, afiyette mi acaba" desem mi, kararsızım ya.
neredesin camdaki nene, nolur geri dön :(
edit: sabah körü işe giderken, prensesimi gördüm iki kez. mutluyum, umarım cama çıkacak vakti de bulurum.