hesabın var mı? giriş yap

  • arkadaşlar ödül yönetmeliğimize göre olimpiyatlarda 1500 metrede birinci olan aslı çakır alptekin'in 2000, ikinci olan gamze bulut'un 1500 cumhuriyet altını alacağını duyduğumdan beri gözüme uyku girmiyor. 1 miyon 300 bin lira civarı bir paraya denk gelen 2000 cumhuriyet altını aklımdan çıkmıyor. 1500 metre, 4 dakika koşuyorsun hop 2000 altın cepte. tamam o kadar mal değiliz, bunun önü arkası var biliyoruz. işte bunun için sizlerden bana yardımcı olmanızı ve madalya kazanmalık kolay olimpiyat sporu önermenizi rica ediyorum.

    daha önce hiç spor yapmadım, bir hayli geç kalmış sayılırım, onun için bana yıllarımı vermemi gerektirecek sporlar söylemeyin. şöyle 2016 rio olimpiyatlarına kadar öğrenip madalyayı kucaklayacağım bir spor söyleyin. rakibim de olmasın pek. yani 100 metrede yarış demeyin mesela, usain var orada ayıp olur.

    yani özetlersek, 2016'ya kadar öğrenebileceğim, kolay, rakiplerimin güçlü olmadığı, madalya kazanmalık, 120 kiloya uygun bir spor istiyorum sizden. alternatif sadece güreşmiş gibi görünüyorsa da zor o, bana daha kolay bir spor lazım ki tatlı paranın keyfine varacağım.

    not: 2016'da madalya aldıktan sonra sporu bırakacağım için, bıraktıktan sonra sarkmaya falan sebep olmayan bir şey söyleyin.

  • çanakkale savaşı'nda atatürk'ü tanıtan kimse olmadı. atatürk, bölgede liman von sanders başta olmak üzere bütün önde gelen alman subay kadrosu ile restleşmeye girmişti, çünkü almanlar coğrafyayı tanımıyordu ve çıkarma noktalarını çok yanlış tespit edip, yanlış bir savunma düzeni kurmuşlardı. atatürk bu durumu fark etti, hatta istanbul'a, enver paşa'ya haberler göndererek ''burada vaziyet çok karışık, ivedi bir şekilde çanakkale'ye gel ve yerinde önlem al'' demişti çünkü liman paşa kendisini dinlemiyordu, kendisinden üst rütbeli olduğu için. dinlemeyen bir isim de enver oldu. atatürk bu durumu anılarında kaydederken şunları söylemiştir: ''ben ordunun, kayıtsız şartsız, bütün sırlarıyla, alman askeri heyetine verilmesine, teslim edilmesine çok müteessirdim. daha karar verilmeden önce, bir tesadüfle bu olayı öğrendiğim vakit, sesimin erişebildiği makamlara kadar itirazlarda bulunmayı vazife saydım. itirazlarıma hiç kimse cevap vermedi... cevap vermeye lüzum görmedi.''

    atatürk, çanakkale savaşı'nın en kritik anında, rütbesi yetmediği halde bütün ordu kuvvetlerini kendi kumandası altına almak istediği zaman, ordu komutanıyla arasında o meşhur diyalog geçmişti:

    -hiç çare kalmadı mı?
    +bütün mevcut kuvvetlerin benim kumandama verilmesinden başka çare yok!
    -çok gelmez mi?
    +az gelir!

    atatürk, büyük bir özveri göstermişti ve bunu yaparken, bu ağır sorumluluğun farkında olup ''sorumluluk, ölümden ağırdır'' demişti.

    liman von sanders, ''türkiye'de 5 yıl'' isimli anı kitabını yazdığında, atatürk'e de yer ayırmış ve ilk başta çanakkale'de anlaşamadıklarından dert yansa da, atatürk'ün hakkını teslim etmekten geri kalmamış ve ''sorumluluk almaktan büyük zevk duyan, önemli bir asker'' yorumunu yapmıştır.

    çanakkale savaşı, anafartalar kahramanı önderliğinde kazanıldıktan sonra, bu kahramanın adı maalesef yine enver paşa tarafından sansüre uğramıştır... dönemin gazete ve dergilerinden mustafa kemal beğ'in önce fotoğrafı kaldırılmış, ardından da adı komple silinmiş ve enver paşa'ya bunun nedeni sorulduğunda, enver küstahça ''muvaffakiyet askerindir. şahsı sivriltmeye lüzum yok!'' demiştir.

    oysa birkaç yıl önce aynı enver bomboş edirne'ye girdiğinde kendi adının gazetelerde ''edirne fatihi enver'' olarak yazılmasını istemişti. fakat çanakkale'de dönemin en görkemli imparatorluğu olan ingiltere'yi durduran muzaffer kumandanı sivriltmeye gerek yoktu!

    mustafa kemal beğ, bu duruma oldukça içerlenir. çanakkale savaşı bittikten sonra istanbul'a istifa dilekçesini yazıp gönderir ve tüm yetkilerinden vazgeçtiğini belirtir. çünkü savaş sonu enver çanakkale'ye geldiğinde, yerli-yabancı tüm subayları karargahında ziyaret etmiş, uğramadığı ve görüşmediği tek isim mustafa kemal beğ olmuştu.

    videodaki zavallı arkadaş eğer biraz tarih okusaydı, atatürk'ü neden tanıttınız? diye değil, atatürk'ü neden tanıtmadınız? diye soru sorardı. gerçekten de atatürk, bunca sansür ve baskıya rağmen 1915'ten sonra yurdunda güneş gibi parlayacak ve onu tanımayan kalmayacaktı.

    işte büyük adam, böyle büyük adam olmuştu.

  • siddet varsa eger, sokakta herkesin ortasinda o eniste denen adami tekme tokat dovmeyi gerektirir. hatta cop bidonlariyla tahta sopalarla. sonra da bi iki arkadasa bunu alin hastaneye goturun diyebilirsiniz. sonny reyis bize oyle ogretti. siddet yoksa kesik at kafasi yollanabilir enisteye. biz boyle gorduk babamizdan.

  • hayatımda ilk defa hissettiğim şeylerden dolayı kendimi şanslı hissetmemi sağlayan adamların grubu an itibariyle...

    yaptıkları müzik ve yazdıkları sözler bir bütün. resmen ayıramıyorum birbirinden. zevkler falan farklı olabilir ama bu adamların anlattıklarında kendine dair şeyler bulamayan bir insan olsam gerçekten çok üzülürdüm. bir the grudge, bir schism, bir lateralus benim için sadece müzikal olarak yaklaşacağım eserlerden olsaydı (ki sırf müzik olarak baksak bile hepsi birer efsane) ciddi ciddi üzüntüden kahrolurdum. öyle tüm insanlığı kapsayan, öyle aşmış şeylerden bahsediyorlar ki gözümde. cidden bir şeyler hissediyor olmama seviniyorum şu an. anlattıkları şeyleri ilk fark eden insanlar değiller muhtemelen, daha evvel milyonlarca insan tarafından düşünülmüş ve dile getirilmiş şeylerden bahsediyorlar. az biraz okuyan, izleyen, dinleyen bir insan olduğumu söyleyebilirim sanırım. aslında bir yerden sonra herkes benzer şeylerden bahsediyor. ama fark yaratan, o şeyden ne şekilde bahsettiğiniz oluyor. birisi derken hiçbir şey ifade etmeyen düşünceyi başka birisi öyle bir şekilde söylüyor ki milyonlarca farklı evrenin kapısı aralanıveriyor ansızın. ben onların bahsetmeye değer buldukları şeylerden bahseden pek çok şeyle karşılaştım ama bunları tool kadar estetik bir şekilde dile getiren hiçbir elçiyle karşılaşmadım henüz. dinlemeye başladığımdan beri bambaşka biri oldum. neyse işte hayat hikayeme girmeyeyim. bu adamlar güzel adamlar...
    güzeller çok...

  • çoğu düğün gibi keyiften çok hüzün dolu bir ortamı iyice üzücü hale getiren olayın kahramanlarından biri.
    iki kişi hayatlarını birleştiriyor, videodaki her detay kırık dökük...

  • gerçekten çok merak ediyorum. abi ne yazıyorlar lan o kağıda? kendi takımının rakibi belli olduğunda o önündeki kağıda hep bir şeyler yazarlar. nedir o allah aşkına?

    örneğin bugün galatasaray chelsea ile eşleşti. lütfi arıboğan direkt kalemi eline aldı, önündeki kağıda bir şeyler yazdı. yine "bir schalke değil fakat chelsea de iyi" gülümsemesi yaptı. ne yazdı şimdi oraya "chelsea" mi? yani yazmasa unutacak mı adam? "yahu şuraya bi chelsea yazayım da maçlar teee mart'ta unuturuz falan aklımızda kalsın" mı amaç?

    ne kadar gereksiz, formaliteden bir hareket gerçekten. belki çok çok eskiden imkanlar şimdi kadar olmadığı için insanlar yazıyordur fakat şimdi gerçekten çok gereksiz. bu saçma olayın bir an önce bitmesi gerekiyor.

  • nazim hikmet'in kimi insanlari cok iyi anlattigi bir siiri... (bkz: onlar kendilerini bilirler)

    akrep gibisin kardeşim,
    korkak bir karanlık içindesin akrep gibi.
    serçe gibisin kardeşim,
    serçenin telaşı içindesin.
    midye gibisin kardeşim,
    midye gibi kapalı, rahat.
    ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim.
    bir değil,
    beş değil,
    yüz milyonlarlasın maalesef.
    koyun gibisin kardeşim,
    gocuklu celep kaldırınca sopasını
    sürüye katılıverirsin hemen
    ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye.
    dünyanın en tuhaf mahlukusun yani,
    hani şu derya içre olup
    deryayı bilmiyen balıktan da tuhaf.
    ve bu dünyada, bu zulüm
    senin sayende.
    ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
    ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak
    kabahat senin,
    — demeğe de dilim varmıyor ama —
    kabahatın çoğu senin, canım kardeşim!

    1947

  • kahve

    alt katımızda kahve var, herkes gidip kahveye şifre nedir diye sorsun diye bu ismi koydum. bir gün kahveye indiğimde şifreyi ben de sordum. yok lan bizde internet minternet diye tersledi. demek ki sistemim iyi işliyor *