hesabın var mı? giriş yap

  • akılda şunları bırakan turnuvadır:

    - bir turnuvada gollerin yarısı(bir sanat olarak mübalağa) 90+ dakikalarında gelebiliyormuş, bu matematiksel, olasılıksal olarak mümkünmüş.

    - 2018 yıllarında "altın nesil" olarak tanımlanabilecek isimlere sahip iki ülke vardı: hırvatistan ve belçika. bunlardan biri yarı finalde, diğeri finale elendi.

    - cristiano ronaldo ve messi'nin son uluslararası kapışması oldu. sonraki dünya kupasında messi 35, ronaldo 37 olacak. gerçi totti'nin yaptığını biyonik adam ronaldo niye yapamasın? bence bu adam bu azim ve iş ahlakı ile 40'a kadar rahat(?) oynar. messi de 35'te artık yaşlı kurt hagi modunda son bir kupaya katılır ama yıldızlaşmaları zor. son kapışma buydu diyebiliriz. en az bir 20 yıl bu derece başarılı futbolcular zor geleceği için bu kapışma futbol tarihinde önemli. maalesef ikisinin de ülke takımları başarısız olduğu için elendiler ama ronaldo'nun bariz daha iyi iş çıkardığını söyleyebiliriz.

    - nijerya ve ingiltere ile birlikte 26 civarı ortalama ile en genç takım olan fransa şampiyon oldu. düz mantıkla aynı adamlar 2,4,6 sene sonra da oynayacağı için fransa'nın önümüzdeki onyılı domine edebileceğini söyleyebiliriz.

    - artık futbolda güçlü ülke diye bir şey olmadığını, tüm takımların çok iyi şartlarda antrenman yapıp herkesin birbirine rahatça kafa tutabildiğini gördük. dünyada takımlar ve oyuncuların kalitesi iyice birbirine yakınsadı, belli bir doyum noktasına geldi. bundan sonra satranç turnuvaları gibi taktiksel ve çekişmeli olacağa benziyor. öyle eskisi gibi brezilya-almanya-italya sırayla kupa alamayacak gibi.

    - 2020 avrupa ve 2022 dünya kupaları daha da kıyasıya olacak. biraz daha tecrübelenmiş belçika ve hırvatistan takımları daha da favorileşecek. klasik takımlar arasında da ingiltere ve fransa favori olacak.

    - almanlar artık başarıya doymuş görünüyor. en kolay gruptan bile çıkamadılar. pek hırs göremedik. futbolcular da başarıya doymuş gibilerdi.

    - dünya futbolunda artık tüm takımların birbirine yakınsaması brezilya gibi teknik seviyesi ile üstün olan takımlara yaramadı. artık her takım canavar gibi oynuyor, sadece teknik ile yapamıyorsun. brezilya'nın bir müddet daha kupa görmesi zor görünüyor. yıldız diye kala kala apaçi neymar'a kalmışlar. teknik kapasite bir yere kadar. artık rocky olmak yetmiyor işte, herkes biraz da ivan drago olmak zorunda.

    - yıllardır tuttuğumuz arjantin artık şili, peru gibi sıradan bir takım. agüero ve messi de gitti mi, artık concacaf'ta filan bolivya'yla venezulela'yla kapışır.

    - tekrar vurguluyorum bundan sonra dünyada her alanda olduğu gibi futbolda da iş disiplini iyi olan, balına da iyi bir jenerasyon yakalayan ülkeler kazanacak. şans faktörü de her zaman var elbette.

  • aşağıdaki diyalogda, telefon surata kapatılmadan az önce söylenmiş tümcedir:

    - iyi akşamlar hanımefendi, istanbul hyatt otelinin telefonunun alabilir miyim lütfen?
    - istanbul'da 194 adet hayat oteli var efendim, hangisi?
    - hayat değil hyatt, kodlayayım mı?
    - hayır gerek yok, semt söyleyin?
    - emin değilim, harbiye galiba...
    - harbiyede yok.... çatt!
    ...
    - iyi akşamlar hanımefendi, ben az önce istanbul hyatt'ın telefonunu sormuştum, kodlayayım otelin adını daha kolay olur..
    - istanbul'da hayat oteli mi? hangi semte hanfendi? (hırgh)
    - otelin adını kodlasam ben, öyle hayat değil çünkü...
    - nasıl hayat peki? çatt!
    ...
    - hanfendi, istanbul hyatt'ın telefonunu verir misiniz?
    - hanfendi nasıl bulcaz iki yüz tane otel var diyorum ya!
    - kodlayayım: hakkari'nin h'si, yozgat'ın y'si, ankara'nın a'sı;
    çaykovski nin t si.
    - çatt!

  • almanya’da yaşayan bir arkadaşıma “2.5 litre coca cola 7.5tl olmuş” dedim. “1 € ‘ya alıyorsunuz işte başka ne istiyorsun burada 2 €, ülkenin kıymetini bilin ve bu pahalılık psikolojisinden kurtulun” dedi. cevap vererek kendimi yormadım şu ramazan gününde. bu hastalığın tedavisi yok.

  • ofiste sesli okudum ve hepberaber sesli güldük.

    bir tane akıllı adam da çıkıp diyemiyor mu "aga biz bunları yazdık da çok salak oldu be" diye.

  • 5 yaşındaki trabzonlu bır çocuğun dolmuşta annesıne dedigi gibidir belki de hayat; '' hem vuruysin hem ağlama diysin..."

  • yıllarca harry potter filmleriyle çocuk filmleri diye dalga geçip küçümseyen, filmlerin uydurukluğunu serinin kitaplarına genellemekten bir dakika olsun çekinmeyenler işte bugün ibret alsınlar *

    belli ki rus televiziyasında çocuklar için masal saatinde masalsı bir tiyatro oyunu şeklinde resmedilmiş eser. hep dedik, peter jackson'ın bu seriye olan epik yaklaşımı olmasa, özellikle the two towers filminde göze sokularak işlenen ancak söz konusu kitapta yer almayan politik göndermeler, baba-oğul dramları, oldukça dramatize edilip büyülerinden arındırılan, 40 dakikaya yayılan miğfer dibi savaşı olmasa, kitaplar olması gerektiği gibi bol bol şarkılı türkülü, daha bir büyülü içerikle sinemaya aktarılsa yıllardır süregelen bu büyüklenme fırsatı kolay kolay ele geçmezdi diye. yüzüklerin efendisi filmleri bugün diğer bütün fantastik kurgu eserlerinden daha ciddi ve "yetişkin işi" bir noktada duruyor ve kitapları da yerine hiçbir şeyler konulamayacak bir noktaya çıkarıyorsa bu durumdaki aslan payı j. r. r. tolkien'in kendisinden daha çok peter jackson'a aittir. tolkien'in kitapları o filmlere göre daha masalsıdır. sırf yüzüklerin efendisi üçlemesinden sonra onun altında kalmamak için the hobbit gibi çocuk kitabını bile mümkün mertebe çocuk filmi gibi çekmemeye çalıştı adam da yine bile yaranamadı, çocuk filmi gibi olmuş diye ağlaştı herkes. ya ne filmi olacaktı?

    bu arada tom bombadil ve altın yemiş karakterlerinin peter jackson'ın üçlemesinden çıkartılmasının ne kadar doğru bir karar olduğu da bir kere daha görülmüş bu rus uyarlaması sayesinde. yıllardır bitmek bilmeyen "tom bombadil nasıl olmaz bu filmlerde arkadaş, akıl alır gibi değil" serzenişleri hepimizin malumu. bu iki karakter yüzük kardeşliği filminde olsaydı hem filmin senaryosu hikayeyi ilerletme anlamında hali hazırdaki versiyonundan bir adım öteye gitmez hem de ulular ulusu epik film ambiyansı bir anda disney filmlerine dönerdi. işte o yüzden peter jackson'ın filmlerinde yoklar. iyi ki de yoklar. bir sahne önce korku filmlerindeki gibi gece yarısı dörtnala hobbit kovalayan nazgûl görüntüleri, bir sahne sonra ormanın içinde hoppidi hoppidi dans ederek, şarkılar söyleyerek gezen, güleç yüzlü tonton bir amca ve onun masal kulübesi gibi kulübesinde bekleyen peri gibi hanımı...

    yatın kalkın peter jackson'a şükredin köftehorlar sizi. adamın filmleri sayesinde herkese bir ömür boyu basacak havanız oldu * the hobbit üçlemesi örneğinde stüdyolar haddinden fazla müdahale edip baskı yapınca taş gibi eserlerin bile ne hale gelebildiğini ibretle gördük ama işin orasını kabullenmek işimize gelmez tabii. şüphesiz ki diğer bütün fantastik kurgu eserleri çocuk kitabı/filmi, yüzüklerin efendisi ise das kapital'dir (!) *