hesabın var mı? giriş yap

  • büyük bardaklara kafasını sokup o suyu mutlaka içtiğini fark etmemden sonra suyumu uzun termos tipi bardaklara koymaya başlamıştım ki kedim olacak dümbüğü geçenlerde patisini içine sokmuş ıslatıp ıslatıp yalar, saçlarını falan düzeltirken yakaladım. kim bilir kaç zamandır ben onun kaşla göz arası abdestlendiği suları içiyorum. :( eşek sıpası.

  • ilkokul 4'te bir din yazılısı.

    soru: kitabımızın adı nedir?
    cevap: kitabımızın adı din kültürü ve ahlak bilgisi kitabıdır.

    utanmadan, "ehehe kesin herkes sadece "din kitabı" yazdı, benim gibi tam yazmadı." diye diye böbürlenmiştim.

  • - seni kim gönderdi buraya evladım?
    - idris bey efendim
    - idris bey denmez oğlum, idris yüzbaşım diyeceksin, bana da efendim deme
    - peki abi

  • insanların hayatta kalabilmesini sağlayan oldukça kullanışlı bir özelliktir.

    canlıların sahip oldukları hislerin tamamı hayatta kalabilme ve üreyebilme amacına hizmet eder. bir canlı ne kadar fazla üreyebilirse türünü devam ettirme ihtimali o kadar yüksek olur. daha fazla üreyen canlıların soyları zamanla toplumda baskın hale gelir ve toplumun geneli o canlıların özelliklerini göstermeye başlar. bu özelliklere sahip olan canlıların diğerlerine göre daha fazla üreyebilmesinin sebebi de bu özelliklerin üreyebilmek için daha kullanışlı özellikler olmasıdır.

    korku, üzüntü, sevgi, hırs, kıskançlık... bunların her biri gereklidir ve insanların üreyebilmeleri için faydalıdır.

    örneğin korku hissinin amacı canlıyı en kısa sürede kaçmaya ya da savaşmaya zorlamaktır. bir tehlike anında korkmanızın sebebi tehlikeden kurtulup hayatta kalabilmenin ve daha sonra üreyebilmenin yolunun kaçmak ya da savaşarak tehlikeyi yok etmek olmasıdır.

    mesela kıskançlık kişiyi rekabet etmeye ve olası rakiplerini elimine etmeye zorlayan bir histir. bir dişi ve iki erkeğin olduğu bir ortam düşünelim. bu ortamda çocuk yapabilen erkeğin soyu devam eder ve türün sonraki nesilleri o erkeğin özelliklerini taşır. bir erkeğin dişinin ilgisini kazandığını ve dişinin o erkeği beğenmeye başladığını düşünelim. eğer beğenilmeyen erkek diğer erkeği kıskanmazsa dişi beğendiği erkekten çocuk yapar ve kıskanmayan erkeğin soyu tükenir. eğer erkek kıskanırsa diğerinin kuyusunu kazmaya ya da onun sahip olduğu özelliklerden daha iyi özelliklere sahip olmaya çalışır. başarılı olduğu müddetçe soyunu devam ettirebilir. bu özellik evrimsel süreçte fayda sağladığı için kıskançlık duygusu milyonlarca yıllık süreçte aktarılmış ve bugünlere kadar gelebilmiştir.

    sevgi canlıları fedakarlık yapmaya zorlayan histir. insanlar sadece ve sadece iki koşulda birilerini severler.

    koşul a: sevilecek kişinin sevecek kişi ile ortak gen taşıması.
    koşul b: sevecek kişinin sevilecek kişinin eşit ya da daha fazla fedakarlık yapacağına inanması.

    a koşuluna evrimsel biyolojide kin altruism b koşuluna ise reciprocal altruism denir.

    ortak gen taşıyan kişileri sevmemizin sebebi o kişiler çocuk yaptığında dolaylı yoldan bizim genlerimizi sürdürüyor olmalarıdır. örneğin kardeşinizle ortak taşıdığınız bir miktar gen vardır. kardeşiniz çocuk yaptığında kardeşinizin çocuğu sizin genlerinizi de bir miktar taşır. bu sebeple kardeşiniz çocuk yaptığında yarı yarıya çocuk yapmış gibi hisseder ve kardeşinizin çocuğunu seversiniz. kardeşinizin çocuğu için yaptığınız fedakarlık aslında kendi genlerininiz devamı için yaptığınız fedakarlıktır.

    ortak gen taşımayan kişileri sevmemizin sebebi de o kişiler sayesinde genlerimizi sonraki nesile aktarabilme ihtimaline sahip olduğuna inanç beslememizdir. sevgilinizi seversiniz çünkü sevgiliniz potansiyel anne adayıdır. karınızı seversiniz çünkü çocuğunuz karınızın da genlerini taşır ve karınızın sizin çocuğunuz için yaptığınız fedakarlıklara eşit oranda fedakarlık yapacağına inanırsınız. örneğin evliliklerde eğer bir taraf çocuğuyla ilgilenmeyi bırakırsa o evlilikte sevgi çok kısa sürede biter. insanlar kazıklanmaktan nefret ederler. çünkü eğer insanlar kazıklanırlarsa soylarını devam ettirmeleri zorlaşır. kadının ya da erkeğin çocukla ilgilenmemesi, çocuğun hayatta kalabilme ve sağlıklı olabilme ihtimalini azaltır. bu karşı tarafa atılan bir kazıktır.

    işte üzüntüyü hatırlamanın yegane sebebi de budur.

    üzüntü insanı hatırlamaya zorlayan hissidir. insan sadece kazık yediği zaman üzülür ve üzüldüğü zaman aralığında yaşadıkları beynine kalıcı olarak kazınır. bunun sebebi kazık yiyerek girdiği üzüntü döneminde yaşadığı her şeyi en ince ayrıntısına kadar hatırlamasının onun gelecekte aynı kazığı tekrar yiyebileceği durumlarda aynı kazığı yememesini sağlamasıdır. yani basitçe eğer biri size kazık atarsa üzülürsünüz, üzüldüğünüz için hatırlarsınız, hatırladığınız için aynı kazığı tekrar yemezsiniz. üzüntü hatırlamaya zorlar.

    mutluluğu hatırlamanın ise hiçbir evrimsel avantajı yoktur. mesela hatalarından ders alan birilerini görmüşsünüzdür. peki hiç başarılarından ders alan birini gördünüz mü?

    mutluluk denen şey insanın iki farklı üzüntüsü arasında geçen zamandan ibarettir. herkesin mutlu olmaya çalışmasının sebebi aslında herkesin mutlu olmak istemesi değildir. bunun sebebi aslında herkesin hayatını üzülmeden geçirmek istemesi, yani kazık yemeden geçirmek istemesi, yani soyunu devam ettirebileceği en iyi koşulları elde etmek istemesidir.

    olay bu kadar basit.

    bir de mutsuz anları siler beyin diyenler için.

    beyin mutsuz anları değil, insana "ben bundan sonra ne yaşayabilirim ne de çocuk yapabilirim" cümlesini kurduracak kadar ağır ve dehşet verici anıları, yani travmaları siler.

    hayatınıza devam etmenizi bile zorlaştıracak kadar büyük kazık yeme işine travma denir ve bunları hatırlamak yarardan çok zarar sağlar. hayatınıza devam etmenizi zorlaştıracak kadar büyük olan kazıkları genelde engelleme ihtimaliniz yoktur. mesela biri kafanıza silah dayayıp size zorla bir şeyler yaptırdığında travma yaşarsınız. bunu hatırlamanız size nasıl hayatınızın geri kalanında rastgele insanların sizin kafanıza silah dayamamasını sağlayabileceğinizi öğretmez. bu sebepten bu anıyı hatırlamanın evrimsel bir faydası yoktur. silinmesinin sebebi de budur.

  • bugün insan kaynaklarından aşağıdaki mail geldi ve bu başlığı gördüm.

    --- spoiler ---
    sevgili martin,

    2020 yılının şubat ayından beri tatil yapmadığını (yıllık izne çıkmadığını) gördük, her şey yolunda mı? izne çıkmaman iş yoğunluğu ile ilgili bir durumsa bunu konuşabiliriz.

    iyi günler dileriz,
    ik müdürün agnieszka
    --- spoiler ---

    5 yıl önce türkiye'de yaşarken cuma gününe denk gelen 1 mayısı birleştirip, üzerine 1 hafta tatil yapmak istediğimde (5 iş günü), yarı-kurumsal bir firmada mobbing gördüğüm müdürüm tatilin biraz uzun olmayacak mı, en azından bilgisayarını yanına al, bir gün çalış demişti (tatil için yurtdışına gideceğimi biliyordu).

  • -ehh peki ucret olarak ne istersiniz, kafanızda ne var?
    -4000$
    -heheh ben 4 yıldır bu şirkette çalışıyorum 3000$ alıyorum sizce de çok değil mi istediğiniz?
    -tamam o zaman 500ünü size vereyim her ay, beni işe alın.
    -ben sözleşmeyi getireyim.
    -bir de kola kap.