ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
huzursuz bacak sendromu
-
sürekli bacaklarını sallayan insanların kendilerinde olduğunu zannettiği sendrom. huzursuz bacak öyle bir şey değil, yaşanmaz anlatılır. siz sadece bir nevi tik olarak bacaklarınızı sallayıp duruyorsunuz. huzursuz bacak sendromunda içten gelen ve insanın içini kemiren bir "hemen şimdi bacağını biraz da olsa hareket ettiriyorsun" emri vardır. ilacı vardır, ama illa ki doktor kontrolünde kullanmak gerekir.
ezberlenen en saçma şey
-
(bkz: evdeki yabanci) diye bir dizinin jenerik sozleri hala aklimdadir.
(bkz: tardu flordun) ne sempatikti *
sisst yabanci! soyle bana sen kimsin?
benim evimde ne isin var?
oyle misin? boyle misin?
annem babama kocam dedim
sokakta gorsem tanimazdim
denize dusen yilana sarilir
ama hic simarma adamim degilsin
hey kadinim! psikolog musun nesin?
iyiki bir oda istedim
herkese kocam bu dedin
yalanlari sen soyledin
aleme rezil olan benim
bu sehrin delikanlisiyim ben
siyah kusak karateciyim
en imkansız erkeği bile ayarlama taktiği veren kız
-
valla seytan bunlar. hemen karsi atak yapip madde siralayayim.
1 ilgiden etkilenmeyin
2 yapmadiginiz sey icin ozur dilemeyin
3 bir ayagi kapida olani kapiyi acip komple disari atin
kocam bana aşkım diyemez ayrılırım
-
haklı kadın valla. dilberay' a aşkım mı denir amk. koçum benim denir. aslanım denir. hadi hiç birini demedin en kötü nörüyon garı denir.
kadına baksana arkadaş.
kavgam olsa ilk çağıracağım kişi olur yemin ederim.
aşk-ı memnu
-
firdevsleşmek adlı metamorfizmayı bir kontrollü deney grubuyla halkımıza öğretmeye yönelik oldukça bilimsel bir dizi.
kontrol grubu: firdevs
deney grubu: adnan, matmazel, nihal, bihter, behlül, arsen ve niceleri.
deney: bir adet firdevs birbirinden salak insanların teletubbyler gibi mutlu yaşadığı kocaman bir eve yerleştirilir, firdevs'in sürekli car car konuşurak ve her işe burnunu sokarak tüm deneklerle fikir teatisi sağlanır.
deney sonucu: dizinin başlangıcında son derece gerizekalı bir o kadar da saf olan deneklerin bölümler ilerledikçe zekileştiği; entrika, dolap çevirme, kumpas, septisizim vb. konularda starter düzeyinde bile değilken birden upper intermediate seviyesine zıpladıkları gözlemlenmiştir. deneklerden adnan ziyagil'in "yedi uyuyanların önde gideni" olmasına rağmen hilmi önal'a yaptığı dalavere ile; diğer denek mademoiselle deniz decourton'un ise tipik bir firdevsium davranışı olan "şüphelen, kafanda kur, çaktırmadan dikizle" yöntemini başarıyla uygulamasıyla deneyin %99 oranında başarılı olduğu ortaya çıkmıştır.
deneyin başarısız yönleri: peyker hala salaktır.
ayrılık anksiyetesi
-
ne yaşadığını bilen, bilinçli bir kişi için çok daha ağır bir deneyimdir ayrılık anksiyetesi. bilirsin ruhunu kalbini bölüp parça parça rondodan geçirenin bu şey olduğunu, aslında bağlandığin kişiyle zerrece ilgisi olmadığını ama bir şey gelmez elden.
ayrılık anksiyetesi ille de ortada bir ayrılık tehditi varken çıkmaz ortaya. bu anksiyete hep vardır ama hayatına birini dahil etmenle tetiklenir. öyle bir yaptırımı vardır ki bu anksiyetenin, yapman gerekenin benlik saygini yitirmemek adına ayrılmak olduğunu bilirsin de elini kolunu kaldiramazsin. ilişki nasıl başlarsa başlasın, bir noktada terk edilme sıkıntısı baş gösterir. kişi mükemmel olduğunu bilse bile, yaptığı paranoyalar ve bitmek tükenmek bilmeyen sorgulayici tavirlar neticesinde karşıdaki insanın aklına hiç yoktan ayrılık fikrini dusurebilir mesela. evet potansiyeli vardır bu konuda. ben genel olarak bu anksiyeteyi kadınların gösterme prevalansinin daha yüksek olduğunu hatırlıyorum. sebebi saniyorum ki kadının doğasında varolan sorgulama ve irdeleme davranisinin bir erkeğe kıyasla hat safhaya ulaşabilmesi.
yine bu kaygidan muzdarip kisilerin müthiş bir kısır döngüye girdiğini ve ayrılığın getireceği acıyı tatmaktansa birlikteliğin anlamsizligini yaşamayı defalarca tercih edebildiklerini söylemek mümkün. geleceği kaybetme korkusuyla binisik olarak gelen bu korku uzak yakın fark etmeksizin gelecekteki tüm olasılıkları tartmaya çalıştıkca daha da çok tetiklenir bana kalırsa. zira, geleceğin kendinden menkul bilinmezligi ve belirsizliği kişinin kendini her daim tehlikede hissetmesine sebebiyet veriyor ve ayrılığı da sevdaya dahil ediyor. ama bu kaygı türünü yaşayan bireylerin tek istegi gelecekte tutunacak bir dal ve stabil bir hayat. dengesizliklerin içinde bir denge ortamı arayip bulamamanin da neticesinde daha da çok sorgulayip "asla ayrilmayacagiz" minvalinde sözler duymak istiyor. tabi yeri geliyor, sakinlestirilmek adına duyuyor da bu sözleri, ama sonra an geliyor ve bu söz tutulamadiginda "ben biliyordum zaten" diyebiliyor bu kişiler. bir nevi kendi kendini gerçekleştiren kehanet. bir arkadaşım demişti ki "oluruna bırakmayı ogrenmelisin, hayatta senin kontrol edemeyecegin çok fazla bilinmeyen var, tüm ipleri elinde tutamazsin. sana çok sıradan bir öneri gibi gelebilir belki ama oluruna bırakmayı bilmelisin. sen böyle yaptıkça karşındaki insanın denklemdeki salt rolü değişir ve senin onun üzerindeki etkin oranında oynayacağı rol farklilasir." doğru galiba. insanları bizim gibiler değiştiriyor, sonra da "sen eskiden böyle degildin" deme hakkını kendimizde görüyoruz.
mustafa kemal'in amerikan mandası istemesi
-
mandadan evvel tüm eşşeklerin mına koymuştur. ah bir de şu koyunların kökünün ebesini belleyeydi iyiydi.
edit: başlık başıma kalmamış. bi ara ilk entry kaybolduydu. geri gelmiş. hayret! *
katı meyve sıkacağı alacaklara tavsiyeler
-
almayın.
max. kullanım sayısı 10; o da heves içinde.
23 aralık 2022 onlarca kişinin işten çıkarılması
-
tanıdık bir iş yeri var, patron akrabamız. ben de bir süre çalıştım.
patron türkiye şartlarında iyi biri. 7 kişilik kadro, lise mezunu olması ve çok parlak olmamasına rağmen (marketten pil yerine pinpon topu alan cinsten) patron asgari ücret üstü maaş verir. öğle yemekleri şirketten, fazla mesai ya bir etkinlikle (dışarıda yemek) ya da harçlıkla karşılanır vs.
böyleydi demek daha doğru çünkü son iki sene bu çalışanların maaşları asgari ücrete yakınsadı, haftada bir çıkan etli öğle yemeği ayda bire düştü, artık doğum günleri mado'da değil iş yerinde ucuz tatlılarla kutlanıyor. yakında bunlar da gidecek, hatta kadroda küçülme bile olabilir.
kısacası şirket, çalışanıyla patronuyla enflasyon karşısında ezildi. bu durumun tek doğrudan sebebi ise hükümetin ekonomi politikası. büyük şirketler milyarlık krediler alabilirken, vergi borçlarını affettirirken, kaçak işçi çalıştırırken; işini kanuna göre yapan küçük işletmeler can çekişmekte. çalışanların durumu daha feci, eğer ailesiyle veya sahip oldukları evde yaşamıyor olsalardı hiçbiri devam edemezdi. ülkede o kadar verimsiz bir ekonomik sistem var ki evde boş boş duran adam çalışandan daha iyi durumda, en azından yıpranmıyor.
bu tip süreçler bir iki sene sürse hadi dişimizi sıkalım diyebiliriz ama durum hiç öyle gözükmüyor.
sadece bir gözlemde bulunmak istedim.
ak parti'nin millet geliyor reklamı
-
özlemini duydukları kara çarşaflılara ve türbanlılara pek yer vermemişler. yine bütün kadınların saçı başı açık. şu ikiyüzlülüğü yapmayın artık.
debe edit:
oy çalmadan iktidar olamayacaklarını biliyorlar ve bu yüzden yine oy çalacaklar. bizim geleceğimizi geçtim sırf çocuklarımızın geleceğini garantiye alabilmek adına sandıklara sahip çıkalım.
ayrıca bayan değil kadın.
yaran facebook durum güncellemeleri
-
"kurbanlık koyunum kaçıp akp binasına sığındı geri vermiyorlar. neymiş efendim bir oy bir oymuş."