hesabın var mı? giriş yap

  • imamoğlu'nun öyle bir şey demediğini adı gibi biliyor. sadece seçilmiş cahilliğe ve biata devam etmek istiyor. bilinçli cahilliktir bu. sonumuz hayrolsun.

  • bisküviyi çayın içerisinde haddinden fazla tutmak, akabinde kendisinin kopup çayın içine düşmesi. artık hiçbir şey eskisi gibi değildir.

  • inşa edilmesinde birden fazla sebep vardır:

    1- başta moğol ve türk olmak üzere bozkır kavimlerinin akınlarından korunmak.
    2- o dönemlerde de çok kalabalık nüfusa ve yerleşik bir düzene sahip olan çin'in, yönetim altına aldığı tebaasını dışarıya kaçırmak istememesi. yani çinli yöneticiler, o dönemde yönettikleri insanların kendi bulundukları coğrafi alan dışına çıkmalarını izin vermiyorlardı ve ekip-biçme işlemlerinin belli sınırlar içinde kalmasını istiyorlardı ki böylece tarım havzalarının oluşmasına olanak sağlayıp kendi içinde üretimi en yüksek seviyeye çıkartıyorlardı. yani kısacası çin, elindeki insan gücünü dışarıya kaçırmak istemiyordu ve bu nedenle kendine sınır belirledi.
    3- çin'in savaş politikası pasiftir. çinliler o dönemde biraz daha kendi içlerine dönüktü ve savaş gibi büyük toplumsal olayları diplomasi ile çözmek istiyorlardı. yazının ve diplomasinin milattan önceki dönemlerde çin'de çok geliştiğini anlatmaya lüzum yok sanırım. bu yüzden çin, tarih boyunca saldırıya değil savunmaya ağırlık vermiştir. bozkır kavimleri ise bunun tam aksi yönünde hareket etmiştir.

    tabi burada saydığım 1. madde, ana etkendir. 1. madde dışındakilere daha da ekleme yapılabilir. zaten çin toplumu o dönemin savaşçı ve sert bozkır kavimleri gibi bir yapıda değildi. öteden beri yerleşik düzene sahip olan çinliler, tevekkül içinde topraklarını işleyip beklemek (bu açıdan din, yerleşik toplumlarda daha çabuk ve daha tesirli yayılmıştır), ibadet etmek ve barış içinde yaşamak arzusunda bulunuyordu. türkler başta olmak üzere diğer bozkır kavimlerinin ise yerleşik düzenleri olmadığı için ''saldır, yağmala ve kaç'' düsturu bu kavimler tarafından benimsenmişti. bilhassa tanrıkut mete döneminde çin devleti çok güçlükler yaşamış, fakat hiçbir zaman çin türkler tarafından sahip olunamamıştır. bunda çin'in kalabalık nüfusu ve türklerin sayıca az olarak çin içlerinde asimile olma tehlikesi en büyük etkendir.

    ''saldır, yağmala ve kaç'' düsturu, bilhassa bozkırlı göçebelerin kıtlık zamanlarında en çok uyguladıkları yöntem olmuştur. zorlu kış şartlarında etin zaman zaman az bulunduğu dönemlerde tahıl gibi temel besin maddelerine ihtiyaç duyan bozkır kavimleri, çin'i istila ederek daha çok yiyecek-giyecek (ipek önemlidir) alıp kaçmışlardır. çin hiçbir zaman tam manasıyla işgal edilememiş; ancak sürekli taciz edilmiştir.

  • şekerin iyisi de zararlı, kötüsü de zararlı olabilir. lakin bir firmanın pancar şekeri üzerinden reklam yapıp, premium olmayan ürünlerine glikoz şurubu katması, "ama glikoz şurubu var" diyince de "e pancar da zararlı ehühehe" demesi nereden baksan tutarsızlık, nereden baksan ahmakça. biz çıkıp da hede marka gofret glikoz şurubu kullanıyormuş diyor muyuz? kullandığını biliyoruz, o da kullanmıyorum demiyor, pancar şekeri kullanıyorum gibi bir iddiada bulunup müşteri çekmiyor.

    adam mı seviyorsunuz siz?

    linki de tekrardan vereyim: http://i.imgur.com/okxufy7.jpg

    edit: bak güzel kardeşim. pek anlamıyorsun, tekrar anlatayım. sen "pancar şekeri kullanıyorum" diye firmanın reklamını yapıyorsan, senin ürünlerine glikoz şurubu koyma lüksün yoktur. damlasını bile koyamazsın, koymamalısın. tamamını pancar şekeriyle yapar, gerekiyorsa da pahalıya satarsın, isteyen alır, isteyen almaz. "niye pahalı" diyene de "çünkü tamamen şeker kullandım" der kapağı verirsin.

    tek bir ürününde bile glikoz şurubu kullanıp ucuza mal etmek derdindeysen o zaman da çıkıp firmanın reklamını "pancar şekeri kullanıyorum" diye yapamazsın, yapmamalısın. istiyorsan firmanın değil, sadece glikoz şurubu kullanmadığın o ürünün reklamını "pancar şekeri kullanıyoruz" diye yapabilirsin, bunda bir sakınca yok.

    ama sen "torku firması" pancar şekeri kullanıyor diye reklam yapar, sonra da ürünlerine glikoz şurubu katarsan bunun bahanesi yok. bunun adı ticarette sahtekarlık, yalancılık olarak geçer. pancar şekerinin de aynı derecede zararlı olması veya ağaç dikip orman yapman seni bu konuda haklı çıkarmaz, tüketiciyi yalan reklamla kandırma hakkı vermez. bu kadar basit.

    ürünlerini sevmiyor, bok atıyor falan da değilim. ben sadece kandırılmak, aptal yerine konulmak istemiyorum o kadar. televizyonda "pancar şekeri pancar şekeri" diye reklamını görüp de "oh lan helal torku'ya" diyip oğluma aldığım gofretinin üstünde "glikoz şurubu" yazısı görmek, adama ayakta sikilmiş hissi yaşatıyor çünkü.

    edit 2: torku "%100 pancar şekeri" diye reklamı torku banada için yapıyor denmiş aşağılarda. hayır canım kardeşim, "torku firması" için yapıyor. televizyon reklamı da var. şimdi arayıp bulma şansım yok. lakin resmi internet sitesinde, bizzat yukarıda linkte fotoğrafını verdiğim gofretin de bulunduğu ürün gamının en üstünde kab-bak gibi yazıyor bu iddiaları.

    resmi site: http://www.torku.com.tr/urunler/liste/cikolata
    caps: http://i.imgur.com/og3n1sr.jpg
    caps: http://i.imgur.com/yfsbytx.jpg

    edit: ahaha yukarıda caps'i bulunan resmi sitedeki "gdo'suz ve yüzde 100 pancar şekerinin hammadde olarak kullanıldığı torku çikolata" ibaresi "pancar şekerinin hammadde olarak kullanıldığı torku çikolata" olarak değişmiş. ne kadar da güzel. pancar şekerinin yüzdesi de yok, "gdo'suz" ibaresi de. yani içine %99 glikoz şurubu, %1 pancar şekeri katsan bile doğru oluyor bu ifade. algı yönetimine gel. gdo kısmına hiç değimiyorum bile.

  • enerji enerji enerji deyip de bu kadar fizikten anlamayan birisini ben ilk defa görüyorum.

  • mum ışığıyla aydınlatılmış gece pazarı resimleriyle meşhur olduğu için “mösyö kandil” olarak bilinen flaman ressam petrus van schendel'den rotterdam'da gece pazarı, amsterdam'da gece pazarı ve alacakaranlıkta bir pazar yeri.

    [görsel

    https://soz.lk/i/3jxtpdci görsel]

    görsel

    eserleri ingiltere'den avustralya'ya kadar birçok müzede sergilenen, özel koleksiyonların ve müzayedelerin aranılan ismi olan van schendel'in önemli müşterileri arasında ingiltere kraliçesi victoria, hollanda kralı ii. willem ve belçika kralı i. leopold de varmış.

    ressamla ilgili ilginç bir detay: üç evliliğinden tam 15 çocuğu olmuş! 13'ü ilk eşinden! evi geçindirmekte zorlandığı zamanlarda, uluslararası üne kavuşana kadar bazı resimlerini yok pahasına satmak zorunda kalmış.

    ayrıca kendi çapında bir mucit diyebilecegimiz petrus van schendel, denizde navigasyon, demiryolu, havacılık ve tarım alanlarında birkaç patent almış ve bunlar bazı fuarlarda sergilenmiş.

    petrus van schendel

    görsel
    görsel
    görsel

  • "alfonso cuaron'un gravity filmiyle bana meydan okumasını kabul ediyorum. ben de bu filmle darren aronofsky,david fincher ve streven spielberg'e meydan okuyorum. dök suyu dök. abouuuuuuww" -chris nolan

  • link

    istanbul belediyesinin yeni çıkaracağı ve şahıslara satmayıp kiralama yoluna gideceği taksi plakaları taksici sözcülerini gerdi.

    oy baskısıyla her istediğini yaptırmaya alışmış taksiciler dumura uğradı. halkın menfaatini koruyan başkana sevgiler.

  • süleyman'ın son 2 saattir diazem içmiş gibi sırıttığı dizi.

    ibrahim: bu bahar şuraya gidelim sultanım.
    süleyman: he ibrahim :)

    ibrahim: bir ara manisa'ya gideyim çoluk çocuk?
    süleyman: he ibrahim:)

    ibrahim: roma'yı da alalım sultanım:)
    süleyman: heee ibrahim he:)

  • "apartmanda sensörlü lambayı yakıcaz diye bize afrikanın yerel dansını yaptıran teknolojinin amk."

  • bunlardan bir tanesi, hayatım boyunca en unutamadığım sözler kategorisinde ilk üçe giren bir sözdür.. yaptıktan sonra pişman olduğum çok az şeyden bir tanesinin sonucudur..

    lisede aldatılmışsındır, girdiğin depresyon sonucu, bu kötü durumdan kurtulmak için senden hoşlanan random bi kızla, ona karşı hiçbir şey hissetmediğin halde birlikte olursun. sonra da tam bi şerefsiz gibi kızcağızı ortada bırakırsın.. aradan birkaç sene geçer, üniversitede hoşlandığın, hatta aşık olduğun kız, sana umut verip seninle zaman geçirir. sonra seni tek başına bırakır ve gider.. derken bir gün o lisedeki, acı çektirdiğin kızla karşılaşırsın.. "nasılsın" dersin, "çok mutluyum" der.. 1 senelik bi ilişkisi vardır, onu anlatır.. "sen nasılsın?" der; "çok kötüyüm" dersin.. seni bırakıp giden kızı ve hissettiklerini anlatırsın.. dünya üstüme üstüme geliyo dersin, çok sevmiştim.. dersin.. kız hafifçe başını sallar, acı bi tebessüm eder, cevap olarak tek bi kelime söyler ve gider;

    geçer...