ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
yabancı dil bilmeyip ateist olan türk
superman'in kaldırma kuvveti
-
başka bir hesap daha yapalım.
superman'in kaldırma kuvveti = 15 x 10^10 kn hesaplanmış bu bilgiyi yukarıdan alıyorum.
superman bu kuvveti iki eli ve ensesiyle bir alan üzerine uyguluyor. yani kendi elimle kıyaslarsam 1 elim 20cmx10cm gibi bu da 0.02m2 yapar.
2 el + 1 ense en fazla 0.1m2 alan yapar.
yani 0.1m2'lik alana 15 x 10^10 kn'luk bir kuvvet uygulanıyor. bu da 15 x 10^11 kn/m2'lik basınç yapar. bu da 15000000 bar yapar.
yani açık hava basıncının 15 milyon katı. pxv=nrt formülünü hatırlayalım.
bir yüzeyin basıncını 15 milyon kat arttırdığınızda hacim sabitken (ki sabit kalamaz ittiği yerlerin sürekli kırılıp parçalanıp itememesi lazım) sıcaklıkta 15 milyon katına çıkar. ortam sıcaklığı -40 santigrad desek yaklaşık 230 kelvin yapar. bunun 15 milyon katıda 3 milyar 500 milyon santigrad derece felan yapar (burada değerler o kadar büyük ki yuvarlamaları mazur gördüm). yani güneşin çekirdeğini 15 milyon santigrad farzedersek güneşten 233 kat daha sıcak bir yüzey oluşur.
ya da oluşamaz ve adayı yukarı iterken temas ettiği yüzeyler parçalanır durur ve ada aşağı düşerken kendisi adayı delerek yukarı çıkar.
*
not : durumun özeti bir havuzdaki tüm suyu ya da sahildeki tüm kumu avucunuzla kaldırmaya çalışmanız gibi. uyguladığınız güç yeterli olsa bile gücü uyguladığınız malzemenin dayanımının çok çok üstünde. bir kısmı elinizde kalır kalanlar yanlardan dökülür değil mi?
not 2 : (bkz: kontrolsüz güç güç değildir)
not 3 : hesaplardaki yuvarlamaları hep olayın olabilitesini arttıracak yönde yaptım...
melih gökçek'in başbakan olması
-
pilot okuluna yazılacağım gündür.
olur a denk geliriz. afrika gezisi falan.
şafak yayla
-
milliyet'in haberine göre cenazede dayısı demiş ki;
“hukuk fakültesi’nde okuyan bir çocuktu. bu çocukların bu hale gelme nedenleri nelerdir ? bu çocuklar da bizim canımızdır. biz insan değilmiyiz. bunu terörist diye yazacaklar. bu ülkenin asıl teröristi kimse ona lanet olsun. terörist bu ülkeyi soyanlardır. 30 bin kişinin katiline terörist diyemeyenler bu hukuk fakültesinde okuyan çocuğa terörist diyorlar. buradan ilan ediyorum şafak yayla terörist değildir“
kafayı yiyeceğim bu gidişle, şehit edilen savcıya üzülüyorum, öldürülen solcu çocuklara içim ayrı yanıyor, ülkücü çocuklara ayrı... allah sonumuzu hayır etsin, umarım sağduyu çağrıları artar ve daha fazla insan ölmez, çok şey mi istiyorum ya rab!
ağla sevgili yurdum ağla
bu adamdan zarar gelmez denilen adam olmak
-
- aa cenk nabıyosun? aysun mu o?
- evet.. sen zararsızsın dedi.. kafasına vazoyla vurup bayılttım ırzına geçiyorum şimdi...
- aheuahe ilahi cenk.. söyle aysun'a cafe de zartzurt'a gidiyoz biz, oyalanmasın gelsin..
- ühühühüh ibneler...
kaygan zeminli malzemeyle inşa edilen kaldırımlar
-
hangi akla hizmet yapılan, hangi akla hizmet belediyelerce izin verilen ya da inşa edilen kaldırımlar olduğunu anlamadığım lanet olası kaldırımlardır.
hiç mi bir mühendislik hesabınız yok? hiç ki aklınız kesmiyor yaparken? kurak ülkelerde filan yaşıyorsunuz da yağışla pek işiniz mi olmuyor?
sabah maslak'taki bir binanın önünde jilet gibi kaygan bir malzemeyle inşa edilmiş ve karın da âdeta bir buz pateni haline çevirmiş olduğu kaldırımda bir kadın düştü ve muhtemelen kalça kemiği kırıldı ya da zedelendi, kalkamadı yerinden uzun süre. ben de elimi uzatıp kalkmasına yardım ederken kendim de jet gibi kaydım. kadıncağız topallaya topallaya işine gitti.
illa birilerinin kolu bacağı mı kırılmalı bu boktan kaldırımları yapma fikrinden vazgeçmeniz için? başka türlü bir mühendislik hesabıyla kestiremiyor musunuz önceden? belediyeler neye göre nasıl onay veriyor? estetik mi insan sağlığı mı önemli?
her 5 yılda bir yeniliyorsunuz, öngörüleriniz sadece 5 yıla yetiyor ama bari insan sağlığını düşünün!
edit: şuraya hırsla gelip ciddi bir konuya parmak basmışım alay etmişsiniz teessüf ediyorum yani. tamam zemin değil yüzey ama bu entry girmekle yaşadığım olay arasında 5 dk. vardı düşünün yani.
edit: imdat! tamam ekvator'da da yağış olur. ben şu yağmur su almayan afrika ülkeleri, arabistan gibi kurak iklimlerin yaşandığı yeri kastettim. hani çok yağmaz filan. keserim kendimi gelmeyin üstüme.
memur olup sıradan bir hayatla geberip gitmek
-
dsıde çalışan bir mühendisseniz, köy köy dolaşıp gölet yapıyor, sulama sistemleriyle ilgileniyor olabilirsiniz.
ziraat bankasında uzman mühendisseniz, karış karış gezip tarıma kredi vermiş bir insan olabilirsiniz.
maden şirketinde memursanız, işçilerin hakkını alması konusunda destek vermiş, gerekli düzenlemeleri getirmiş, enerji komitelerinde görev almış olabilirsiniz.
devlet demiryollarında memursanız, dağ taş gezip anadolunun olmadık yerlerine bayramda seyranda gidip sorun çözen bir insan olabilirsiniz.
öğretmen olabilirsiniz, doktor olabilirsiniz, hakim savcı olabilirsiniz.
bu insanlar benim dedem, babam, anam, teyzem. hayatlarını insanlara faydalı olacak şeyler yapmaya çalışarak geçirdiler. vatana millete faydalı olmak için okumuşlardı. plazada yabancı bir firmanın temsilciğinde çalışmaktan daha az kazandırdığı doğrudur. ama güvenceleri, tatilleri, lojmanları, dostları, müdürü çekiştirdikleri iş arkadaşları, ve örgütleri vardı.
memur dediğimiz insanlar her ne kadar bugün devletin çürümüşlüğü içinde kalsalar da ülkeyi çekip çeviren çalışanlar ordusudur. onların emekleri bir devleti sosyal devlete dönüştüren şeydir. manevi olarak zengin bir hayattır. sosyal olarak güzel bir hayattır. sizi özel sektör gibi birbirine maaşını söylemediğin, yanında oturanla rekabet ettiğin bir dünyadan alır, aynı amaçlar için mücadele ettiğin ortağa çevirir. akşamları hobi edinecek çoluk çocukla oynayacak zaman bırakır.
kar için değil, insanlar için çalışırsınız. onurlu ve anlamlı bir yaşamdır.
ek:
“hiçbir zaman inandıramadım seni kahramansız bir dünyaya neden inandığıma. hiçbir zaman inandıramadım seni o kahramanları uyduran zavallı yazarların neden kahraman olmadıklarına. hiçbir zaman inandıramadım seni o dergilerde resimleri çıkanların bizden başka bir soydan olduğuna. hiçbir zaman inandıramadım seni sıradan bir hayata razı olman gerektiğine. hiçbir zaman inandıramadım seni, o sıradan hayatta benim de bir yerim olması gerektiğine.” orhan pamuk, kara kitap
michelin yıldızı
-
yıldızlar tamam, yerini koruyanlar var eklenenler var ama tavsiye listesi beni biraz üzdü. hakkıyla bu listede olanlar var evet ama vadi galliard gerçekten beni şok etti diğerlerini saymak bile istemiyorum.
hayırlısı olsun. pozitif kadın sinem şefe selam olsun vadi seraf'ı hakettiği yere getiriyor.
2024 michelin istanbul tavsiye listesi
hakkasan istanbul
saku – cihan kıpçak
ruby – ertan özturan
lokanta göktürk – muhsin ertürk
eleos yeşilköy – murat alpboğa
aşeka – ömer akosman
avlu – özgür üstün
gallada – taylan yücel
ıtsumi – shunichi horikoshi
seraf vadi – sinem özler
roka – suna hakyemez
akira back – sungmo lee
borsa restoran – şenel çin
vogue restaurant – vedat demir
the galliard vadistanbul -muharrem tenekeci
2024 bib gourmand kazananları
fauna
circle by vertical
ınari omakase
tavacı recep usta – bostancı
efendy
the red balloon
aida vino e cucina
1.75 boyuyla topuklu ayakkabı giyen kadın
-
benden uzak allah'a yakındır.
a'nın b'yi eleştirmesine sana ne diye çemkiren c
-
bazı d'leri rahatsız etmiştir. demek ki zamanında iyi k.
yaran facebook durum güncellemeleri
-
azerbaycan tv de pokemon izledim, ash pikaçuya, "seni seçtim aybalam ceryan şoku atasan" dedi, hayattan soğudum.
ışık hızı geçilebilir
-
ışıktan daha hızlı gidip napıcan, karanlıkta oturup ışığın gelmesini mi beklicen.
arda turan'a 16 maç men cezası verilmesi
-
16 maç olan cezadır. bayrampaşa'da takılır artık nargile cafelerde.
1 eylül 1923 büyük tokyo depremi
-
1 eylül 1923 tarihinde utc'ye göre saat 02:58'de honshu adası'nın güneyine yakın, 35.413 kuzey enlemi ve 139.298 batı boylamında, 15 km derinlikte, 8.1 büyüklüğünde (bkz: deprem büyüklüğü) meydana gelmiştir (şekil 1). depremin meydana geldiği lokasyon, aynı zamanda japonya'nın nasıl bir katastrofik bölgede bulunduğunun da kanıtıdır. depreme büyük kanto depremi adı verilmiştir. aynı zamanda büyük tokyo depremi olarak da bilinmektedir.
şekil 1
şekildeki mor çizgiler, japonya'nın yakın ilişkide bulunduğu plaka sınırlarını göstermektedir. şekil 1'de görülen plaka sınırlarına göre nispeten kuzeyde olan kuzey amerika plakası, güneyde olan filipin plakası, doğusunda ve batısındakiler ise sırası ile pasifik ve avrasya plakalarıdır (bkz: levha tektoniği/#119861457). ayrıca bu konum, neden japonya'nın daima sallandığını anlatmaktadır.
hayatını kaybeden insan sayısı usgs'e göre 142 800 kişi, utah'ta bulunan brigham young university'e göre 105 385'dir. bu depreme kadar olan tarihi büyük depremlerde vefat sayıları oldukça belirsiz ve yaklaşık değerlerle ifade edilmekteydi. ancak, bu depremi öncekilerden farklı kılan neydi? bunun sebebi japonların, başlarına gelen felaketleri her zaman muazzam şekilde kayıt altında tutmasıdır. 1906'da meydana gelen san francisco depremi'nden sonra ölü sayılarını politik sebepler yüzünden manipüle eden abd'nin aksine japonlar, bu konuda oldukça şeffaf olmuşlardır.
dünya'nın en yıkıcı depremlerinden birisidir. deprem ve müteakip yangınlar tokyo ve yokohoma arasında büyük yıkıma sebebiyet vermiş, kısmen ya da tamamen yıkılan yaklaşık 694 000 evin, 381 000'ni yangından ciddi şekilde zarar görmüştür. boso ve izu yarımdaları ve o-shima adası da bu depremden zarar görmüşlerdir.
sagami körfezi'nin kuzey kıyısında yaklaşık 2 m (6 ft) kalıcı yükselme gözlemlendi ve boso yarımadası'nda 4.5 m (15 ft) kadar yatay yer değiştirmeler ölçüldü.
sagami körfezi'nde o-shima'da 12 m (39 ft) ve izu ve boso yarımadalarında 6 m (20 ft) dalga yüksekliklerinde tsunami meydana geldi (kaynak usgs).
bu depremden sonra dünya tarihinde başka bir depremin ardından gözlenmeyen bambaşka bir felaket daha yaşanmıştır. deprem mekanizmasının henüz doğru düzgün anlaşılmadığı bir zamanda olması ve devletler arasındaki gerginliğin deprem sonrası da yansımış olmasıdır. nasıl ki doğada bulunan sınırlarda hayvanlar kendi bölgeleri için sınırlarda kavga çıkarıyorsa, nasıl ki depremler plaka kenarlarında biriken tansiyon sebebi ile meydana geliyorsa, yüzyıllar boyunca politik sınırlarında süren gerginlik 1923'te uzakdoğu'da da yüksek seviyedeydi.
japonlar bu deprem için, korelileri sorumlu tutmuş, deprem için onları suçlamışlardır. japonya'da bulunan silahsız, savunmasız koreliler depremden sonra japon askeri, polisi ve gönüllü katılımcıların yardımıyla ne yazık ki bir kitle katliamına (bkz: kanto katliamı) dönüşmüştür.