hesabın var mı? giriş yap

  • elektrikçi olup citroen 2cv model arabasıyla sahra çölü'nün fas tarafından geçmek için yola çıkmış adam.

    arabası bozulunca ise çölün ortasında kalmış. can derdi her şeyin başında geldiğinden sanıyorum bizim elektrikçi bir anda mühendise dönüşerek bozulan aracının parçalarını kullanarak bir motosiklet yapmış.

    arabanın gövdesini çıkarıp kumlardan korunmuş hem de yiyecek içeceğini burada saklamış. sonra kalan parçalardan da motosiklet benzeri bir şey yaparak ayağını tekrar yerden kesebilmiş. gövdesini dolap ve kalkan olarak kullanırken arka tamponu da koltuk olarak kullanmış. neyse tıngır mıngır ilerleyebilmiş emile, son şişe suyu kalana dek devam etmiş yolculuk. neyse ki 1 günün sonunda fas polisi kendisini kurtarmayı başarmış.

    arabadan daha çok faydalanmış gibi göründü nedense. hem 1 gün kaybolmuş sadece. olsun yine de aksiyon olmuş. hala da saklarmış bu motoru.

    kaynak

  • bu oltayı atıp % 20 olarak arttırılacaktır. ve maalesef bunu da bakın 40 değil 20 arttırıyoruz diyerek yine prim yapacaklardır. ne güzel ya her yerden win adamlara

  • 19 kardeşini gözünü kırpmadan idam ettirmesi ile bilinen bu padişahın babası üçüncü murad zamanında yapılan sünnet düğünü ise efsaneler arasındadır.

    bu sünnet düğünü 29 mayıs 1582 de başlamış, 24 temmuz 1582'de sona ererek tam 57 gün sürmüştür. binbir gece masallarını dahi gölgede bırakabilecek bir zenginlikte yapılmış, osmanlı'nın parası pulu etrafa saçılmıştır.

    bu sünnet düğününe dört bir kıtadan binlerce önemli misafir katılmış, verilen ve gönderilen hediyeler arasında vezir-i azam sinan paşa'dan üzerlerine mükellef eyerler vurulmuş 5 at, şehzadeye muhteşem elbiseler, 40 bin altın değerinde altınlar içinde inci gaşyeler vurulmuş 3 at.

    ikinci vezir siyavuş paşa'dan 20 bin altın kıymetinde muhtelif hediyeler.

    üçüncü vezir hadım mesih paşa'dan 4 at ile 15 bin altın kıymetinde çeşitli hediyeler.

    almanya imparator'undan 40 bin altın değerinde muhtelif hediyeler ve daha niceleri.

    düğün başladığında her gece insanlara 1000 ekmek verilmiş, 1000 tepsi pilav ve sığırlar koyunlar kesilerek halka dağıtılmıştır. sultanlarla beraber gelen şekerlemeler ise hakiki büyüklüğünde 9 fil 17 aslan bir o kadar pars, 22 at, 21 deve, 4 zürafa, 8 ördek, 25 şahin, 8 adet turna idi. bunların hepsi de halka dağıtıldı.

    şekerleme kervanı ile birlikte meydan çeşitli hayvanlar, maskaralar, taklitçilerle doldu. geceleri atılan fişekler istanbul göklerini gündüze çeviriyordu.

    haziranın sekizinde padişah tarafından tüm yeniçerilere, dokuzunda ise ulema sınıfına büyük ziyafetler verildi. hakiki şeklinden farksız harp oyunları ile halk çoşturuldu. dünya tarihinde emsali görülmemiş esnaf alayı geçidi yapıldı. hokkabazlar, canbazlar hünerlerini gösterdi. 14 haziran'da sipahilerin binicilik ve cirit oyunları seyredildi. nişan talimleri yapıldı.

    7 temmuz'da ise şehzade çok muhteşem bir merasimle cerrah mehmet paşa tarafından sünnet edildi. o gün halkın üzerine yüz binlerce liralık paralar saçıldı, at yarışları yapıldı.

    bu muhteşem düğün, gününden önce lale devri'ni insanlara yaşatmış, insanlar hayali bir mutlulukla karnaval gibi günler geçirmiştir. kültürel açıdan çok debdebeli geçen bu günler ise gerçekte osmanlı hazinesinin gün ve gün erimesiyle sonuçlanmıştır.

    avrupa'nın rönesansına kıyasla osmanlı'nın binbir gece masalları tarihin gerçekleri açısından oldukça sönük kalmıştır.

  • bazen durum güncellemesinden çok yorumlar yarar.

    ağustos sonu evlenecek olan bir facebook kişisi durumuna şöyle yazar,

    ''düğün davetiyelerinin içine nescafe gold koyacağım. çünkü kokusunda davet var :))''

    yaran yorum ise damadın akrabasından geliyor,

    ''tamam yeğenim bizde beşi bi yerde yerine üçü bi arada takarız o zaman''

    ulan amk ya asdfghfsgf.

  • ortalıkta bırakılan telefon anne tarafından karıştırılmış ve bi arkadaşla yapılan muhabbetteki bolca amklar dikkat çekmiştir. anne dayanamayıp amk ne demek diye sorunca aklıma gelen ilk cevap. acayip merak ettim.

    ertesi gün annenin mesaji beni iptal eder.

    -nerdesin amk?

  • sadece bende mi var emin değilim ama çok büyük bir ruh hastalığı belirtisi olabilir bu. lan ne zaman elektrik kesilse kitaptı dergiydi bir şeyler okumak, çılgıncasına edebiyatla yoğrulmak istiyorum. öpesim geliyor o koca koca ciltleri, klasikleri. mum ışığında ya da aynı zamanda radyo da çalan pilli büyük ışıldağın ışığı altında kitap okumak... aman yarabbim. sanki bir dostoyevski oluyorum, romalı perihan oluyorum.

    mum ışığı ve o ışıkta yazıp okuma çabasında olan ben.... elektirik kesilmeden önce de bir şeyler okuyor olsam neyse de... kesintiden önce hep öküz gibi meheheheh diye diye camış keyfiyle en güzel dizileri, üst bitmesine dua ettiğim la liga maçlarını seyrediyor olmam ilginç. ama elektrik kesildi mi... mum ışığı ve edebiyat... o ince stabilo kalemle kitabın altını çizmeler, akla gelen şiirler "yalnızlık vurdu bu akşam kapımı sözsüz soluğunun gri rüzgarlarında" derken elektriğin gelmesi ve ayı gibi mumu üfleyip tv'ye koşmak "anaa malaga üçüncüyü de yemiş la" şeklindeki isyanım. az önce proust olmuştum oysa ki, balzac'tım goriot baba'yı yeniden yazan...

    bizim ailede bir sorun olabilir gerçi. normal tv izleyen aile elektrik kesilince adams ailesi gibi oluyor. annenin duygulanıp "yıllar geçiyor, ömür de geçiyor be" diye iç çekmeleri, babanın "televizyonun fişini çekin de elektirik gider gelir yanmasın alet" hassasiyeti, kardeşin içe kapanıp dertli dertli şarkı söylemesi... ve mum ışığında ben ve edebiyat... ama yine de elektiriksizlik kötü be.

    not: bu entry'imi elektrik kesintisinde evde olduğu zamanlarda sürekli "elektriksiz yaşamak mı zor susuz yaşamak mı?" isimli söylev ve demeçlerini bizlerle paylaşan dayıma ithaf ediyorum. ve yıllardır içimde bir volkan gibi büyüyen şu cevabı veriyorum buradan ona: bence susuzluk. ama elektrik de ekmek su gibi artık çağımızda.