hesabın var mı? giriş yap

  • videosunun altındaki "the drill was made in china, wasn't it?" yorumu ile yarmıştır.

  • rezil olmaya doymuyorum.

    bugün yeni aldığım kulaklığı telefonuma takıp, 45 dakikalık otobüs yolculuğum boyunca müzik dinledim. dinlediğim şarkılarla moda girdim, kendimi klipte gibi hayal ettim, sesimi çıkarmadan mırıldanarak eşlik ettim, arada bir camdaki yansımamdan kendimi izledim, pek karizmatik buldum kendimi. ta ki ineceğim durağa yaklaşırken kulaklığın tekini kulağımdan çıkarana dek...

    kulaklığı çıkardığımda ve müziğin hala oldukça yüksek bir şekilde çalmaya devam ettiğini fark ettim. her ne kadar hala inanmak istemesem de aptal telefonum kulaklığı takmamı umursamamış ve sesi dışarı vermeye devam etmiş. bense yol boyunca bağırta bağırta birbirinden tuhaf şarkılar dinleyen, herkese dinleten, dahası bunu yaparken de kulaklığı kulağında olan ve sallana sallana şarkıya eşlik eden bir embesil tablosu çizmişim.

    ölmek istiyorum...

  • babamın 4. golden sonra verdiği tepki;

    "ulan ingiltere'nin anadolu takımları ne güzel oynuyor öyle."

  • medeniyetsiz, gelismemis tipler her ulkede vardir. danimarka'da bile vardir.

    fakat medeniyetsizligin, gelismemisligin normal sayilmasi, hatta ovulmesi... iste bu gelismemis bir medeniyetin gostergesidir.

  • "biz hala 'oruçluyken bizim yeğen ağzıma osurdu, orucum bozulmuş mudur?' diye tartışırken adamlar, üretiyor, üretiyor, üretiyor."

    cümlesi ile hem güldürmüş hem de doğru söze ne denir diye düşündürmüş olan hanım kişi.

  • daha çok eminönü küçükpazar semtinde bulunan 4-5 metrekarelik içinde en az 6-7 kişiyi barındıran odalardır. en büyük odalarda kiraların 400 milyonu geçmediği (üstelik bu ücrete elektrik bedeli de dahildir) ve 20 den fazla insanın kaldığı bu yerlerde sakinlerinin aylık gelirlerini düşünmek bile insanın içini acıtıyor. içlerinde su bulunmaz ve genelde kiracıları ortak banyo-wc den oldukça zor koşullarda yararlanırlar. her odada kalanlar için bir hemşehrilik, akrabalık veya meslaktaşlık bağı bulunur. adındaki bekar kısmına çok aldanmamak lazım çünkü her yaştan insanları barındırır. yıllarca aynı odada kalanları mevcuttur okuduğum kadarıyla.

    bu konuda yakın zamanlı bir foto-röportaj

    http://www.zaman.com.tr/…n-hapsoldugu-bekâr-odalari adresinden okunabilir.

    ahmet bal'ın daha orjinal fotoğraflarını hikayesi ile birlikte okumak ise daha faydalı olucaktır fikrimce.

    http://www.fotoritim.com/…/altan-bal--bekar-odalari

  • 1917 baharında bir gün, evsiz bir köpek yavrusu connecticut'taki yale üniversitesi'ndeki ordu eğitim sahasına girer. askerler köpeği sahiplenirler ve kısa kuyruğu nedeniyle ona stubby adını verirler.

    çok geçmeden stubby'nin oldukça zeki bir köpek olduğu anlaşılır. askerlerle birlikte yürür, tatbikatlara katılır ve askerlerin borazan seslerini öğrenir. daha sonra amerikan kuvvetlerinin bir parçası olarak tümen üyeleriyle birlikte seyahat eder.

    birliği fransa'da bulundukları süre boyunca dört büyük saldırı ve on yedi savaşa katılmıştır. stubby, birlikleri gelen bir topçu veya gaz saldırısı konusunda uyarmak için işitme duyusunu kullanarak nöbetçi olarak görev yapar. hatta kendine özel gaz maskesi bile yapılmıştır. stubby ingilizce ile almancayı ayırt edebiliyordu, bu da yaralı askerleri duyabildiği ve onlara yardım getirebileceği anlamına geliyordu.

    hatta bir keresinde stubby, almanca konuştuğunu duyduktan sonra bir casus keşfeder. bu düşman askerini pantolonundan yakalar ve yarattığı rahatsızlık şüpheye yol açtığı için casus olduğundan şüphelenen kişi yakalanır. bu cesaret eylemi nedeniyle stubby, bir komutan tarafından çavuş rütbesine terfi ettirilir. (amerikan silahlı kuvvetlerinde rütbe verilen ilk köpek) daha sonra savaşta stubby, müttefiklerin bayraklarıyla işlenmiş, özel olarak dikilmiş bir ceket giyer. almanya'nın yenilgisinin ardından askerlerini tebrik etmek için fransa'ya gelen başkan woodrow wilson'la bile tanışmıştır.

    görsel

    kahramanlıkları nedeniyle birçok madalya ile ödüllendirilen stubby, savaş sonrasi iki kez beyaz sarayı ziyaret etmiş olup 1926 yılında hayata veda etmiştir.

  • sevgilisiz geçen süreyi geçici bir süre olarak kabul edip bir gün mutlu olabileceği kişinin karşısına çıkacağı umuduyla hayatına devam edebilen insandır.

  • bugünkü yazısında şu ifadeleri kullanmış

    --- spoiler ---

    üç bakanın sel felaketinin vurduğu
    giresun’un dereli ilçesinde bir mahallede mahsur kalan vatandaşlarla görüşmek için iş makinesinin kepçesinde gittikleri bir görüntü var.

    ilk gördüğümde bana “işte devletimiz bu” dedirten görüntüden söz ediyorum. hani nâzım hikmet, “sen mutluluğun resmini yapabilir misin abidin” diyor ya, o kepçedeki üç bakan bize özlediğimiz devletin resmini çizdiler. ayaklarında çizme, ne koruma var, ne protokol, operatörün kepçesine binip vatandaşın ayağına giden üç bakan. işte özlediğimiz devlet bu. bravo üç bakana. bize bunu yaşattıkları için içişleri bakanı süleyman soylu’ya, tarım ve orman bakanı bekir pakdemirli’ye, çevre ve şehircilik bakanı murat kurum’a yürekten teşekkür ediyorum. bana “özlenen devlet nerede?” diye sorarlarsa, “giresun dereli’de, o kepçenin içinde” diyeceğim.

    --- spoiler ---

  • başlık: mangonun kapısının önünde sigara içerek bekliyorum.

    1. içeride sevgilim var alışveriş yapıyor havası yaratıp gelen geçene hava atıyorum.
    yan keski | 11/04/2010