hesabın var mı? giriş yap

  • ilk aşk gibi bir şey lan.

    bilgisayardan internetten önce bu vardı hayatımızda. gerçi tam olarak vardı diyemem kendi adıma, zira bizim televizyonun böyle über bir özelliği yoktu ve fakat akraba evlerinde denk geldiğimde saatlerimi geçirirdim başında. hava durumu desen var, fikstür desen var, güncel haberler desen var. internete ilk girdiğimde hissetiklerimi belki bir kademe düşüğüyle yıllar önce hissettirdi bu meret bana. sosyal statü belirleyicisiydi gözümde resmen. gerçi öyle hala, nerde teletext seven bir insan var, işte orada güzel bir insan vardır.

    şimdilerde boşladık biraz elbet ama yeri ayrıdır kalbimizde.
    unutulmadın teletext.

  • turk futboluna efendilik ve centilmenlikleriyle damgasini vurmus uc efsane baskana bir yaklasik sonuc.

    edit: baslik ustume kalmis isbu entry bu basliktaki "turk futboluna efendilik ve centilmenlikleriyle damgasini vurmus uc efsane baskan" seklindeki entry'e cevap amacli yazilmistir.

  • videoda kadınlar tuvaleti erkeklerinkine oranla çok daha temiz (tuvalet taşının beyaz olduğu görülüyor en azından). sebebi ise her tuvaletin kilitli olması ve bu kilitlerin tuvalet başına 8-10 kişiye dağıtılması. başında da bir tane bekçi var. bence çözüm işe yaramış.

    tuvalet gerçekten çok ciddi bir sorun. sadece hindistan gibi (özellikle videodaki gibi) çok fakir bölgelerde değil; everest gibi maliyetli, dolayısıyla gelir seviyesi yüksek kişilerin gittiği yerlerde de sorun olabiliyor.

    kim dediyse doğru demiş. (bkz: nerede çokluk orada bokluk)

    edit: @bilgehankalkan'a teşekkürler. sayı 80-90 kişiymiş, yine de çok daha temiz.

  • kedim de ayni boku yerdi lise yillarinda. her sabah alarmdan bes dk once uyandirir ve erteleme secenegi olmadan yataktan kalkana kadar huzursuz ederdi. sonra da kendisi yatardi yatagima.

  • kavga için 10 yıl verildiğini düşünenler var sanırım. cezadaki en büyük kalem "kişiyi silahla hürriyetinden alıkoyma". kişiyi evine çağırıyorsun, arkadaşlarınla beraber biber gazı sıkıp, zorla bir odaya kilitleyip, hep beraber dövüyorsun. sokak kavgası değil bu olay. biraz okuduğunuzu iyi anlayın ve değerlendirin. o odada kızın kaçacak hiçbir yeri yok ve tek başına kaldığı için kızı orada dilim dilim kesseler kimsenin haberi olmayacak.

  • wick'in eğitim geçmişi spekülasyonlardan ibaret. fortis fortuna adiuvat dövmesi eski marine (spec ops) olduğunu ima ediyor ama lore'da bu resmi değil. yine de böyle ölümcül bir suikastçinin istihbarat eğitimi olmadığını varsaymak yanlış olur. bu açıdan bourne'dan tek farkı hitman olması. bourne malum, devletin yetiştirdiği bir ajan. wick devletten değil de askeriyeden direkt hitman'liğe geçmiş gibi görünüyor, verilen bilgilere göre.

    wick'in bildiği uzak doğu dövüş sanatları:

    brezilya jiu-jitsu
    judo
    jujutsu
    sombo
    aikido
    aiki-jitsu
    gun-jitsu
    car-fu
    shinobi-iri

    bourne'un dövüş eğitimi:

    jeet kune do
    krav maga
    escrima
    wing chun kung fu
    muay thai
    boks
    kali

    ikisi de yakın mesafe bıçak dövüşü ustası. ikisi de usta silahşör. sürücülükleri de yine profesyonel düzeyde.

    bu bağlamda yakın dövüşte kim galip gelir, onu bu dövüş sanatlarını bilenler kestirebilir bence. hangi dövüş sanatı diğerine daha üstün geliyor, biz bilemeyiz. öyle bir istatistik olsa bile kimse kesin bir sonuca varamaz. neticede işin içinde çok etken var. sadece kas gücü değil. taktik, zeka, içgüdü, öngörü vs de önemli. adam ani, zekice bir hamle yaparak, on dakikalık bir dövüşten sonra, rakibini öldürebilir yani. rakibin yorulmamış olması bir şey ifade etmiyor o yüzden.

    dövüş dışında kıyaslarsak; bourne daha fazla dil biliyor. acı eşiği, aldığı psikolojik eğitimlerden ötürü daha yüksek. mental olarak daha güçlü diyebiliriz yani. wick'den daha soğukkanlı ama görev bilinci var. haliyle görev dışı adam öldürmez. wick önüne kim çıkıyorsa içinden geçiyor bildiğin, lol. bourne daha çok sorgular o yüzden. neticede bu hayata devletime yardım ediyorum, ülkeme hizmet ediyorum diyerek girmiştir. wick ise baya bildiğin suç dünyasının adamı olmuştur.

    en iyisi dövüşmesinler bence. arkadaş olsunlar. anılarını paylaşsınlar, günbatımını falan seyredip biralarını içsinler yani, yazıktır.

  • bomboş bir yorum.

    birader o zaman ver 6 bin fazla gitmesin. sanki kârından çalışanına pay veriyomuşsun gibi ömür boyu sana neden mahkum kalsın?

    nasıl ki sen ticaretinde kârına bakıyosun, çalışan da kârına bakıyo.

    edit: imlâ

  • bi gün, kurstan bir arkadaşım, işyerim civarından geçerken aklına geliyor beni arıyor, hatırımı soruyor. gelsene diyorum, bir çayımı iç, hem görüşmüş oluruz. bir duraksıyor, nefes alıyor, yok diyor, başka zaman. ısrarımı seveyim, hazır diyorum gelmişsin buraya kadar, çık işte yukarı. tamam geleyim de, şey diyor, az önce soğan yedim ben, çekiniyorum o yüzden. saçmalama diyorum, lafı bile olmaz, biz her gün yiyoruz n'olacak allasen. ikna kabiliyetimi yitireyim. neyse, çıkıyor bu yukarı. sarılıyoruz. ben bayılmışım. allah'ım böyle bir koku olamaz. çocuk sürekli anlatıyor, ben daimi gülümsüyorum filan ama, hoşbeşten fırsat bulunca ilk şunu soracağım: soğanı tarlasıyla birlikte mi yedin arkadaşım sen? o nasıl bir soğan yemektir? renkten renge giriyorum, imkanı yok o kokuyu defedemiyorum abi. taktım bi kere. sanki karşımda bizim hüseyin değil de, bir baş soğan oturuyor. kendisi oradan buradan laflarken ben hüseyin'i ince ince kıyıyorum, pembeleşinceye kadar kısık ateşte çeviriyorum. o koku gitmiyor. bi yarım saat sonra kalktığında tekrar sarılıyorum. yaşama sevincime.