hesabın var mı? giriş yap

  • atatürk'ü kullanıp para kazanmaya doymamış birinin yeni hedesi.

    bununla sürekli allah ve bilmem ne diye kitap çıkaran adamlar arasında cidden ne fark var?

  • başlığı görünce beynimin gündemine bomba gibi düşen olay. şu an canlı yayın araçları dönüyor kafamın içinde, sıcak gelişme şeklinde son dakika altyazısı geçiyor gözümün önünden. sirenler çalıyor ciğerimde. havar komşular havar.

  • 6. kez olimpiyata katılmak ne demek önce ona bir bakalım;
    (bkz: 2012 londra olimpiyatları)
    (bkz: 2008 pekin olimpiyatları)
    (bkz: 2004 atina olimpiyatları)
    (bkz: 2000 sidney olimpiyatları)
    (bkz: 1996 atlanta olimpiyatları)
    (bkz: 1992 barselona olimpiyatları)

    2012-1992=20 yıl eder. yani demem o ki bu adam -hani profesyonel olmayan- 20 yıldır dünyada bu dalın en iyi 20-30 sporcusundan birisi. yok efendim survivor'a gitmiş, dans yarışmasına katılmış. arkadaş devlet bu adama ne yatırım yaptı biliyor musunuz da şampiyonluk istiyorsunuz? yanlış biliyorsam düzeltin ama 2500 dolar maaş veriliyor bu adama hazırlansın diye. şimdi bu adam bizim gibi gidip aquapark havuzunda yüzmeyecek herhalde hazırlanmak için. adama olimpik havuz lazım. e sen bizim vergilerimizle yapılan havuzda çalışması için bu adamdan havuz kirası alıyorsan bu işte bir acayiplik var. şunu unutmayın olimpiyatlarda şampiyon olmak öyle kolay bir şey değil. ciddi yatırım gerekir, ciddi paralar harcanmalıdır. neyse nasıl olsa bir çoğunuz anlamayacak. gerçi anlamayacak güruhun da bir çoğu bu adam 92'de barcelona olimpiyatlarında yüzerken portakalda vitamindi.

  • bir 17. yüzyıl şairi olan firdevsi'nin olgunluk dönemi eserlerinden biri. tamamı şöyle;

    tanım tanım devamı
    örnek alıntı ya da bkz değil
    şimdi sorsam yarim nasıl
    kelamların çare değil

    gel göç eyleyelim nazlı güzel
    o çorak toprak senin değil
    ne güzel söylemiş zülfü
    eğil salkım söğüt eğil*

  • geçenlerde sahile kahvaltıya gittik. hemen yan tarafımızda üç kız iki oğlan (15-16 yaşlarında) termosla çay getirmişler piknik tarzı kahvaltı yapıyorlardı. kahvaltıları bitince top oynadılar, fotoğraf çekindiler , hiçbir taşkınlıkta bulunmadılar. güzelce vakit geçirdikten sonra kızlardan birinin babası geldi almaya.gençleri evlerine bırakacak muhtemelen. kızının nerede kiminle olduğunu biliyor kafası rahat. işte bu kızlar kocaya kaçmazlar . bu kızlar üç beş çocuk peydah edip sokağa salmaz .genelde ailesinin düşüncesini önemser , zamanı gelince doğru tercihler yaparlar.

  • biri ciksa sorsa, dunyada ciddi anlamda uzerinde calisilmis en ucuk, en cilgin, en inanilmaz proje hangisidir? dusunmeden project orion cevabini veririm.

    olay yillar once ilk nukleer bomba denemeleri yapilirken basliyor. fizyon'un inanilmaz gucunu goren bilim adamlari bunu bir itici guc olarak kullanip kullanamayacaklarini arastiriyorlar. teorik hesaplamalar ve fizibilite calismalari surerken iki beklenmedik olay oluyor:

    1- sovyetler sputnik'i uzaya gonderiyorlar, amerikan halki dehsete dusuyor ve devletin yapacagi karsi hamle ne olursa olsun destek veriyorlar.
    2- operation plumbbob nukleer bomba arastirmalari sirasinda, 900kg lik celik bir parca nukleer bombanin patlamasiyla uzaya firliyor.

    bunlar olurken iki ayri proje uzaya ulasmak icin yarisiyorlar birisi kimyasal itici sistem kullanan ve halka acik olan nasa, ikincisi hava kuvvetleri icinde gelistirilen project orion.

    projeyi basite indirgemek gerekirse; cogumuz kucukken torpilin uzerine teneke kapatilip patlatilinca tenekenin havalandigini (ve tabii ki parcalandigini) gormusuzdur. tenekenin cok saglam oldugunu hayal edin ve torpili de oyle bir yerde patlatiyoruz ki teneke dumduz yukari firliyor. simdi bunlara ek olarak tenekenin icinde 2000 tane torpil oldugunu ve bu torpillerin belirli araliklarla alttaki delikten duserek tenekenin altinda patladigini gozunuzun onune getirin. sonuc ayni suna benzer bir goruntu veriyor.

    bu video'da torpil yerine patlamasi daha hassas bir sekilde kontrol edilebilen c4 kullanilmis. kimyasal patlayicilar birkac kiloyu, bu sekilde uzaya kadar goturebilirler peki boyutlari buyutursek ne olur? iste project orion'da amaclanan buymus.

    gokdelen boyutlarinda ve tamamen celik gibi saglam malzemelerden bir uzay gemisi uretip, icine binlerce kucuk nukleer bomba koyarak bu sekilde yorungeye gondermeyi planlamislar. tabii gorev yorungede bitmiyor oradan sonra bu patlamalara devam ederek isik hizinin yaklasik %10 una ulasarak uzak gezegenlere hatta yildizlara gidilmesi planlanmis. her hangi bir kalkis agirligi sinirlamasi olmadigi icin (her nukleer bombanin gucune gore, 4.000ton ile 8.000.000ton) istenilen her malzeme ve yuzlerce astronot uzaya gonderilebilecekmis.

    ornek olarak yuzeyde 1 yil surecek mars arastirmasi projesi yapilmis, 4000ton'luk hayvani uzay gemisi nukleer patlamalar ile dunyadan kalkip marsa gidecek, sonra yine nukleer patlamalar ile yavaslayip mars yuzeyine inecek, ardindan ayni teknolojiyi kullanarak dunyaya geri donecekmis. yani uzayda montaj falan sozkonusu degil okuz gibi uzay gemisini bombalari patlata patlata marsa kadar goturmeyi planlamislar. bir de karsilastirma yapmak gerekirse; ay'a ulasmayi saglayan saturn roketinin kalkis agirligi 3350ton, fakat roket yorungeye ulastiginda 130tona dusuyor, oradan ay'a ulastiginda ise sadece 52ton. project orion da kullanilan benzer uzay gemisi kalkista 4000ton yorungeye ulastiginda 1600ton ve ay'a vardiginda 1200ton malzeme tasiyabiliyor.

    projenin ayrintilari bunlar. peki uzerinde bu kadar calisilar, butun hesaplamalari yapilan proje neden rafa kaldirilmis? iki ana nedenden dolayi:

    1- projeyi hazirlayan ekibin iki secenegi varmis, ya nasa gibi herseyi halka acik yapacaklar ya da ortulu askeri bir proje olacak. zamanin soguk savas sartlarindan dolayi kolay olan ikinci secenegi secmisler. projenin sunumunu uzayi kesfedecek bir kapsul olarak yapmak yerine, sovyetler birligine operasyon duzenleyebilecek cok amacli askeri bir tasit olarak yapmislar. model sunumu john f kennedy'e gosterilmis, fakat baskan bunun uzay savaslarina neden olacagini(ve buyuk ihtimal sovyetlerin o zamandaki uzay araci ustunlugunu) dusunerek geri cevirmis.

    2- projenin hayata gecirilecegi yillarda, bir yandan da partial test ban treaty'nin gorusmeleri surmekteymis. bu anlasma her ne kosulda olursa olsun atmosferik nukleer denemeleri yasakliyor. amerika anlasmaya, uzayin kesfi icin nukleer itici guc kullanimina izin verilmesi maddesini ekletmeyi dusunmus ve bunun ne kadar pratik olduguna karar vermek icin project orion hesaplamalarindan da birinci derece sorumlu olan freeman dyson'a danismislar. dyson yaptigi hesaplamalarda her gemi kalkisinda yayilan radyasyonun yaklasik 10 kisiyi oldurecegi sonucuna varmis. ayrica radyasyonun verecegi dolayli zararin hesaplanamamasi, dyson'un projenin iptalinden yana karar vermesine neden olmus. hesaplamalari uzerinde yillarca calistigi ve bir cok arkadasinin hayallerini susleyen orion projesini rafa kaldirtmis.

    proje bugun aktif olmasa da iki sekilde kullaniliyor:

    birincisi, project longshot, project daedalus ve project icarus gibi yeni ve zararli olmayan benzer projelerin gelistirilmesinde.

    ikincisi ise, dunyaya carpmasi olasi bir goktasinin tespit edilmesi sonucu, goktasini yokedebilecek gucteki hidrojen bombasinin hedefe ulastirilmasinda. gunumuz teknolojisiyle bunu yapabilecek tek sistem bu. buradan hareketle, halihazirda bir orion uzay gemisi uretildigini farzedebiliriz veya en azindan kucuk olcekli bir maketi denenmistir.

    projeyi gelistirenlerin cogu hala hayatta ve uzayi kesfetmenin tek yolunun orion'da planlanan sistemden gectigini dusunuyorlar. tabii ki insan hayatinin oneminden dolayi, zararsiz fuzyon patlayicilari gelistirilene kadar projenin rafta kalmasini destekliyorlar.

    insan dusunmeden edemiyor, eger sartlar farkli olsaydi 1960li yillarda mars'ta ve saturn'un uydularinda arastirma yapan insan kolonileri olacakti. hatta belki de baska bir yildiza dogru gitmeyi goze alan cilgin bir ekip su siralar hedeflerine variyor olacakti.

    artik sorulan soruya siz de yanit verebilirsiniz.

  • vardır böyle insanlar. ama benim başıma bundan daha ağırı geldi.

    bir gün aynı ofiste çalıştığım bir kızla iş için beşiktaş'a gittik. arabayı kadıköy'de park edip vapurla geçtik karşıya ve bir saat verip beşiktaş iskelesi'nde buluşmak üzere sözleştik.

    ben saat yaklaşırken başladım beklemeye. sonra saat 5-10 dk geçince aradım bunu ve bana; ayh yoldayım geliyorum, çok sıcak, şöyle oldu, böyle oldu gibi şeyler söyledi. ben de beklemeye devam ettim. 10 dk oldu 20 dk, 20 dk oldu yarım saat... ben bunu tekrar aradım, ne kadar sürer gelmen diye ve yine aynı rahatsız ifade ile 10-15 dk sonra oradayım dedi.

    ben de beklemekten sıkıldığım için barbaros bulvarı'ndaki starbucks'a kadar yürüyeyim hem bir kahve alırım hem de vakit geçer dedim.

    starbucks'a bir girdim ki ne göreyim. bu, masasında bitmiş bir kahve bardağı elinde bir dergi oturuyor. yanına gidip selam verdim sakince.

    beni görünce şeytan çarpmışa döndü ama öyle bir hale geldi ki açıklama bile yapamadı. nedenini bile sormadım çünkü bu kötücüllükte olan insanlara asla "neden" diye sorulmaz.

  • rezalet mi? bu ülkenin şartlarında nezakettir olsa olsa! ama bizim içi kokuşmuş insanlarımız nezaketi rezalet olarak algılar, yorumlar. o kadar da kötü niyetliyizdir zira.

  • diyalog tekrarı: tahminen üç saniyede bitmesi gereken karşılıklı bir diyalogun sürekli tekrarlarla uzatılması yöntemiyle gerçekleşir. sadece üç kelime ile anlatılabilecek olay örgüsü işkenceye dönüşür.

    -mert'i en son kemal'in evinden çıkarken görmüşler
    -kemal'in evinden mi?
    -evet kemal'in evinden
    -evden çıkmış ve gitmiş öyle mi?
    -mert kemal'in evinden çıkmış arabasına binip gitmiş
    -mert'in kemal'in evinden çıktığına emin misin?
    -mert'in evden çıktığını duydum, görmedim
    -kemal'in evinden mert'in çıktığını görmüşler demek...çok enteresan
    -evet ben de ilk duyduğumda şaşırdım. mert'in kemal'in evinden çıkarken görülmesi insanı şaşırtıyor

    (allah belanızı versin)