hesabın var mı? giriş yap

  • nintendo entertainment system yani nintendo eğlence sistemi adı verilen 8 bitli nintendo platformu. kendine ait has konsolu vardır, gerçek, orijinal konsol. tıpkı ps konsolları gibi. gri konsoldur, maalesef o zamanlarda türkiye'ye gelmemiştir. hep çakma konsollarla oynamışızdır. halk ağzıyla ateri ya da atari denir. kaydetme özelliği yoktur, oyunlarda en az 3 hak verilir. öldüğünde yerinde devam edebilmesi için. müzikleri bağımlı yapar. hakiki konsolu 600 lira üstündedir. avrupa'da ise famicom konsolu üzerinde oynanmıştır. gamestar, kontorland ve micro genius çakma konsolları mevcuttur. bizdeki nes kasetleri gri konsolun değil, çakmaların ve famicom konsollarının kasetleridir. bilgisayarda ve telefonda emülatörleri mevcut. rahatlıkla oynanabilir. oyunları zevklidir. şimdikiler ise bilmez.

  • üniversite okuyorsunuzdur. henüz ilk yılınız olduğundan annenizin-babanızın yanından ayrılalı çok olmamıştır. o zamanlar revaçta olan öğretmen hattını kullanıp; hergün anne-baba, gününe göre de nineyle konuşulmaktadır.
    aradan 2-3 ay geçmiştir, bayram yaklaşmıştır. eve gidilecektir.bilet ayrılır. ancak son anda bir iş çıkar ve 1 gün sonra yola çıkılır.
    yola çıktığınız gün babaanne ile molada telefonla konuşulur. nene sultan o kendine has konuşma tarzıyla:
    nene: oğlum nasılsın?
    neurosurgeon: sağol nenem benim, sen nasılsın..
    nene: eyyilik oğlum nedek işte, seni çok özledik ha!
    ns: aha yoldayım nenem, sabaha ordayım inşallah.
    nene: de bakalım, gel de acı(yöresel bir kullanım)(tat anlamındaki acı değil) kulaklarını yiyim senin.(ana-baba öğretmen olduğundan beni büyüten babaannemin çocukluğumdan beri beni sevme şekli. canım ninem)
    ns: tamam inşallah. dua et de kazasız belasız gelek.
    nene: tamam oğlum hade eyyi yolculuklar...
    ns: ellerinden, yanaklarından öptüm canım nenem..
    ertesi sabah memlekete varılır, baba arabayla terminalden alır ns'u. yolda gidilirken bir akraba ile karşılaşılır, baba ile enteresan bir konuşma, cenaze muhabbeti geçer aralarında... arabaya tekrar binilir. arabaya binilince ns sorar:
    - babam hayrolsun kim vefat etmiş?
    - sen sağol, ninen oğlum... başımız sağolsun...

    o an neye uğradığını şaşırır insan..
    dünya başını ezer geçer insanın...
    sonra olayın nasıl olduğu, nasıl gerçekleştiği sorulur, alınan cevap:

    -gece fenalaşmış aniden, sonra 'oğlum geldi mi'(beni kastederek) demiş. sabaha gelecek hayriye nine demişler. sonra da, son cümle olarak; la ilahe ilallah demiş..

    sevgili sözlük, aradan kaç yıl geçti, hala o çıkan işim yüzünden gecikmemi, nenemi göremeyip de sabah cenazesine yetişmemi kendime yediremiyorum. aklıma her gelişinde ağlamamak için kendimi zor tutuyorum, tıpkı şu anda olduğu gibi. ailemiz, büyüklerimiz gidince geri gelmiyo sözlük, kıymetini yaşarken bilmek lazım zannımca...

  • bizim oğlanda iki sene önce ilkokula başladığında, okulunun koridorundaki satranç köşesinde akran öğrenmesi vesilesi ile bir satranç sevdası yeşerdi. her akşam eve başka bir arkadaşı ile yaptığı maçların hikayeleri gelmeye başladı. bir akşam biz de bir maç yaptık, ben tabi acımam affetmem bak diye önden göz korkutmak için " ortaokulda turnuvada üçüncü olmuştum*" dedim buna. sonra da maçta tokatladım zibidiyi. adam rocky balboa gibi, günden gün iyice kaptırdı kendini.

    önce youtube'da satranç eğitim videoları izledi. bütün taşları, hamleleri, açılışları, terimleri öğrendi. ekran karşısında adeta kung-fu yüklenen neo gibiydi. bir süre sonra satranç uygulamalarına dadandı. evin içinde "vezir gambiti mi hint savunması mı daha estetik?" diye gezmeye başladı. (bkz: #87953133)

    son seviyede artık kasparov'un, karpov'un, carlsen'in eski maçlarını seyretmeye başladı. "orada fil g5'e mi oynanır yeaa?" diye edepsiz yorumlarda bulunuyordu. iş artık 1851'de oynanan maçların hamlelerini ezberlemeye ulaştı. artık hemen her akşam maç yapıyorduk ve beni yeniyor ya da yenemese bile çok zorluyordu.

    pandemi döneminde çocuklara sokağa çıkma yasağı başlayınca, daha önce yüz yüze satranç dersi aldığı bir satranç kulübünün başka bir eğitmeninden çevrimiçi eğitim almaya başladı. skype'taki derste önce öğretmenle tanıştılar. ardından öğretmen muhabbet açılsın diye sordu:

    - ünlü oyunculardan kimseyi biliyor musun?
    + babam var.
    - aaa kim ki?
    + bir kere turnuvada üçüncü olmuş.

    var ya, işte o an, öğretmenin çaresizliğini falan boş ver, kasparov'un carlsen'in tüyleri nasıl ürpermiştir, anderssen ve kieseritzky aynı anda nasıl ters dönmüştür mezarlarında. lan sen bütün satranç külliyatını hatmet ama gelen ilk temel soruda bilal oğlan gibi "babacım" diye mırıldan. yok yani babacı da değil ibiş:

    - deniz, ara tatilde ikimiz ankara'ya gidelim mi?
    + annem de gelsin ben onsuz yapamam çok özlerim.
    - bak ya! siz ikiniz gidin o zaman bence.
    + ee valizleri kim taşıyacak??

  • baştan aşağı kezbanlık ve rezillik kokan video.

    bu kadın ile birlikte olacağına git dağ ile taş ile ilişki yaşa. git ağaç falan dik.

  • gercekten savasin donum noktasidir. bizim icin de o kadar onemlidir ki, eger stalingrad savasindan almanya galip ayrilsaydi turkiye cumhuriyeti ile alman reich i arasinda bir muttefiklik olmasi kacinilmaz olacakti. hitler`in planladigi da buydu zaten. savas sonrasi alman disisleri bakanligindan ele gecirilen yazismalarda goruldugu uzere her belgede stalingrad sozu geciyor, turkiye`den gonderilen yazilarda stalingrad i bitirin, sizinleyiz temali mesajlar geliyordu (illa okuyacagim derseniz alman disisleri bakanligi 1941 1943 turkiye ile gizli yazismalar kitabini bulun). ozellikle 1942 sonrali 1943 baslarinda turkiye`ye bu kadar fazla silah yollamasinin bir sebebi de budur. stalingradin alinacagina kesin gozuyle bakan hitler artik operation blaunun bir parcasi olan kafkasya harekatinda turkiye`nin aktif bir rol oynayacagini dusunuyordu. bu yuzden turkiye`ye yavas yavas modern savas arac gerecleri gonderilmeye baslanmisti bile.
    (bkz: ikinci dunya savasi zamaninda turkiye/#5772245)

    bu gonderilen arac gerecler bazilarina (romanya ordusu) oyle bir batmistir ki, stalingrad`da 6. ordunun kusatmaya alinmasina sebep olan romen ordusu generalleri (sovyetler stalingrad kusatmasini zayif olduklarini bildikleri romen ordularini ezerek gerceklestirmislerdir) kendisini bu buyuk hezimetten sonra su sekilde savunmusutur:

    "almanya hali hazirda muttefigi olan bazi ulkelere yardimda bulunacagina muttefik olup olmayacagi henuz belli bile olmayan ulkelere yardim etmeyi daha uygun gormektedir!"

    yani kisacasi romenler turkiye`ye yapilan yardim o siralarda bize yapilsaydi sovyetler karsisinda savunmamiz cokmezdi demek istiyorlar.

    turkiye ile ilgili kisma donecek olursak, almanlarin stalingrad kusatmasi bilindigi gibi basarisiz oldu ve de turkiye dogal olarak almanya`ya karsi yeniden tarafsiz konuma gecti. yine de turkiye ve almanya muttefikligi 1943 yilinda kharkov (bkz: kharkiv/#10182227) ve kursk muharebelerinde de ayni stalingrad`da oldugu gibi gundeme geldi. silah yardimlari, toplantilar, turk komutanlarin dogu cephesine cagrilmasi, 503. agir tiger tank tugayinin turk subaylara dogu cephesinde gosteriler yapmasi (bkz: turkenubung), huseyin erkilet (emekli) ve ali fuad erden gibi komutanlarin fuhrer ile bizzat toplanti yapmalari... ancak kharkov`da, kursk de hitler in dusundugu gibi gitmedi ve turkiye nin artik almanya nin savasi kazanacagini dusunenlerin sayisinda buyuk bir azalma oldu dolayisiyla da almanya ile iliskiler yeniden tarafsiz konuma gecti. artik 1944 den sonra nasil bir alman zaferi mumkun degilse turk alman muttefikligi de mumkun degildi.