ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
rolex
-
rolex amblemindeki taç saat ustalığını işaret eder, beş parmak şeklindeki çıkıntılar saat ustasının hünerli parmaklarını simgeler.
rolex'lerin tepesindeki taç ambleminin altında da bazı şekiller vardır. bu şekiller bileğe takılan saatin ne tür bir metal olduğuna işaret eder. düz bir çizgi varsa çelik/çelik-altın karışımıdır. tek nokta varsa platindir. iki nokta varsa sadece altındır.
eğer üç nokta varsa endişelenmeyin, saat içinde conta ile mühürlenmiş bölgelerin sayısı da üç adettir. üç noktanın boyutu aynı ise çelik, ortadaki büyükse altın, ortadaki küçükse platindir.
rolex, gerçek james bond'un saatidir. öyleki yazar ian fleming kitabında rolex haricinde hiçbir markadan söz etmez. zaten sean connery'li james bond rolex'ten başka saat takmaz. şimdilerde omega takması reklam kokan hareketlerdir. ama nedense omega-james bond birlikteliği başarıya ulaşmıştır. lakin sadece meraklıları bilir; tüm seri boyunca seiko saati bile omega'dan daha fazla takmıştır james bond. (gerçek james bond sean connery'e uzun ömürler diliyorum, rolex zaten yerinde duruyor)
bir sinemada yaşanabilecek en dumur olaylar
-
iş için bi şehirdeyim. ertesi gün saat 15'te toplantı var. otelde gece kendi kendime "öğlene kadar yatarım, sonra kalkar giderim" dedim. uyandığımda saat sabahın 6 sıydı. dön dön uyuyamadım. çıktım dışarıya. şehir merkezinde yürümeye başladım. yürü yürü vakit geçmez. saat 9'a doğru sinemanın önünden geçiyorum. "bi film izleyeyim bari vakit geçer" dedim. köstebek filmi girmiş o ara gösterime. sinema 10'da açılıyormuş, bekledim açılsın diye. açıldı, gişeye yanaştım "köstebek'e bir tane bilet" dedim. "filmi oynatmamız için en az 3 bilet satılmalı" dediler. lan manyak 3 bilet al otur izle filmi işte.
ben ne yaptım? sinemanın önünden geçenleri çevirdim "çok güzel film buyrun beraber izleyelim" diye. 2 kişi buldum oturduk izledik filmi.
e-devlet alt-üst soy bilgisi sorgulama
-
bir yörük ailesi olarak 200 yıldır hiçbir yere yürümediğimizi öğrendiğim uygulama. 1822'den bu yana en fazla yan mahalleye göçmüşüz. buradan başta oğuz kağan olmak üzere tüm atalarımdan özür dilerim.
alternatif ankara metrosu anonsları
-
-sayın yolcularımız lütfen sevgili belediye başkanımız melih gökçek'i twitter'dan takip ediniz.
start/stop sistemi
-
kimse yazmamış ama anahtar çevirmekle alakası olmayan sistemdir.
türk futbol tarihinin en anlamsız hareketi
-
beşiktaşı batıran adamı tek kulüple olmaz bütün ülke futbolunu batırsın diye futbol federasyonunun başına getirmektir.
sözlükçülerin başından geçen doğaüstü olaylar
-
babamın vefatından 10 gün sonra annemle evlilik yıldönümleri olmasından mütevellit anneme sanki babam almış gibi bir hediye alıp, onun ağzından bir şeyler yazıp, parasını ödemiştim. anneme verdikten birkaç dakika sonra gardırobu açık olan babamın takımlarına göz gezdirirken ilk elimi attığım cepte tam olarak küsuratıyla beraber hediye için verdiğim para çıkmıştı. böyle şeyler bana çok saçma gelse de hiçbir zaman anlam veremediğim bir olay olarak kayda geçmiştir benim için.
ferhan şensoy'un tabutuna saldıran 4 tinerci
-
ferhan şensoy olmasa ne olacak amk müptezelleri. ünsüz birisi olsa ne diyecektiniz acaba.
compulsive hoarding
-
kompulsif istifleme veya istifçilik olarak da türkçeye çevrilebilecek bir sendrom çeşidi. psikolojik davranış bozukluğu olarak gerekli gereksiz her şeyi biriktirmek. dispozofobi olarak da tanımlanılıyor.
istifçilik gerekli olacak ya da olmayacak ne kadar eşya varsa atamayarak biriktirmedir. bir süre sonra kişinin evinde ciddi dağınıklık hatta bir süre sonra yaşam alanının daralmasıyla sonuçlanır. buna sahip insanlar koleksiyoncu insanların yaptıklarıyla aynı değildir. koleksiyoncular ilginç ve değerli olan eşyaları biriktirirler. istifçilerse artık çöpte bulduklarını bile biriktirerek kullanılacak alan bırakmayacak şekilde çok fazla nesne biriktirirler.
bu konudan muzdarip insanların yaşam alanları ciddi anlamda bitmiş. şöyle
dünyada bu konu yüzünden hayatını kaybedecek duruma gelmiş insanlar var. hiçbir şeyi atmayarak biriktiren insanların bunları izlemesi, ilerleme ihtimaline karşı da buna engel olması gerektiğini düşünüyorum.
dükkana selamın aleyküm ile girmek
-
işlettiği kırtasiyeye 'selam' diye giren gence 'aleyk' diye karşılık veren rahmetli dedemi hatırlatır.
sınavlarda verilmiş en iyi yanıtlar
-
efsane midir bilinmez ama hukuki dayanağı olan bir olay
bir fizik sınavında soru kağıdı şu şekildedir.
sorular:
1. hede hödö nedir.
2. hede hödö ise vs. vs sonucu nedir açıklayınız.
3. a şehrinden b şehrine bla bla
4. vs vs vs
her soru 25 puan değerindedir. başarılar dilerim.
cevaplar:
1. hede hödö nedir.
2. hede hödö ise vs. vs sonucu nedir açıklayınız.
3. a şehrinden b şehrine bla bla
4. vs vs vs
öğrenci soruları olduğu gibi yazmıştır. 0 alır. şikayet eder. fizik sınavını edebiyat öğretmenleri inceler. öğrenci tam puan alır.
çünkü her soru 25 puan değerindedir.
erkeklerin eve girmeden önce arabada beklemesi
-
aynı anda otoparka girilen gerizekalı komşularla asansörde karşılaşmamak içindir.
(bkz: based on a true story)
snow white'ı pamuk prenses diye çeviren ilk insan
-
bence çevirinin en güzel kısmını
“mirror mirror on the wall, who’s the fairest of them all?” u (ayna, duvardaki ayna, kim en “beyaz”?)
“ayna ayna söyle bana, benden güzel var mı bu dünyada?”
diye çevirerek yapmıştır.
aşırı ırkçı ögeler barındıran bu masal ülkemizde standart bir peri masalı olarak yer alıyor ve küçücük çocukların beynine en azından bir de güzel olmak için illa beyaz tenli olmaları gerektiği saçma kompleksini kazımıyor.
yine karbeyaz yerine pamuk prenses diye çevirmek de odak noktayı eski avrupanın beyazlık eşittir asalet sevdasından uzak tutmuş.
bu çeviriyi yapan adam ya da kadını tekrar tebrik ediyorum. çevirinin gurusudur bana göre kendisi.