hesabın var mı? giriş yap

  • ..

    sonra birgün, seni son gördüğüm yerde medikal açılmış, bense annesi hemşire olan bir adamla evlenme kararı almıştım. sağlık adına iyi gelişmeler. üzerimde son gördüğün t-shirt çoktan yer bezi oldu, topuklu siyah ayakkabılarımı daha o yaz, karadeniz'de bir dağın tepesinden fırlattım. amcam, iyileşti. sırası gelmemiş olan birkaç kişi öldü. sen, çoğaldın bir biçimde. demografi adına iyi gelişmeler.

    ben bu süre zarfında, elimi sayısız kez bir yerlere vurmuşumdur. yollarda trafik kazaları görmüş, yanından üzülerek geçmişimdir bence. geçenlerde polisi bile aradım, o sırada çok acildi, ama şimdi unuttum sebebini. bebekleri kokladım, onlara çok şey anlattım, ve çocuklarıma. düşen çocukların yaralarına korkmadan bakmaya alıştım. hayat, bir şeyler koyuyor tabağına, istemem diyemiyorsun. yaşıyorsun ne gelirse elinden. bana zimmetli ömür işte, bir yerine bir şey olsa benden sorarlar. yalan değil, biraz yaşlandım. ölürüm biraz, dünya adına iyi gelişmeler, yükü azalır.

    saçlarımı sayısız kez boyattım. yeni elbiseler aldım bir sürü, hiçbirini bir kez bile görmedin. babam odama kocaman bir bambu aldı, onunla çok dertleştim. beni dinleyen odunlar arasında en iyisi oydu, inkar edemem. hiç üzmedi beni, hiç gittiğini bilmem. sanırım, ayakların olmaması bu gibi durumlarda iyidir. hasret adına iyi bir gelişmeler, hasret sabah erken kalkmak gibidir bence, insanın erteledikçe erteleyesi gelir. hayat; 5 dk daha, hasret için -hep- çok erken.

    çok bayramlar oldu bu arada, ellerini öptüm insanların boynuna sarıldım. sarılmak hala gündemdeki öne çıkan eylemimdir. eylem demişken, taksim'e gittim. defalarca konsere indiğim sokaklarında, bağırdım, yürüdüm. inananların gözlerinde, güzel bir dünya gördüm. bence, oraya düşünmeden gidilir. bilet, çok kişiliktir, kişiliklidir. yaşasın bağzı şeyler.

    dua ettim çok defa, hiç pişman değilim. evimden çok uzakta, yollarca yürüyüp bulduğum camilerde. biriyle iki kişilik fotoğrafım oldu inanmazsın, hiç ummazdım kendimden bunu. evinden gidince ben, sokak lambalarının söndüğünü iddia eden bir adamla. gözlerimi kapatınca gördüğüm. karanlığı bilirim. bilirsiniz. bazen yanındayken birinin, karanlıkta kalmamak için gözlerinizi kapatırsınız. anca, öyle aydınlık olur çünkü. aşk adına iyi gelişmeler. bazı sabahlar birinin yanında uyanınca siz, fırınınızdan sıcacık ekmekler çıkar, milyonlarca. mis. tahıl piyasası adına iyi gelişmeler.

    sonra, ben, birgün, unutmuştum her şeyi. hiç hatırlamadım. kendi adıma iyi gelişmeler. bence hayat, bunu herkese yapmak için fırsat kolluyor. bana inanın.

  • amerikan orta sınıf bir ailenin gündelik yaşantısından izleyiciye temsiller sunan woody allen filmi. woody allen, filmde, radyonun 1940'lı yılların toplumsal yaşantısında ne denli önemli bir rol oynadığının altını çiziyor esas olarak. allen, savaş sırası ve öncesi dönemden tutup çıkarıyor filmini; 1950'lerde televizyonun amerikan toplumunda yaygınlaşması, yine bu dönemde hissedilen ikinci dünya savaşı sonrası etkileri ve toplumsal dönüşümün hemen öncesine denk geliyor filmin vurguladığı zaman dilimi: radyonun altın çağı - ve esasında son çağı olan 40'lar. "radyo günlerinde", radyodan gelen sesler ile gündelik hayatın nasıl etkileştiğini görüyoruz: radyo hayaller kurduruyor, şarkılar söyletiyor, üzüyor, acılara ortak ediyor, yasa boğuyor, savaş haberleri veriyor, heyecanlandırıyor, çocuklara masallar anlatıyor. radyo, orta sınıfın hayatındaki boşlukları dolduruyor adeta. farklı bir deyiş ile, orta sınıfın gündelik yaşantısına eşlik ediyor; bünyesinden çıkan türlü ses ile, toplumsal bir dönemin sonuna tanıklık etmekte olan insanların hayatlarına "fon müziği" oluyor.

    radio days ile woody allen, kimi zaman otobiyografik, kimi zaman belgeselvari bir tutumla, bundan 60 sene önceki hayatların ışığını günümüze taşıyor...

  • dün gece the 100 izliyoruz. "post apokaliptik dawson's creek" olarak tanımladığım bu dizinin replikleriyle arada dalga geçiyoruz. bir sahnede bir karakterin ağzından şunu dedim:

    - but.. how? how!!?

    o sırada sessizce oturan ve normalde hiç havlamayan köpeğimiz birden ayağa kalktı bana dönüp çıkıştı:

    - hav! hav!

    gülmekten diziyi izleyemedik bir süre. sonra aynısını sevgilim denedi ona yapmadı. köpek de the 100'la dalga geçiyor bence, bilerek espriye katıldı. arada diziyi izlerken sıkıntıdan derin bir iç çektiği de oluyor "hay sizin izleyeceğiniz diziyi..." diye.

  • debe'ye girdiği gibi "uzay boşluğunun rengi" falan değildir. tüm galaksilerin renk ortalamasıdır. yani renge uzay boşluğu dahil bile değil. ufkunuzu iki katına açana kadar okuduğunuzu anlamaya iki kat zaman ayıraydınız da doğru idrak edeydiniz.

  • geçenlerde eşi hakkında çıkan icra-iflas olayını örtbas etmek için tezgahlanmış bir olay gibi geldi bana. bizim o kadar paramız var ki unutuyoruz hesabı. yoksa kim unutur lan o kadar parayı evde. ayrıca zenginler daha pintidir arkadaşlar evden demir paraları bile toplamışlardır merak etmeyin.

  • heey,her şey yazılmış film hakkında ama...
    inanılmaz bir hikayeye tanıklık ettiğim için öyle mutluyum ki,geç kalmışım izlemekte.
    bir belgesel bu kadar mı güzel olur,bu kadar mı duygusal,bu kadar mı şaşırtıcı?!
    iyi ki var bu güzel insanlar hikayeleri,müzikleri,merakları ile iyi ki varlar!
    hepsi birer ''dreamer'' ve ilham veriyorlar birilerine-kalabalıklara-müzikleri ile devrimlere!
    rodriguez'in sesi olağanüstü güzel,şarkıları ile insanın ruhunu besliyor,mucizelere inandırıyor hikayesi ile.

  • m.h anlatıyor (emekli bir rallici):
    arkadaşın annesinin cenazesi, babasının yanına gittim. hal hatır sorduktan sonra "hatice teyze nasıl?" diye sordum. aldığım cevap da "iyidir arkanda yatıyor"