hesabın var mı? giriş yap

  • arkadaslar sozlukteki bir cross site scripting acigindan istifade etmek ve yardimci yazilim kullanmak suretiyle yazarlar adina entry girilmis ve mesaj yollanmistir. sozkonusu guvenlik acigi duzeltilmis ve ilgili girisler su anda cop tenekelerine yollanmis, ilgili mesajlar silinmistir. aradan yanlislikla silinmis entryniz var ise onaya yollamadan canlandirabilmeniz lazim.

    hesaplariniz hacklenmemis sadece hesabinizin yetkileri kullaninlarak "entry girme" ve "mesaj yollama" istekleri yapilmistir. gonul rahatligiyla ayni sifreyle hesabinizi kullanmaya devam edebilirsiniz.

    ccc inc... lan!

  • ulen okudum ettim tüm başlığı, biriniz de gerçek sebebini bilmez mi arkadaş. gel hele oku da aydınlan biraz ilim irfan öğren:

    geçtiğimiz aylarda ntv bilim'de yazıyordu. bu aniden sarsılarak uyanmak var ya, uyanmak diyorum, başka bişe gelmesin akla. işte bu uyanmak biçimi, vücudun yatış pozisyonunu değiştirme isteğinden kaynaklanıyor. sen beyle deli dehşet yatıyosun, kimi zaman yatağa serbest düşüş yapıyosun ya sevgili dostum, işte o ilginç farklı pozisyonlarda yatışın kimi zaman kan dolaşımını engelliyor, kasları geriyor, ya da çok gevşetiyor, bişe yapıyor işte amk. biz bunu istemiyoruz. sonuç olarak tıp dilinde "olmaz maykıl yandan kaykıl" diye tabir ettiğimiz hareket vuku buluyor.

  • kararlılıklarıyla şaşırtan bir güruh... hiç bıkmazlar, üşenmezler, yorulmazlar. sorarlar da sorarlar, sorarlar da sorarlar, sorarlar allah sorarlar... çocuklarına sorarlar, torunlarına sorarlar, olmadı eşe dosta esnafa sorarlar.

    - ikindi okundu mu? okudular mı ikindiyi?

    - yok dede okunmadı daha...

    - oh pek güzel...

    lan nesi güzel? ne oldu şimdi? valla çıldıriciim. öğle ya da akşam ezanı falan da değil, varsa yoksa ikindi. ikindi okundu mu, ikindiyi okudular mı, okudurlar mı ikindiyi... bu nasıl bir ikindi tutkusu anlamış değilim. ne var bu ikindi de çözemedim. hayır bilhassa ikindiyi soruyorlar çünkü. böyle "okudular mı ikindiyi koç yumurtası?" falan derken bir gün çıldırıp "evet okudular, hemi de bir saat oldu" falan demek geçiyor insanın içinden... böyle delice ve hoyratça "ooohoooaauuvv... ikindisi mi kalmış, akşam ezanı bile okundu az önce" desem ne olur acaba? valla hiçbir şey olmaz. çünkü dedeler nineler yaşlandıkça namaza ayarlı casio saat gibi oluyorlar. bir kere de okunduktan sonra sor be arkadaş... yok valla hep okunmadan önce soruyorlar.

    zaman konusundaki şu konsantrasyonun, şu hassasiyetin binde biri bende olsa öss birincisi olurdum valla. reklamlarda görürdünüz beni: "finalle çalıştım, kazandım" diyen gözlüklü, zayıf oğlanlardan biri olabilirdim ben de... ama yetiştiremedim lan... bizim senemizde bilhassa coğrafya soruları zordu çünkü zaman yetmedi... yetseydi iyiydi ama yetmedi. konuyu dağıttığımı hissediyorum ve hemen gidiyorum.

  • kut bir başarıdır evet. ama bir çanakkale savaşı değildir çünkü ingilizler altı ay sonra gelip kut'u elimizden bizi döve döve almışlardır. kut'u kaybettiğimiz bu savaşı anlatan yüzbaşı selahattin* der ki: " ingilizler nehirin nerde derinleştiğini nerede sığlaştığını bizden daha iyi biliyordu. çünkü nehir işletmesini barış zamanında onlara vermişiz. bu bilgiyi avantaja çevirdiler".

    kut sadece bir tesellidir. ama ingilizlerin de utancı olduğu da bir gerçektir. ingilizlerin başka hiçbir savaşta hiç bu kadar subayı ve askeri teslim olmamıştır. ama işte kut altı ay içinde elimizden çıkmıştır.

    ha illa ki bu cephede bir zafer arıyorsanız, çanakkale savaşından daha acı hikayelerin olduğu medine savunmasını okuyun. en azından kurutulmuş çekirge ve hurma çekirdeğinin ne kadar faydalı besinler olduğunu öğrenirsiniz. ama dikkat edin arapların ne mal olduğunu da anlarsınız. filistin hakkındaki düşünceleriniz değişebilir.

    (bkz: feridun kandemir)

    ayrıca alakalı ise;
    (bkz: yedinci ordu)
    (bkz: nablus meydan savaşı)

    *bu cephede çok acı hikayeler vardır. bu acı hikayeleri okumak için yüzbaşı selahattin'in romanı okunmalıdır. kitabın yeni baskısı malesef yoktur. ancak sahaflarda bulunabilir.

  • acilen biseyler yapılması gerekiyor. ülke gözümüzün önünde yok oluyor.

    edit: tüm bu olaylara sessiz kalan, halkı örgütlemeyi başaramayan ve ülkeden mültecileri göndermeyi vaat etmeyen hiçbir partiye oy yok.

    edit2: arkadaşlar sürekli mesaj geliyor. ne yapabiliriz diye. bireysel olarak çok yapabileceğimiz birsey yok. sokağa çıkıp 10 kişi protesto yapmaya kalksanız bile hasmetlimizin gazabına ugrarsiniz. siyasi partilerin bu konuda öncü olması gerekiyor. mitingler yapıp halkı organize etmesi gerek.

  • diaspora ne diye sorsak uganda'lı bir futbolcu diyecek adamlar gelmiş ekonomi ve siyaset konuşuyor. ciddiye almayın.

  • su an dunyada kuzey kore lideri kim jong-un mustafa kemal ataturk'ten daha cok taninmaktadir. ama bu durum bu adamla ataturk'un kiyaslanabilecek çapta oldugunu gostermez.

  • kendisi son derece başarılı bir hanım kızımız herhalde. tebrik ederim. umarım gider istediği yere.

    buraya kadar tanımdı, tırıydı, vırıydı.

    şimdi esasa gelelim. bu tip videoları izlerlerken yerin dibine geçen sessiz binlerden biri olarak söylüyorum. yapmayın böyle şeyler lütfen. ortalık gerekli gereksiz yüzlerce başarı hikayesi kaynıyor. çoğu pek çok kişi için herhangi bir anlam ifade etmiyor. dolayısıyla bir bağ kurmak zorlaşıyor. nihayetinde kimse böyle postmodern dilencilik zırvalarına maruz kalmak zorunda değil. kazanıp kazanmayacağı belli olmayan eleme için new york'a gidip oldukça külfetli masraflara katlanabilen biri burs bulmak için de daha asil yollar arayabilir. sıkıldım. bitti.