hesabın var mı? giriş yap

  • öncesinde benzer çalgılar yapılmış ve denenmiş olmakla birlikte günümüzde kullanılan şekliyle çelesta 1886'da parisli piyano ve armonyum yapımcısı auguste mustel tarafından icat edilmiştir. glockenspiel ile piyano mekanizmasının bir sentezi olarak metalofon çalgılar sınıfına girer. piyanoda olduğu gibi, klavye ile hareket ettirilen çekiçlerin kromatik düzende yerleştirilmiş metal plakalara vurmasıyla ses üretilir. hemen ardından ses ahşap rezonans kutularına ulaşır, zenginleşerek ve hacim kazanarak dışarı çıkar. glockenspiel iki oktav yukarıdan ses verirken çelesta silofonda olduğu gibi bir oktav yukarıdan ses verir. çalgının yumuşak ve büyüleyici ses tonuna gönderme yapan ismi fransızca semavi, cennetsel, ilahi anlamlarına gelen "céleste" kelimesinden gelir.

    çaykovski çelesta ile 1891 yılında paris'te karşılaşmış ve hemen rusya'ya bir tane gönderterek orkestra eserlerinde kullanmaya başlamıştır. çelestanın dünya çapında tanınmasını sağlayan meşhur eserini de bir yıl sonra yazar: fındıkkıran. ardından birçok besteci çalgıyı benimser ve eserlerinde kullanır. çelesta, kendine ait solo repertuvarı olmamasına karşın orkestra yapıtlarında oldukça sağlam bir yer edinir.

    zaman içinde piyano mekanizmasında yapılan yeniliklere paralel olarak çelesta da geliştirilmiş, boyutları genişlemiş, yapımında kullanılan malzeme ve alaşımları değiştirilmiş, önceden küçük olan tuşları da büyütülerek standart piyano tuşları kullanılmaya başlanmıştır. 1990'larda kuyruklu piyanolardaki klavye ve çekiç mekanizmasının eklenmesi çelestanın evrimindeki en büyük adımlardan biridir. geçmişte farklı çelesta yapımcıları da bulunmasına karşın günümüzde sadece yamaha ve schiedmayer çelesta üretimi yapmaktadır.

  • 27 ağustos 1896 tarihinde, tanzanya'nın bir adası olan zanzibar'da gerçekleşmiş -ne kadar gerçekleşme denirse- ve 40 dakikadan kısa sürmüş; bu özelliğiyle tarihin en kısa süren savaşı olarak kayıtlara geçmiş savaştır.

    ingiliz komutan harry rawson tanzanya padişahı khalid'e üç kruvazör ile geldiklerini, teslim olmazlar ise ateş edeceklerini bildiriyor. khalid ingilizlerin blöf yaptığını düşünerek: "gelin ulan sizden korkan sizin gibi olsun" diyor. ancak işler daha sonra pek de yolunda gitmiyor. harry sözünü tutuyor ve sarayı bombardımana tutuyor, tanzanyalılar can havliyle teslim oluyorlar.

    40 dakikada 500 tanzanyanlı haklanırken sadece bir ingiliz ağır hasar görüyor.

  • kredi kartıyla işlem demek fiş kesme zorunluluğu demek.
    fiş kesme zorunluluğu demek vergi doğması demek.
    vergi doğması demek küçük esnaf/kobinin korkulu rüyası demek.

    yemek-tatlı-pasta yediğiniz, saçını kestirdiğiniz, ev kiraladığınız yerlerde asılıysa vergi levhasına bir bakın... günde binlerce lira kazanan işletmelerin nasıl da 2-3 bin lira yıllık gelir vergisi ödediğini. sonra gidin maaş bordronuzu inceleyin 1 ayda gelir vergisi diye ne kadar ödediğinizi görün.

  • selam, hayırlı cumalar. bu adam benim. her seferinde belki bu sefer anlarım, sonuçta bilmiyoruz sormak lazım deyip kime adres sorsam, adam ne kadar güzel anlatsa bile, ben bi yerden sonra olayı kaçırıyorum abi. böyle kafamda, bakkallar kavşak oluyor, kavşaklar uzaya giden yol oluyor kayboluyor her şey sıfırlanıyor. beynim reset atıyor lan.
    yalandan da anlamış gibi yapıyorum. çok sağol abi deyip uzaklaşıyorum. işin kötüsü direkt yakalanıyorum, arkamdan bağırıyor lan oradan dönmeyecen, sol dedik sol.
    o kadar çabuk düşün.

  • şahsen en sinir olduğum görgüsüzlükleri yazacağım, bunu uygulayan insanlara istisnasız sert çıkar ve keyfini kaçırırım.

    -telefonla bir şey gösteren birinin elinden telefon alınmaz. onun elinden bakılır.

    -şahıslardan "bu" diye bahsedilmez.

    -detay vermenin istenmediği belli olan bir konuda ısrarla soru sorulup kişi darlanmaz. hatta çok yakın arkadaşınız değilse hayatıyla ilgili hiçbir konuda soru sorulmaz, o isterse anlatır zaten.

    -mesaja saatlerce ya da 1 gün sonra gibi geç cevap verildiğinde hiçbir şey olmamış gibi konudan bahsedilmez, önce geç yazılma sebebine dair kısa bir açıklama yapılır.

    -bir kişiye ne kadar samimi olursanız olun ortamda en az 1 kişi daha varsa "şurana şöyle olmuş" vs. denmez.

    -sizden özellikle tavsiye istenmediyse giyim tarzı konusunda tavsiye verilmez. "öyle giyinme, böyle giyin." denmez. bunun alt anlamı "bu halin iyi değil."dir. size ne başkasının giyim tarzından yapraklarım. ben kimsenin tarzı hakkında yarım saniye düşünmemişimdir, nasıl bu kadar hayatsız olabiliyorsunuz?

    -göz göze gelince öküz öküz dümdüz bakılmaz, hafif gülümsenir. normal hali asık suratlı biri olarak söylüyorum.

    ailem mi çocukken beni çok kastı bilmiyorum ama bazı insanlara cidden görgü hiç yüklenmemiş. 83 milyonu bir araya toplayıp hızlandırılmış adab-ı muaşeret kursu veresim var.

  • yalan soylerken utanmamak, kizarmamak bir meslek olsa, kendisi kesinlikle ultra otesi ordinaryus profesor olurdu.

    hayat pahaliligini anlamak isteyen herkesi marketlere bekliyorum. sepetine ihtiyaci icin aldigi urunleri kasada birakmak zorunda kalan insan sayisini gormeniz yeterli.