hesabın var mı? giriş yap

  • anne tarafından taşköprülü biriyim. senede bir kere memlekete gider sarımsak ve köy ekmeği doldurur bagajı döneriz... size şöyle söyleyeyim, uzun süredir taşköprü'de bile orijinal taşköprü sarımsağı bulmak için araya eş dost akraba hatırı sokmak zorunda kalıyoruz çünkü taşköprü'de bile artık birçok üç kağıtçı çin tohumu kullanıyor... sizin mahalle arasında satılan arabalardan orijinaline ulaşmanız veya denk gelmeniz ne kadar mümkündür varın siz düşünün... bir de biz gidip kaynağından aldığımız halde bir servet ödüyoruz, siz yarı fiyatına mahallenize kadar gelmişine yarı fiyatını ödeyerek yediğinizi düşünüyorsanız afiyet olsun...

  • kaydırmak:
    • virajlarda otomobilin 4 tekerleğinin de yola tutunması gerekir. bu ancak doğru viraj çizgisi ile sağlanabilir.
    • önden çekişli otomobiller kafadan kaymaya, arkadan itişli otomobiller arkadan kaymaya, 4 tekerden çekişli otomobiller 4 ekerlekten kaymaya eğilimlidir.
    • kaygan zeminlerde fren, gaz ve direksiyon hareketleri daha erken başlatılmalı, daha yavaş ve hafif olmalıdır.
    • amator bir ralli pilotu ilk yarışlarında hızlı gitmekten çok, hatasız ve finişe varacak tempoda gitmelidir.
    lastiklerin çeşitleri, hamurları ve hava basınçları:
    • lastikler, otomobil ile yer arasında teması sağlayan en önemli ekipmandır.
    • yarış sonuçlarını etkileyen faktörlerin başında yanlış lastik seçimi ve lastik patlamasından kaynaklanan sonuçlar bulunur
    • lastikler temel olarak asfalt, toprak, kar ve pist olmak üzere 4 kategoridedir. her birinin knddi içinde desen ve sertlik(hamur) özellikleri vardır.
    • yarıştığımız etaba göre gereğinden yumuşak hamurlu lastik kullanılırsa, etabın sonuna gelene kadar lastiklerimiz bitebilir ya da patlayabilir. gereğinden sert hamurlu lastik kullanırsak, lastiğimiz ideal çalışma ısısına erişemeyeceğinden tutunma kötü olacaktır.
    • lastikler en ideal ututnmalarını ideal hava basıncı ve ideal çalışma sıcaklıklarına ulaştıklarında gösterirler.
    ***

  • geçen sene yolda bir cüzdan bulmuştum. sahibine ulaşmak için açtım. herhangi bir telefon numarası yoktu. banka kartından bankasına ulaşıp bilgi verdim ve adam beni 1 saat içinde aradı ve teslim ettim. 50 yaşlarında bir adam. yazık bütün şifrelerini bir kağıda yazmış. bankamatik kartlarından, digitürke, e-devletten tut aklına ne gelirse bütün şifreler var. 50 yaşındaki adam bile 30 tane şifreyle uğraşmak zorunda. kötü niyetli bir insanın da eline geçebilirdi. hepsi karman çorman ve çok daha büyük bir güvenlik açığı yaratıyor ve insanları bu tarz şeylere yönlendiriyor maalesef.

  • baba gibi babadır. kızına sahip çıkmıştır. serefsizin eline bırakmamıştır evladını. ölen genç kendi kendini öldürmüştür. adam ilgili mercilere şikayette bulunmuş. kolluk kuvvetine savcılığa başvurmuş. daha 18 yaşında 78 suç kaydı olan suç makinesini ıslah altına alamayan devletin adaletini beklese evladını kaybedecekti. belki de başka evlatlarını da.

  • pazartesi diziler tekrar başlar, sonra eğlence mekanları açılır, sonra geliri deprem zedelere bağışlanmak üzere konserler yapılır.

    ligin adı şehit hatay-maraş-adıyaman olur, sonra futbol maçlarının geliri deprem zedelere bağışlanır.

    1-2 aya tüm enkazlar kaldırılır. seçim mitingleriyle yeni binaların parkların açılışı yapılır.

    depremin suçlusu yine muhalefet ilan edilir.

    bu afet için futbol ailesinin yardımları, desteği ve gücü çok ön plana çıktı. futbol sadece futbol değildir görmüş olduk. ama bugün bunu konuşmanın zamanı değil bence.

    her şeyin normale dönmesi ve iyileşmek için hayatın rutinleri bir şekilde başlamalı ama bence enkaz altında tek bir beden kalmadıktan sonra ancak…

  • basitin ağır, sadeliğin derin olduğunu benimseyen akım.. var olan vasfın, öğenin, öznenin bir karmaşa içinde kaybolmasına asla izin vermez.. tekliği esas alır ve hiçliğe yaklaştırır.. aceleci beyinler için zor bir mesajdır, zira anlaşılmayı beklemez.. daha çok basitin içindeki derinliği yakalamayı seçenlerin yoludur ve zor olanı tercih eder.. çünkü kaygısızdır.. sadece var olduğu için bir tanımı vardır minimalizmin.. yani var olan her şeyin bir sebebi ve sonucu oluşmuştur muhakkak.. ama her varlığın bir öğrenilme kaygısı olmayabilir.. ki minimalizm tam da budur.. beyaz duvarın dibinde duran kırmızı çubuğun neyi çağrıştırdığını anlatma gereği duymaz.. siz ne görüyorsanız odur.. "bir halta benzemiyor" derseniz de öyledir.. çünkü onu çıkaran kafa sizin düşüncenizle değil, kendi dünyasıyla ilgilenir sadece.. kamuya mal olmuş bir resim, heykel, bina veya duvarın simgeleştirilmesi sadece göreni alakadar eder.. mana yükleyenindir, yüklenenin değil.. dahası kendisine ait gizli bir manası olmasına ve bunu açıklama gereği duymamasına rağmen.. bu vurdumduymazlığın arkasında sakin kalabilen her eser açıkçası beni bu akıma her daim yaklaştırmış ve akımı benimsememe sebep olmuştur..
    özelte, iyidir, hoştur.. toplumsal değil, bireyseldir ve sırf bu yüzden güzeldir..

  • dershaneye yeni başladığım dönem, her gün aynı saatte 8:10 geçe otobüse biniyorum. bir gün sabah otobüs duraktan hareket etmiş gidiyor, ıslıkla durdurabildim, sonra da bindim.

    ertesi gün 2. kez gene bizim sokağın başında ıslıkla durdurdum. 3, 4, 5, derken, şoför alıştı. artık otobüse binmek için, durağa kadar yürümüyorum, otobüs geliyor, sokağın başından alıyor.

    bir gün gene sokağın başındayım ve artık otobüse yalnız da binmiyorum, yanımda aynı otobüsü bekleyen insanlar var. tam otobüs karşıdan geliyorken, bir kitabımı evde unuttuğumu fark ettim ve eve döndüm. evden döndüğümde otobüsün hala beni beklediğini gördüm. şaşkınlıkla otobüse bindim.

    şoför : bak, burada bu kadar insan sen okula geç kalma diye bekliyor. bir özür dile herkesten.
    ben : özür dilerim, kitabımı almayı unutmuşum. otobüsün bekleyeceğini sanmıyordum.
    teyze : olsun evladım, sen ders çalışmana bak!
    şoför : ama bak bir daha olmasın, tamam mı?
    ben : tamam, abi.

    sonrasında geçen zamanda şoförle sohbeti koyulaştırdık. karışık kaset hazırladım ona, bir sene boyunca otobüste dinledik. en dumur edici olan da, benim dershane bittikten sonra, benim otobüse bindiğim yer otobüs durağı oldu.

    şoför de benim dershane bittikten sonra, efsanevi bir şekilde kayboldu. şimdi kimbilir nerede, ne yapıyordur?

  • bu işten ciddi manada sıkıldım artık.
    -arabayı yıkatıyorum, herifçioğlu ödemeyi yaparken gelip yanımda dikiliyor.
    -cafeye gidip iki kahve içiyorum, ödeme yaparken garson gözlerimin içine bakıyor.
    -eve yemek söylüyorum, kurye ödemeyi aldıktan sonra gitmeyip bekliyor.
    -hamama gidiyorum, tellak ödeme esnasında yapışıyor.
    -arabayı otoparka veriyorum, adam anahtarı getirdikten sonra elini uzatıyor.
    -otele gidiyorum, kat görevlisi hem odayı gösterecem ayağına pis ayakkabılarıyla tüm odada tur atıyor hem de gitmeyip bahşiş bekliyor.
    -berbere gidiyorum, çırak montu çırpıyormuş gibi yapıp hemen bahşiş bekliyor.
    -taksiye biniyorum, diyelim ki 87 tl tuttu, 100 uzattım, taksici o 13 tl pra üstünü 8 dakikada anca veriyor, üstü kalsın dememi istercesine.

    bahşiş, zorla alınan bir şey değildir. hizmetten memnun kalırsa kişi ancak o zaman gönlünden kopqrsa verir. biz ise hem sik gibi hizmet alıp hem de üstüne tehditvari şekilde bahşiş beklentisine giren adamlarla muhattap oluyoruz.

    bundan sonra size tek kuruş bahşiş vermeyeceğim. işinizi beğenmiyorsanız gidin başka iş yapın.