hesabın var mı? giriş yap

  • ne yaparsam yapayım kendini yeterli hissetmemektir.
    ben öss'ye hazırlanırken çok çalışmamıştım. nispeten puanı düşük bir bölüm istiyordum. övünmek gibi olmasın sınavı totomla yapsam bile giriyordum istediğim bölüme. ama riske atmak istemedim. çalıştım, elimden geldiğince çalışıyordum ama elimden gelenin en iyisi bu değildi. en azından çalışıyordum. sonra sınava girdim. beklenenden çok daha iyi bir puan aldım. aklımda hiç mi hiç olmayan bir bölüme girdim. hiç pişman olmadım; hatta şu an benim ben olmamı sağlayan bir meslek oldu (ki bu başka bir hikaye).
    sonra nedense üzerime ilk sene bir azim geldi. ilk sene ortalamam doruk yaptı. iyiki de yapmış, sonraki senelerde istikrarlı bir düşüşe geçti; ama o ilk sene ortalaması beni hep kurtardı ve ortalamamı yüksek tuttu. yine aynı olay, elimden geldiğince yapıp elimden gelenin en iyisini yapmadım.
    elbetteki üniversite bitmesin istemiştim, bu sebeple yüksek lisansa başvurdum. bu seferki biraz uzun sürdü. beklenenden 2 sene sonra bitirebildim. tezimi yazdığım dönem dışında yine aynı hikayeye döndü tabi. akademi hoşuma gitti, doktoraya başvurdum.
    ve şimdi doktora yapıyorum. tez aşamasında değilim tabi, hala ders alıyorum. iyi gittiğini düşünüyorum; ama sanki birşeyleri eksik yapıyorum gibi. bu kadar anlattım böyle elimden gelenin en iyisini yapmadım diye, yanlış anlaşılmasın, hiçbir zaman ortalama bir öğrenci/insan/akademisyen olmadım. her yaptığımı dereceyle bitirdim; ama sanki elimden gelenin en iyisini yapmadığım için kendimi yalancı gibi hissediyorum. sanki birgün birisi aslında başarımın gerçek olmadığını yüzüme vuracakmış gibi hissediyorum. sanki hep bu geldiğim yere şans eseri gelmişim gibi hissediyorum. sanki ne yazsam saçma, ne düşünsem akademik anlamda anlamsızmış gibi geliyor ve hatta tez danışmanımın benimle çalışma fikrinden pişman olacağı gibi düşünceler geçiyor kafamdan. sürekli bir endişe, sürekli kendimden kuşu. bu geçecek mi acaba yoksa hep böyle mi olacak?

  • çocuğun ifadelerini gülümseyerek dinledim ama yorumları okurken kan beynime sıçradı.. yok okusa da ne olacak, yok okumazsa ne olacak herkes ahkam kesmiş..
    okumak ya da okumamak kişisel bir tercihtir saygı duyarız. ikisinin de kendince avantajları vardır. ancak yüksek gelirle, itibarlı bir işte, yorulmadan ve/veya daha az çalışarak geçinmek için olmazsa olmaz şeyler vardır. bunlardan biri eksik olursa hayatınızdan yüksek ödünler vermek zorunda kalırsınız.. bunlar;

    1-çalışkanlık ( bu olmazsa olmazdır, zeki olup, eğitimli olup çalışma isteğine sahip değilseniz anca karnınızı doyurursunuz)

    2-zeka ( çok çalışkansınızdır ama para edecek işlere kafanız basmıyordur, o zaman en fazla eşşek gibi çalışır, vücut gücüyle kazanırsınız )

    3-eğitim ( tamam üniversite okuma, ama yaptığın işi en iyi yapanların arasında adın geçmiyorsa ya sabahtan akşama dükkandayım ama gelen yok diye dövünürsün. üniversite eğitimin yok ama şehrin en iyi borusunu sen döşersin ücretini sen belirlersin. en iyi yalıtımını yaparsın yine aynı vs. vs., kendini yaptığın iş ile ilgili geliştirmelisin )

    4-iyi insan ilişkileri ( pek çok insan bunun ne kadar önemli olduğunun farkında bile değil, işini çok iyi yapsan da eğer insanlara karşı küstah, seviyesiz, laubali, ezik, ihmalkar vs. gibi tavırlarınız varsa yine değerinizi düşürecektir.)

    5-referans ( torpil manasında değilse bile ( hadi o da olsun ) eğer yaptığınız işe kefil olacak önemli isimler yoksa ne müşteri bulmada ne de işe girmede kendinizi şanslı saymayın)

    6-şans - ( en önemli faktörlerden biri, eğer sizin okulun birincisi öğretmen olup atama bekliyorsa ve siz falanca bir şirkete danışman olabilmişseniz büyük ithimalle doğru yer-yanlış zaman ikilemine düşmüş olabilirsiniz. bazen çok zeki ve çalışkan olmak bir dezavantaja dönüşür, sizi çok seven bir hocanız sizi bürosunda staja davet eder, sonra emeklilik için orada gün sayarsınız. kim bilir belki o sizi seçmeseydi siz başkasını seçecektiniz.)

    okusan da okumasan da 3000 tl kazanacaksın olayı öğrenilmiş bir çaresizlik. okumuş olmak için okumak veya "tatlı su balıkçılığı" yazmışım o çıktı ondan okuyorum diyorsanız belki okulu bırakıp başka şeylerde şansınızı denemeniz daha iyi olur. ama ömrünüzün sonuna kadar iddia kuponu peşinde koşacaksanız bırakın gerçekten ihtiyacı olan biri okusun.

  • acun firarda programında, acun'un yurtdışında bir barda önüne gelen kıza sarkıntılık yapıp yılışan bir tipi gösterip, "görüyorsunuz sayın seyirciler magandalık sadece türklere özgü degil, avrupa'da da magandalar var" demesi, ardından o kişinin gelip, "abi nasılsın? ben de türküm" demesi.