hesabın var mı? giriş yap

  • "kız arkadaşım bilgisayar oyunlarımdan rahatsız.bu yüzden satmak zorunda kaldım. 60 kilo 170 boylarında yemek yapmayı biliyor. iyi kızdır"

  • daha bitmedi sen şu vergi meselesini anlat hele. 3 yılda kaç lira kazandın ve 75 bin vergi vermişsin.

  • filmlerinden tadımlık alıntılar:

    "kapıda durup iki yaşlı insanın birlikteliğine baktım. ayrılmaları gereken gizemli noktaya yavaş yavaş yaklaşmalarına. şerefi ve tevazuyu gördüm. ve bir an için, sevginin her şeyi kapladığını fark ettim. hatta ölümü bile."
    (bkz: ansikte mot ansikte)

    "yaz gecesinin üç tane gülüşü vardır. ilki, gece yarısından şafağa kadar sürer; âşıklar kalplerini ve bedenlerini birleştirdiğinde. bak, ufukta çok yumuşak bir gülümseme var; hepsini görebilmek için çok sessiz ve dikkatli olmalısın."
    (...)
    şimdi de yaz gecesinin ikinci gülücüğü geliyor. soytarılar... aptallar...
    - ...ve adam olmayacaklar için!
    - o zaman bize gülüyor olmalı.
    (...)
    (bkz: sommarnattens leende)

    "yaz gecesi üçüncü kez güldü. üzgün ve mahzunlar için, uykusuz ve kayıp ruhlar için, korkanlar ve yalnızlar için güldü. ama aptallar kahvelerini mutfakta içecekler."
    (bkz: sommarnattens leende)

    "daha kötü durumda olan insanların diğerlerinden daha az şikayet ettiklerini fark ettin mi? en sonunda kabullenip susmuşlar. oysa onların da diğerleri gibi gözleri, elleri ve hisleri var. hem cellatları hem de kurbanları barındıran ne geniş bir ordu!"
    (bkz: en passion)

    "çatıda titreyen dumanı görüyor musun? sanki korkutulmuş gibi ama dışarı çıkınca içinde kıvrım kıvrım akacağı gökyüzü onun olacak. ama o bunu bilmiyor. bu yüzden çatının altına sinip titriyor. bu insanların yaptığıyla aynı. fırtınadaki bir dal gibi titriyor insanlar; bildiğinden korkmuş, bilmediğinden korkmuş."
    (bkz: jungfrukällan)

    "hayal dünyası yoksul olanlar diğerlerinden daha iyi yalancıdır."
    (bkz: scener ur ett aktenskap)

    "sen ve ben birbirimizi çok şımartmıştık. hava geçirmez bir varoluşun içindeydi. her şey kusursuzdu. tek çatlak yoktu. oksijensizlikten öldük."
    (bkz: scener ur ett aktenskap)

    "birbirlerinden nefret eden bir karı-kocadan daha korkunç bir şey olabilir mi?"
    (bkz: scener ur ett aktenskap)

    - iki insan hayat boyu birlikte olabilir mi?
    - nereden geldiğini bilmediğim saçma bir anlaşma. evlilik beş yıllık olmalı ya da senelik yenilenmeli.
    (bkz: scener ur ett aktenskap)

    "insan aynı dili konuşuyorsa, nerede olduğu fark etmez."
    (bkz: scener ur ett aktenskap)

    "evet, aşk için kapasitem var sanırım ama her şey içime kapanıp kalmış. bu hayat tüm yeteneklerimi baskı altında tutuyor."
    (bkz: scener ur ett aktenskap)

    "gazeteler korku, tehdit ve söylentilerle dolu. hükümet etkisiz görünüyor. aşırılık yanlısı güçler arasında kanlı bir çatışma kaçınılmaz görünüyor. bütün bunlara rağmen insanlar işlerine gidiyor. yağmur hiç kesilmiyor. ve korku, kaldırım taşları üstünden yükselen buhar gibi yükseliyor. keskin bir koku gibi hissediliyor. herkes bir tür sinir gazı gibi içine çekiyor. yavaş yavaş işleyen zehir kendini sadece hızlı ya da yavaş atan nabız ya da mide bulantısı olarak gösteriyor."
    (bkz: the serpent's egg)

    "belki boyutsuz manada aynı kişiyizdir. belki de birbirimizin içerisinden akıp gidiyoruzdur. boyutsuzca ve ihtişamla birbirimizin içinden akıyoruzdur."
    (bkz: fanny och alexander)

    "her şey olabilir, her şey mümkün ve olası. zaman ve mekân yok aslında. gerçekliğin nahif tezgâhında, hayaller şekilleniyor yeni yeni motiflerle."
    (bkz: fanny och alexander)

    "bir keresinde bana sürekli maske değiştirdiğini ve nihayetinde kim olduğunu bilemez bir hale geldiğini söylemiştin. benim tek bir maskem var, o da bedenime çakılıdır."
    (bkz: fanny och alexander)

    "görüyorsun karin, insan büyülü bir çember çiziyor çevresine ve kendi gizli oyunlarına uymayan her şeyi bu çemberin dışında bırakıyor. yaşam bu çemberi aştığı zaman, oyunlar küçük, karanlık ve gülünç oluyor. o zaman kişi yeni çemberler çiziyor kendine ve yeni bir sığınak kuruyor."
    (bkz: sasom i en spegel)

    "birdenbire öyle korktum ki! kapı açıldı, ama tanrı yalnızca bir örümcekti. üzerime doğru geldi ve onun yüzünü gördüm. korkunç, öfkeli bir yüz. üzerime tırmandı ve içime girmeye çalıştı, ama ben korudum kendimi. hep gözlerini gördüm onun. soğuk ve durgundular. içime giremeyince hemen göğsüme ve yüzüme, sonra da duvara tırmandı. tanrıyı gördüm ben."
    (bkz: sasom i en spegel)

    "benim gibi insanlar, ruhu hiç düşünmemişlerdir. o zaman ruh yaramazlık etmeye başlar ve sen ümitsizsindir."
    (bkz: aus dem leben der marionetten)

    "bu hep aynı üzücü hikaye. beden, kendisine bir engel olur. sonra ruh. kısa zamanda umutlar, hayaller ve tavizler karmaşasındasındır. tanrım, çok kuramsalım."
    (bkz: aus dem leben der marionetten)

    "bu kadar karmaşık bir şekilde konuştuğum için beni affet, ama bunlar aniden vurdu beni. tanrı yoksa bu bir fark yaratır mı? hayat anlaşılır olurdu. ne rahatlama. ama ölüm de hayatın kaybolması demek olurdu. vücudun ve ruhun çözülmesi. acımasızlık, yalnızlık ve korku... hepsi doğrudan ve şeffaf olurdu. acı çekmek anlaşılmazdır, bu yüzden açıklanması gerekmez. yaratıcı yok. hayatı devam ettiren yok. bir tasarım yok... tanrım... neden beni bıraktın?"
    (bkz: nattvardsgasterna)

    "isa çarmıha gerildiğinde ve işkence içinde asılıyken, 'tanrım! tanrım!' diye bağırdı. 'neden beni terk ettin?' bağırabildiği kadar yüksek sesle. cennetteki tanrının onu terk ettiğini sandı. anlattığı her şeyin yalan olduğuna inandı. ölmesinden hemen önce isa şüpheyle doluydu. bu kesinlikle onun en büyük sınavı olmuştur. tanrının sessizliği."
    (bkz: nattvardsgasterna)

    agnes: benden korkuyor musun şimdi?
    anna: hayır, kesinlikle hayır.
    agnes: ben ölüyüm, görüyorsun. sorun şu ki uyuyamıyorum. sizleri bırakamıyorum. çok yorgunum. bana kimse yardım etmeyecek mi?
    anna: bu bir rüya, agnes.
    agnes: hayır, rüya değil. belki sizin için öyle, ama benim için değil.
    (bkz: viskningar och rop)

    "bu hayatta birine verilebilecek en güzel hediye bana verildi. bir hediye ki birden çok ismi var: beraberlik, arkadaşlık, ilgi, sevgi."
    (bkz: viskningar och rop)

    "bana yazacak bir şeyler verin. insan sevmekte hürdür. bu zavallı halimi kabullenmek istemiyorum ama şimdi yalnızlık güzel ve iyi. insan hayatında çeşitli davranışlar dener ve hepsini anlamsız bulur. üzerimde öylesine büyük kuvvetler var ki yani bizi ürperten, titreten kuvvetler var demek istiyorum… ruhların ve anıların arasında ihtiyatlı davranmak gerekiyor... tüm bu konuşmalar, yalnızlığı düşünmek hiç akıllıca değil…gerçekten faydasız bu… bana yazacak bir şeyler verin."
    (bkz: tystnaden)

    edit: güncelleme

  • tam adı john sidney mccain olan, 1936 doğumlu, sansasyonel senatör. kendisiyle abd'nin son başkanlık seçimlerinde yüz göz olmuştuk (olduğu kadar işte). biraz araştırınca bakın altından neler çıktı:

    panamada doğmuş. annesinin isteği üzerine babası onu mahalle mektebine kayıtlamış (şaka). liseden 1954 yılında mezun olduktan sonra babası ve dedesi gibi united states naval academyye girmiş. pek bir sivriymiş bu mccain the third. kuralları her zaman takmayan sınıfın zeki ama çalışmayanı gibi. geçecek kadar çalışmış anlaşılan. akademide hafif siklet boks yapıyoruş ve güreşte de iyiymiş.

    akademiden 58 senesinde mezun olduktan sonra üsteğmen rütbesi vermişler buna. pensacolada donanma pilotu olmak için eğitimlere başlamış. 1960ta eğitimini tamamlayıp uss enterprise ve uss interpid gibi national geographicten duyduğumuz uçak gemisi isimlerine benzer isimler taşıyan uçak gemilerine atanmış sonradan.

    buraya kadar hiçbir şey umrumda değil. sizin de olmasın. fakat vietnama gidip, üstün hizmet madalyası kazanmış bu adamın trajikomik bir şekilde kendi ordusuna daha çok zararı olmuş. nasıl mı? kısa bir vtrmiz var, evet izleyelim..

    efendim babası ve dedesi amerikan donanmasında amiralliğe kadar yükselmiş. bu zıpçıktının 5 uçak kazası olmuş:

    1incisini henüz öğrenci pilotken corpus christi bay yakınlarında iniş çalışırken düşürmüş. yıl 1958.

    2inci uçağını 2 sene sonra akdenizde salınan uçak gemisinde görevliyken düşürüyor.

    3üncü uçak 1965 yılında philadelphiaya kara kuvvetleri ve donanma arasındaki bir futbol maçı için dönerken düşüyor. "i ve got a flameout" anonsunu yapıyor ve 1000 feet te fırlatıyor kendini. uçak bir yana, bu bir yana.

    efendim 4üncü uçağa gelince... burada bir katliam var. uss forrestal adlı uçak gemisinde kalkışını beklerken uçağın roketlerinden biri yanlışlıkla yere düşüyor. (bilmediği düğmeye dokunursa böyle olur.) 134 denizci ölüyor, 20 uçak patlıyor, uss forrestal batma tehlikesi atlatıyor.

    5inci uçağı ise vietnamlılar tarafından bir bazukayla indiriliyor. kullandığı a4 skyhawk ground attack nitelikli olduğundan, bu olası bir durum. kıyı bir yere düşüyor, kolu bacağı falan kırılıyor, ölmüyor yani. fakat 5 buçuk sene hanoide esir kalıyor. bütün bu olaylardan sağ kurtulan bu şanslı herifi bu sefer hanoiye sorumlu bulunduğu gemisiyle gelen babası kurtarıyor.

    mccain, tamamladığı 23 çatışma görevi ve 20 saat sıcak savaş uçuşu bulunduğu için ödüllendirilmiş. iyi de bir pilotmuş belki ama kendi ordusuna mı yoksa vietnamlılara mı daha çok zararı olmuş tam olarak bilinmiyor. bugün amerikada kendisi maverick diye de anılıyor. matt welch tarafından yazılan mccain the myth of a maverick adlı bir kitap dahi mevcut.

  • okulda bir arkadaş anlatmıştı böyle bir yöntemi. kız epey bir güzel. eleman çekingen bir fotoğraf öğrencisi. kızın uzaktan fotoğraflarını çekiyor. bunun için ciddi bir mesai harcıyor.
    günlerce, haftalarca kızın yolunu gözlüyor.
    bazen kar yağıyor, sırf onun beyazlar içinde bir kardelen gibi yükseldiği bir kare için bekliyor.
    bazen yağmur, fırtına hiç dinmiyor, eleman yılmadan bekliyor...
    en sonunda kızın çok güzel bir karesini yakalıyor. çok doğal ve kızın tüm güzelliği, fotoğrafa yansımış... eleman o kareyi çerçevelettirip hediye paketi yapıyor.
    kız bir gün okulda yürürken, tüm cesaretini topluyor ve karşısına çıkıyor.
    şaşıran kızla hiç konuşmadan elindeki paketi veriyor.
    kız paketi açıyor, kendi fotoğrafına bakıyor...
    bir süre sonra kız hüngür hüngür ağlamaya başlıyor.
    "hiç kimse benim için böyle bir şey yapmadı" diyor...
    olayı dinleyenler, heyecanla soruyor;
    ee peki sonra, eleman kızla sevgili oldu mu?
    anlatıcı yanıt veriyor...
    bizim eleman çok çirkindi laa, kız kabul etmemiş...

    kıssadan hisse: önemli olan yarışmaktı...

    oha: 500 küsür favori ve 2015'in en beğenilen entry'lerinden biri olmuş. emeği geçenlere sevgiler.

  • hep yapmak istediğim şeyi yapmış koca yürekli şofördür.

    müsait olduğu bir akşam makas atan tiplerle de ilgilenirse çok iyi olur.

    zaten arap gezdirme aracına çarpmış, bir şey olmaz.