hesabın var mı? giriş yap

  • latince "concertare" - çarpışmak, rekabet etmek, yarışmak anlamına gelen, solo çalgı ve orkestra için yazılmış virtüözite karakterli enstrümantal eserdir.

    16. yüzyılın sonlarına doğru vokal kilise müziği aracılığıyla ortaya çıkmıştır. venedik okulunun büyük temsilcisi giovanni gabrieli, enstrümantal eşlikle seslenen dini yapıtlarında iki koronun arasında yankılar, dinamik karşılaşmalar ve yarışlar kullanmıştır.

    solo çalgı için ilk konçerto, italyan barok bestecisi giuseppe torelli tarafından yazılmıştır. daha sonra corelli, vivaldi, bach ve handel gibi bestecilerle birlikte konçerto büyük bir gelişim sürecine girmiştir. klasik dönemde haydn ve mozart'ın öncülüğünü ettiği yeni formal yapı ile birlikte, zirvesini beethoven ile yaşayan konçerto, daha sonra neredeyse tüm besteciler tarafından kullanılan bir müzik biçimi haline gelmiştir.

    konçerto, klasik-romantik geleneklere göre üç veya dört bölümlü olarak bestelenir. ilk bölüm genelde sonat allegrosu formunda olmaktadır. ilk olarak liszt, üç yada dört bölümlü kurguyu tek bir bölüme indirgeyerek farklı bir konçerto geleneği başlatmış ve saint-saens gibi dönem bestecileri bu yeni gelişmeyle tek bölümlü konçertolar yazmışlardır.

    büyük rus besteci çaykovski, konçertoyu şöyle tanımlar: "bu müzikte söz konusu olan iki eş değer kuvvettir. yani tükenmez tınılarla zengin ve son derece kudretli orkestra ve onunla mücadele ederek galip gelen küçük, gösterişsiz fakat ruhen güçlü olan bir rakip."

    konçertoda kadansı ilk kullanan besteci beethoven olmuştur. romantik dönemde yazılan konçertolar, çalgı tekniğini aklın alamayacağı derecede genişletmiştir. bu dönemde özellikle schumann, brahms, çaykovski, chopin ve saint-saens gibi bestecilerin konçertoları önemli yer tutmaktadır. fakat rahmaninof'un piyano konçertoları, tüm müzik literatüründe ayrı bir öneme sahiptir. bu eserler, konçerto biçimine yeni bir nitelik kazandırmıştır. bestecinin bu yapıtları aslında solo piyano ve orkestra için senfonilerdir. senfonideki dramaturji ve büyük kurgu, bu eserlerin temelini oluşturmaktadır ve senfonik konçertant türüne kapı aralamıştır.

    20. yüzyıl bestecileri de konçerto tarzına yeni bir soluk getirmek için sürekli çabalamışlardır. ravel, prokofyef, bartok gibi besteciler son derece parlak ve üstün nitelikli eserler vermişlerdir. hatta ravel ve prokofiev sırf sol el için piyano konçertoları bestelemişler, gershwin blues etkileri taşıyan bir piyano konçertosu ve rhapsody in blue adlı eserini yazmıştır.

    stravinski, şostakoviç, berg gibi besteciler de bu dönemde dikkate alınması gereken konçertolar bestelemişlerdir. türk bestecilerden ulvi cemal erkin ve ahmet adnan saygun'un yazdığı muhtelif konçertolar, bu yüzyılda parmakla gösterilen yapıtlar arasında başı çekmektedir.

  • 1 dakikadan fazla konuşan herkese katılıyor. en sevdiği şey fikir onaylamak.

    - artık beşiktaş'ın bu takım olma sorununu aşması lazım şansal.

    - % 100.

    - sorun sadece guti değil.

    - kesin.

    - benzer sorunlar gassarayda da var.

    - sana % 1500 katılıyorum hocam.

    şansal abi, bari katılırken verdiğin oranlara dikkat et, gözünü seveyim. bir de sürekli "hanki" diyorsun abi "hangi" olacak o. bir de yaptığın her yorumdan sonra soru soracakken "bilmem katılır mısın" diye başlıyorsun, gerek yok. bir de markus'a çok takılıyorsun abi, adam alman adam sağı solu belli olmaz, her yorumuna, her soruna "ya natürlih" diye cevap vere vere dağ gibi adam eridi gitti.

  • melih gümüşbıçak değildir.

    "arda arda arda arda, arda gidiyor, arda arda arda, şimdi pasını verdi umut, umut umut umut....." bu ne lan?

  • 10:30 da gelin diyorsanız 11:00 a kadar bekletip sabır testine! tutuyoruz diyemezsiniz. gelip giden adayları görüyorum iş yerime. bir saate yakın bekletiliyor, neden? bence ik cı egosu. hayır ik cıları biliyoruz o yüzden.

    işverenin başka adayları olduğu gibi çalışanın da başka alternatifleri olabilir.
    ne yazık ki türkiye...

  • çalınışını öğrenenlerin kendileri için büyük bir iyilik yaptıkları enstrümandır.

    çevremdeki herkese çocuklarını piyanoya başlatmalarını öneriyorum.

    beynimizde nöroplastisite dediğimiz, beynimizin yeni bir şeyler öğrenmesini sağlayan faktör vardır. çocuklarda nöroplastisite olgun bireylere göre daha fazladır, dolayısıyla çocuklar piyano çalmak vb. şeyleri çok daha kolay öğrenir. bu da büyüdükleri zaman yeni ve farklı konseptleri daha kolay anlamalarını sağlar. başka bir deyişle, piyano çalan insanlar daha zeki olur. ben de çevremdeki birçok piyanistin aşırı zeki olduğunu, hemen her şeyi çabucak kavradığını farkettim.

    prefrontal korteks 25 yaşına kadar plastik olduğu için piyanoya 25 yaşından önce başlamak iyi bir fikir olacaktır.

    piyano çalmak iki elin birbirinden bağımsız olarak çalışmasını gerektirdiği için, beyinde iki yarımküreyi birleştiren corpus callosum'u güçlendirir. iki yarı kürenin birbiriyle bağlantısının güçlü olması, farklı bölgelerinin birbiriyle daha iyi bağlantılar kurmasını sağlar.

    doğaçlama yapmak doğrudan beynin iletişimle alakalı bölgelerini çalıştırır. piyano çalan insanlar daha iyi konuşmacı olabilir.

    piyano çalmak bir hobidir. bu da piyanistin günlük yaşamında kendisine ayırıp hoş vakit geçirebileceği ve beynini dinlendirebileceği bir aktivite yapmasını sağlar. piyano çalmak dinleyenlerin de hoşuna gittiği için size statü kazandırır ve sizi havalı bir kişilik yapar.

    piyano çalmanın veya dinlemenin yüksek iq seviyesine sahip olmakla doğrudan korelasyona sahip olduğu saptanmış.

    piyano çalmak, frontal lob'daki nöronların bağlantılarını daha verimli bir şekilde oluşturmasını sağlar. frontal lob karar vermemizi sağlayan beyin bölgesidir. piyano çalan insanlar daha iyi kararlar verebilir.

    piyao çalmak hafızanızı güçlendirir, hem sözel hem de sayısal hafızanız güçlenir. şarkı melodilerini öğrenmeniz kolaylaşır.. şarkıların birbiriyle olan benzerliklerini daha kolay görürsünüz. sözel hafızanız güçleniyor öğrendiğiniz yeni kelimeleri hatırlamak kolaylaşıyor. dil ile alakalı bölgelerin de piyano çalarken aktif olması, piyano çalanların dil öğrenme yeteneklerinin artmasını sağlıyor olabilir.

    amerikalı, norveçli ve isveçli biliminsanlarının yaptığı bir araştırmaya göre, piyano çalanlar duygularını daha iyi ifade edebiliyormuş. ayrıca ahlaki muhakame yetenekleri de daha gelişmiş oluyormuş. piyano çalabilenlerin planlama, mantık ve genel muhakeme yetenekleri de daha gelişmiş oluyormuş.

    piyano çalmanın beyindeki etkisini ben kendimde de gördüm. piyano çalarken çalmanız gereken tuşlara basmanız için elinizi doğru konumlandırmanız gerekir. bu kimi zaman beyin için bir bilmece olur, çünkü çalarken (özellikle doğaçlama yaparken) parmaklarınızı nereye yerleştireceğinize dair kararı hemen hızlıca vermeniz gerekmektedir. motor becerileri geliştirdiğini gördüğüm gibi aynı zamanda objeleri gruplandırırken veya bir bütünün içinden ufak parçaları bulmaya çalışırken hızlandığımı gözlemledim. örneğin, herhangi bir metindeki spesifik bir kelimeyi bulmak benim için kolaylaştı. piyano çalmak dikkat eksikliğine de iyi geliyor olabilir.

    yukarıda da motor becerilerinizin güçlendiğini belirttim. ben yazı yazarken sağ elimi kullanırım. piyano çalmaya başladıktan sonra ise sol elimin güçlendiğini farkettim. sol elimle yazamıyor olsam da, birçok işimi sol elimle de yapabilecek seviyeye geldim. ellerimi de daha iyi kullanmaya başladım, sadece piyano çalarken değil gündelik hayatta da elimi daha iyi kullanmaya başladığımı fark ettim.

    sağ-sol el bağımsızlığını sağlamanın insanın özgüvenini düşüren "yapamam, edemem" diyen iç egosunu da bastırdığını bir başka piyanistten duymuştum.

  • japon balığıyla birlikte, ona sarılarak uyumak isteyen salak bi kızım var benim.
    ben doğurdum onu, ehe ehe..

  • insanı ağlatma potansiyeli olan cömertlik.

    bugün arkadaşlarla geziyoruz mağazanın tekine girdik maaşının iki katı borcu olan elinde nakit tek kuruşu kalmadan kredi kartıyla öbür ayı görecek bir arkadaşım eline biri yeşil biri krem rengi iki kazak hangisi güzel dedi ben olsam krem rengini alırdım dedim. tamam ben ikisini de alıyorum dedi. ödedi, çıktık. sonra ''sana ilk maaşımla hediye alamadım küçük de olsa kabul et krem rengi olanı sana aldım.'' dedi. ulan ne duygulandım anlatılmaz. benim gözler dolup dolup geliyor.
    ah be kızım sen zaten zar zor geçiniyorsun benim işim yok çulsuzum senin işin var çulsuzsun ama yine de beni mutlu etmek için yüzümde bir gülümseme görebilmek için bir şeyler yapmaya çalışıyorsun...

    hep diyorum hep diyeceğim iyi insanlar da olmasa bu hayat çekilmez.

  • kicina ansiklopedi kacmis gibi yazdigi icin herkes bu adami kultur yumagi saniyor, bilgili filan saniyor.

    oysa ki, onune bir avuc nohut, bir avuc bakla, bir avuc da mercimek koyun sonra "bulgur bunlardan hangisi ?" diye sorun, gununuz senlenecek.