hesabın var mı? giriş yap

  • bir ürün düşünün ki, üretildiği ülkede reklamı yapılamayıp başka bir ülkede reklamı yapılmaktadır.

    ne tuhaf değil mi? vay rakıcı almanlar vay..!

    önemli not: türkiye'de ilk rakı fabrikası, 1901 yılında 2. abdülhamit zamanında kurulup faaliyete geçmiştir. "deniz kızı rakısı" ve "üzüm kızı rakısı" olarak iki ayrı marka ile.

  • reklam bombardımanı insan hakları ihlalidir. insanların bilinçaltını çöplüğe çeviren bir zulümdür. bu zulümden kurtulmak için adblock kullanmaya mecbur bırakılmak vahim bir durumdur.

  • dün gece tekrar aradılar. artık eskisi gibi meşgule atmıyor ya da açıp suratlarına kapatmıyorum.

    çünkü bunu yapınca illaki hemen başkalarına yöneliyorlar.

    açtım telefonu. evet yeni dükkan açtım internet bağlatacağım dedim. il sordu. farklı bir il söyledim. cadde sordu. google'la hemen girip o ilden bir cadde söyledim. numara sordu. salladım tuttu. isim sordu kemal muktedir dedim.

    o sırada tabi en az 20 dakika sesiniz gelmiyor, kesik kesik geliyor dedim. orada bir şeylerle sürekli uğraştı. şimdi geliyor mu dedi evet dedim. tam paketi anlattı fiyat diyecekken sesiniz gelmiyor paketi duyamadım dedim. tekrar anlattı.

    neredeyse tüm paketleri tekrar tekrar saydırdım. şu paket kaç cikaboyttu sordum. modem sordu. modem olmadan internete bağlanamıyor muyum ? dedim. olmayan kişilere seslendim. onlarla konuşur gibi yaptım ve onu hatta beklettim. tekrar ona dönüp kaldığı paketten tekrar sordum. 50tl'lik paket hangisiydi sordum. 1500 cikaboytlu paketiniz var mı diye sordum.

    sonra neyse vazgeçtim dedim kapattım. tekrar arasınlar yine işi gücü, yemeği, cenazeyi ortada bırakıp yine açacağım. bütün cikaboytları burunlarından fitil fitil getireceğim.

    ben kemal. geliyorum.

  • zengin bir kişi.
    tanım kısmını geçelim, şahsına yönelik eleştirilere gelelim.
    15 aylık bir çocuk babası olarak fena hırslandım kendisine.

    şimdi güzel kardeşim, bakıcılık, dadılık diye bir kurum var. bu kurum neden vardır, sana çocuğuna bakarken yardımcı olsun, daha da önemlisi sen işindeyken gücündeyken çocuğunla ilgilensin diye vardır.

    şimdi işin yok, gücün yok o anda. tatildesin. çocuğunla dilediğince beraber zaman geçirme fırsatın var. zaten çocuklu ailelerde tatil de bu işe yarar. kaçırdığın şeylere yeniden kavuş, çocuğunla daha bir zaman geçir diye.

    neyse, benim yazıdan anladığım hanife teyze çocuğunun çorbasını pişiriyor, hanife teyze çocuğunla geziyor, hanife teyze çocuğunla (tam süreyi dolduramasa da) saatlerce oyun oynuyor, sen de bikiniyle güneşleniyorsun. e neden yaptın o çocuğu o zaman? tatilde bile onunla vakit geçirmeyeceksen, onu hanife teyzeye "satacaksan", üstüne hanife teyzeyi de bunun için millete ilan ediyorsan, sen neden o çocuğun annesiyim diye dolaşıyorsun?

    bir de milleti "şekerim doğuruyor, doğuruyor bakmıyorlar. saldım bayıra mevlam kayıra diyorlar" diye eleştirirsin. senin bunu yapanlardan banka hesabın dışında neyin eksik? o çocukla tatilde bile hanife teyze ilgileniyorsa sen kimsin?

  • açılıyor diye dünyayı ayağa kaldıran andavalların neden anlamadığını anlayamadığım durumdur. 1.3 km'lik tünel için dünyada ilk muamelesi yapıp somali'den başbakan getirteceksin, arızalanınca biz demiştik diyenlere andaval diyeceksin.

    andavalın bayrak taşıyanı sensin be arkadaşım.

  • orta okul yıllarımdan kalma bir anımdır. zoraki minibüse binilmiştir. şoföre yakın ayakta gitmekteyim. para uzattım, olaylar gelişti.

    şoför- tamam kalsın, sen verme.
    pomolilik- niye abi?
    ş- karıştırma işte sen verme tamam.
    p- iyi öyle olsun.
    ş- sen ahmet'in yeğeni değil misin?
    p- hayır.

    bütün minibüs bize gülüyor.

    p- ee, para veriyim mi şimdi?
    ş- yok, hadi sen de verme.
    p- sağ ol abi.

  • zamanında, "kullanıcı dostu* tasarım" nedir, verimlilik nedir bilmeyen bir adam tarafından tasarlanmış, daha sonra da değiştirmek kimsenin aklına gelmemiş ya da gelmiş de kimsenin işine gelmemiş tasarımlara verilen -en azından benim az önce verdiğim- addır bu. örnek vermek gerekirse:

    makarna poşeti: yahu kardeşim yırtarak açmaya çalışırsın açılmaz. sinir olursun, zorlarsın. birden yarıya kadar yırtılır poşet; her yer makarna olur. bir kısmını zorla tencereye dökersin, kalanıyla ve yırtık bir torbayla baş başa kalırsın. atsan atılmaz satsan satılmaz.

    selobant: bir gün biri çıkar da çocukluğunun "en zor dönemi neydi" diye sorarsa, selobandın ucunu bulmaya çalıştığım o elim anlar gelir ilk olarak aklıma. bazı tasarımcı denyolar işi o kadar abartmıştır ki ucunu bulsan bile bandı ordan sökemezsin. bazen de tam ucunu buldum derken tutup çektiğinde bant tam ortadan enlemesine yaryılır ve yarı kalınlıkta bir bant çıkar. şimdi bir değil birçok kayıp uç vardır elinde. her şey daha karmaşıktır.

    mayonez kavanozu: dünyanın stresli işi, dibinde azıcık kalmış bir mayonez kavanozundan çay kaşığıyla, eline mayonez bulaştırmadan kalan mayonezi sıyırmaya çalışmak değil de nedir?

    ortalı defter: ilk sayfalara yazmaya başlamakla eş zamanlı başlar kabus. eğer defter tek ortalı ve kalınca bir defterse satırın sonuna gelince elinizdeki kalem pıt diye giriverir altı boş kağıda. girmese de yazı bozulur eğri büğrü olur. ortalara ulaştıkça her iki taraftaki sayfalar bombelenir. gün ortasındaki kabustur. off.

    meyve suyu kutusu: yeni çıkan ve güya modern tasarımlı olan bu kutuların kapakları çevirerek açılır ve hatta açılırken içindeki koruma bandını da açar. buraya kadar her şey güzeldir. ama eğer bardağa koymaya kalkarsanız güzel başlayan maceranız hiç de hoş olmayan bir şekilde devam eder. bu kutulardan ilk bardağı yere dökmeden doldurabilene tetrapak tarafından fenerbahçeli rambo'nun çaldığı avrasya maratonu kupasının verileceği efsanesi dolaşır market rafları arasında. kutuların üzerinde "açmadan önce çalkalayınız" yazması ama içinde hava olmayan kutuyu çalkalamaya kalkınca oluşan sessizlik dünyanın en hüzünlü sessizliğidir. kutunun dibinde kalan ve asla sahip olamayacağınız o bir yudum meyve suyu da ayrılıkların en acısını yaşatır insana*.

  • 19 ağustos 2023 galatasaray trabzonspor maçının 90+3. dakikasında penaltı noktasının 1 metre gerisinden kafayla topu çatala takan ırz düşmanı.

    yok kampa katılmamış, yok fiyat arttırmaya çalışıyor, yok tatili uzatıyor diye cazırdıyordu bizim taraftar. bırak tatili falan bu adam "yhaa benim netflix'te dizim var. onu izleyip ikinci yarıda giricem oyuna." dese itiraz etmeyeceğiz beyler. bu da böyle bir manyak işte.

    ulan o değil de şu aptal aşkın olayım şarkısını da sevdirdin ya bize daha bi şi demiyorum.

  • görsel anlamda fazlasiyla tatmin edici.. ana karakterler bu filmde de konusmadigi icin sadece mimiklerine odaklandim ve gene bircok sey duydum. kim ki duk u en cok bu yüzden sevdim..

  • reinhold messner, italya(1944) doğumlu dağcı, maceracı, kâşif.
    9 çocuklu bir ailenin ikinci çocuğu olarak dünyaya gelen reinhold, çocukluğunu ve gençliğini italya'nın kuzeyinde ve alp'lere tırmanarak doğada geçirdi. 20'li yaşlarına geldiğinde abisi günther ile avrupa'nın en iyi dağcıları haline geldiler.
    1970'de himalaya dağları'na abisiyle tırmandı. ancak günther tırmanış sırasında öldü ve reinhold 7 ayak parmağını kaybetti. daha sonra 1978 yılında peter habeler ile birlikte ve oksijen tüpü kullanmadan everest dağı'nın zirvesine ilk tırmanan insanlar olmayı başardılar. 1978'de nanga parbat dağı'na ilk çıkan kişi oldu. 1980'de everest dağı'nın zirvesine tek başına oksijen tüpü kullanmadan çıkmayı başararak, tek başına zirveye tüpsüz ulaşan ilk kişi oldu. ardından 1986'da sekizbinlikler olarak adlandırılan 8000 metrenin üzerinde yüksekliği olan 14 zirvenin tümüne tırmanan ilk insandır. daha sonra 1990'da arved fuchs ile antarktika'yı, 1993 yılında tek başına grönland'ı 2004 yılında da gobi çölü'nü geçmiştir. 1999-2004 arasında italyan yeşiller partisi'nden avrupa parlamentosu milletvekilliği yaptı. 2006'da messner mountain museum'u kurdu.
    reinhold messner en başarılı ve tanınmış dağcılardan biridir. 60'dan fazla kitap yazmıştır. nereden nereye, italya'nın dağlarından neredeyse dünyanın en yüksek dağlarının hepsine uzanan bir yaşam öyküsü, başına gelen zorluklarla başa çıkarak, vazgeçmeden, hırsla ve başarı azmi ile adını insanlık tarihine altın harflerle kazımıştır.