hesabın var mı? giriş yap

  • anadoludan kop gel düz git
    ankarayı geç sağdan
    bursanın biraz yukarısı
    altunizadeden sonra köprünün hemen aşağısı
    avrupa yakası

    babamın otoritesini geç
    annemin damat takıntısı
    abimin şöhret sevdası
    gençliği solla
    kariyeri fulle
    çayını da demle
    son durak
    avrupa yakası
    avrupa yakası
    avrupaaaa yakasııııııı

    velhasıl;
    (bkz: avrupa yakası)

  • üç arkadaş yan masada oturmakta. ikisi entel bir muabbete girişmişler, 3. gencimiz telefona gömülmüştür.

    1. genç: ergenliğimdeki metal tutkum yavaş yavaş enstrümantel müziğe kayıyor. sabahtan akşama kadar guns n roses dinlediğim olurdu.
    2. genç: evet, ben de artık bir moonlight sonataestranged'a tercih ederim.
    şarkı değişir;
    2. genç: iyi insan lafın üstüne gelirmiş.
    1. genç: kimin bu hatırlayamadım.
    2. genç: goran bregoviç
    3. genç telefondan kafayı kaldırır: o kim lan, bulgar forvet mi?
    ikisi birden: s.ktir git hilmi, s.ktir git ya.
    hilmi: noldu lan yavşaklar iki dakkada öldü entelliğiniz.

    hangisini taktir etceğimi şaşırdım.

  • şu kalabalık istanbul'un yoksul, getto semtlerinden birinde toplanmış olsa muhtemelen moda sahilde tepinen videodaki bu embesil kitle etmedik laf bırakmayıp, cahillikten dem vuracaktı.

    görüldüğü üzere gerizekalılığın semti yok. yani aşı bulundu, ilaç halloldu virüs mü bitti? lan ne salak insanlarsınız siz.

  • nirvana dinlemeye yeni basladıgım gunlerde bi gun, apartmana girerken ''rape me'' ile gaza gelip ''reyp miiii, reyp miiii...'' diye baarmıstım... bu sırada merdivenlerde oturup beni izleyen insaat iscilerini gördüm ve bagırarak sarkı söylemenin verdigi utancla kendimi eve zor attım... daha sonra sarkının anlamını ogrenince utancım bayaa bi artmıstı ama ''insaat iscisi bu, nerden bilcek ingilizce'' diyerek kendimi avutmustum... asıl dumuru, insaat iscilerinin romen oldugunu ve hepsinin ingilizce bildigini ogrenince yasamıstım... komik bi anıya sahip olmamı saglayan sarkıdır kendileri...

  • dogru bir es secimi sonrasi tadindan yenmez nedenlerdir:

    - uyku sersemi ortalikta dolasip, kahvalti yapmaya vakit bulamadan hizla evden ciktiktan sonra cantaya her sey tamam mi diye bakarken, sevdicegin hazirlamis oldugu peynirli minik sandviclerin icinde " afiyet olsun:) " yazisini bulmak.

    - aksam eve biraz erken gelip, enfes yemeklerle süpriz yapmaya calisirken siz, onun da tesadüfen eve ciceklerle gelip, sizi öpücüklere bogmasi.

    - birlikte bilgisayarin basina oturup, gün agarana dek, nereye-nasil-ne ile tatil yapacaginizi özgürce planlamak, sonra hazir uyku da kacmisken, sabahin 6`sinda misir patlatip film izlemek.

    - esli davetlerde, evlilik hikayenizi merak edenlere, suratlar kipkirmizi hep ayni heyecanla ayni seyleri anlatip birbirine sevgiyle bakabilmek.

    - kavga edince öteki odaya gecip ayni evde azicik ayri duramayip, sarilip barisivermek.

    - ciddi bir rahatsizligi birlikte güle aglaya yenip zafer kutlamasinda zeytinyagli, kekikli, biberli zeytin yemek, sarap icmek.

    - gecenin bir yarisi kötü rüya gören esin kiyafetlerini giydirip sokaga cikmak, birlikte nefes almak.

    - siz evde yalniz kalamiyorsunuz diye harika bir yaz okulu firsatini tepen esin üzerine bir de "yasasin bir hafta ayri kalmayacagiz" cigliklari atarak size sarilip uyumasi.

    - istedigi yerine gelmedigi icin salonu pankartlarla doldurup eylem yapan esle kahkahalar esliginde uzlasabilmek.

    not: tabi önce cilgin, yaratici ve sevgi dolu bir es bulmak sarttir.

    edit: bana güzel dileklerini mesaj yolu ile ileten herkese cok tesekkür ederim. en begenilenler arasina girecegini tahmin etmeden öyle ic döker gibi yazivermistim oysa. darisi bekleyen ve isteyenlerin basina diyorum. daha fazlasini merak edenler icin: (bkz: #31925566)

  • açık ve net tanımı: bana göre şu an, bu devirde yayında olan diziler arasında en iyisi.

    "bana göre"si önemli. ne yapalım biz "sana göre"sini biz sen miyiz, kutsal bilgi kaynağı burası diyebilirsiniz. haklısınız ama bir bağlantı var orada. çevremdeki insanlar uzun zamandır bana bu diziyi izlememi salık veriyor, "bu tam senlik" diyor. tamam diyordum ama izlemiyordum çünkü insanlar öyle tamam der ama yapmaz. sonunda izledim, gerçekten de tam benlikmiş.

    çünkü ben çok sıkıldım günümüzdeki insanoğlu kökten kötüdür yaklaşımından, kiniklikten, boğucu hale gelen nihilizmden. günümüzün senaristleri dünyayı böyle gördükleri, onlara okullarında böyle öğretildiği için izleyenin içinde kaybolacağı bir kaçış dünyası yazmak yerine kendi pesimist dünya görüşlerini bize öğretmeye çalışıyorlar. o yüzden artık kalıcı olacak, kült olacak dizi çok az çıkıyor. dizi, film değil, her şeyin ne kadar kötü olduğuna dair ders videosu izliyoruz.

    ted lasso bunu çok güzel kırıyor. dünyada kötülükler, zorluklar, zorbalar var ama bunlara direnen, daha iyiye inanan, umutlu insanlar da var. her zaman çok gerçekçi değil fakat her zaman çok gerçekçi olmasına da ihtiyaç yok. bazen de bunu izlemeye ihtiyacımız var. bu dönemde kurtarıcı oldu ted lasso. ted lasso gibi diziler hiç gelmiyor değil ancak bu kadar iyi yapılarak insanlara pozitifliğin, wholesome (tam türkçe karşılık bulamadım) olmanın güzelliğini hatırlatacak ölçüde gelmiyor. bu başarı için de snl'den beri yaptığı her işte hayran olduğum jason sudeikis'e ve bu olumlu ton açısından benzer konseptteki scrubs'ın da yaratıcısı olan bill lawrance'a teşekkür etmek lazım öncelikle.

    yine tam "sana göre" diyenler benim superman'i ne kadar çok sevdiğimi ve neden çok sevdiğimi bilen insanlar. superman hakkında yazılmış bence en güzel şarkıda * şu sözler geçer:

    'cause no one wants to know the man who stands for things we outgrow
    he's too noble and too blind
    we're all older now and we don't need someone to care about the innocence we left behind

    o yüzden, ted lasso gibi, arkamızda bırakıp yüzüne bakmayı reddettiğimiz masumiyeti ısrarla koruyan kahramanların ve karakterlerin değeri benim için daima çok büyük olacak.

  • şamp. ligine kalırken manchester united'ı elemiş galatasaray ama yetmemiş kimseye.

    bu eleme öyle alalade bir eleme değil, statü değiştiren bir elemeydi. o sezon son sekiz takım arasına kaldıktan sonra ön elemelerde, seribaşı olayı getirildi.

    bunu takiben, lüksemburg'un avennir beggen takımını eledik.

    1997-98 sezonunda isviçre şampiyonu sion'u eledik. hani sen young boys'a elenmiştin hatırlar mısın?

    1998-99 sezonunda yine grashoppers zurih'i eledik. o sezon rosenborg ve at. bilbao'yu yendik, juventus ile iki maçta da berabere kaldık 2. olduk ama statü gereği çeyrek finale kalamadık.

    1999-00'de avusturya'dan rapid wien'i eledik! gruplarda da hertha berlin'den 4 puan , milan'dan 3 puan aldık ve 3.olup uefa'ya kaldık. sen hiç milan'ı yendin mi?

    2000-01 sezonunda yine isviçre'den st gallen'i eledik. gruplarda rangers, strum graz ve monaco'lu gruptan 2. olarak 2.tura kaldık. 2.turda paris sg, milan ve deportivo'lu gruptan çıkıp çeyrek finale kaldık, real madrid'i 3-2 yendik, orada 0-3 yenildik. sen him, milan'ı ikinci kez, real madrid'i monaco'yu, paris sg, o sezonun la liga şampiyonu deport,vo'yu yendin mi?

    2001-02'de vlaznia ve levski sofia'yı eledik, lazio, nantes, psv'li gruptan çıkıp, 2.turda roma, liverpool, barcelonalı gruba kaldık ve bir tek barceolana'ya yenildik, butun maçlarda öne geçtik.

    2002-03'te takım direkt katıldı, l.moskova'yı yendi brugge ile berabere kaldı.

    2003-04'te cska sofia'yı eledik, juve, olimpakos ve sociedad grubunda 3. oldu. juve ve olimpiakos'u yendik, sociedad ile beraberee kaldık. sen hiç juventus'u yendin mi?

    2006-07'de mleda bolesav denen takımı eledik, sadece liverpool'u yenebildik ve bordeaux ile berabere kaldık. sen hiç liverpool'u yendin mi?

    2012-13'te manu, braga, cluj'lu grupta ilk üç maçta 1 puan alıp, son 3 maçı ust uste kazanıp gruptan çıktık, schalke'yi de eleyip, real'i 3-2 yenip elendik. sen real'i, schalke'yi yenebildin mi?

    2013-14'te real, juve ve kophenag'lı gruptan son maçta juventus'u yenerek, eleyerek çıktık, chelse'ya 1-1 ve 0-2 ile elendik. sen juventus'u eleyebildin mi hiç?

    tarihte ise ingiltere'den manu, arsenal, leeds, liverpool, almanya'dan dortmund, schalke, hertha, ispanya'dan barcelona, real madrid, deportivo, bilbao, fransa'dan monaco, paris sg vs gibi ülkesinin kalbur üstü takımlarını yenmiş bir takım galatasaray.

    ama birisi çıkmış, galatasaray'da s.kindirik takımları ön elemede elemiş diyebiliyor. steau ise biraz güçlüymüş de elenmişiz. hayır biraz güçlü değildi. grashoppers, sion, st gallen, rapid hatta levski gibi takımlar bile daha güçlüydü ama sen nasıl young boys'a bakıyorsan o da galatasaray tarihinde bir iş kazasıdır.

    3 senede 2 kez gruplardan çıkınca, çeyrek final oynayınca, juventus, real madrid, kophenag, schalke, cluj, manu, braga takımlarını yenince, ondan önceki elemeler zamanında da uefa kupasını, uefa super kupasını aldığından, şamp. liginde çeyrek final oynadığından, gruplardan çıktığından, avrupa devlerini yendiğinden bir zahmet seribaşı oluyorsun ve basit takımlarla oynuyorsun..

    sen de sigma'dan 7 tane yemeseydin, cannes'dan iki maçta 9 tane yemeseydin, steau'ya, mtk budapeste'ye elenmeseydin, şampiyonlar liginde sıfır çekmeseydin de puan alıp, basit takımalrla oynasaydın.

    ne yapayım yani?

  • öğretmen bir gün ders anlatırken aniden beni çağırdı. lan dedim nooluyo, neyse gittim kulağını yaklaştır hareketi yaptı, yaklaştırdım, dedi ki eliyle ağzını kapatarak. pipinle oynama. eliyle tamam git yaptı gittim oturdum. tenefüste geldi bütün millet, işte ne dedi sana ne söyledi falan, demiştim ki: senin parmak kaldırmana gerek yok dedi.

  • şimdi almancıların sıçtığının göstergesidir.

    uzaktan reis sevdası yaşanmaz canlar gelin böyle :)

    amk euro kazanın, gelin türkiye'de tl ile tatilinizi yapın krallar gibi sonra "egonomi çoh iyi, reisi çoh seviyoz". yok öyle gelin burdan sevin.

    edit: @vlkn34 isimli çaylak arkadaş şu paradoksu da eklememi istedi :) güzelmiş.

  • filmleri, bir film sahnesine ait bir fotografin altina yazilmis bir replik kadar taniyan,

    sair, dusunur yahut yazarlar hakkindaki fikirleri, sadece onlara ait bir cumle, dize ya da kisa bir paragraf kadar olan,

    arkadaslarla bir sey yapmayi, kahvenin adinin bile kahve olmadigi ucube mekanlarda karsilikli oturup telefonlara gomulmek sanrisi ile karistiran,

    baskalarinin dayattiklarini, hic suzgecten gecirme geregi duymadan dogru kabul edip icsellestiren ve bu sayede adim adim kendine yabancilasan,

    bu yabancilasma ve surekli poh pohlanma yuzunden, yedigi yemek, o an nerede oldugu, o gun ne giydigi, o hafta sonu kiminle oldugu baskalarinca gercekten onemseniyormus zannedecek kadar benzersiz bir ego sahibi olan,

    nihayetinde, tum bu sanrilarin kacinilmaz sonucu olarak oncelikli ihtiyaci 'ilgi' olan, tum hareket, davranis yahut soylemleri sadece ilgi cekmek adina olan, istedigi ilgiyi bulamadigi anda kendini dunyanin en mutsuz insani ilan eden, bambaskalasan bir nesildir muhtemelen.

    mutlulugu, 'oglen yemegimizzz kips kips' etiketi ile paylasilan bir fotografin toplayacagi 'like'ta arayanlar, mutsuzluga mahkumdur.