hesabın var mı? giriş yap

  • tur rehberi bir kiliseyi anlatıyor; kızlardan biri rehbere yanaşıp soru soruyor.
    rehberin mikrofon açık ve her şeyi 200 kişi duyuyor.

    - peki kilisenin üstündeki saatin 10.20'yi göstermesi neyi ifade ediyor?
    + saat 10.20 şu anda.

    kızı turun kalanında görmüyoruz.

  • sanırsın bali çekiyor, tiner kokluyor, bonzai içiyor. herif zaten bu işin zirvesinde abicim. mümkünse o bize ulaşsın. arabamın muayenesi geldi, cepte para yok. az biraz yardımcı olsun. boşuna mı yürüdük o yollarda, boşuna mı ıslandık yağan yağmurda...

  • inanmayabilirsiniz ama fransızca kelimelerin telâffuzu aslında yazıldığı gibidir (% 99 oranında diyelim). yani fransızca kelimelerin nasıl okunması gerektiğini bilen biri için qu'est-ce que c'est'nin -türkçe'ye uyarlayıp yazarsak- kesköse olarak okunması sürpriz değildir.

    bu kurallar ilk fransızca öğrenmeye başlandığında karmakarışık gelir ancak zamanla özümsendikçe iyice kolaylaşır. tabi bu minvalde fransızca dilinin iki önemli özelliğini hatırlatmak gerek:
    1. herşeyin bir kuralı vardır.
    2. her kuralın istisnası vardır. (bkz: exception)
    kural mevzusu ile ilgili yorum ve görüşlerinizi ise bana iletmeyin lütfen, ben icat etmedim hiçbirini, mesul da değilim. hem fransızlar dallama ise ben ne yapayım??

    neyse efendim, hiçbir yerden copypaste olmayan, uzun bir zaman diliminde yavaş yavaş toparlayarak derlediğim çalışmama göre fransızca telâffuz kuralları şu şekilde olmalıdır:

    [önce yazılan harfe bakın, parantez içinde onu (türkçe kurallarında) nasıl okuduğumuzu göreceksiniz. örnek kelimeleri ise mümkün olduğunca içinde geçen tüm harf veya harf grupları maddeleri altında tekrar tekrar yazdım. istisnaları ayrıca hatırladığım, bildiğim kadarıyla derlemeye çalıştım]

    [ve unutmayın, daha kalabalık kelime grubu okuma kuralı her zaman daha önceliklidir.
    örnek: "ail > ai > a veya i" gibi..]

    [ayrıca yanlış veya eksik gördüklerinizi özel mesaj yolu ile iletebilirsiniz.]

    yazıdaki hâli - (dilimize göre nasıl okunduğu)

    a (a)
    la table, le chat, la classe, blanc, le sac, l’animal (m), la tarte, le carnaval, le tableau, le cadeau, le manteau, l’ordinateur (m)

    â (a, biraz daha uzun telâffuz edilir)
    le gâteau, l’âne, l’âge, le théâtre, le château

    au (o)
    l’automne (m), chaud(e), aujourd’hui, aucun(e), haut(e)

    eau (o)
    l’eau (f), le tableau, la beauté, le veau, le cadeau, le manteau, le gâteau, le château

    ai (e)
    le raison, le bain, le pain, la main, la fontaine, aimer, faire, le lait, le demain

    ail, aille (ay)
    le maillot, le rail, la faille, le portail, le travail

    eu (ö)
    le professeur, deux, la fleur, l’heure (f), l’ordinateur (m), les yeux (m), le jeu, le feu, l’erreur (f)

    e
    1. hece sonunda iken (ö) sesini verir. (tek heceliler dahil)
    la semaine, la demande, petit, le demain, je, se, ce, de, le

    e
    2. (tek heceliler hariç) kelime sonunda ise okunmaz (yutulur)
    le malade, triste, la table, la classe, la tarte, l’âne (m), l’âge (m), le théâtre, l’automne (m), chaude, faire, noire, lentement, médecin, l’heure (f)

    e
    3. iki sessiz ortasında (e) okunur
    personne, servir, l’adresse (f), le message, aimer (ve tüm düzenli fiil mastarları), le cachet
    istisna : tek heceliler hariç, sözcük sonu -es şeklinde bitiyorsa okunmaz: cannes

    e
    4. tek hecelilerde iki sessiz arasında (e) olarak okunur
    le fer, le mer, les, mes, des

    é (e)
    l’égalité, l’éclaire, la santé, léon, fatigué, dégénéré(e), la clé, le vérité, le théâtre, le thé, la beauté, liberté, égalité, fraternité *

    è (e, ama mümkün olduğunca kısa okunur)
    la mère, le père, l’élève, la grève, le succès

    ê (e, ama biraz uzatarak)
    la fête, la fenêtre, le tête

    ë (e, harfin okunmayacağı bazı kelimelerde ayrı bir hece özelliği getirir ve e olarak okunmasını sağlar. çoğunlukla yabancı kökenli özel isimlerde bulunur)
    l’aiguë, noël, raphaël

    i
    1. genellikle i sesini verir.
    le lit, dire, finir, le minuit, écrire, l’ordinateur (m)

    i
    2. kendisini takip eden bir sesli var ise araya (i) olarak okunmakla beraber araya (y) sesi de alır
    bien, rien, le pied, le soutien, le pierre, client(e)

    i
    3. kelime sonu -ie şeklinde biten durumlarda e okunmayacağı için sadece (i) sesi verir (araya (y) sesi girmez)
    valérie, la vie, la maladie, l’ironie(f), le génie, la folie, le parapluie, la chimie

    -ill (çoğunlukla y olarak okunur ama bazen de l sesi verir. l sesi verdiği kelimeleri özellikle bilmek gerek)
    (y)
    la famille, bouillir, la feuille, travailler, la fille, gentille
    (l)
    la ville, mille, lille

    ï (i, aynı aksanlı e sesinde olduğu gibi harfin okunmayacağı bazı kelimelerde ayrı bir hece özelliği getirir ve i olarak okunmasını sağlar. çoğunlukla yabancı kökenli isimlerde bulunur)
    le mosaïque, laïque (laïc)

    y
    1. kelime veya hece başında ünsüz olarak kullanılırsa (y) sesini verir.
    les yeux, moyen(ne), doyen(ne), le crayon

    y
    2. kelime veya hece içinde ünlü olarak kullanılırsa (i) olarak okunur
    le type, le lycée, le cygne

    o (o)
    la porte, donner, la forêt, le nom, le problème, le document, le coton, le nord, la mission, la mort, le mot, le raison, le maillot, le professeur, l’ordinateur (m)

    ô (o)
    le rôle

    ou (u)
    l’amour (m), la tour, le tour, nouveau, nouvelle, le jour, l’ours (m), trouver, le couteau, aujourd’hui
    istisna: oui (viy) olarak okunur.

    oi (ua, arada belli belirsiz v sesi çıkarmak daha uygun olur uva şeklinde)
    l’oiseau (m), froid, noir, le croissant, l’étoile (f), le miroir, la boisson, le poison, avoir
    istisna: l’oignon (m) *

    oin (uen, yine arada belli belirsiz v harfi ile uven şeklinde)
    le point, loin, le coing, le besoin

    oy (uay, uvay gibi v belli belirsiz)
    le voyage, moyen(ne), doyen(ne), le foyer, joyeux(euse), envoyer

    œ (ö)
    le bœuf, la sœur, le cœur, l’œuf (m), l’œil, l’œuvre

    u (ü)
    la rue, la nuit, le futur, le musée, salut, cuire, aujourd’hui

    un (ön)
    brun, un, aucun

    une (ün)
    la lune, une, aucune, la prune

    c
    1. ce, ci, cy ile beraber (s) olarak okunur
    la cigarette, la cygne, certain, difficile, le médecin, voici, l’exercice (m), décider, le cinéma, la cerise

    c
    2. ca, co, cu, cœ, cl, cr ile beraber (k) olarak okunur
    le cahier, la collection, la couleur, cuire, aucun(e), écrivain, la biscuit, le coq, la classe, le crayon, le carnaval, le cadeau, la mélancolie

    c
    3. kelime, hece sonunda (k) sesi verir
    le sac, sacré(e), donc
    istisna: blanc (blan okunur)

    ç (s, kurala göre c’nin k sesi vermesi gereken yerde s sesi almak için kullanılır. c cedille denilir bu harfe)
    ça, le garçon, la façon, la leçon

    ch
    1. genelde (ş) sesi verir.
    chanter, la chance, le roche, le charbon, la chaise, la vache, le chat, le château, chaud(e), chercher, le cheval, chez, la pêche, le chemin, acheter

    ch (ve chr, chl)
    2. eski yunan kökenli kelimelerde (k) sesi verir.
    le chaos, le choléra, l’anachronie, le chrome, le cholestérol, chrétien(ne), chronique, le chrysanthème

    g
    1. ge, gi, gy ile beraber (j) olarak okunur
    le gymnastique, manger, l’origine (f), orange, la page, la girafe, le magicien, l’agence (f), beige, la nage, l’âge (m)

    g
    2. ga, go, gu, gl, gr ile beraber (g) olarak okunur
    le légume, le garage, gris, grand(e), le gâteau, l’égalité, le garçon, l’église (f)

    not: g’nin ince ünlülerle (e, i, y) beraber j değil de g sesi vermesi istenirse araya u harfi alınır: gu*
    le guitare, le guide, la guerre, la vague, guy

    g
    3. sözcük sonunda ise okunmaz
    le sang, vingt, le coing

    gn (ny sesi verir)
    gagner, magnifique, l’agneau (m), la signature, le champignon, le cognac, la vigne, l’oignon, mignon(ne)

    h (okunmaz, ama muet veya aspiré olma durumuna göre artikelin yazımını değiştirir. tek tek bilmek gerekir, bir kuralı yoktur)
    l’homme (m), l’héroïne (f), l’hiver (m), l’histoire (f), l’hirondelle (f), l’heure (f)
    le héros, le haricot, le hibou, la hiérarchie, haut(e)
    le théâtre, le thé, aujourd’hui

    m
    1. kelime veya hece sonlarında -am, -em şeklindeyse (an) olarak okunur
    le champ, le printemps, employer, le temps,

    m
    2. kelime veya hece sonlarında -im, -ym şeklindeyse (en), -um ise (ön) olarak okunur
    le symbole, sympathique, le parfum

    n
    1. kelime veya hece sonlarında -an, -en şeklindeyse (an) olarak okunur
    pendant, l’enfant (m), prendre, l’accent (m), l’aventure (f), client(e), l’argent (m)

    n
    2. kelime veya hece sonlarında -in, -yn şeklindeyse (en) olarak okunur
    intéressant, quinze, le matin, le jardin, la peinture, le moulin, cousin, le syndicat

    n
    3. kelime veya hece sonlarında -*ine şeklindeyse (in) olarak okunur
    la vitrine, la marine, la benzine, la marine, la cuisine, l’origine (f)

    ph (f)
    le phrase, sophie, la philosophie

    q (k sesi verir, yanındaki u harfini okutmaz. ince veya kalın olması u harfinin devamında gelen ünlü harf ve onun okuma kuralına göre değişir)
    la musique, quel, la question, qui, equitable, equinox, l’aquarium, quatre

    s
    1. kelime veya hece başında (önceki hece ünsüz ile bitiyorsa) (s) olarak okunur.
    la santé, le sac, danser, la chanson, la semaine, le succès, personne, servir, salut, sacré(e)

    s
    2. iki sesli harf arasında (z) olarak okunur
    la maison, la fraise, le raisin, la rose, le raison, le poison, l’oiseau (m), le musée

    s
    3. iki sesli harf arsında iki s yan yana ss şeklinde yazılırsa (s) olarak okunur
    la classe, le professeur, l’adresse (f), le message, la boisson, le croissant, la necessité

    s
    4. -st* formlarında (st) sesi verir
    triste, le gymnastique, l’existence (f), l’histoire (f), la question

    s
    5. kelime sonlarında okunmaz
    les, mes, des, le succès, l’ours (m), gris, le héros, le printemps, le temps
    istisnalar: le chaos, l’os (m) (ama çoğulu des os olunca sondaki s okunmaz), hélas, l’autobus

    w (v)
    le wagon, le week-end

    x
    1. bazen (ks) olarak okunur.
    l’axe, excuser, expliquer, extra, l’oxygène (m)

    x
    2. bazen de (gz) olarak okunur
    l’examen, exotique, l’exit (m), l’exhibition (f), l’existence (f), exécuter, l’exemple (m)

    1 ve 2 için istisna: bruxelles kelimesinde (ss) olarak okunur (brüssel)

    x
    3. kelime sonunda okunmaz (x'in çoğul eki olarak kullanıldığı tüm -eaux, -eux vb. formları dahil)
    deux, les yeux, la croix, la paix

    d normalde (d) sesi verip, sözcük sonunda ise okunmaz
    chaud, nord, froid

    t
    1. normalde (t) sesi verir
    la tête, petit(e), la tarte, le gâteau, le théâtre, le château, le thé, le tableau, la beauté, le manteau, la fontaine, le portail, le travail, l’ordinateur (m)
    istisna: l’initiative *

    t
    2. sözcük sonunda ise okunmaz
    le chat, petit, le lait, le maillot, le dent, la nuit, la mort, le mot, la fôret, le lit

    t
    3. -tion şeklinde yazılışlarda (s) sesi verir ve kalıp (-siyon) olarak okunur
    le national, rationel le, la notion, la collection, l’exception (f), l’exhibition (f), la dictionnaire
    istisna: -stion şeklinde yazılışlarda s (s) ve t (t) seslerini verir, kalıp (stiyon) şeklinde okunur: la question, la cogestion

    yukarıdaki durumlar haricinde (okuma kuralı gerektiren herhangi bir harf grubu oluşmamışsa) aşağıdaki harfler, türkçe'deki gibi okunur:

    b (b)
    le bain, la table, la beauté, le tableau, le problème, la liberté, la boisson, le bœuf, blanc

    d (d)
    la dinde, le dimanche, le dent, chaude, le cadeau, la demande, le demain, deux, l’ordinateur (m), l’adresse (f), danser, le jardin, l’hirondelle (f), difficile, décider

    f (f)
    la fontaine, faire, le professeur, la fleur, le feu, difficile, la faille, fatigué, le fer, finir, la famille, la forêt, la girafe, l’enfant
    istisna: œufs (m, pl) (l’œuf* l’öf olarak okunurken çoğulu des œufs ise de-z-ö olarak okunur, f söylenmez)

    j (j)
    le jour, aujourd’hui, je, le jeu, le jardin,

    k (k)
    le kiosque

    l (l)
    le lait, l’animal, la classe, blanc, le carnaval, le tableau, la fleur, l’élève, la clé, le lion

    m (m)
    le manteau, la main, le demain, le maillot

    n (n)
    non, le nom, noir(e), le nord, la nuit, enfin, le carnaval, l’âne (m), le manteau, le raison, le bain, le pain, la main, la fontaine, le demain, l’ordinateur (m)

    p (p)
    le pain, le portail, le professeur

    r (r, aslında bu harfin genizden böyle yumuşak g gibi okunması durumu var ki, entryde izah etmek mümkün değil, ama bana kalırsa hiç kasmayın dalida gibi r'leri bastıra bastıra okuyun. tv5'te spikerlik falan yapmayacaksınız nasılsa..)
    venir, rare, parler, la tarte, le carnaval, le théâtre, aujourd’hui, le raison, faire, le rail, le portail, le travail, le professeur, la fleur, l’ordinateur (m), l’erreur (f)

    t (t)
    (yukarıda yazıyor)

    v (v)
    le veau, le travail

  • geçenlerde kısa mesafe taksiye bindim. taksici yol boyunca martılara küfretti. çok işimizi kesti diye. dedim ki abi siz de kısa mesafe almıyordunuz önceden. yanıt olarak geçmişte yaptığımız eşşekliğin bedelini ödüyoruz dedi. yorumsuz aktarım.

  • (pazartesi)
    - anneeeaaa alikerem benim oyunumu aldi serviste, geri isteyince de vurduuu
    - oglum, yarin guzelce iste, baskasinin malini almak hirsizliktir diye anlat, isterse paylasacagini da soyle, eminim geri verir.

    (sali)
    - aneeaaaa alikereme soyledim, paylasirim da dedim, bu sefer tekme atti
    - oglucum, sen uzulme, eminim alikerem'le ortada bir yol bulursunuz, anlasirsiniz, oyunu aldin mi?
    - alamadim, kafani servis kapisina takar suruklene suruklene okula kadar gidersin dedi (ne manyak cocukmus lan bu da, alt tarafi 8 yasinda).
    - tamam, kendi aranizda cozemiyorsaniz servis ablasindan yardim isteyin o zaman.

    (carsamba)
    - anneeeaaa alikerem kolumu isirdi, gozume de yumruk atti, oyunu da alamadim. bi daha istersem tenefuste beni lise binasinin bahcesine goturup dovecekmis, oyle dedi.
    - yarin git sen de ona vur o zaman

    (persembe)
    - anne, oyunumu aldim.
    - hmm... iyi oglum. (irdelemiycem, allahim naaptim ben?)

    (persembe saat 19:30, telefon calar)
    - aloo, ben alikerem'in annesi bilmemne, oglunuz alikerem'i dovmus. (ahanda!)
    - allah allah, cok ilginc. ne olmus, neden kavga etmisler?
    - bilmiyorum valla, anlatmadi alikerem.
    - bi sorun bakalim.
    (on dakika sonra)
    - alo, sizin oglan durup dururken vurmus, servise biner binmez yumruk atmis.
    - hanfendi, ben aralarinda halletsinler diye uc gundur ugrasiyorum (olayi bildigim kadariyla anlatirim), oglunuzla uzlasmasmaya calistigina eminim oglumun, ama sonunda boyle halletmisler iste.
    - nesi hallolmus? kaba kuvvetle mi hallolurmus. ne bicim annesiniz siz, ne bicim cocuk yetistiriyorsunuz? mudure sikayet edecegim oglunuzu.
    - buyrun edin. bu arada, alikerem kac yasindaydi pardon?
    - 8
    - benimki 6 oldu, cuma gunu. (ne diyorum ben? bu ben olamam? ama nasi da dovmus kendinden buyuk cocugu) iyi aksamlar (nezaketin batsin zkurmus, kari suratina kapadi telefonu)

    (cuma)
    - anneee mudurun odasina gittim yine
    - (bilmezden gel zkurmus, sakin ol) aaa neden?
    - bilmiyorum ki, birinin koltugunu tekmelemisim galiba serviste
    - hmm, alikerem'e vurdun diye olmasin?
    - yok ya, vurmadim bile, oyunumu ver yoksa seni bayiltana kadar doverim dedim, odu koptu.
    - aaa baak koca bir karga gecti disarda. (naaptim ben, naaptim?)

  • diline sahip çıkan insanlardır.

    ayrıca ana dilini doğru kullanmak da "ruh hastalığı" olarak görülüyorsa o zaman ben de ruh hastasıyımdır.

    ulan öküzler, bir zahmet artık "şey"in ve bağlaç olan "de, da"ların ayrı yazıldığını öğrenin ki biz de sırf siz doğru kullanın diye zırt pırt sizi uyarmaktan vazgeçelim, hayır sonra "takıntılı-sorunlu-garip insan" biz oluyoruz. bu gibi şeyleri yanlış kullandığınızda cümlenin anlamı tamamen değişebiliyor, bunun da farkına varsanız keşke. hani yaptığınız şey basit dilbilgisi hatası olmaktan çıkıp kendi dilini konuşamama haline dönüşüyor. e bu da komik oluyor tabii ama siz sizi düzeltenlere kızmakla meşgul olduğunuz için kendi rezilliğinizin farkına varamıyorsunuz. kabak yine biz "ruh hastaları"nın başına patlıyor.

    sinirli not: "diline sahip çıkmak" deyince bunu milliyetçilik sanan insanların varlığını görmemi sağlayan başlık oldu an itibariyle. canım benim bak şimdi, ben amerika'da yaşasaydım orada kullandığım dile sahip çıkacaktım, her normal insanın yaptığı gibi. çünkü ana dilim ingilizce olmuş olacaktı ve ben onu doğru kullanmaya çalışacaktım, bu kadar basit.

    not 2: "bağlaçlara -ek işareti konmaz. bitişik olan -de -da'ya işaret konur." diyenlere teşekkür ediyorum, çok haklılar. ben bu hatayı yaptığımı fark etmemiştim, düzelttim şimdi. bakın, uyarılmak ve doğrusunu öğrenmek güzel.

    not 3: "ana dil" olmalıymış doğrusu, uyarılar üzerine tdk'ya * * * anca bakabildim. mesaj yağdıranlara teşekkürler. onu da düzelttim şimdi. vay arkadaş, başka hatam varsa yine söyleyin.

  • babasının: binlerce flörtüm oldu. bir gece bir bayanla beraber oldum ve bir daha da görmedim. sonra 'çocuğum var' diyerek çıktı.

    bu çocuk o çocuk aq.

  • bir forum sitesinde karşılaşılan diyalog;

    anonymous said...
    ya bi şarkı varya yomohoo yomosoo onun tam adı nedir arkadaşlar??

    ... july 31, 2009 10:17 am
    bulut said...
    merhaba aradığınız şarkı
    modern talking - you're my heart you're my soul

    arkadaş sen nerden anladın yomohoo yomoso 'dan o şarkıyı, soruyorum!?

  • yüz yıldır orada duran okul ülkenin başına bela olan, kibri dağları aşmış bir topluluk tarafından kapatılmak isteniyor. başbakanlığınızın da, ofisinizin de allah belasını versin. siz tarif edilemeyecek kadar kötüsünüz ve hiçbir güzelliğin yaşamasına izin vermiyorsunuz. umarım bu ülke bu günlerden iyi bir ders alır da bu kötülerden kurtulduktan sonra bir daha böyle bir topluluk ülkeyi yönetmez.