hesabın var mı? giriş yap

  • videodaki iki genç sahilde takılırken aniden dev bir parmak izi beliriyor üstünde de yeni çağın başlangıcı yazıyor, ne anlama geliyor olabilir altından ne çıkacak merak ederseniz takipte kalın
    bkz: esrarengiz parmak izi
    edit: altından hangi dizi, hangi olay çıkacak akıllara sorular düşürür.
    edit 2: gökyüzünde bir anda beliren parmak izi ipucu olabilir.
    edit:3 ucu açık olay, ne olduğunu anlamak için takipte kalmak gerek.
    edit 4: soru işaretleri giderek artıyor bu yeni çağ ne zaman başlıyacak acaba?

  • kel, kısa boylu, deli gibi koşturan, dengesizce topa dalan, terden üstünde tek bir kuru nokta kalmayan, kırmızı suratlı, sırıtkan bir tip. her maçta vardır. eğer bizim maçlarda yok hiç görmedim lan diyorsanız o tip sizsinizdir.

  • esasen tam adı "how i lost 24 desperate prison heroes in smallville: family guy chronicles theory" olan, lakin karakter sınırlaması sebebiyle kısaltılan dizi projesi. hapishaneden kaçıp ıssız bir adaya düşen süper güçlere sahip 24 dahinin, gelecekten gelen bir cyborg ile aralarında geçen aşk ve ihtiras içerikli hikayesini anlatan bu dizi esprili anlatım tarzıyla sizleri ekran başına kilitleyecek. hangi karakterin dünya dışı bir gezegenden geldiğini çözmeye çalışırken heyecanlanacak, dünyayı ele geçirmeye çalışan ev hanımının başarısız denemelerini izlerken gülümseyecek, kadın erkek dinlemeden adadaki herkesi ayartmaya çalışan kazanovayı gördükçe kahkahalarınıza hakim olamayacaksınız. aynı zamanda bütün karakterlerin özel güçlerini keşfetmeleri sırasında başlarından geçenler hikayeye ayrı bir derinlik kazandıracak. inanıyorum bu dizi tutacak ben de emmy ödülümü yalnız ve güzel ülkem adına alacağım. merak etmeyin kırmızı halıda "i love ekşi sözlük" falan diye birşeyler sıkıştırırım araya.

  • (romica evlilik yıldönümü kutlaması için makyaj yapmıştır, çocukları çabucak giydirip babaneye bırakma telaşı içindedir. ege (4,5 yaş) ve ilay (2,5 yaş ) tuhaf tuhaf annelerine bakmaktadırlar.)

    ege: anne senin gözüne ne oldu?
    romica: makyaj yaptım oğlum, gözüme far sürdüm.
    ilay: anne korrkunç olmuş.
    ege: hayır hiç de korkunç olmamış, değişik olmuş.
    romica: (umutlanır) nasıl değişik olmuş, iyi mi kötü mü?
    ege: iğğrenç değişik olmuş.

  • bir defasında yağmur yağıyordu. canım onu seyretmek istemişti. koltuğu ite kaka pencerenin önüne uzatıp ışıkları kapattım, perdeleri açıp oturdum seyretmeye başladım. sevgilim öbür odada bir şeyler yapıyordu, biraz sonra o da geldi. n'aptın naapıyosun falan demedi hiç. geldi yanıma oturdu. sabaha kadar, belki 4-5 saat tek kelime etmeden orada oturup yağmuru seyrettik. o ilişkiye dair en mutlu olduğum anlardan biri o.

    bir başka günse yine o koltukta oturmuş dışarıyı izliyordum, o da içeride telefonla konuşuyordu. konuşması bitince geldi, o konuşmaya dair bi şeyler söyledi. oradan konu konuyu açtı, çocukluk arkadaşlarından komplo teorilerine, avrupa göçmen politikasından hooke newton kavgasına kadar non stop konuşup durduk belki 7-8 saat. izleyelim diye seçtiğimiz film ilk sahnesinde pause'da kaldı öyle. güneş doğunca kapatıp yattık.

    bir başka gün bi restorandaydık. hararetli hararetli bi şeyden konuşuyorduk. bi onun bi benim telefonum çalıp duruyordu, ikimiz de reddedip reddedip duruyorduk. sonunda yeter ama diyerek telefonları sessize aldık. konuştuğumuz şey bitince de açmadık, susuşup tek kelime etmeden biralarımızı içerek uzun uzun daha oturduk öyle denizi seyrederek.

    bi başka gün tek başımaydım. çok güzel göründüğü için ona göndermek üzere ayın fotoğrafını çekmeye çalışırken ondan bana ayın fotoğrafı gelmişti. beraber bile oturmuyorduk. 3200 km mesafedeydik.

    bir başka gün ayrılmaktan konuşuyorduk. aslında o konuşuyordu, ben ötelere bakıp susuyordum.

    başka bir gün yine ayrılmaktan konuşuyorduk. aslında ben konuşuyordum, o ötelere bakıp susuyordu.

    sonra ayrıldık. artık ne konuşuyor ne susuyoruz.

    acıklı gibi tınladı da, değil. doğal döngüsünü tamamlamış eski güzel bi ilişki işte…

    diyeceğim, ister sus ister konuş ister halay çek.. yan yana bile olma hatta. olay ne yaptığında değil çünkü, o an birlikte aynı “an”da olup olmamakta.

  • a380'nin güvenlik testlerinde bu hıza ulaşılamadı.
    turgut özal'ı barnağından furdukları gün insanlar yere bu kadar hızlı yatamadılar.
    gençliğim bile elimden kayıp giderken bu insanlardan daha yavaştı.

    ve allah sizi inandırsın türktelekom istediği kadar fiberoptik döşesin bu hıza yetişemez.

  • bu sene ant-man and the wasp: quantumania ile açtığımız phase 5'ın üçüncü filmi olacak the marvels'ın geçtiğimiz günlerde teaser'ı yayınlandı ve teaser üzerinden ufak bir inceleme yapmamızın vakti geldi.

    öncelikle ilk filmden biraz bahsetmek istiyorum. 2019 yılında vizyona girdiğinde captain marvel filmi 1.1 milyar gibi harika bir gişe yaptı. bunda avengers: ınfinity war ile avengers: endgame arasına konumlandırılması ve aslında endgame'de olduğundan daha büyük bir rolü varmış gibi marketing yapılmasının da büyük payı vardı. bu olması gereken şeylerden biri zaten. elinizdeki ürünün pazarlanma biçimi de en az ürün kadar önemli. disney son yıllarda marketing anlamında çok büyük düşüş yaşadı. elbette bunların çeşitli sebepleri var. ama gişe rakamlarının eski günlerdeki gibi olmadığını görmek mümkün.

    ilk filmin iyi bir film olduğunu, lakin alıştığımız mcu büyüsünden de uzak olduğunu düşünmüşümdür hep. yönetmen ikili anna boden ve ryan fleck buradaki en büyük problemdi bence. başarılı bir iş çıkardıklarına inanmıyorum. marvel studios ikinci filme geçerken bütün yönetmen ve yazarları değiştiriyor. ikinci filmin yönetmenlik koltuğuna nia dacosta oturuyor. kendisini little woods ve candyman (2021) gibi işlerden hatırlayabiliriz.

    ikinci film öncekinin aksine bir dönem filmi de olmayacak. günümüzde geçecek olan film aslında bir team-up filmi. baktığımız zaman çizgi romanlarda "marvel" ismini taşıyan bir çok karakter bu filmde bir arada olacak. filmin isminin "the marvels" olması da zaten bu yüzden. kamala khan bilindiği üzere "ms. marvel" ismini carol danvers bıraktığı zaman kendisine almıştı. monica rambeau ise çizgi romanlarda ilk önce "captain marvel" ardından sırayla "photon" "pulsar" ve "spectrum" isimlerini kullandı.

    the marvels'ın bir diğer özelliği de aslında kendisinden önce gelen dört projenin bir nevi devamı olması. ilk ve en bariz olan, captain marvel filminin doğrudan devamı elbette. wandavision ile yetişkinliğini ve güçlerini nasıl kazandığını gördüğümüz monica rambeau'nun hikayesi direkt burada devam ediyor. film aynı zamanda ms. marvel sezon 2 gibi işleyecek. (fragmanda o havayı almak çok mümkün) bir diğer bağlandığı yapım ise secret ınvasion dizisi olacak. secret ınvasion dizisi de ana karakterlerinden bazılarını zaten ilk captain marvel filminden alıyor. mcu'nun birbirine bağlı hikaye yapısının en fazla göze çarpan etkilerini gördüğümüz filmlerden biri olacağı kesin.

    fragman s.a.b.e.r. istasyonu ile açılıyor. çizgi romanlarda s.w.o.r.d.'a ait olan peak istasyonuna çok benzediğini söyleyebiliriz. wandavision dizisinde s.w.o.r.d.'u görmüştük. s.a.b.e.r.'ın onunla nasıl bir bağlantısı olacağı merak konusu. nick fury ile monica bir operasyon üzerindeyken monica ve kamala'nın yerleri değişiyor. ki benzer bir durumu zaten ms. marvel'ın after credits sahnesinde görmüştük. o sahne muhtemelen bu filme ait olacak. anlaşılan şu ki carol, kamala ya da monica güçlerini her kullandığında bir sebeple birbirlerinin yerlerine alıyorlar. zannediyorum ki ms. marvel'ın ilk sezonunda da gördüğümüz bileklik ile alakalı bir durum var. filmde o bilekliğin bir eşinin de filmin villian'ı olan dar-benn'de görüyoruz.

    çizgi romanlarda captain marvel mitolojisiyle bileklik ilişkisi şu şekilde. kree'lerin lideri olan supreme ıntelligence, orijinal captain marvel olan mar-vell'e nega-bands isimli iki tane bileklik veriyor. bu bileklikler hali hazırda güçlü olan mar-vell'in güçlerini bir çok açıdan katlıyor. aynı zamanda mar-vell, fantastic four çizgi romanlarından çok iyi bildiğimiz the negative zone'a gittiğinde dünya'daki rick jones bileklikleri kullandığı zaman kendi yeri ile mar-vell'in yeri değişiyor ve mar-vell dünya'ya ışınlanmış oluyor.

    ms. marvel'ın ilk sezonu kamala'nın güçlerini bu bileklik sayesinde kazanması üzerine kuruluydu. bilekliğin bulunuşunu gördüğümüzde mavi ten rengi olan bir ceset vardı. o kişinin kree olduğunu tahmin etmek zor değildi. (bir diğer ilgi çekici detaysa the ten ring organizasyonunun logosunun mekanda olmasıydı. böylece iki konseptin önümüzdeki dönemde birleşeceği belli oluyordu.) bu filmde biz ikinci bilekliği de göreceğiz. muhtemelen daha net bir şekilde bu iki bilekliğin nega-bands olduğu açıklanacak ve yer değişimi sorununu çözdükten sonra captain marvel için çok güçlü bir silah olacak.

    diğer bileziğin sahibi dar-benn'in filmin villain'ı olduğundan bahsetmiştim. dar-benn çizgi romanlarda çok az görünmüş bir karakter. yani o kadar az göründü ki karakter ile ilgili kree generali olmasının dışında söylenebilecek hiç bir şey yok. seçilebilecek onca captain marvel villain'ı varken neden dar-benn'i seçtiklerini anlayamadım. tamamen çizgi romanlardan bağımsız bir karakter yaratıp, çizgi romandaki herhangi bir karakterin ismini kullanıyorlarmış gibi hissettim dar-benn hakkında. fragmanda dar-benn'in elinde önceki marvel filmlerinde ronan'ın kullandığı universal weapon'ı görüyoruz. silah çizgi romanlarda accuser corps üyeleri tarafından kullanılabiliyor. dar-benn'in ronan'ın ölümünden sonra en önemli accuser rütbesine ulaştığını tahmin etmek zor değil.

    fragmanın sonlarına doğru bir gezegen görüyoruz. o gezegen muhtemelen aladna. çizgi romanlarda içindeki herkesin şarkı söyleyerek anlaştığı bir gezegen. yine dar-benn'de olduğu gibi aladna'nın filme dahil edilişini de garip bir tercih olarak görüyorum. captain marvel çizgi romanlarında sadece tek bir sayı gözükmüş bir gezegen. filmin o kısımlarının müzikal olma ihtimali var. brie larson'ın scott pilgrim vs. the world performansını hatırlarsak bu ihtimal iyice güçlenir. riskli bir tercih aslında. filmin genel kalitesinin artı yada eksi yönde doğrudan etkileyecektir.

    genel olarak fragmandan sonra aldığım notlar bu şekilde. açık konuşmam gerekirse ilk defa bir mcu fragmanı beni hiç heyecanlandırmadı. 1967 yılında yayınlanan marvel super-heroes 12. sayıda yaratılan mar-vell ile birlikte başlayarak captain marvel'a ait bütün çizgi romanları okuyan biri olarak bana seçilen konsept hiç ilgi çekici gelmedi. captain marvel ismi ile çıkan neredeyse 200 sayılık macera var. kree'lerin anlatıldığı binlerce sayılık külliyat var. bu ismi taşımış mar-vell, monica rambeau, genis-vell, phyla-vell, khn'nr, noh-varr ve carol danvers gibi çeşitliliği son derece fazla olan karakter ve anlatılabilecek sayısız hikaye var. ama seçilen hikaye güç kullanınca karakterlerin yer değiştirmesi !

    elbette ön yargılı davranmak istemiyorum. filmi henüz izlemediğimiz için bilemeyiz. şu an görmediğim çok güzel bir anlatı yakalamış olabilirler. fragmanda gördüğüm itibariyle konuşuyorum sadece. bu yer değiştirme olayı belli ki filmin tamamı boyunca sürecek. filmin finaline kadar da espri malzemesi olarak kullanılacak. captain marvel'ın o kadar anlatılabilecek hikayesi ve lore'u varken yer değiştirme üzerine kurgulanan bir komedi izleme fikri ister istemez sıkıyor beni. çok daha iyi fikirlerle yola çıkılabilirdi. kesin bir fikre varmadan önce asıl trailer'ı izlemek şart. o fragmanda filmin biraz daha olsun dramatik yapısını gösterecektir diye düşünüyorum. carol danvers'ın hikayeyle ilişkisi de hiç gösterilmedi. yayınlanan teaser captain marvel'ın ikinci filminden ziyade net şekilde ms. marvel ikinci sezon havasında.

  • filmlerle (aynı zamanda dizilerle de) ilgili aşağıda yer alan kavramların bir açıklığa kavuşturulması gerekiyor. çünkü bu terimlerin çoğunun tam olarak türkçe karşılıkları henüz mevcut değil. o yüzden hangisinin ne ifade ettiği bazen kafa karışıklığına yol açabiliyor.

    ilk olarak "franchise" ile başlayalım. franchise filmler, aynı evrende geçen filmleri anlatmak için kullanılır. bu kurmaca evrenlere örnek olarak marvel sinematik evrenini ve star wars filmlerini verebiliriz.

    "sequel", en basit anlamıyla devam filmi demektir. örnek olarak, en sevdiğim örümcek adam filmlerinden olan spider-man 2 (2004) ve spider-man 3 (2007) filmleri, spider-man (2002) filminin devam filmleridir.

    "prequel", bir filmin öncesini anlatan filmlerdir. karıştırıldığını düşündüğüm için the thing (2011) filmini buna örnek olarak vermek istiyorum. genelde insanlar bu filmi john carpenter'ın bir korku klasiği olan the thing (1982) filminin yeniden yapımı zannederler. aslında carpenter'ın filminde geçen hikayenin öncesini anlattığından the thing (2011) gerçek anlamda bir "prequel"dır. aynı şekilde, bu yıl gösterime giren prey (2022) filmi de bir "prequel" örneğidir.

    "remake", dilimize yeniden çekim (yapım) şeklinde çevrilebilir. yine en sevdiğim korku yönetmeni olan john carpenter üzerinden bir örnek vermek istiyorum. üstadın the thing (1982) filmi aslında the thing from another world (1951) filminin yeniden çekilmiş halidir. ancak carpenter orjinal filme çok bağlı kalmamış ve kendine has muazzam bir film ortaya çıkarmıştır. buradan şunu anlarız ki "remake" filmler referans aldıkları filmi birebir kopyalayadabilir, o filmden sadece esinlenedebilirler.

    "reboot" ise genelde "remake" ile karıştırılan bir kavramdır; ancak ikisi birbirinden çok farklıdır. "reboot", var olan bir evrene bambaşka karakterler ve hikayelerle sil baştan başlanması anlamına gelir. örneğin tobey maguire'in yer aldığı ilk örümcek adam serisinin ardından gelen andrew garfield'lı filmler ilk reboot iken; tom holland'ın yer aldığı filmler ise ikinci reboot yapımlardır.

    "spin-off", bir filmin ya da dizinin içinde var olan bir karakter ya da karakterler hakkında yeni bir proje yapılmasına denir. güncel olması açısından better call saul, breaking bad dizisindeki avukat saul goodman karakterini başrole taşımasıyla çok iyi bir spin-off örneğidir. filmlerden de aklıma ilk olarak fast & furious presents* (2019) geliyor. hızlı ve öfkeli serisinin sevilen bu iki karakteri bu filmde bambaşka bir hikayeyle karşımıza çıkmıştı.

    "crossover" ise aynı evrende yer alan ve kendilerine ait filmleri olan karakterlerin tek bir film ya da seride bir araya gelmesidir. avengers ve justice league filmleri bunun en güzel örnekleridir.

  • bir tanesinin ingiltere bakkal şişe fiyatı 360 pound, diğerinin 130 paund olan iki farklı şampanyadan 9 şişe, 75 cl si 130 paundluk şampanyanın daha lüksünün 150 cl'liklerinden 7 şişe(fiyatını bulamadım ama düz orantıyla yutdışı fiyatının 450 paund civarı olduğunu tahmin edebiliriz), 1 şişe orta halli şarap, 8 bardak sambuca(bir çeşit italyan likörü) ki bunun da avrupa market fiyatı 20 euro civarında, asıl bombaya geliyorum, şişesi 6 litre olan belvedere marka votkadan(şişesi 300 paund civarı) 3 şişe içen insan topluluğunun ödediği hesaptır.

    şimdi hesaplarsak aşağı yukarı 28 litre içki içmiş bu arkadaşlar. migrosa gidip 70'lik rakı alıp evde içseler ödeyecekleri hesap 2280 lira. ya da içkinin çok daha ucuz olduğu ingilterede bu içtiklerini gidip marketten alıp içseler, aşağı yukarı ödeyecekleri para: 6000 küsür paund, kaba hesap 20 bin lira. türkiyede içki fiyatlarının 2'ye katlandığını düşünürsek evde 40 bin liraya içerler. türkiyede istanbulda öğrenci barlarının bile içkileri etiket fiyatının 2 katına sattığını düşünürsek bodrumda, barda, hem de yabancı içki, iyi içmişler bence. grup indirimi almış olabilirler

  • 10 ay neden bekleyeceğiz ki, merkez bankası hemen çalışmaya başlarsa 15 milyar tl'yi 3- 4 gün içinde basar. 15 milyara lufthansa'yı aldıktan sonra 150 milyar bastırır gider boeing'i de alırız. matbaa bizim değil mi, basar basar tüm dünyayı satın alırız amk.