hesabın var mı? giriş yap

  • bill gates ölmüş. tanrı bill gates'e demiş ki:

    - bill senin durumun hakikaten karmaşık. seni cennete mi cehenneme mi yollamalı bilemiyorum. her eve bilgisayar girmesine yardımcı olarak insanlığa katkıda bulundun ama bir yandan da windows gibi bir rezaleti de yarattın. ben de senin özel durumuna gore bir şey yapacağım. cenneti de cehennemi de ziyaret et, hangisine gideceğine karar ver.

    -'tamam' demiş bill gates, 'önce cehenneme bir bakayım.'

    ve inmiş cehenneme, bir de bakmış berrak sulu bir kumsalda bir sürü güzel kız top oynuyor eğleniyor, güneş parlıyor hava süper.

    'allaah' demiş bill gates, 'cehennem böyleyse cenneti hakkaten görmek isterim.' ve cennete çıkmış. bir bakmış, bulutların üzerinde bir yer, etrafta melekler uçuşuyor, insanlar lir çalıyor, güzelce bir yer ama cehennem kadar değil. 'tamam' demiş tanrıya bill gates, 'ben cehenneme gitmeye karar verdim.'

    iki hafta sonra tanrı cehennemi ziyaret edip bill gates'in nasıl olduğuna bakmaya karar vermiş. gitmiş bill'in yanına, bill bir duvara zincirlenmiş, alevler içinde karanlık bir mağarada ve zebaniler işkence ediyor. tanrı;

    - nasılsın bill?

    - korkunç! burası iki hafta önce geldiğim cehennem değil! kızların oynaştığı o güneşli kumsala ne oldu?

    tanrı cevap vermiş:

    - o ekran koruyucuydu.

  • dini duygularından ötürü bu gerçeği göremeyen milyonlarca insanımıza bazı tarihi gerçekleri hatırlatmak istiyorum.

    1) birinci dünya savaşında ingiltere ile beraber çok sayıda türk askerini katlettiler. içimizdeki araplaşmış türkler bu gerçeği nedense göremiyor!

    2) benim bile çocukken beğendiğim bir lider olan yasser arafat geçmişte rumları destekleyen açıklamalarda bulunmuş. hatta işbirlikleri hala devam etmektedir
    rum-filistin dayanışması

    3) yetmedi mi ?eğer sempatiniz hala bu insanların müslüman olmasına ise size hem müslüman hemde türk olup çok daha orantısız bir düşmanla savaşan uygur türkleri meselesinde bakın mazlum filistinli kardeşlerimiz nasıl bir tavır takınmış: adamın gol diyor

    4)peki sizce türkiye ermenistan sorunlarında bu adamlar kimin tarafında yer aldı dersiniz? filistin ermeni soykırımını tanıyor

    adamlar türk düşmanıyız diye bir asırdır bağırıyor. daha ne yapması lazım?
    bunlara üzülenlere söylenebilecek çok güzel bir laf var ama şu anda söylemek istemiyorum.

  • umarım aradıkları yardımcı doçenti seçmekte fazla zorlanmazlar. çünkü adayda aradıkları "halk otobüsü şoförlerinin sigara içmeleri durumları ve bağımlılığı konusunda çalışma yapmış olanlar" şartını yerine getirmiş yüzlerce insan var memlekette. ben olsam eşgal de belirtirdim.

  • beni en çok etkileyen çocuğuyla olayı izleyen baba oldu. hiç mi beynin yok be adam? insan çocuğuna bunu nasıl izlettirir aklım almıyor.

  • bir oldu iki oldu içimde biriktirirken üçüncüyü de görünce artık buralara bir yerlere not düşülmesi gerektiğini düşünüyorum. belki okuyan birilerinin hayatına etki eder.

    kişi 1 : 33 yaşında. bir kuzenimin nişanı için çekilecek fotoğraflarda o da yer almak istiyor. fotoğrafçı da ortaya güzel bir şeyler çıksın diye uğraşıyor.. bana bütün gün fotoğrafçı adamın devamlı onunla ilgilendiğini, türlü kaprislerine boyun eğdiğini ballandıra ballandıra anlatıyor. fotoğrafçı adam tabi ki ona gün boyu ''yürümüş'' kibar davranmasının başka bir açıklaması olabilir miymiş. zaten burun estetiği yaptırdığı günden beri kısmetleri çoğalmış. beynim türlü sorular düşünmekteyken ağzımdan çıkan şey ''hmmm, olur öyle'' oluyor.

    kişi 2 : arkadaşım. 25 yaşında. bir okulda öğretmenlik yapıyor. müdür yardımcısının devamlı onunla ilgilendiğini, yardım ettiğini, işini kolaylaştırdığını anlatıyor bana. zaten yapması gerekenler bunlar değil mi diye düşünüyorum içimden, o devam ediyor. resmen ''yürüyor''muş ona. sabah günaydın demeler gülümsemeler filan neler oluyor öyle. hemen sosyal medya arama taramaları yapılıyor ama o da ne adam evli ve daha minicik bir çocuğu var çok da mutlu görünüyor. e peki bu adam neden o zaman iyi dersler hoca hanım dedi ki ? bir terslik var. kızımızın duygularıyla oynandı.

    kişi 3 : arkadaşımın arkadaşı. 26 yaşında. yakışıklı garsonun neden onun sandalyesinin yanından daha sık geçtiğini sorguluyor, ''başka bir isteğiniz var mı'' sorusunun 3 saatlik oturduğu yerden kalkmama sonucu sorulduğunu düşünemiyor ve bunu ilgi göstermek olarak yorumlayıp arkadaşıma ve bana dünyanın en ciddi konusuymuş gibi anlatabiliyor.

    aslında düşündükçe aklıma başka başka olaylar da geldi fakat aşağı yukarı hepsi bu tür şeyler.
    lütfen bazı erkeklerin sadece ama sadece iyi bir insan olabileceğini unutmayın.
    herkes size ''yürümüyor''
    centilmen olan insanlar var.yapmayın etmeyin. arkanızdan güldürmeyin.
    sadece gülmüyorum, üzülüyorum da.

    debe editi : (bkz: oyuncaklar otostopta)

  • görsel

    ilgili tweet

    "netflix siyahi ukraynalı bir adamın cinsiyet değiştirmiş rus askerine aşkını anlatan filmin çekimi için savaşın bitmesini bekliyor"

    adam netflix denen oluşumun saçma salak sjw'lerin hoşuna gidecek filmlerini makaraya almış. escobar reyisi de fotoşoklamış :)

    bir tweettir.

  • beklediğimin çok ötesinde gelen moral bozucu açıklamalardır. aylık tüfe’de %6.30 gelişmiş ülkeleri geçtim, gelişmekte olan ülkelerin bile yıllık enflasyonuyla aynı seviyelerde.

    insanlar ekonomi uzmanı olmadıklarından dolayı herkes tüfe rakamları üzerine konuşuyor fakat üfe ile tüfe arasındaki makas açıldıkça geleceğe dair enflasyon beklentileri bozulmaya devam edecek.

    soru: üfe ile tüfe arasındaki fark neden önemlidir?

    bu fark önemlidir çünkü üreticinin zammın ne kadarını fiyatlara yansıtabildiğini gösterir. üfe tüfe makası biteviye açılmaya devam edemez. ani kur şoklarının enflasyona özellikle tüfe’ye olan geçişkenliği üfe üzerinden gerçekleşir.

    üfe’nin tüfe’ye nazaran kur şoklarına daha çabuk tepki vermesinin temel nedeni ise ne yazık ki ülkemizin üretim yapısındaki verimsizliktir. bu verimsizlik dış ticarette kendini dış ticaret açığı olarak gösterirken, iç piyasada kendini üfe’nin kura karşı %60-70’lere varan geçişkenliği ile gösterir.

    bu konuyu biraz açalım. diyelim ki üreticisiniz ve hem iç piyasaya hem de dış piyasaya mal satıyorsunuz. sattığınız bu malı üretmek için bir üretici olarak hangi kalemlere para harcarsınız?

    a) elektrik/akaryakıt: yani enerji kalemleri ülkemizde üretilmediklerinden dolayı, dolarla fiyatlanırlar. devlet vs sübvansiyonla bir yere kadar kontrol altında tutabilir.

    b) personel giderleri: ucuza işçi çalıştırarak şirketinize kısa vadede kar, uzun vadede verimsiz ekonomik yapınıza süreklilik kazandırırsınız.

    kira kalemi de var ama her üretici için en temel maliyet unsurları bu ikisidir. verimsizlikten bahsediyoruz o zaman verimi bir tanımlayalım. ekonomide verim en temel haliyle, bir malı üretmek için harcadığın para ile sattığın para arasındaki orandır.

    bu oranın üfe’nin kur artışlarına karşı olan hassasiyeti üzerinde o kadar büyük etkisi vardır ki tahmin edemezsiniz.

    bazı arkadaşların, insanımızın lüks tutkusunu eleştirip araba telefon vs gibi harcamaları yapmayarak dış ticaret açığı sorunumuzun çözüleceğine olan inancını takdir ediyorum ama cari açık sorunumuz bugün bütün ithal nihai tüketim ürünlerinin ithalatını yasaklasak dahi çözülmez. yani cari fazla verir hale gelemeyiz. bunun temel nedenlerinden birisi evet petrol ürünleri ama aslında temel sorun ekonomideki verimsiz üretim yapımızdır. ithalat sadece otomobil, telefon değil ne yazık ki hatta bu oran toplam ithalatımızın içinde %20’lik bir paya bile sahip değildi en son kontrol ettiğimde.

    buyrun kriz geldi, tüketici güven endeksi kafa üstü çakıldı ama biz hala dış ticaret açığı vermeye devam ediyoruz. turizmin canlandığı yaz aylarında ekonomideki sert daralma nedeniyle kısmen cari fazla da verebiliriz ama yıl genelinde yine cari açık vermeye devam edeceğiz. kaldı ki daralan ithalattaki tek kalem nihai tüketim ürünleri değildi. sanayide ara mamül olarak kullanılan mal ithalatı zaten tüketimden hızlı çakıldı, bunu nereden anlıyoruz derseniz yerin dibine geçen sanayi pmi endeksinden anlıyoruz.

    neyse konu çok dağıldı. sözün özü ekonomik üretim yapısı verimsiz ise, üretici fiyatları ile üreticinin malı sattığı fiyat arasında doğal olarak 1’e çok yakın bir oran oluşur. en ufak bir kur şokunda da oran 1’in üzerine çıkmaya başlar. hiçbir üretici de bu şekilde uzun süre zararına satış yapamaz.

    soru: üretici malı ürettiğinin altına neden kısa süreli durumda satabilir?

    bunun birinci cevabı stoktur. kur şokundan önce ucuza üretilen malları elinde stoklamışsa üretici ürettiği fiyatlar kadar pahalıya satmayabilir.

    ikinci cevap ise satabildiği fiyata satabildiği için üretim maliyetlerindeki artışı aynen yansıtması mümkün olamaz.

    üfe tüfe arasındaki makasın geçmişine baktığımızda mayıs ayına kadar cevap daha birinci cevap iken bugün artık ikinci cevap olmuştur. bunu nereden anlıyoruz derseniz kafa üstü çakılan reel kesim güven endeksinden ve peşi sıra patlayan konkordato taleplerinden.

    dolayısıyla şu denebilir: üretim yapısının verimi ne kadar düşükse üretici fiyatlarının dolara ve petrol fiyatlarına olan geçişkenliği, siz bunu kırılganlığı diye okuyun, o kadar yükselir.

    soru: üfe ile tüfe arasındaki fark neden çok önemlidir?

    en önemli nedeni bu farkın sürdürülebilir olmamasıdır. özellikle üretim yapımız verimsiz olduğu için üreticinin ciddi bir kar marjı yoktur. aynı nedenden de kura karşı çok hassas olduğu için üfe artmasına rağmen bunu satış fiyatına yansıtamaması durumunda önce karı hızla erir sonra da zarar etmeye başlar.

    bu yüzden üfe ile tüfe arasındaki fark yılbaşından beri yükselmesine rağmen bir yerden sonra düşmek zorundadır. bu düşüş iki türlü ya da ikisinin karışımı şeklinde olabilir.

    a) firmalar zammı ürünlerine yansıtmaya başlar ve tüfe artar, üreticinin verimliliği tl bazlı iyileşir ve fark kapanır.

    b) firmalar batar. piyasada o malın arzı azalır, genelde artan işsizliğe rağmen talepten hızlı azalan arz yüzünden fiyatlar artar. dolayısıyla üfe tüfe makası daralır. her ekonomik daralma sürecinde bazı sektörler çok aşırı daralırken, diğerlerinin daha az daralma nedeni ekonomideki ağırlıklarıyla ters orantılıdır.

    şu an itibariyle, yıllık üfe %46, yıllık tüfe ise %24 seviyesindedir. bu fark kapanacak ama kapanmadığı sürece tüfe üzerindeki baskı devam edecektir. firmalar batar da arz daralması şiddetlenirse, üfe tüfe buluşması üfe’ye çok yakın bir noktada yaşanır. firmalar zam yapabilirse tüfe’ye daha yakın bir yerde buluşurlar.

    maalesef ayrı ayrı sektörel ve toplamı gösteren reel kesim güven endeksi, imalat pmi verileri ve konkordato talepleri bize ilk senaryonun daha olası olduğunu gösteriyor.

    şu an ekonomi bu verimsiz üretim yapısı yüzünden berbat bir noktaya doğru sürükleniyor. reel faiz tekrar negatife düştü ama çakılan iç talep nedeniyle bu sefer dış ticaret açığında genişleme yaşanacağını sanmıyorum. öte yandan bu tüfe’yi yıl sonu %21 öngören yeni ekonomik program artık çöp oldu diyebiliriz.

    üzgünüm artık devlet bütün yatırımları durduracak, yeni memur alınmayacak, tcmb faizleri ilk toplantıda %35’e çıkarmazsa ikinci toplantısında çıkarmak zorunda kalacağı için derhal çıkarsa daha iyi olacak.

    devlet durdurduğu harcamalardan elde ettiği tasarruf geliriyle de özel şirketleri kurtaracak ki kontrolsüzce artırılan faizler yüzünden sağlıklı olan şirketlerin de batışı önlenebilsin. elli kere dedim özel sektörün borcu devleti ilgilendirmez diyenlere ama dinletemedim. şu anki krizin temelinde özel sektörün borç sorunu yatıyor. ihale ise halka yani devlete kaldı.

    şahsen bizi ekim ve yılın diğer aylarındaki baz etkisinin kurtaracağını ve ekimden itibaren enflasyonun düşeceğini zannetmiyorum. mevcut durumda üfe’nin geldiği korkutucu seviye nedeniyle de her şeyi doğru bile yapsak yıl sonu tüfe’nin %30’un altında kalacağına inancım yok.

  • 90+8 olmuş ve hakemle konuşmasan hakemle senin alakan yok. kaptan değilsin, faulu sen yapmadın, ısrarla itiraz edip sarı kart görüyosun daha hala zorlamaya devam ediyosun. evet operasyon amk ama fredin noel operasyonu.

  • metroda bir anne ve 6-7 yaşlarındaki oğlu arasında geçen diyalog:
    o: anne 4. elemente mi geldik?
    a: hayır oğlum 4. levent o.