hesabın var mı? giriş yap

  • linc edildik demis. hayir yavrum ali ismail linc edildi. senin ise sucun sesli olarak soylendi sadece. ve insanlar senden farkli olarak sucunu seslendirmek icin goruntulerin cikmasini beklediler. (senin yapmayi tercih etmedigin bir sey bu)

    senin "e kadin oyle dedi" gibi cocuk bile kandiramayacak seviyedeki savunman, aslinda buyuk olcekte akp'yi desteklemek, akp secmeninin gozunde gezicileri seytanlastirmak amacini ve cikarlarin icin (bir zamanlar soylu olan) meslegini bu yolda kullandigin gercegini ortemiyor.

    herkesin hatalari vardir ama toplumunun %99'unun yanlisliklari ve karaktersizlikleri 1-2 kisiye zarar verir. siyasetci, gazeteci, fikir adami vb. isen hatalarin milyonlari etkiler ve gunahin milyonlarla carpilir. umarim cezan da milyonlarla carpilir.

  • 4 kür aldığım kemoterapi( akıllı ilaç) 1 ay kadar nefes almamı sağladı. dayanılmaz karın ağrılarım geçtiği için, aldığım kemoterapiyi bir kez olsun kendime dert etmedim.
    tedavi bittikten sadece bir hafta sonra ağrılarım tekrar başladı. bunun ne anlama geldiğini biliyordum, işe yaramadı.
    yapabilecek hiçbir şeyim yoktu, oturdum ağladım. hıçkıra hıçkıra ağladım. elbet bir çaresini bulacaklar. teşhis konulana kadar 2 ay bu ağrıları çektim, ellerimi ısırdığımı, uluduğumu biliyorum. bir kez daha katlanabilir miyim? çok korkuyorum. çaresizliği yaşamayan bilmiyor, bazen kendimi çok çaresiz hissediyorum. ne dua edecek bir tanrım, ne de oturup anlatabileceğim bir insan var. herkesi kendimden özenle uzaklaştırdım, çünkü çoğu bana "tabuta girmişim" gibi davrandı. sorun değil, kanser, adı bile korkunç. evimi kapattım, anneme taşındım. yanında hep güçlü durmaya çalıştım.
    bugün gidip balkonda sessizce ağladım.

  • ek$i sozluk tarihindeki en buyuk hurafelerden biridir. sozlukte entry'lere smiley koymak hicbir zaman yasaklanmami$tir, insanlar smiley koydu diye ucurulmami$tir.

    nasil ortaya ciktigi ise ayri bir hikayenin konusudur.

  • en kolayı aynı cümlenin olumsuz halini söylemek.

    must'ta "mamalı" anlamı olur, have to'da "zorunda değil" anlamı olur.

    örnek:
    you must fill this form: bu formu doldurmalısın.
    you have to fill this form: bu formu doldurmalı/doldurmak zorundasın.

    olumsuz:

    you mustn't fill this form: bu formu doldurmamalısın.
    you don't have to fill this form: bu formu doldurmak zorunda değilsin.

    görüldüğü üzere olumluda anlamlar birbirine çok yakınken olumsuzda anlam farkı ciddi boyutlara geliyor. ayrımı bence en güzel bu şekilde yapılabilir.

    20 senedir ingilizceyle haşır neşirim ve şunu söyleyrbilirim ki must ile have to arasındaki en bariz süzgeç bu.

  • sahte parfüm hapşırmaya yol açar, orijinal açmaz gibi şeyler doğru değil. cilde zarar konusu da doğru değil. bu sizin bünyenize bağlı alerjik bir reaksiyondur.

    mesela bende amouage jubilation böyle bir şeye neden oluyor. yine costume national markası da nedense genelde bu tarz sorunlara bünyemde neden oluyor.

    kokunun kalıcılığı da alakalı değil. hatta genelde sahte parfümler daha kalıcı olur. iki saat kalan yüzlerce orijinal parfüm vardır. zaten 6 saati geçenler tüm parfümlerin belki yarısı dahi etmez.

    aynı zamanda bir kokunun iki farklı batch’i farklı performanslara sahip olabilir. ya da üretim yılı farklıdır ve arada çeşitli nedenlerle reformüle olmuştur. bu nedenle sadece performans değil koku profili dahi değişmiş olabilir.

    işin özünde orijinal sahte arasında farkı şuradan anlayabilirsiniz:

    1) fiyatı

    sephora, boyner gibi yerler bir parfümü genelde daha pahalıya satarlar. genelde güvenilir başka yerlerden %20-30 daha ucuza bulabilirsiniz. lakin (kimsenin almadığı, satılmayan, stoklardan çıkarılmaya çalışılan bir parfümü indirimli almıyorsanız) daha yüksek oranda bir indirim varsa oradan hızla uzaklaşın.

    2) şişe ve sprey.

    bunu anlaması çok zor. kimi zaman orijinal parfümlerde dahi şişe ve kutu tasarımları az da olsa değişiyor. yine de sahte parfümler genel bir kalitesizlik hissine sahip oluyorlar.

    3) koku

    başladığı gibi biten tek boyutlu derinliğe sahip olmayan orijinal parfümler söz konusu olsa da genelde açılış, orta ve dip notaları hissedersiniz.

    tabii, herkes hissedemez. burada en kolay anlayacağınız nokta açılış notalarından orta notalara geçerken yaşanan koku değişimi.

    genelde sahte parfümler burada çuvallar ama hepsi değil!

    4) tester

    tester bir ürün alıyorsanız %99 sahte parfüm alıyorsunuzdur.

    5) satıcı

    bunun dışında demek gerekir aslında ilk başta kaynağın güvenli olması gerekir. geçen sene elime iki “moschino toy boy” geçti.

    biri orijinal diğeri ise sahteydi. eminim ki sahte olanı bu konuda fikir veren hemen hemen herkes orijinal zannederdi.

    şişesi sorunsuz, nota değişimleri beklendiği gibi, koku güzel. yani her şey olması gerektiği gibiydi. ama koku sahteydi.

    yine de bırakın forumu, parfüm forumlarında on binlerce liralık koleksiyonu olanlar dahi sahte olduğunu anlamadan aynı parfümü kullandılar.

    benim anlama nedenim ise bu kokuyu daha önce koklamış ve uzun süre kullanmış olmam sayesindeydi.

    orijinal parfüm açılışta daha yoğun baharatlı bir gül ile açılırken sahte parfümde yine aynı açılış olmasına karşın gül olması gerektiğinden biraz daha öne çıkıyordu.

    bu da sadece yirmi dakikalık bir açılışı işaret ediyor. sonrasında zaten neredeyse aynı kokuyorlar.

    bu kokuyu daha önce denememiş birisi istediği kadar tecrübeli olsun sahte olduğunu anlayamazdı.

    bu nedenle daha ilk anda nereden aldığınız da önemli.

  • ac/dc'nin kurucusu ve gitaristi angus young'a röportaj sırasında "bir bar grubundan stadları dolduran bir efsaneye dönüştünüz. bu hayatınızda neyi değiştirdi?" diye soruyorlar.

    "eskiden bir şeyleri taksitle alıyordum şimdi ise peşin. sadece bu değişti" cevabını veriyor.

    yani demek istediğim fiyat fark etmeksizin aklındaki şeyi peşin alıyorsan zenginsindir.

  • filmleri, bir film sahnesine ait bir fotografin altina yazilmis bir replik kadar taniyan,

    sair, dusunur yahut yazarlar hakkindaki fikirleri, sadece onlara ait bir cumle, dize ya da kisa bir paragraf kadar olan,

    arkadaslarla bir sey yapmayi, kahvenin adinin bile kahve olmadigi ucube mekanlarda karsilikli oturup telefonlara gomulmek sanrisi ile karistiran,

    baskalarinin dayattiklarini, hic suzgecten gecirme geregi duymadan dogru kabul edip icsellestiren ve bu sayede adim adim kendine yabancilasan,

    bu yabancilasma ve surekli poh pohlanma yuzunden, yedigi yemek, o an nerede oldugu, o gun ne giydigi, o hafta sonu kiminle oldugu baskalarinca gercekten onemseniyormus zannedecek kadar benzersiz bir ego sahibi olan,

    nihayetinde, tum bu sanrilarin kacinilmaz sonucu olarak oncelikli ihtiyaci 'ilgi' olan, tum hareket, davranis yahut soylemleri sadece ilgi cekmek adina olan, istedigi ilgiyi bulamadigi anda kendini dunyanin en mutsuz insani ilan eden, bambaskalasan bir nesildir muhtemelen.

    mutlulugu, 'oglen yemegimizzz kips kips' etiketi ile paylasilan bir fotografin toplayacagi 'like'ta arayanlar, mutsuzluga mahkumdur.

  • adını bile yazmak için 2 defa baktım amk. ilk defa duyuyorum ülkeyi. avustralya ’nın 1750 km doğusunda, gidiş 3 ay falan sürüyor sanırım.

    "vanuatu ile türkiye arasında turist vizesi anlaşması yapıldı. türkler vanuatu'yu artık vize almadan ziyaret edebilecek."

    dışişlerimizi bu başarısından dolayı kutluyorum. şimdiye kadarki tek ve en büyük başarıları bu sanırım.

    haberin altından bir yorum:

    "hayaldi gerçek oldu. bravo başbakana nasıl öderiz hakkını :)) ülke zaten hep tatil yapacak yer sorunu yaşıyordu özellikle asgari ücretliler."