hesabın var mı? giriş yap

  • yobaz olan videoya o adamı çekendir. bu beyinsizler tükenmedikçe iktidar vs. olamazsınız. adam saygısızlık yapmamış bir şey yapmamış. yazık gerçekten.

  • bunu ilk defa öğrendiğimde ufak çaplı değil bayağı büyük bir şok yaşadım. hatta köpek balığı eti olduğuna da inanmadım. resmen balina gibi bir hayvan. kesilen parçaları su torbası gibi akışkanımsı bir halde. muhtemelen soğuk sularda yaşamasından dolayı içeriğinin çoğu yağdır o dış kısmın ama görüntüsü öyleydi.

    daha önce de yazılmış ama tekrarlayalım. bu hayvanların vücutları, daha doğrusu etleri üre bulundurduğu için öyle pişirip yiyelim olayı mümkün değilmiş. peki şimdiki gibi her şeyin fabrika çıkışlı olmadığı ve avın etinin, kemiğinin, dişlerinin, derisinin, sinir liflerinin, yağının yani kısaca her yerinin değerlendirildiği bir zamanda bu koca av ziyan mı olacak? hayır. benim tahminime göre büyük bir kıtlık zamanında kıyıya vurup çürümüş bir hayvanı yiyip ölmeyince bunun yenildiğini keşfetmişler. çünkü normal zamanlarda içerdiği üreden dolayı yiyen ölüyormuş. işte izlandalı arkadaşlar da bunu böyle birkaç ay çürümeye bırakıp üzeri iğrenç ve küflü bir görüntüye kavuşunca bir içecek eşliğinde tüketiyorlarmış.

    bundan önceki şokumu da avladığı geyiğin -işkembe benzeri- midesini nehirde çitiledikten sonra bir parça koparan, ağzına atıp sakız çiğner gibi şıkır şıkır ve "mmm nefis, bayılıyorum buna" diyerek yiyen adamı gördüğümde yaşamıştım. ya biz fazla kibarlaşıp doğal yaşamdan geri dönüşü olmayacak derecede kopmuşuz veya bu insanlar insanlıktan çıkmışlar.

  • her erkek aldatır diyenlere şöyle cevap veriyor kafka; “ kirli bir camdan bakıp herkesi ve her şeyi kirli sanıyorsunuz. bu yüzden bakış açınızı değiştirmeyi deneyin”

    debe editi: “senin dünyaya bakan penceren kirli ise, benim çiçeklerim sana çamur görünür.”
    -mevlânâ

  • öğlenden beri gerçekleştirdiğim mükemmel aktivite. sebepsiz yere bere karşıma çıktı ve kafama taktım, yedi saattir kafamda. arada çıkarıyorum ev sıcak olmasına rağmen hafif bir esinti geliyor.*

  • milli değerleri varmış gibi görünen ahlaki değerleri olmayan hırsızdır. tanıdık geldi değil mi?

  • -> beşiktaş işi şansa bırakmadı..

    zaytung.

    edit: "süleyman seba sezonu beşiktaş'ı şampiyon yepacağlaaarr" diyen tayfa ne yapıyor şu an? selamlar hepsine.

    bu kadar şaibeli bir lig görmedim ben daha hayatımda, beşiktaş'a yapılan pislikleri de unutmayacağım.

  • yukarıdaki arkadaş türkiye'de bir vatandaş bunu yapsa kendini silivri'de bulur demiş ama, türkiye'de bir vatandaş zaten o kadar yaklaşıp tartışma şansı bile bulamaz

  • ne güzel dünya. soy, çal, çırp, hak ettiğinden güzel yaşa... sonra foyan ortaya çıkınca "sağlığım bozuldu" deyip istifa et.

    önce bu arkadaş güzelce soruşturulmalı. eğer iddialar doğruysa, çalıp çırpma varsa, yok öyle "sağlığım bozuldu" filan. anında tüm mal varlığına el koyulup müebbet hapis verilmeli.
    bu işin başka çözümü yok arkadaş.

    gel artık 2023 seçimleri de tüm bu yaşananlar karşısında istifa bile eden şu adamları soruşturup yargılayıp ceza vermeyen herkese bedelini ödetelim

  • bu yazıda dil öğrenme konusunda kullandığım bazı yöntemlerden söz edeceğim. zamanında yabancı dil öğrenmeyi kolaylaştırma konusunda ufkumu genişletecek öğretmenlerle veya yaklaşımlarla pek karşılaşmadım. aşağıda yazacağım tüm yolları el yordamıyla buldum fakat geriye dönüp baktığımda bu yöntemlerin çoğunun literatürde de karşılıkları olduğunu gördüm. aşağıda yazacağım 5 adet yöntemin altına bir de kapsayıcı bir 6. yöntem yazdım, ki bu yazıyı da o yöntemin yüzü suyu hürmetine yazıyorum desem yeridir.

    ne yazık ki çocukluktan itibaren inşa edebileceğim doğru dürüst bir ingilizce alt yapım yoktu. lisede de ingilizce veya herhangi bir başka yabancı dil namına anlamlı bir gelişme kat edemedim. hatta okumuş olduğum üniversitede girdiğim hazırlık sınavından bile kalmış biriyim. dil yeteneğinin ise doğuştan verili olmadığını, bunu kendi kendime geliştirebileceğimi fark ettiğimdeyse 20 yaşını geçmiştim. hatta yetenekli olmanın genel kanının aksine bazen o kadar da iyi bir şey olmadığını, gelişimi gerçekten tetikleyen unsurun sırtını yaslayabileceği bir yeteneğin bulunmadığı koşullar ve bazı başarısızlıklar olduğunu malcolm gladwell'in aşağıda yer alan şu güzel yazısında okumanızı ve ardından söyleşisini izlemenizi öneririm:

    https://www.inc.com/…on-hiring-based-on-talent.html

    işte ben de, bir şekilde geri kaldığımı düşündüğüm bu dil öğrenimi konusunda sırtımı yaslayacak bir arka plan bulamamıştım, başarısızlıklarım vardı, bunlar canımı sıkan başarısızlıklardı ve muhtemelen bu yazının konusu olmayan ve tamamen duygusal bir hikâyeye dayanıyordu. bu yüzden de zaman içerisinde belli yöntemler geliştirerek ve kullanarak yol almaya çalıştım. öğrenmek istediğim şeyin öğrenim metodunu da el yordamı bulunca, öğreneceğim şeyi tam olarak kendime mal edebildiğimi gördüm ve zaman içinde lisan konusunda kendimi bambaşka bir noktaya taşıdım. aklınıza gelebilecek birçok lisan ile az ya da çok hukukum olmuştur. zaten paramı da poliglot olmam sayesinde kazanıyorum. altını çizmek isterim ki, size vereceğim tavsiyeleri uygulamanız için bence,

    1 - 20 yaşında veya daha genç olmanıza gerek yok. 30 yaşında hatta 40 yaşındaysanız bile bir dilde belli bir seviyeye (ciddi bir seviyeye) gelmek bence mümkün.
    2 - geçmişten gelen bir altyapınız olmasına gerek yok.
    3 - zeki veya yetenekli olmanıza gerek yok.

    peki bunların yerine nelere gerek var?

    1 - motivasyona.
    2 - günde toplamda en az 2 saatlik bir zaman dilimine. (genelde altyapınızın olmadığını düşünürsünüz ama bu aslında
    3 - bu şekilde en az 6 ay sabredebilmeye.

    bu arada şunu da ortaya koymak yerinde olacak. dil öğrenmeyi yaş engellemez, motivasyon düşüklüğü engeller. aslında yaş aldıkça yaş almanız sebebiyle öğrenme yetiniz körelmez, yaş alırken motivasyonunuz da düşerse öğrenme yeteneğiniz körelir. ama siz bunu yaş aldığınız için öğrenme yeteneğinizin köreldiğine yorarsınız. bu bir yorum meselesi. ilgilenenler için konu dışı yorum bilimi hermeneutik ile ilgili yazımı tadımlık paylaşayım (bkz: #124148519) ve yukarıdaki maddelere geri dönelim.

    önceden belirtmem gerek. bu üç madde tek bir yabancı dil ile ilgili. eğer aynı anda iki yabancı dil öğrenmeye niyetliyseniz 2. maddedeki zaman dilimini ikiye katlayın. aynı anda ikiden fazla yabancı dil öğrenimini ise önermiyorum. 2 dil öğrenecekseniz de birbiriyle aynı dil ailesinde ve çok yakın olan dilleri (örn. almanca ve felemenkçe, norveççe ve isveççe, italyanca ve ispanyolca vs.) aynı anda öğrenmeye çalışmayı önermiyorum. şimdi yöntemlere geçelim.

    yöntem 1: cümle ezberlemek.

    çünkü bu kelime ezberlemekten daha kolay. tuhaf ama gerçek. tek başına ezberlediğinizde unutacağınız bir kelimeyi cümlede ezberleyince unutmuyorsunuz. diller kendinizi ifade edebilmeniz için vardır. ifadenin temel unsurları kelimeler olsa da bir ifadeyi olduğu şey hâline getiren o ifadenin bütünlüğüdür. kelime bu anlamda bize bir bütünü değil, bütünü oluşturan parçaları verir. cümle ise kelimelerden müteşekkil olmakla birlikte, onların peşi sıra dizilmesinin ötesine geçen bir bütünlük sergiler. bu bütünlük ise aklınızda bölük pörçük kelimelere göre daha iyi kalır.

    benim yaptığım şey cümle defteri tutup her öğrendiğim kelimeyle ilgili doğru kurulmuş, sade ve kullanışlı bir cümle bulmak ve onu deftere yazmaktı. bunun için linguee veya reverso'yu öneririm.

    yöntem 2: fiillere yüklenmek.

    ilk etapta temel fiilleri çalışmanızı öneririm, aslında her koşulda fiil öğrenmek, dili öğrenme konusuna lokomotif oluyor, konuşma ve yazmanızı da daha rahat hale getiriyor. zira nesneler donuk kavramlar olduğundan duyguları ancak özel bazı nesneler tetikleyebilirken, fiiller dinamik kavramlar olduğundan bir duyguyu daha rahat uyandırabilir. duygular devreye girdiğindeyse hafıza daha iyi çalışır.

    yöntem 3: hafızaya doğru matkapla yol açmak.

    cümlelerin sonundan başına doğru hep daha tekrar yapmak suretiyle matkapla hafızaya yol açmaktır. drilling denen bu tekniği kullanarak ikinci dünya savaşında abd casusları nazi almanyasına yollayacakları casuslara sıfırdan 8 ay içinde ileri seviyede almanca öğretmişler.

    mevzu şu: örneğin bir fransızca cümle ele alalım: il y a souvent un décalage entre ce qui se passe en réalité et comment on s'en apperçoit.

    drilling tekniği cümleyi ezberlemeye sondan başlar. misal bu zor cümleyi ezberlemek istiyorsanız önce sesli olarak "apperçoit" kelimesini birkaç kez tekrar etmeniz gerek. ardından "s'en apperçoit". yine birkaç kez tekrar... ardından "on s'en apperçoit". bu şekilde en başa doğru drill yaparak (yani adeta matkapla delerek) zihne kaydediyorsunuz. drilling ile kaydolan cümleler uzun vadeli hafızaya kaydolur.

    peki hangi cümleleri ezberleyeyim? potansiyel olarak sonsuz sayıda cümle kurmak mümkün. bunun cevabı bizi dil öğrenimindeki başka bir konuya sevk ediyor: bağlam üzerinden öğrenme konusuna.

    yöntem 4: bağlam çemberleri oluşturmak.

    merkeze kendini alarak en dar çevreden hep daha genişe doğru büyüyen bağlam çemberleri oluşturmak sıfırdan kurmaya başladığınız anlam ufkunu genişletir. işin güzel tarafı, içinde yaşamıyor olsanız bile hayal gücümüzün istediğimiz bağlamı kurgulamamıza yardımcı olduğudur. şunu sakın unutmayın, nasıl ki ekonomi gözlerdeki ışıltıdır diyerek size bakışlarını diken biri gördüğünüzde oradan koşarak uzaklaşmanız gerekiyorsa, dil dile değmeden dil öğrenilmez diyen birini gördüğünüzde de koşmasanız bile ani bir refleksle yönünüzü değiştirseniz iyi edersiniz. zira ikisi de motivasyonunuzu düşürebilir ve sizi hedeften saptırabilir.

    bağlam üzerinden öğrenmenin temel varsayımı, adeta içine gömülü olduğumuz bir bağlam içinde yaşadığımız ve o bağlam vasıtasıyla anlam kazanan kelimeleri uzun dönemli hafızamıza kaydettiğimizdir.

    bu doğrultuda, ilk ve en önemli bağlam kimliğimizdir. bir dile sıfırdan başlayınca, kendinizi tanıtıcı birkaç cümleden oluşan paragrafı ezberlemeniz bile oldukça zor olabilir ama size somut olarak bir şeyler öğreniyor hissi kazandırması ve iletişimde kullanılması en muhtemel cümleleri oluşturması bakımından değerli olur. bir hafta önce sıfırken bir hafta sonra kendinizi rahatça tanıtabiliyorsanız, oluyor bu iş galiba dersiniz, moral motivasyon artar.

    sonra yapmanız gereken bağlamı peyderpey genişletmek. örneğin bir sonraki etapta sevdiğiniz ve sevmediğiniz şeylerin bir listesini yapabilirsiniz. ardından yaşadığınız çevreyi tanıttığınız bir paragrafı çalışabilirsiniz, bu böyle devam eder ve sonunda artık politik konularla ilgili bir paragraf çalışabilir hâle birkaç ay içerisinde gelebilirsiniz.

    yöntem 5: yol haritası çıkarmak ve ona uymak.

    bu yol haritasının genel geçer dil seviyelerinden farkı oldukça somut ve kişiye özel olması. zira ancak bu sayede motivasyonunuz yüksek kalmaya devam edebilir. bu konuyu biraz açalım.

    her haftanın temel bir konusu, haftanın nihai amacı da yukarıda sözünü ettiğim konularla ilgili kendinizi rahat bir şekilde yazılı ve sözlü olarak dışa vurabilmek olsun.
    okuma ve dinleme egzersizlerini ise ancak yazılı ve sözlü üretimi destekleyici olarak görün. zira doğru bir şekilde üretebiliyorsanız, zaten anlama ve dinlemeyi de iyi yapıyorsunuz demektir. ama tersi geçerli değil.

    bu anlamda, yol haritasındaki kritik eşiklere tekabül eden seviyeler herkes için farklı olmalı, ki aslında zaten farklı. örneğin, biri için belli bir sunumu gerçekleştirmek belli bir seviyeye tekabül ediyorken, başka biri için sinema filmini kendi dilinden alt yazıyla anlayarak izleyebilmek önemli bir seviyeye tekabül edebilir. bir başka insan için de hedef iş arkadaşlarıyla belli bir dilde keyif alacağı bir sohbet edebilmektir. bu paragrafın ana fikri şu: hedefi olabildiğince daraltın.

    diğer birçok konuda olduğu gibi dil öğrenmede de zor olan mevzubahis hedefin aşırı yüksekliği değil, aşırı genelliğidir.

    aslında bu genel hedefler, tipik olarak dil öğreniminde karşımıza çıkan a1, b2, c1 vs gibi seviyelere tekabül eder. eğitim kurumları ve çoğu şey dünyada henüz bu derece bir kişiselleşme noktasına hâlâ gelmediği için bu tarz genel seviye adları bir süre daha bulunmaya devam edeceğe benziyor fakat ileride, dil öğrenen herkesin kendi yol haritasını kendi inşa edebileceği bir yaklaşıma geçileceğine inanıyorum.

    yöntem 6: tüm bu yöntemler ve çok daha fazlası literatürde hâlihazırda yalnızca bir google uzağınızda. yani bu ve bunun gibi onlarca yönteme erişmek çok kolay. bir şey çok kolay olunca da ne oluyor biliyorsunuz değil mi? leb demeden leblebiyi anladınız yine, sayın okuyucu. kendi yönteminizi kendiniz keşfedin, konu dönüp dolaşıp burada düğümleniyor, bence.

  • yeni sezon için kendilerine tavsiyem şunlar olacak;

    -behzat ç işler güçler gibi dizilerin yayın haklarını alsınlar. "parası ile bile izlerim" diyenlerdenim vericem abi parasını. eski bölümleri izlemek pahasına da olsa veririm yani. bi düşünsünler.

    -çarşı, fenerbahçeden ve tek yumruktan birer temsilci secilsin onlar da her hafta değişsin ve maçları kimseye yaranmadan yorumlasınlar.. tatlı rekabet sınırları içinde.

    -her gün haber bültenine redhackten o karizmatik sesli bilge adam bağlanıp son gelişmeleri versin.

    -ramazan, kandil gibi günlerde samimiyetsiz yayın yapanlardan farklı bir şeyler yapsın. misal bulamadım her samimi öneriye açığım.

    -tüy dökücü reklamı kalsın, kollarımdaki kıllar için lazım onlar.

    -annem ve diğer teyze topluluğu için öğlenleri pratik bilgiler veren (canan ergüder favori adayım) ve kadınların isterse neler yapabileceği temalı programlardan birine el atsın. mesela kadınların yaşadıkları sorunlara nasıl çözümler getirilebilir temalı.. düşünün işte kadınları uyutmayan bir yayın hayal edin?

    - erkekleri unutmadım! sizin için pazar günleri western ve neyşınıl coğrafik konseptli yayınlar yapılsın halka ağaç sevgisi tümden aşılansın.

    aylık 10 tl basarak reyting rekoru garantisi ile açıyorum teklifimi beyler. bi düşünün bence halk tv yönetimi. hem siz kazanın hem de biz.

    yoğun istek editi: ali ihsan varollu kelime oyunu.. nasıl unutmuşum büyük özür diliyorum tüm izleyicilerden.