hesabın var mı? giriş yap

  • üstüne başka bir kuş tarafından sıçılmış güvercin görmek.

    bizim kafamıza sıçınca iyi oluyordu değil mi? şimdi de sen dolaş bakalım öyle.

  • binlerce yıl boyunca suçlular ezilerek ölüme mahkum bırakıldılar. uygulamanın en popüler kullanımı salem cadı mahkemeleri döneminde gerçekleşmiştir.

    eğer ezilerek ölüme mahkum edildiyseniz felaket bir sonla karşı karşıyaydınız. zemine bağlandıktan sonra ölene kadar azar azar artan yoğunlukta bir ağırlığa mahkum bırakılırdınız.

    bu idam yönteminin en eski örneklerinden biri 4.000 yıl önce iyi eğitilmiş bir filin yetkililere itaat etmeyi reddeden bir mahkumu ezdiği güneydoğu asya'da görülmüştür.

    bu şekilde idama mahkum olan kişi şanslı ise fil kendisini bir çırpıda, bözek gibi ezerdi. eğer şanssız ise, fil eğitiminin hakkını vererek yavaş yavaş baskıyı arttırır ve maksimum acı ile ölmenizi sağlardı.

    ağırlık bir fil ya da insanlar tarafından uygulansın sonuç her zaman aynıydı; ölüm.

    pers imparatorluğu (bugünkü ırak), kartaca (bugünkü tunus) ve antik roma gibi ülkelerde kullanıldığına dair anekdot niteliğinde kanıtlar vardır. dünyadaki hemen hemen her ülkede ezilerek ya da preslenerek idam yöntemi uygulanmıştır.

    güneydoğu asya'da, özellikle hindistan'da filler kullanıldı ve uygulamanın son kaydedilen kullanımı 1914 yılında gerçekleşti. kartacalılar ve antik romalılar da uygulamayı kullandılar ancak eğitilmeleri daha kolay olduğu için aslan ve ayıları kullandılar.

    ingiltere'de bu uygulama işkence yöntemi olarak kullanıldı. yöntem, kişilerim suçlu veya suçsuz olduğunu kabul etmeyen sanıklara uygulandı. mahkeme, yeterli baskıyla - kelimenin tam anlamıyla - karşılaşınca sanıkların suçu itiraf edeceğini, suçsuzlarsa sessiz kalacaklarını düşünüyordu.

    basit bir itiraf sonucu işkence son bulabiliyordu ancak birçokları için ölmek, işlemedikleri bir suçu üstlenmekten daha kabul edilebilirdi.

    yöntemin amerika birleşik devletleri'nde salem cadı mahkemeleri sırasında kullanılan tek örneği 1692 yılında uygulanmıştır.

    massachusetts'in, danvers kasabasında başarılı bir çiftçi olan giles corey, yerel kadınlar tarafından büyücülükle suçlandı. suçlamalar genellikle toplulukta pek sevilmeyen insanlara karşı yapıldı ve corey, hüküm giymiş bir elma hırsızını öldüresiye dövdükten sonra bu kategoriye dahil edildi. corey de dahil olmak üzere yaklaşık 200 kişi büyücülükle suçlandı.

    corey'in iki seçeneği vardı. ya kangaroo court*'da büyük olasılıkla suçlu bulunacağı bir yargılamaya savunma verecekti ya da savunma yapmayı reddedecek ve sessiz kalacaktı. sessiz kalması durumunda ezilerek suçu itiraf etmeye zorlanacağını biliyordu ancak güçlü bir duruş sergileyerek onurlu bir şekilde ölmeyi ve akrabalarının topraklarını ellerinde tutmasını sağlamayı seçti.

    hakim samuel sewall günlüğünde idamı şu şekilde anlattı:
    "giles'ın çırılçıplak soyunması ve yüzü yukarı bakacak şekilde yere uzanması istendi. daha sonra üzerine bir tahta yerleştirildi ve tahtanın üstüne şerif george corwin tarafından birer birer büyük taşlar yerleştirdi. corey'in sessiz kaldığı iki günlük işkencenin ardından itiraf etmesi istendi ancak bu gerçekleşmedi. 19 eylül 1692'de ağırlık altında geçirdiği 3. günün ardından öldü."

    son sözleri “daha fazla ağırlık” oldu. corey'in ezilerek idam edilmesi, salem cadı mahkemelerinin yerel halk tarafından işleme şeklinin değiştirmesine neden oldu. görsel

    ingiltere'nin sözde "aydınlanma çağı", ezerek idam pratiğine yeni bir bakış açısı getirdi. uygulama 18. yüzyılın başlarında yasal iken 1772'de yasa dışı ilan edildi.

    ancak uygulamanın yasaklanması daha büyük mağduriyetlere neden oldu. savunmayı reddeden bir sanık direkt olarak suçlu kabul edildi ve mahkum edildi. mülklerine kraliyet tarafından el konuldu ve ailesi sefalete sürüklendi.

    uygulama yürürlükteyken kişi suçu kabul etmese de ölümü tercih ederek mallarının ailesinde kalmasını sağlayabiliyordu.

    kaynak

  • dolandiranin degil, dolandirilanin linc yedigi ülkede, tekrar tekrar „umarim linc yemem“ yazmis baslik sahibi. olaydan daha aci bu bana göre.

  • çok doğru demesidir.
    insanın da çöp olanı vardır, mesela aktroller.
    parası neyse verelim biz de bu çöpleri afganistan'a dökelim.
    afganistan'da aşık oldukları afganlar bunları sabahtan akşama kadar badelerler, tam bir win-win siçueyşın olur.

  • --- spoiler ---

    çocuğun okuluna "kırmızı, dar, göğüs dekolteli, mini elbise" ve yüksek topuklarla, koca eşliğinde gidilir ve psikolojik danışmana sorulur: bu çocuk neden böyle?

    --- spoiler ---

  • sesli kahkaha attırmış cümle.

    bu söylediklerine ciddi ciddi inandıklarını söyleyebileceğim olay. gençler siz hani çok komplike şeyler düşünüyorlar değişik olaylar planlıyorlar milleti kandırıyorlar filan zannediyorsunuz ya, gerçeği söyleyeyim size: yok öyle bir şey, ciddi ciddi eğitim düzeyi bilgi düzeyi bu cehalet düzeyi artık ne dersen düzey bu. inanılmaz adamlar.

  • bir kaç markette bu ifadeyi gördükten sonra anladım ki, herhalde yumurtası lezzetli ve kaliteli bir tür tavuk ya da bir kızılderili ismi, artık bilmiyorum.

  • babam parasız kalmazdı, babamın hep parası yoktu. çoğu gün eve ekmek parası bırakmadan giderdi. evde bir damla yağ yokken bakkaldan veresiye rakı almıştı bir gün. annem babamdan allah gibi korkmasına rağmen "ya allah" deyip balkondan aşağı fırlatmıştı rakıyı. bütün sokak iki gün anason kokmuştu. karşı komşumuz hacı amcalar çok rahatsız olmuşlardı, söylenmişlerdi tövbe tövbe diye:)

    yani bazı babalarda default gelen özellik o. genelde paraları olmaz.

    "baba yarın arife, bayramlık alacak mıyız?" "paramız yok kızım."
    "baba eşofmanım yok beden dersine giremiyorum." "paramız yok kızım."
    "baba harç zamanı geldi." (şair burda zaten katkı kredisiyle büyük kısmı ödenmiş olan meblağdan bahsediyor.) "paramız yok kızım."
    edit: parasız da öldü kendisi, cenazesini kaldırıp borçlarını ödedik üstüne.

  • şahsi görüşüm sözlüğün en uzun en anlaşılmaz yazan yazarı. hiç bir entry'sini sonuna kadar okuyamadım. çok merak ediyorum bazılarını. filmi çıksın izleyeceğim.