hesabın var mı? giriş yap

  • "işte bu da bizim shaq" yorumlarına yol açan, bikaç sezon önce ülkerspor'da top oynamış dengesiz ama bi o kadar da etkili pivot. ismet badem buna hep "şaklıfort" derdi, murat murathanoğlu bikaç kere düzeltmeye kalktı ama badem vazgeçmedi.
    şu ana kadar gördüğüm belki de en güzel blok olayını bu şahıs gerçekleştirmiştir ki smaca giden adamın elinden "ver bakiim şunu çocuum" dercesine topu alıp sonra da "baak, top nerde? gittiii!!" diyerek sırtının arkasına almak her babayiğidin harcı diildir.

  • --- birleşin lan ---

    bahar: bu elbiselerde o kirli parayla mı alındı. di mi o parayla alındı, söylesene abla

    bu sahne sırasında bahar üzerindeki ilk şeyi attıktan sonra sıra giydiği elbiseye geldiğini düşününler, hatta hızını alamayıp ''çıkar çıkar onları da çıkar'' diye bağıranlar ve dışa vuramayıp içinden '' çıkarsana onları ya, onlar da o parayla alındı aslında '' diye düşünenler birleşin lan ! inanıyorum birleşirsek bu ülkede çoğu şey değişebilir. bütün her şeyi yıkar geçeriz, yeni bir türkiye yaratabiliriz !

    --- birleşin lan ---

  • gram inandırıcılığı olmayan aciklama, çıkarın kamera kayitlarini gösterin dediğiniz gibi ise

  • 10.000 altın
    8.000 odun
    akademi binası
    top dökümhanesi
    taksim'de cami

    gereksinimlerinden hepsinin karşılanmasıdır. önce çağ atlayan avantaj sağlar.

  • uzun yazıcam goygoysa goygoy..

    bu derneğin üyelerinin geçmişinde dersanelerde, etütlerde akşam vakti florasana maruz kalma depresyonu geçirmiş olma ihtimali yüksektir. yok teğet kiriş, yok iç açı, huop burdan hayali çizgi çekiyoruz, aha ikizkenar üşgen çıkıyor..

    hava kararmış beşte.. saat olmuş yedi.. tepede beyaz lamba, ortada beyaz tahta, duvarlar beyaz, hocanın önlüğü beyaz, öndeki melisin sütyeni beyaz.. ulan sanki ariel ultra reklamı çekiyoz ak..

    o yüzden üniversitede beyaz ışık zaafımı bildiğimden sarı ışığa yöneldim. ibne de olabilirdim. hafif atlattık yani. hep ergenliğin bokları bunlar.. velhasıl ders çalışma ortamı geniş olacak bi kere, ben final zamanları salona el koyardım. ayrıca ışık faktörü çok önemli. kuvvetli sarı ışık benim tercihimdi, bursa gazcılar caddesindeki elektrikçilerde 200w akkor lamba gördüm geçerken, dedim aha bu işte.. dükkandaki çırak abi camiye mi alıyosun dediydi.. bi de manavlar takıyomuş bunlardan tezgaha. he he dedim 3 tane aldım evdeki avizeye. linktekiler:

    http://turkish.alibaba.com/…nt-bulb-1163582438.html

    eve gelince uyandım ki ya bu ampuller diğerlerin iki misli boyutta, bildiğin ayı taşşağı kadar.. tavandaki avizeye bıraktım takmayı, ucu bile girmiyor. neyse taşları sök avizenin demirleri kes, valideden bi araba laf ye.. ama kararlı olmak ve yapmak esastır. gören sanki ali sami yen'e ışıklandırma kuruyor zanneder..

    salon 6x5.5 ebatlarında büyük değil, 3x200 lük lambaları da takınca ağır mı gelecek diye merak ediyordum. o ilk deneme anını hatırlıyorum hala .. ikili anahtarı aynı anda basınca tuhaf bir şey oldu, tarif etmek zor. her yer böyle yanıyor gibi, koltuklar, halılar.. acayip bir cayır cayır hissi yani.. (bkz: yanıyosun fuat abi)

    o lambaları vize-final dönemi gelince takıp, bitince çıkarmak artık ritüel mi desem, totem mi desem saçma salak şeyler hakkaten. ama kendini iyi hissediyorsun önemli olan bu. o üç lamba adamı fakülte birincisi* yapıyor icabında.. isteyen denesin.. elektrik faturası yaz okulu parasından az gelir, ha yoksa aynı dersten beraber kalıp manitayı boş eve atacaksan, o zaman da bu lambayı duvara yansıtacaksın bir sistemle.. artık masa lambasını mı ters tutarsın, ikea dan mı bulursun o sana kalmış. sıfır gölge, güçlü yansıma..
    bebek gibi ciltler.. 5 bira atsan o şekil hatunu göremezsin. yani içkiden de tasarruf ettiriyor..

    hani yiğit buluta ampülü savun deseler benim burda yaptığım kadar yapamaz. valla bu ampul başka diyelim. laf salatasını keselim.

  • sabahın 6’sında uyanmış ve zombiye dönüşmeye ramak kalmış bünyenin 3 gün üst üste giyilmiş pantolonu koklayıp 1 gün daha giderinin olduğuna karar verdikten sonra yüzünü bile yıkamadan çıkıp metrobüs duraklarının yanındaki seyyar poğaçacılardan birinde (bkz: merhaba poğaçacı) kendisinin kahvaltı addettiği fakat aslında sadece beyninin ona sigara altlığı yapması için gönderdiği güçlü sinyallere yenik düşmesinden mütevellit 2-5 tane arası poğaçanın mideye işkence niyetine duhul edilmesi ve akabinde tek nefeste çektiği 200ml şeftalili meyve suyunun bünyede yarattığı anlık enerjiyle güne mutlu başlandığı istanbul’un çoğu beyaz-mavi yakasının her gün yaptığı survival instinct.

    not: bilerek nokta, virgül koymadım ve tek nefeste okunmasını istedim. lütfen ilkokuldaki türkçe hocamın mezarındaki ana babasına kadar sövmeyin dostlar. *

    edit: imla

    debe editi: valla bu kadar etkileşim alacağını düşünmedim ama sanırsam herkesin belli bir dönemine hitap etti bu entry. sağol sözlük :)

  • dün akşam seasons'da emre çolak'a karşı maç yaptığım oyundur.

    emre çolak olduğundan %100 eminim adamın. zira sneijder'in yerine emre çolak'ı oynatıyordu. düşündüm, bunu dünya üzerinde sadece emre çolak'ın kendisi yapabilir.