hesabın var mı? giriş yap

  • dekanla telefonda konuştuktan sonra kapatırken "öptüm" demek. şu an hislerimi anlatmak için hazır hissetmiyorum.

  • milletin ölüm haberinin "şunu gömmüştür", "bunu gömmüştür" diye başlığından alınan oyuncu.

    bu arada başlığına gelmişken,

    adam öğretmeni oynuyor, öğretmen oluyor, ailesine düşkün baba'yı oynuyor, o oluyor. çirkef bir adam oynuyor, "çirkef" oluyor.

    büyük şizofren olduğunu düşünüyorum. yoksa bu kadar karakterden karaktere geçiş olmaz.

    mesela kenan imirzalıoğlu kendini çok geliştirdi yeaa ya, ulan adam yıllardır miroğlu'nu oynuyor. hangi role geçse miroğlu'nun bıyık bırakmış halinden öteye geçemiyor.

    ama münir özkul öylemi. salak milyonerler filminde çoluğu çocuğu olmayan, karısıyla bir evde yaşayan , sahaflarda kitapçı adamı öyle bir oynuyor ki bir an münir'in esas mesleği kitapçılık da, oyunculuğu ek iş yapıyor sanarsın.

    bu arada hababam sınıfında kalp krizi geçirdiğinde, yaşar usta ile oda bastığında, aynı yaşar usta bahçede gaz verirken ağlatandır. açar açar izlerim o ormandaki konuşmasını en zor durumumda gaza gelirim.

  • 2020'de haber siteleri google'ı çöplüğe çevirdi mi? gözler google'da. haber sitelerinin google'ı çöplüğe çevirmesi gerçekten yaşandı mı?

    google tarafından geliştirilen arama algoritmaları haber sitelerinin google'ı çöplüğe çevirmesi karşısında ne yapacak? bu soru sabah saatlerinden itibaren merak edilmeye başlandı. internet kullancııları internette yaptıkları aramalara tüm hızıyla devam ederken, öte yandan ülkemizdeki salgın nedeniyle bir çok kurumsal firma ofislerini kapatmış halde. geçtiğimiz gün yapılan bakanlar kurulu toplantısında, binlerce kişiyi ilgilendiren bu tespit ile ilgili açıklamanın ne zaman yapılacağına da değinildi.

    ulaştırma bakanlığı ve bilgi ve iletişim teknolojileri kurumu müdürü tarafından yapılan değerlendirmeler sonucu haber sitelerinin google'ı çöplüğe çevirmesi konusunda araştırma yapıldığı, şikayetlerin google'a iletildiği söylendi. haber sitelerinin google'ı çöplüğe çevirmesi konusunda tüm detaylar ve son dakika gelişmelerini takip edebileceğiniz haberimiz...

    google inceleyecek mi?

    haber sitelerinin google'ı çöplüğe çevirmesi konusunda google'da çok önemli bir yetkilinin bu iddiları araştıracağına dair söz verdiği öğrenildi. ulaştırma bakanı adil karaismailoğlu yaptığı açıklama ile "milli birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz bu günlerde, haber sitelerinin google'ı çöplüğe çevirmesi konusunda google'ın hassasiyetlerimize ve kırmızı çizgilerimize dikkat edeceği yönünde teminat verdiğini" bildirdi.

    işte haber sitelerinin google'ı çöplüğe çevirmesi ile ilgili haber ve açıklamanın tüm detayları...

    edit: seo'nuzun da sizin de taaaa mk

    edit 2: a) @ha oylemi nickli yazar arama motorundan haber sitelerini neden kaldır mıyorsun? dedi. cevap veremedim. mal gibi kaldım. chrome kullananlar linkte anlatılan eklentiyi kurarak istedikleri siteleri arama sonuçlarından çıkarabiliyorlarmış.

    b) "ya ben haber okumak istiyorum" diyen arkadaşlar, @finite state acceptor nickli yazar makine öğrenmesi kullanılarak yapılan haber.ozetgecer.com adlı bir siteden haberdar etti. henüz geliştirme aşamasında ancak, özet haber okumak isteyenler bakabilir.

  • ailece akşam yemeğinde anaokuluna yeni başlamış ilay (4,5) ve ilkokula yeni başlamış ege (6,5)...

    ilay: durun durun, yemeyin, önce yemek namazı yapmamız lazım...
    romica: yemek namazı da nedir?
    ilay: açın elinizi, benim bağırdığımı bağırın benden sonra, tamam mı?
    romica: tamam.
    ilay: kan içelim, kan içelim!!!
    romica: o ne be???
    ege: of ilay, öyle değil o... yediğimiz can olsun, içtiğimiz kan olsun, hepimize afiyet olsun!

  • 100 üzerinden 130 ile dede korkut anadolu lisesi 1. sınıfta aldığım fizik notumdur.

    olay şöyle gelişti efendim:

    efsane bir hocamız vardı. süzmenin tekiydi. ajdar tipli bir vakaydı. sınavlarında a.b.c.d.e.f.g.h.ı.j.k.l.m diye gruplar olurdu ve hepsinin de soruları tamamen farklı olurdu. bazen bir sınıfta aynı gruptan olan 3 kişi falan olurdu.

    neyse bu eleman yan sınıfta sınav yapmaya girmeden önce kapıda bizim mikail "hocam napıyorsunuz" dedi, hoca da "sınava giriyorum" dedi. neyse mikail hocaya "hocam elinizdekilerden bir tane versenize" dedi ve hoca da sınav kağıtlarından birini verdi. o derece süzme idi. koptuk o an. mikail d grubu bir kağıt almıştı. sorulara baktık, çözmek mümkün değil. herkes çözmeye çalışıyor d grubunun sorularını ama imkansız gibi. mikail 3 tanesini çözdü, başka soruları çözebilenler oldu kendilerince, herkes o grubun sorularını yazdı ve hoca süzme olduğundan hocayı kandırıp herkes d grubu alır yırtarzı eşiğine odaklandı.

    yan sınıfın sınavı bittikten sonra hoca bize girdi. girdi derken öyle değil. sınıfa girdi yani. neyse. hoca kağıtları dağıttı. önce kız hocam ben d grubu alabilir miyim diye kağıdını verdi hocaya. hoca verdi. sonra herkes d istedi. yaklaşık 20 kişi falan d grubu oldu. daha fazla d grubu kalmadığından d grubu olamadı diğerleri. ben de d grubu alamayanlardandım. benim grubumdan 4 kişi vardı sınıfta. önümdeki ezgi, yanımdaki sıra arkadaşım yiğit, arkamdaki sena ve ben. öyle denk getirdik kağıtları değiş tokuşla.

    velhasıl 4'ümüz de zeki çocuklardık. ama sorular harbiden kazıktı. sınıf birbirine girmişti. millet alenen kopya çekiyordu ama hoca süzme olduğundan hiçbir şey demiyordu. curcuna içinde herkes mikail ve çevresinde d grubunu yapmaya çalışıyordu. biz de baktık her soruyu çözemeyeceğiz. ben 3 soru çözebildim o kağıttan. ve fizikte en iyi öğrencilerden biri olmama rağmen. diğer arkadaşların da çözebildiği sorular ile toplamda 7 ya da 8 farklı soru çözebildik. aralarda yanlış da çıkar, hoca da süzme diye ben fikir öne sürdüm. dedim ki aynı soruları arka sayfaya da cevaplayalım. hoca süzme, anlamaz. yuttururuz. kızlar cesaret edemedi. yiğit 4 tane mi ne soruyu arka sayfaya tekrar cevapladı. ben de ondan daha fazlasını.

    ama sorular kazık olduğundan hiç emin olamıyorduk. ne alacağımız tam sürpriz olacaktı. öyle de oldu.

    sınav sonuçları açıklanıyordu 2-3 hafta sonra. ben ve yiğit arka arkaya geliyorduk sınıf listesinde. hoca başladı okumaya. d grubu tam sıçışta idi. en güvendikleri isim mikail, ilk açıklananlardandı. 45 almıştı. ondan yüksek alan da yoktu d grubunda. herkes 15-20 gibi notlar alıyordu. daha düşükler de vardı.

    hoca okuyor

    ali 10
    veli 05
    deli 25
    sena 80 (bizim gruptan) oooovvv çekiyor millet
    ...
    ..
    ezgi 80 (bizim gruptan) oovvvv çekiyor millet ben sıçıştayım. onlar zaten 8 soru yapmıştı. o zaman bizim hile anlaşılacaktı.
    ..
    ..
    yiğit 120 (sınıf yarıldı) biz koptuk
    uğur 130 (sınıf krize girdi) gülmekten ölüyoruz.

    neyse herkes bitince bizim süzme bize döndü:

    - çocuklar sizin kağıtları 3'er defa topladım her seferinde 120 ve 130 çıktınız. (biz anladı sanacakken) biliyorsunuz bir sınavda 100 puandan fazla alamazsınız, sizin 20 ve 30 puanlarınızı 2 sınavlarınıza ekleyeceğim. aferin çocuklar!

    yemin ediyorum sene bitene kadar güldük. hala da gülüyorum yıllar geçti amk. bir insan nasıl bu kadar süzme olabilir:)

    efsane hocaydı yeminle. her ders uçuk başka vukuat olurdu:)

  • duman'ın değil tgb'nin halt yemesidir. adamlar fiyatlarını söylemiş senin işine gelmezse cagirmazsin. sanki zorla aldilar parayi. yine tgb'nin bok edip suçu başkasına attigi bir başka olay. bir işiniz düzgün olsun arkadaş ya.

    edit:olay hiç tgb'nin anlattigi gibi degilmis. adamlar soma kazasindan önce planlayip anlasmis dumanla. zaten tgb'den de bu beklenirdi. bu adamlara inanip gaza gelmeyin amk işleri güçleri dezenformasyon.
    (bkz: #44945415)

  • pizza hut'ın sınırsız pizza promosyonunda kenarlar dahil 24 parça pizza yemek.

    2. veya 3. pizza'dan sonra pizzaları yavaş getiren garsona, "bilader biz buraya doymaya değil, ölmeye geldik" demek.

  • oyunu komple bitirdikten sonra detaylı bir inceleme yazmaya karar verdim. dikkat: spoiler içerir.

    öncelikle oyunun ana hikayesini pazar gecesi, %100'ünü de pazartesi günü bitirdim. oyunu 7 eylül 00.00'da açıldığı an oynamaya başladım ve %100'lemek için yaklaşık bir 35 saat harcadım diyebiliriz.

    --- spoiler ---

    oyunun ana hikayesinden başlarsak, tek kelime ile mükemmel diyebilirim. spider-man 2 dahil* bütün filmlerinden, hatta direkt bütün marvel filmlerinden daha güzel bir hikaye ve macera olduğunu düşünüyorum.

    oyunda 22 yaşında, üniversiteden mezun olmuş bir peter parker'ı canlandırıyoruz. kendisi 8 senedir spider-man ve epey bir deneyimi var. çok para getirmese de inandığı bir iş olduğu, geleceği değiştirebildiğini düşündüğü için bir labaratuvarda çalışıyor. dünyayı sadece spider-man olarak değil aynı zamanda bir bilim adamı olarak daha iyi bir yer haline getirmeye çalışan bir peter parker söz konusu, ki bu daha önce filmlerde göremediğimiz bir yönü. aynı zamanda kostümüdür teknolojisidir, kullandığı gadgetlardır her şeyini kendinin halletmiş olması benim hep istediğim ama daha önce pek göremediğimiz hareketlerden.

    hikayeyi mükemmel yapan unsurlardan en büyüğü bana kalırsa karakterlerin duygu yüklü olması ve gerçek hissettirmesi. oyunda otto octavius'u gördüğünüz anda "aha doc ock geldi", "e bu muymuş yani" diyorsunuz ama oyunu öyle bir işliyorlar ki, bir yerden sonra kendinize "lan acaba octopus olmayacak mı?", "octopus olsa da kötü olmayacak sanki" gibi ne olacağını kestiremediğiniz bir rotaya giriyorsunuz. otto'nun nefreti, hastalığı ve motivasyonunu görüyor ve ne yola ilerlediğine yavaş yavaş şahit oluyorsunuz. oyunun size verdiği devreleri ve deneysel çalışmaları yaparken aslında doctor octopus'u yavaş yavaş sizin yarattığınızı fark ediyorsunuz, ki bu çok peter parker'lık bir olay.

    öte yandan martin li'nin karakterini hem anlıyorsunuz, hem de gerçek bir terörist olduğu için olayın nereye gideceğini kestirmeye çalışıyorsunuz. norman osborn her zamanki gibi nefretlik bir karakter olarak ortaya çalışıyor fakat onun da bir motivasyonu olduğunu fark ediyorsunuz. oyunda bir sürü karakter olmasına rağmen işlenişi çok akıcı ve tane tane, o yüzden sizi içine çekiyor hikaye. oturduğunuz gibi kalkamıyorsunuz su gibi açıp gidiyor.

    normalde miles morales karakterini hiç sevmem, hatta nefret ederim bile diyebilirim, fakat bu oyunda işlenişi fena değildi. yine de oyun sonunda kendisinin örümcek güçlerini kazanması beni endişelendirmedi değil. umarım bir sonraki oyunda kendisine oynanış süresinin yarısını falan vermeyi tercih etmezler. bu oyundaki oynanış süresi kadar bir sonraki oyunda da olabilir, hatta mj'in süresi de benden olsun. ama daha fazlası sequel'i bozar. spider-man dediğin peter parker'dır diyorum ve bu konuyu da geçiyorum.

    daha sonra son savaşta, peter spider-man olduğunu otto'nun bildiğini öğrendikten sonra "you knew." demesi, daha sonra her şeyin kafasına dank etmesi ve tekrardan sinirli bir şekilde "you knew!" demesi insanın tüylerini diken diken eden bir sahneydi. ayrıca ilk kez söylediğinde altyazılarda "spider-man:" derken, ikince you knew'da "peter parker:"'a dönmesi müthiş güzel bir detaydı.

    özetle hikaye olarak gelmiş geçmiş en güzel spider-man hikayelerinden biri olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. sürükleyiciliği, akıcılığı, duygusal yatırımı ve karakterlerin oluşumu ve değişimi çok güzel biçimde oyuncuya aktarılmış.

    oynanış kısmına gelecek olursak:

    öncelikle swinging tek kelime ile inanılmaz. oyunu bitirdikten sonra bile açıp sadece 1-2 saat sıkılmadan şehirde binalara ağ atıp gezebiliyorsunuz. dive atarak, web-zip ve point launch ile müthiş hız ve momentum kazanabiliyorsunuz. duvarlarda koşması olsun, binanın diğer tarafına dönerken veya tepeye çıkarken ağ atıp çekmesi olsun; su kulelerinin, tabelaların ve boruların içinden dönerek geçmesi olsun inanılmaz olmuş ya, ötesi yok yani. bir kere gökyüzüne ve bulutlara ağ atıp gezmediğiniz, ağlar binalara yapıştığı için son derece gerçekçi hissettiriyor. önceki oyunlarda ps2'deki spider-man 2 hariç böyle bir mekanik yoktu, geri getirmeleri çok büyük akıllılık olmuş.

    mj ve miles görevleri oyunun hızını biraz düşürmüş ama kötü olmuş diyemem. olmasaydı da olurmuş ama fena değil diyelim.

    combat kısmına gelecek olursak oyunu şaheser kılan diğer bir kısım olduğunu söyleyebiliriz. arkham'dan esinlenildiği söyleniyor ve ilk başlarda pek bilmediğiniz için öyle geliyor, ama sonradan anlıyorsunuz ki ikisinin tek ortak noktası kare tuşuna basarak yumruk atmanız ve bir counter mekaniği olması, ki counter mekaniği de oldukça farklı.

    arkham oyunlarndaki dövüş sisteminin ve akıcılığının bir hayranı olan ben bu oyundaki sistemi çok daha başarılı buldum. yapabileceğiniz hareketler ve kombinasyonlar o kadar farklı ki tamamen sizin yaratıcılığınıza kalmış. batman oyunlarından belki de en büyük farkı savaşı havaya taşıyabiliyor olmanız. kare tuşuna basılı tutunca bir aparkatla adamları yukarı atıyor, tekrar kareye basınca da yanlarına çıkıyorsunuz. istereseniz adamları tekrar yere çarpıp üzerlerine ağ atarak saf dışı bırakabiliyor, isterseniz adamı havada ağlayıp yere ya da bir binaya çarpıp ora yapıştırabiliyor, isterseniz çeşitli kombinasyonlarla havada dövmeye devam edebiliyorsunuz. oyunda gatgetların ve web-shootlerarın kullanımı düşmanları saf dışı bırakmanın en büyük yolu. bir adamı bayılana kadar dövmek yerine yere düşmüşken ya da duvara yakınken ağlayıp oraya sabitleyebiliyorsunuz. ayrıca oyundaki gadget çeşitliliği çok yerinde ve hepsi kendine bir taktiksel kullanım alanı bulabiliyor. bu yüzden combat sistemi arkham serilerindeki yumrukla, xx ile adamların üzerinden atla, countera bas, adamları tekrar yumrukla sisteminden daha derin ve daha eğlenceli olarak karşınıza çıkıyor. ayrıca spider-man'da da arkham oyunlarındaki gibi finisherlar var ve animasyon sayısının epey daha güzel olduğunu söyleyebiliriz. ilk defa gördüğünüzde "vay be" dedirten cinsten.

    ayrıca combatta focus adında bir sistem de var. yukarıda bahsettiğim finisherları bir focusunuz olduğunuzda kullanabiliyorsunuz. oyuna bir bar ile başlıyorsunuz ama seviyeniz arttıkça üç taneye kadar focus barınız olabiliyor. ayrıca bu focus özelliğini kendinizi iyileştirmede ve dövüş sürenizi uzatmada da kullanabiliyorsunuz, ki çok yerinde düşünülmüş.

    oyundaki yan görevler fena değil, ama ana görevler yanında sönük kaldığını söylemek pek de yanlış olmaz. tombstone görevi hariç diğerlerine ortalama diyebiliriz. güvercin yakalamasıdır üniversite öğrencilerini kurtarmasıdır fena görevler değil, ama mükemmel de diyemeyiz. bu görevleri eğlenceli kılan diğer bir unsur da aradaki konuşmalar ve espriler oluyor. oraya git, adamı döv, geri gel, tekrar git, tekrar adamı döv şekline benzese de söz konusu karakter spider-man olunca yaptığı bir iki şaka bile o anı sizin için eğlenceli kılmaya yetebiliyor.

    oyunun seslendirmesine gelecek olursak tek kelime ile efsane olmuş. spider-man/peter parker'ı yuri lowenthalseslendiriyor. espriler, şakalar olsun tek kelime ile inanılmaz olmuş (sana bakıyorum spider-cop*) ve size oynadığınız karakterin spider-man olduğunu her saniye hatırlatıyor adeta. ayrıca seslendirme demişken arada çıkan j jonah jameson podcastleri de oyuna inanılmaz bir hava katıyor ve sizin modunuzu bir anda yükseltebiliyor. en basitinden yaptığınız research station görevlerinden sonra bile üzerine yeni bir program yapıp komedi unsuru gerçekten kaliteli olan bir diyalog ortaya çıkıyor. kısaca seslendirmesi de 10 üzerinden 10 diyebiliriz.

    grafiklere ve photo mode'a pek bir şey yazamıyorum çünkü düz övgü olacak ne dersem diyeyim. mükemmel, inanılmaz, sansasyonel...*

    toparlayacak olursak oyun mükemmele yakın bir oyun, ve gerçekten beklendiğine kesinlikle değdiğini söyleyebiliriz. oyundan keşke olsaymış diyebileceğim birkaç tane kostüm var, çizgi romanlardaki iron spider olsun, superior kostümü, bagman kostümü olsun, en azından eski filmlerden kostümler falan ne bileyim çok daha iyi olabilirdi. çoğunluğun aksine simbiyot kostümün dlc ile gelmesini katiyen istemiyorum, çünkü o ayrı bir oyunun konusu ve kendi oyununu hak ediyor kesinlikle.

    öte yandan oyunu %100'lemem 35 saat kadar, hikaye modunu bitirmem de aşağı yukarı 13-14 saat sürmüştür diye tahmin ediyorum. çok fazla şehirde gezip sırt çantası falan topladığım için kesik kesik oynadım ama bana yeterince uzun hissettirmedi. gönül isterdi ki ana hikaye 20 saat olsun ama o zaman bu kadar etkileyici ve başyapıt derecesinde olur muydu bilinmez.

    benim oyuna son puanım üstte bahsettiğim sebeplerden dolayı 9.5/10. konsol aldırtır mı? aldırtır. goty adayı mı? evet goty adayı. ha kazanır mı? pek kazanabilir gibi değil. arkham oyunları ile kıyaslarsak hemen hemen her şeyiyle arkham knight'tan fersah fersah iyi olduğunu düşünüyorum. aşağıda kalan kısımlarına gelecek olursak arkham knight'taki yan görevler çok daha dolu doluydu ve daha güzel bir hikayeyi anlatıyordu. stealth sistemi çok daha iyiydi. ama geri kalan her şeyde spider-man kazanıyor diyebilirim. arkham city ile kıyaslarsak da ikisi benim için kafa kafaya fakat yeri bende çok ayrı olduğu için arkham city'e bulmacalarından ve uzunluğundan dolayı bir tık daha fazla puan verip önde olduğunu söylüyorum. fakat bu şekilde devam ederse ikinci oyunda spider-man onu da geçebilir, hiç şaşırmam.
    --- spoiler ---

    sıralama yapmam gerekirse:

    arkham city>~spider-man>arkham asylum>arkham knight

    diyorum.

    son olarak tanım: inanılmaz örümcek-adam'ın inanılmaz oyunu.