hesabın var mı? giriş yap

  • (bkz: brad pitt)

    brad abi, the mexican filminin büyük çoğunluğunda bu şekilde arzı endam etmiştir. ama yine ona yakışmış bize yakışmamıştır.

    1 2 3 4

    fena moda değildi lan bence, türkiye neler gördü, öyle demeyin.

    (bkz: the mexican)

  • doğma büyüme eskişehirliyim.

    teyzemler ve halamlar bursa'da oturuyor, halamın kocası enişte bulgaristan göçmeni.

    kuzenler de doğma büyüme bursalı. teyze tarafı çarşambada, hala tarafı hürriyette oturuyordu.

    çocukluğumda yazları bir ay falan kalmaya bursaya giderdik (yaklaşık 20 sene öncesi)

    o yıllarda eskişehirden bursaya gidince orası bize çok daha güzel geliyordu. hürriyette komşuluk vardı, yazdan yaza gitsek de orada arkadaşlarım vardı, çoğu göçmen çocuklarıydı. çok sevimli temiz mahalleydi. güvenliydi.

    çarşamba daha merkezi, daha güzeldi. apartmanın altında darmstad fırınını hatırlıyorum. her yer yeşil, her yer parktı. akşamları da kültürparka gidiyorduk. o yıllarda eskişehirde kültürpark gibi bir alan sanıyorum yoktu. ailece geç saatlere kadar dolaşır yorgunluk atar eve öyle giderdik.

    geldik bu güne;

    sanırım hürriyet çok bozulmadı ama çarşamba resmen suriye olmuş.türkçe tabela görmek zor. insan kalitesi çok düşük, çok kalabalık, eski rahatlık güvenli ortam yok.

    uzun uzadıya yazmak istemiyorum, kısacası semti mahvetmişler.

    teyzemler çarşambadan dikkaldırıma taşınarak biraz olsun nefes aldılar.

    eski güzel bursa yok.

    şimdi kuzenler nefes almaya eskişehire geliyorlar.

    güzel bursamızı el birliği ile mahvettiler. ve kimse bunu nufus artışıyla sanayiyle göçle falan izah edemez. 20 yıl önce de bursada sanayi vardı, 20 yıl önce de bursa göç alıyordu.

    eski güzel bursa kötü niyetli insanlar tarafında bu hale dönüştürüldü.

    şimdi konuyu siyasete çekmiş olmak istemezdim ama eskişehirde yerelde büyükerşen'e oy atarken aklımdaki şey "eskişehir de bursa gibi olmasın"dı.

    uzun lafın kısası genç sayılabilecek bir yaşta olan ben, kötü yönetilen bir şehrin nasıl kötüye gittiğini, iyi yönetilen bir şehrin de nasıl iyiye gittiğini 15-20 yılda canlı olarak gözlemledim.

    bursa seçimlerinin bedelini ödüyor, eskişehir de seçimlerinin karşılığını alıyor diyebilirim.

  • marmara üniversitesi - ekonometri bölümünü kazanan arkadaşlara 2 yıl sonraki ygs sınavında başarılar dilerim.

  • hiç düşündünüz mü " osmanlı sarayları'nda her gün yüzlerce çamaşır nasıl yıkanıyordu? " diye?

    işte bu sorunun cevabıdır câmeşûyân!
    sarayda çamaşırları yıkamakla görevli olan kişilerdir.

    farsça elbise anlamına gelen câme ve yıkayan anlamına gelen şûy kelimelerinin birleşmesiyle oluşmuş kelimenin çoğul hâlidir.
    zaten günümüzde kullandığımız çamaşır kelimesi de câmeşûydan gelmektedir.

    acemi oğlanlarının en istemediği görevler arasındadır.
    bu zamana kadar bu kimseler hakkında bir kaç fetva okusam da 16. yüzyıldan şöyle bir fetvayı söyleyeyim:

    çamaşırcıya verilen elbiseler çalınır ise ve çamaşırcının bu olayda kusuru bulunmakta ise elbiselerin bütün tutarı çamaşırcının maaşından kesilir.

    eğer kusuru yok ise bu sefer de yarı tutarı maaşından kesilecektir.

    bu çamaşırcıların başlarındaki kişiye çamaşırcıbaşı denilmektedir. uzun etekli bir entari giymesi zorunludur. bunun görevi çamaşırların yıkanıp kurutulması ve daha sonra ütülenip sahiplerine yahut sahiplerinin hizmetlilerine teslim edilmesi sürecinde çamaşırcıları yönetmektir.
    güğümcübaşı ile aynı rütbededir.

    saraydaki üst düzey görevlilerin her sene bazı kıyafetlerini çamaşırcıbaşıya hediye etme geleneği osmanlı imparatorluğu son bulana dek devam etmiştir.

    câmeşûylar, osmanlı saraylarının en göze görünmeyen hizmetlileridir de diyebiliriz. 19. yüzyıl ortalarına kadar sarayın bodrumunda taştan yapılmış teknelerde gün boyu çamaşır yıkayıp sonra bunları kurutup ütüleyip akşam olunca da bitkin bir şekilde yatarlar imiş.

    ikinci abdülhamid döneminde ise padişahın çamaşırcıları ayrılmıştır diğerlerinden. muhtemel sebebini ikinci abdülhamid'in yoğun şekilde yaşadığı öldürülme korkusu olduğunu düşünüyorum.
    beyaz kıyafetli çamaşırcılar ikinci abdülhamid'in kıyafetlerini bu dönemde gümüş teknelerde yıkamaya ve bahçede sadece padişaha ait çamaşır iplerinde kurutmaya başlamışlardır.

    divân-ı hümâyun üyelerinden sadece vezir-i âzâmın köşküne câmeşûyân kadrosundan çamaşırcı alma hakkı vardır.
    diğer üyeler ya kendileri evlerine hizmetçi alarak çamaşırlarını yıkatmalı ya da kendi maaşlarından kesilecek ücretlerle sarayda çamaşırcılardan yararlanabilmektedir.

    ismini bildiğim daha doğrusu adını hatırlayabildiğim tek çamaşırcıbaşı, sultan üçüncü ahmed döneminde topkapı sarayı'nda bulunan çamaşırcıbaşı yusuf ağa'dır.
    kendisi, bir defter tutmuştur ve bu defter topkapı arşivinde bulunmaktadır.

    buhur suyu diye bir çeşit dönemin parfümü diyebileceğimiz kokudan bahseder yusuf ağa.
    padişaha bunu ikram ettiğini ve padişahın bu kokuyu çok beğenerek kendisine 15 altın bahşiş verdiğini söyler.
    umarım hayrını görmüştür.

  • üst edit: bana kiralık ilan gönderenlere çok teşekkür ederim. araştırmaları son 2 haftadır sürdürüyorum. görmediğim pek ilan kalmadı diyebilirim. ancak değerli zamanını ayıran sizler benim canımın ciğerisiniz. hep böyle güzel kalın!

    herkese merhaba,

    iş değişikliği sebebiyle ümraniye'de ev arayışım bulunuyor. 1+1 ve 2+1 olarak ev bakıyorum ancak ne yazık ki uygun bir fiyatta kiralık ev bulamıyorum.

    ev fiyatları;
    dökük olarak 2500 tl'den başlıyor.
    normal olarak 3500 tl'den başlıyor.
    iyi olarak 4500 tl'den başlıyor.

    bu fiyatlara ek olarak, faturalar + yemek + aidat + eşya taksiti, ödemeleri eklenince 5 bin liraya yaklaşıyor hatta fazlasıyla geçiyor. bir insanın tek başına berbat standartlarda bir eve çıkması imkansız gibi duruyor. bu şartlarda eve çıkan birisinin üsküdar'a gideyim de kız kulesine karşı şöyle bakıp döneyim demesi için 40 kere düşünmesi, hesap kitap yapması gerekiyor.

    7000, 10000, 15000 hatta 40000 tl'ye kiralık yerler mevcut buralarda kimler kalıyor.
    250 tl indirim talep ettiğim pazarlıklar oluyor. evlerini boş tutuyorlar yine de 250 tl altına düşmüyorlar. böyle bir şey olabilir mi ya, ev sahipleri veya emlakçılar bu durumu gerçekten düşünmüyor mu?
    işin en garip tarafı bu evler sürekli tutuluyor. eskaza bir ilan yakalasam 2500 tl altında ya kaporası verilmiş ya da ilanı kaldırmayı unutmuşlar.

    arkadaşlar bir insanın normal bir evde yaşaması neden bu kadar zor. son bir ayda 1500 tl olarak açılmış ilanlar yılbaşından sonra 3500 tl olarak güncelleniyor.

    edit: mesaj atan arkadaş, bu şehirde öğrenciler yaşıyor onları da düşünsene. zor bela ailesi okuması için devlet üniversitesine gönderiyor. yurtlarda yer bulamıyorlar. hadi biz çalışıyoruz ucu ucuna yettik. onlar ne yapacaklar!

    edit2: allah aşkına paylaşımlı odalarda nasıl kalacaksın burası türkiye. nasıl güveneceksin, kime güveneceksin?

    edit3: bazı arkadaşlar, elinizi vicdanınıza koyun gerçekten. eğer yoksa bile bir zamanlar nasıldı diye hatırlamaya çalışın. burada bahsettiğimiz konu, sadece dijital bir kırıntı değil. mevzu bahis insanların gerçekten sokakta kalması. üniversite hayaliyle, yeni evli mutlu bir yuva hayaliyle, güzel bir çocuk yetiştirmek hayaliyle, kendi özgürlüğünü tatmak hayaliyle yaşayan insanlar için bu hayallerinin yok olması demek.
    lütfen ama lütfen entry girerken bu noktaya dikkat edin.

    edit4: bir arkadaş mesaj kutuma şu garip şeyi iletmiş. "1+1 bakiyorum yazmissin 1 bak o zaman. tek oda mutfak."
    allah razı olsun parkta yat dememiş :(

    edit5: çeşitli arkadaşlar avrupa yakasına (beylikdüzü, bahçelievler) yerleşmemi öneriyorlar.
    iş ümraniye'de taş mı yiyelim?

    edit6: arkadaşlar bir mal o fiyattan piyasaya sunulmus olsa bile takas gerçekleşmediği sürece onun gerçek değeri olmaz.
    bu işin kontrolü basit, bir şekilde o muhitte son 10 tutulan evlerin özellikleri ve fiyatlarını vereceksin. araya bir makas belirleyip ev sahibinin ilan sınırını çizmek gerekiyor.
    madem serbest piyasa bir dökün bakalım verileri, arz - talep diyip kaçmak kolay.