hesabın var mı? giriş yap

  • bununla ilgili şöyle bir güncel örnek vermek isterim.

    dün, yoğun toplantıların olduğu bir gündü. evden çalıştım. sabah 8.15'te uyandım. 8.30'da ferah bir şekilde işime başladım. yoğun bir günü bile yıpranmadan tamamlayıp 18:00'de işimi bitirdim.

    bugün ofise gelmeyi tercih ettim. yol normalde 20 dakika civarı sürdüğü için ve toplantım saat 9'da olduğu için 8'de evden çıktım. insanlar -haklı nedenlerle- toplu taşımadan kaçındıkları için korkunç bir trafik vardı. 1 saatte ofise ancak ulaşabildim. koştura koştura masama oturdum. saat 9.05'te, 1 saat araba kullanmış ve yorgun bir şekilde işe başladım.

    ev yerine ofise gelerek;

    -dönüşle birlikte- 2 saati yol için kaybettim
    1 saat daha az uyudum
    eve yorgun döneceğim için muhtemelen yemek yapamayacağım.
    daha verimsiz çalıştım
    en az 1 litre benzini doğaya saldım.
    bu benzin tutarı kadar kaynak boşa gitti.
    işveren açısından elektrik, su, kahve, havalandırma gibi ek maliyetlerim oldu.
    1 günlük pantolon ve gömlek yıkama, ütüleme masrafı oluştu.

    ben hibrit modeli destekleyen bir insan olarak bu fikrimden de caymaya başladım. hele ki pandemi korkusu hala bu kadar yoğunken imkanı olan herkes evden çalışmalı.

  • bu konudaki son sözü dostoyevski söylemiştir zamanında :

    "insanların birbirini tanıması icin en iyi zaman, ayrılmalarına en yakın zamandır."

    budur.

  • yıllar sonra ilk defa büyük bir keyifle çizgi film izlerim diye kaltım ama, lan öyle bir çizgi filmler var ki 20 dakika izledim, mevzuyu anlamadım amk? çakmaktaşlar nerde lan şerefsizler!!!11

  • şimdi amsterdam yolcularına bir tüyo vereceğim, umarım yaparsınız yolunuz düşerse.

    dün amsterdam'ın ünlü ve neredeyse turist pazarı olarak bilinen albert cuyp (bkz: albert cuyp markt) pazarına gittim.
    neden gittim, çünkü orada bir volendam'lı balıkçı var ve onun balık ekmeğini çok özlemiştim, daha doğrusu ekmek arası haring balığını. böyle çiğ çiğ yeniyor. evet 'ııııy' diyebilirsiniz, çünkü yiyen ya seviyor, ya da 'bir daha asla' diyor.

    hani balık yeyince üzerine helva yenilir ya hep.
    balıkçıdan çıktım ve üzerine bir de stroopwafel aldım tezgahlardan birisinden helva niyetine. bu başlık altında tanım yapılmış yeterince, tekrar üzerinden geçeyim:
    stroopwafel çok ince gofretimsi arasında karamel/pekmez karışımlı bisküvittir ve burada sıcacık sunulur. hollanda'nın geleneksel bisküvilerinden birisidir.

    tarihçesi:
    ilk defa 19. yüzyılın başlarında gouda kentinde yapılmaya başlanmış ve ilk etapta 'gouda wafel' diye bilinmiş. o yıllarda diğer kurabiye artıklarının atılmaması ve arasına pekmezimsi tatlı sürülerek ve sıcak preslenmesi sonucu ortaya çıkmış.
    yapılması çok maliyet istemediğinden, 'fakir fukura kurabiyesi' diye ün yapmış. (bizim kuru fasulyenin başlangıç kaderi gibi.)
    1870 yılında gouda'dan tüm ülkeye yayılmış. o kadar bereketli ki, iyi preslenmeyenlerini küçücük kesiyorlar ve 'kırıntı' kurabiye olarak kese kağıdı içinde satıyorlar. bu şeklide kesinlikle çok lezzetli.

    covid-19 dolayısı ile pazarda az tezgah vardı ve ilk gördüğümden stroopwafel aldım.
    ben salına salına bisikletime doğru yürürken sağ taraftan birisi ingilizce seslendi:

    + 'excuses me, are you dutch or tourist?'

    döndüm baktım, çok şirin bir stroopwafel tezgahı.
    görsel

    'turist değilim, buralıyım' dedim hollandaca.
    + 'gelin, gelin, lütfen size bir de benim stroopwafel'dan ikram edeyim' dedi.

    elimdekini daha bitirememiştim, ama tamam dedim kırmayayım.

    'biliyor musunuz, o aldığınız stroopwafel aslında 'turist' stroopwafel'ı' dedi.
    devam etti:
    'babam rudi tam 47 yıl önce bu pazara geldi ve bu tezgahı kurdu' dedi.
    görsel

    babası işi gouda'da bir ustadan gizli formülüyle öğrenmiş ve pazarın aslında en iyi stroopwafel ustasıymış. zaman içerisinde 6 tane başka turistik stroopwafel tezgahı gelmiş pazara, ama tarifin orijinali rudi'de.

    ikram etti ve evet, kesinlikle büyük fark vardı.
    şimdi tezgahı rudi'nin oğlu dennis sürdürüyor ve istanbul'dan çok ziyaretçisi olduğunu söyledi ve ekledi: türkiye'den gelenler hep 'çok güzel, çok güzel' diyorlarmış. bunu artık o da öğrenmiş ve türkçe söyledi hollandaca aksanıyla.*

    bu stroopwafel tüyosundan ekşicileri mahrum edemem dedim ve yazdım.

    bu tezgah pazarın neresinde?:
    pazarda mutlaka 'altın melekli' binayı bulun.
    47 yıldır tam onun önünde.
    görsel

    afiyet şeker stroopwafel olsun. *

  • geleceği görmektir.

    ingiltere'de uygulanmaya başlanan yeni müfredatta çocuklara 5 yaşından itibaren programlama ve algoritma eğitimi verilmeye başlanmış. özellikle algoritma tarafındaki mantık eğitiminin bu yaşlarda çok yararlı olacağını düşünüyorum.

    acaba bu küçük yazılımcılar kızlı erkekli mi alıyorlar dersleri, yemekhanede haşa beraber mi oturuyorlar?

    din haneleri boş bırakılırsa zorunlu din eğitimi almak zorunda olurlar mı?

    ahlaksız batı bunlardan hiç bahsetmemiş.