hesabın var mı? giriş yap

  • arkadaşlar ödül yönetmeliğimize göre olimpiyatlarda 1500 metrede birinci olan aslı çakır alptekin'in 2000, ikinci olan gamze bulut'un 1500 cumhuriyet altını alacağını duyduğumdan beri gözüme uyku girmiyor. 1 miyon 300 bin lira civarı bir paraya denk gelen 2000 cumhuriyet altını aklımdan çıkmıyor. 1500 metre, 4 dakika koşuyorsun hop 2000 altın cepte. tamam o kadar mal değiliz, bunun önü arkası var biliyoruz. işte bunun için sizlerden bana yardımcı olmanızı ve madalya kazanmalık kolay olimpiyat sporu önermenizi rica ediyorum.

    daha önce hiç spor yapmadım, bir hayli geç kalmış sayılırım, onun için bana yıllarımı vermemi gerektirecek sporlar söylemeyin. şöyle 2016 rio olimpiyatlarına kadar öğrenip madalyayı kucaklayacağım bir spor söyleyin. rakibim de olmasın pek. yani 100 metrede yarış demeyin mesela, usain var orada ayıp olur.

    yani özetlersek, 2016'ya kadar öğrenebileceğim, kolay, rakiplerimin güçlü olmadığı, madalya kazanmalık, 120 kiloya uygun bir spor istiyorum sizden. alternatif sadece güreşmiş gibi görünüyorsa da zor o, bana daha kolay bir spor lazım ki tatlı paranın keyfine varacağım.

    not: 2016'da madalya aldıktan sonra sporu bırakacağım için, bıraktıktan sonra sarkmaya falan sebep olmayan bir şey söyleyin.

  • prof.dr. philip g. zimbardo ve ekibi tarafından her detayı ince ince düşünülmüş bir sosyal psikoloji deneyi. örnek vermek gerekirse bu deneyde gardiyan rolünü üstlenen öğrencilerin gözündeki kocaman çerçeveli güneş gözlükleri, bu gardiyanların duygularının mahkumlar tarafından anlaşılamaması için bilinçli olarak kullanılmıştır.

    bu gibi sosyal psikoloji deneylerinin tartışılmasının nedeni, deneyin asıl amacının saklı tutulması değil, deneklere başta söylenmeyen koşullar ve bu koşulların denekler üzerindeki olası olumsuz etkileridir. zimbardo deneyi'nde de mahkum olan deneklere kötü muamele görecekleri söylenmiş, ancak bu muamelenin gerçek hapishanelerde uygulananlardan biraz farklı olacağı deneyden elde edilecek sonuçların güvenilirliği açısından söylenmemiştir. deneyin en önemli koşullarından biri hapishanedeki baskı ortamının bir an bile bozulmaması ve mahkum öğrencilere neredeyse yirmi dört saat psikolojik olarak işkence edilmesidir. öyle ki bir ayağına zincir bağlanmış bir halde uyumak zorunda olan mahkumlar, yatakta dönmek isterken diğer ayaklarına çarpan zincirin verdiği acıyla uyanıp hapishanede olduklarını hatırlamaktadırlar. prof. zimbardo'nun bu detayla ilgili defterine düştüğü şu not can alıcıdır: "rüyalarında bile bu hapishaneden kaçmalarına imkan yoktu." '416 no.lu mahkum' ise yapay stanford hapishanesi'yle ilgili aşağı yukarı şunları söylemektedir: "devlet yerine psikologlar tarafından idare edilen bir hapishane, nihayetinde bir hapishane."

    prof. zimbardo'nun altı günlük kısa deney süresi içinde istemdışı olarak bir araştırmacıdan ziyade hapishane müdürü gibi düşündüğünü ve davrandığını fark etmesi; gardiyanlık konusunda hiçbir eğitim almamış öğrencilerin mahkumlar arasındaki birlik ve dayanışmayı kırmak için kendi aralarında yaptıkları görüşmeler sonucunda uygulamaya karar verdikleri yöntemlerin gerçekte de uygulanan yöntemler olduğunun öğrenilmesi; başlangıçta birkaç hafta süreceği bildirilen deney, işler iyice çığrından çıkmak üzere olduğundan (açlık grevleri, histeri krizine tutulan mahkumlar, isyan eden aileler, kaçış planları) bir haftayı doldurmadan sona erdirilince mahkum rolündeki denekler alacakları ekstra maaştan oldukları halde mutluyken gardiyanların çoğunun deneyin erken bitmesinden dolayı rahatsız olmaları bendenizi dehşete düşüren notlar arasındadır.

    özet olarak, etik olup olmadığı tartışıladursun, zimbardo deneyi bize insan davranışlarını anlama konusunda inanılmaz değerli bilgiler veren sıradışı bir deneydir.

  • reklam tekliflerini reddeden, tuncel kurtiz'in ölümüne bir köşede ağlayan sanatçı.
    değerini pek bilemediğimiz, en sahicisinden.

  • babam 7 yaşındayken babası ölmüş. annesi de kısa bir süre sonra başka bir adamla evlenip onun yanına taşınmış. bir gün okuldan evine geldiğinde kapıyı kapalı bulmuş babam. camdan tırmanıp eşyalarını almış ve yuva diyebileceği tek yerden böylece sürülmüş.

    hayatı yurtlarda ya da amcalarının yanında geçmiş. aile nedir bilmemiş pek. kimsenin evladı olmamış. ama kızkardeşime ve bana muhteşem bir baba olmuştu, yattığı yerde dinlensin...

    1.75 boyunda 56 kilo bir adamdı, mide geliştirememiş ki zavallı, çabucak doyardı. yine de, evimizin bir geleneği olarak, yemeğin en güzel yerleri kardeşime ve bana verilirken şaka yollu şöyle derdi:

    "biz küçükken yemeğin iyi tarafı büyüklere verilirdi. biz büyüdük, şimdi de çocuklara veriliyor. şu yemeğin iyi tarafından yemek nasip olmayacak bu gidişle."

  • 1991 yılında kardeşimi lösemiden kaybettik. o zamanlar ne lösev vardı ne de tedavi ettirecek durumumuz. şimdi her ay löseve elimden geldikçe bağış yaparım. bir çocuğun bir gün bile fazla yaşamasını sağlarsa helali hoş olsun.

  • şu sıralar insan hakları, ademi merkeziyetçilik, sosyal belediyecilik, vs. gibi konularla uğraşan; ama sonunda sigortalarının atmasıyla babası mad king gibi çılgına bağlayacak ve westeros'un .mına koyacak olan sürgün prenses. neden? kadının suçu yok, kanında var. babasının dediği gibi, burn them all. saçma geliyor, ama o zamanın şartları bunu gerektiriyordu.

    aha buraya yazdım, 8-9 sene sonra ben demiştim diye bu entry'yi göstereceğim.

  • moğolistan / 2011

    harhori (karakurum)- orhun abideleri.

    moğol çadırlarında konaklıyoruz. çadırların az ilerisinde derme çatma da olsa wc olarak kullanılan ufak barakamsı bir yer var. kapı yok.

    ben :-neden kapı yok ki burada?

    yerel rehber :-neden olsun?

    ben : ımm!!? wc yahu burası

    yerel rehber : ee?

    ben : ee si, kimse hacet giderirken görülmek istemez, o nedenle kapı olması gerekir

    yerel rehber : evet kimse hacet giderirken görülmek istenmez, o nedenle burada kimse hacet
    giderilen yere bakmaz, kimse bakmayacağı için de kapı yoktur.