ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
doktor hasta diyalogları
aybüke yalçın
-
kırmızı fuları olmadığı için ölümü ilgi çekmeyen genç kardeşimiz.
efsanevi cimrilik hikayeleri
-
bir arkadasin esinin anne babasina avrupa'da bir sehirden istanbul'a ucak bileti alirken daha ucuza geliyor diye biri icin ataturk'e digeri icin sabiha gokcen'e bilet almasi.
sodexo ile sevgilisine yemek ısmarlayan erkek
-
bunu beğenmeyen, bunu eleştiren maldır. yemek ısmarladığınız kız böyle birşeyi ima dahi etse, onu orada bırakın. yemeği de önünden alın. (bkz: swh)
amerikan filmlerindeki zengin sevgilileri arıyor arkadaş. daha çok bekler.
böyle düşünen kızlara, bununla ilgili şu özlü sözü hatırlatmak istiyorum;
prens'i bekleme, seyis'e razı ol, yoksa at'a kalırsın.
zlatan ibrahimoviç
-
kendisi isviçreli filan değil, gerçek bir türkmen alevisidir.
eyt'nin iptali için anayasa mahkemesine başvurmak
-
kesinlikle desteklediğim başvurudur.
40 yaşında emekli olmak nedir allah aşkına.
seçim olmasa böyle bir kazanımları olabilir miydi.
umarım aym kararı iptal edebilir.
torunum muz istedi alamadım diyen teyze
-
şimdi sabah haberlerinde bir kaç gündür gözüme çarpıyor bu teyzeler, amcalar farklı versiyonlarla:
bir adam "torununa 1 lira harçlık veremediğinden" yakınıyor, bir kadın "torununun muz istediğinden ama alamadığından"...
ben fena kazanmıyorum, yani ortalama bir standardım var, hatta bazen çok bile kazanıyorum çeviri vs. ile. biraz da steril yaşıyorum; köyden kente, evden işe... böyle bir başınıza takılırsanız gözünüze gözünüze giremeyebiliyor gerçekler.
bugün c sınıfı bir pazara gittim. (len pazarın da sınıfı mı olur demeyin. var: misal antalya'da altınkum pazarı bambaşka, altınyaka daha başka, sosyete pazarı ekstra başkadır.) iki üç çeşit meyve dışındakiler girmez o sınıf pazara mesela. ben bugün çakırlar pazarındaydım. balıkçıya durdum ve klasik deniz mi, çiftlik mi sorusundan sonra bir tane -bir tane- tekrar yazıyorum bir tane çupra tarttırdım: 20 lira dedi. yuh dedim. yuh deyince kenardaki küçük -adını şimdi anımsayamadığım balığı gösterdi. len dedim, ev geçindiren bir ebeveyni düşünsene, geliyor, bir balık yedirmek istiyor çocuklarına adam gibi, kenara attığı balıkları gösteriyor satıcı. içi acır lan insanın. benim evlatlarım evlat değil mi lan, der. der yani. ben olsam derdim.
almadım, içeriye doğru uzadım. patates 3.5 lira (dün markette 5 liraydı, sinirlenip almadıydım), fasulye 7 lira, havuç 3 lira, patlıcan 3,5, bakla 7, pancar 4 tanesi 3 lira, marul 1,5, 4 tane yeşil soğandan müteşekkil bağ 1 lira... hangi sebzenin mevsimi dedim kabağı, havucu gösterdi, baklayı sonra, patates, soğan...
çilek de 6 liraydı ha. eriği hiç saymıyorum.
şimdi tv'de "insanlık onuru" diyor başbakan.
insanlık onuru mu kalmış lan? verdiğiniz 900 lira maaş ile bir dede/nine torununa pazarda gördüğü meyveyi, balığı, sebzeyi alamıyor, hangi onurdan bahsediyorsunuz lan?
yazık, vallahi yazık.
dilerim ki bahsettiğiniz o insanlık onuru sizi ve sizin gibi çiğleri gün gelecek yiyecek!
insanlık onuru, yalandan, hitabetten beslenen pezeveng herifleri yenecek.
ha, muzdu di mi? muz göremedim pazarda.
9 temmuz 2014 hollanda arjantin maçı
-
trt'nin lisans alamamış pes gibi paralel futbolcu isimleriyle yayınladığı maç.
atv'nin sahte yağmuru
-
en doğru haberde bile yalan söyleme isteğini bastıramamanın sonucudur.