hesabın var mı? giriş yap

  • komutan ayak üstü askerlerle muhabbet ederken içlerinden birine soruyor:

    -safter oğlum ne zamandan beri beraber bunlar?

    -kimler komutanım?

    -kaşların.

  • makarnaların, risottoların ve salataların biricik eşleniği. şarap yanında tüketilecek daha farklı ve aromalı peynirler olduğu için şarapla pek tüketmiyorum ben.

    ancak, bu entry'yi yazma sebebim farklı.
    tükettiğiniz her parmesanın orijinal parmesan olmadığını belirtmek için yazıyorum.

    çünkü, bir peynirin parmesan olarak kabul edilebilmesi için emilia, parma, bologna ve mantau'da üretilmesi gerekiyor. burada üretilen peynirler orijinal parmigiano-reggiano logosunu taşıyorlar.

    yani, bu peyniri almaya karar verdiğinizde, paketinde şu logounun olup olmadığını mutlaka kontrol edin.

    çünkü, ab içerisinde üretilen/satılan her parmesan, eğer bu bölgede üretildiyse, bu logoyu taşımak zorunda.

    ancak, bu peynire olan talep o denli fazla ki diğer markalar da benzer peynir üretip parmesan olarak satabiliyor, çünkü yasa sadece ab içinde bağlayıcı. ancak almayı düşündüğünüz ürünün bu logosu yoksa maalesef yediğiniz parmesan değil, benzer bir peynirdir.

    bu sebeple, entry'yi yazmadan önce türkiye'nin en fazla lokasyonuna orta-üst segmentinde ürünler ulaştıran macrocenter'in web sitesine baktım.
    entry'yi yazdığım sırada sitede 10 adet parmesan kelimesi geçen peynir bulunuyor.

    peki sizce bunların kaç tanesi italya'da üretilen gerçek parmesan dersiniz?
    sadece 1 tanesi.

    sıkıntı şurada ki, italya'da parmesan'a oldukça benzeyen ama farklı bri bölgede üretilen bir peynir var: grana padano
    ve, macrocenter'da bile, grana padano logou peynirler, parmesan olarak satılıyor. örneğin peynirin tekerleğindeki grana padano logosuna dikkatinizi çekerim.

    parmesan alınamayacak kadar pahalı bir peynir değil, çok daha pahalı peynirler var. ancak o kadar çok benzeri üretiliyor ki gerçeğine ulaşmak zor olabiliyor (türkiye için konuşuyorum elbette.)

    bu sebeple, alırken logoya dikkat ediniz ve peynirin mutlaka ithal olduğundan emin olunuz.

  • bildiğimiz anlamda optik bir teleskop değildir. yani olağanüstü nebula fotoğrafları falan beklemeyin. o işi zaten emektar hubbleımız çok güzel yaptı, yapıyor. jwst kızılötesi gözleme yönelik bir teleskoptur ve atmosfer içinde birkaç yüz km yukarıda dönen hubble'dan farklı olarak 1.5 milyon km gibi atmosferin her türlü olumsuz etkisinden uzak bir noktaya yerleşecektir.

    jwst bize evrenin erken dönemleriyle ilgili hiç bilmediğimiz şeyleri öğrenme fırsatı verebilir ve bu evrene bakış açımızı tamamen değiştirebilir. ama bence daha önemlisi öte gezegenlerin yaşam içerip içermediğiyle ilgili tartışmasız kanıtları sunabilir. yani birkaç sene sonra sadece 15 ışık yılı ötede varlığı kanıtlanan orta seviyede gelişmiş bir sanayi medeniyetiyle nasıl iletişime geçeceğimizi konuşuyor olabiliriz. bu insanlık tarihini baştan aşağı değiştirecektir. ya da tüm gözlemlere rağmen uzay yine korkunç sessizliğine devam eder. bu da insanlığın ve hayatın varoluşuyla alakalı tartışmaları farklı bir boyuta taşıyacaktır. beni hayatım boyunca en heyecanlandıran bilimsel gelişmedir jwst, umarım her şey yolunda gider.

  • bir gün asistanlar bölümde oturmuş lisansüstü için gelen başvuru dosyalarını tasnif ediyorlarmış. bölüm hocalarından bir profesör içeri girmiş, yığından rastgele bir tomar dosyayı alıp çöpe atmış ve şöyle demiş:

    - we don't need no education.

    sonra hepsi birlikte okulu bırakıp sanayideki yasin ustanın yanına çırak olmuşlar.

  • dominos, pizza hut, little caesars, pizza bulls, pizza lazza benim teyit ettiklerim. papa john's da buyuk ihtimal bu grupta.

    "salam, sucuk, sosis vb. urunlerin tamami isil islem gormus pilic urunudur" diye yemeksepeti'nde uyarmislar zaten.

    dana etli urunler kullandiklarinda her pizzadaki maliyetleri 3 tl (50 gr) civarinda olacakken, pilic urunleri ile bunu 0.5 tl'ye cekmekte ve her pizzadan elde edecekleri ekstra 2.5 kar ile sagliginizla oynamakta sakinca gormuyorlar.

    dunyanin baska hicbir ulkesinde bunu yapmaya cesaret edebileceklerini de sanmiyorum.

  • yeni bir eve çıkıyoruz birlikte, iş çok yoğun ne gidip alışveriş yapacak vakit var ne de para harcamak mantıklı kiraya çıkılacak ev için.. eşyalı bir ev tutuyoruz bu yüzden. ikimiz varız zaten, küçük bir evimiz var artık bir de ve bir salonumuz ve yatak odamız..yatak odasında tek kişilik bir yatak var. ben geceden geceye geliyorum eve, keza o da öyle. bok gibi bir sektörde çalışıyoruz, birbirimizi göremiyoruz, oraya buraya yapıştırdığımız notlarla hasret gidermeye çalışıyoruz bir yandan, gidip bir yatak bile alamıyoruz.. hem vakit yok, hem harcama öncelikleri başka.. yazın ortası. kendi kendine yapışıyor insan sıcaktan, duş alıyorsun banyodan çıkmadan kuruyorsun.. ve bizim tek kişilik bir yatağımız var. gidip bir yatak bile alamıyoruz.. hem vakit yok, hem harcama öncelikleri başka, hem de aklımıza bile gelmiyor gidip büyük bir yatak almak. sığıyoruz küçücük yatağa.. ben zaten küçük bir kadınım ama o yapılı bir adam.. sere serpe yatsa kolu bacağı sarkıyor yataktan.. ama birlikte olunca, yazın tam ortasında.. sığıyoruz küçücük yatağa. küçük gelmiyor ki, aklımıza gelmiyor ki büyük bir yatak almak, sıcak bile olmuyor birlikte yatınca.. üçümüz sığıyoruz küçücük yatağa. ben, o , aşk bir de.. kocaman oluyor o yatak birlikte olunca, öyle ferah, öyle evim ki..

    zaman geçiyor aradan, uzun zaman.. hala aynı koşturmaca.. günlerden bir gün.. bir alışveriş merkezindeyiz, yatak arıyoruz. çift kişilik yatak!! sığmıyoruz çünkü artık tek kişilik yatağa. küçük geliyor, hava desen zaten sıcak. ben küçük bir kadınım ama kocaman bir adam; sağa sola bile dönemiyor rahat rahat. sığamıyoruz artık çoğumuz.. önceden üçümüzdük ama şimdi kaç olduk kimbilir. o, ben, aşk, kırgınlık, mutsuzluk, mesafe.. en çok yeri mesafe kaplıyor işte.. o olmasa tek kişilik yatağa sığardık aslında biz. sıcak bile olmazdı belki bu kadar, küçük bir yatak daha da yakınlaştırırdı belki bizi.. ama yatak büyüdükçe mesafe de büyüyor, yatak büyüdükçe kırgınlık arada bir yere yatar oluyor, yatak büyüdükçe ben küçülüyorum, yatak büyüyor.. aşk ölüyor..