hesabın var mı? giriş yap

  • koltuğu indirirken arkasındaki kişiden izin alma nezaketinde bile bulunmayan birine kaldırır mısın ne demek? belli ki nezaketten incelikten anlamıyor. kaldır ulan koltuğu ayı iki büklüm kaldım burada görmüyor musun hıyar demeliydi.

  • çoğunlukla düğme pilli cihazlarda piller ve duylar arasında, kullanıcı tarafından satın alınmadan önce devrenin kurularak pilin tükenmesini önleyen ince bir yalıtkan film bulunur; demek ki aynı filmin bir benzerinden evrendeki madde ve anti madde arasında da var. sanırım bu kimilerine göre -subjektif- bir irade, kimilerine göre -nötr- bir rastlantı, kimilerine göre de henüz bilimin tespit edemediği -objektif- bir etken.

    “there are only two ways to live your life. one is as though nothing is a miracle. the other is as though everything is a miracle.”
    albert einstein

  • isaac asimov'un yazdığı, gelecekte bir kimyagerin var olması imkansız bir maddenin masasındaki bir şişenin içinde olduğunu farketmesi ile başlayan romanı.
    hayatta kalma içgüdüsü, hırs ve gerçekleri kabullenmenin bazen ne kadar zor olduğunu ustaca işlemiş üstat asimov.
    kitap belli ki bir yerde vakıfa bağlanır diye düşündüm ama vakıf evrenine temas eden bir nokta bulamadım.

  • türlü türlü içeriğinin arasından en çok hafta sonları 12'ye doğru oynayan sünger bob'u özlediğimi fark ettim. geç yapılan kahvaltı eşliğinde izlemesi çocuk gibi heyecanlandırıyordu beni.

  • bir yerlerde bir çocuğun gözünde yaşlar, elinde uzaktan kumandasıyla kala kaldığının belgesidir.

  • marmaray'ın aslında tam olarak marmaray olmamasından kaynaklanan hadise.

    marmaray niye aslında tam olarak marmaray değil? çünkü marmaray'ı seçim öncesi açabilmek için projenin geri kalanının(marmaray cr3) ismini (istanbul banliyö hattı) değiştirerek, sanki şu 4 duraklı sisteme marmaraymış gibi açılış yaptılar.
    filmlerde görürsünüz, her raylı sistemler projesinde ana kontrol merkezi vardır, uzay istasyonu gibi donatılmıştır, otomasyon işlemleri buradan gerçekleşir. işte bu sistem marmaray cr3'i ile beraber yapılacaktı.
    işte 4 istasyonlu haliyle açabilmek için geçici bir çözüm yaptı dhl, gecici kontrol merkezi kurdu. her gecici iş gibi, bu kontrol merkezi de 6 ay-2 sene için kurulmuştu. fakat anlaşılan kullanımı kalıcı oldu.
    benim şahsi kanaatim, bu kontrol merkezinde problem var. fakat haber alma hürriyetimizin kısıtlandığı ülkemizde kimsenin bunu araştıracağını zannetmiyorum.
    zaten 2-3 saate yayın yasağı getirirler.

  • --- spoiler ---

    dördüncü sezonun on ikinci bölümününden sonra ortaya çıkan tablo şu; jesse-walt-gus üçlüsünün aynı anda hayatta kalması söz konusu değil. üçünden biri ölecek ama bu sezon sonunda ama gelecek sezonun başında. dizideki rol dağılımını göz önüne alınca; gus'ın ölmesi ihtimalini diğerlerine oranla daha yüksek bir ihtimal olarak görüyorum. peki soru şu;

    gus nasıl ölecek?

    her yeri izleyen, iş ortamında güvenliği üst düzey olan, arabasına bomba konulmasına dahi uyanan bir suç örgütü lideri nasıl öldürülür? yakın mesafeden silahla öldürmek söz konusu değil, arabasını patlamak işe yaramadı. zehirlemek en azından artık kısa vadede bir opsiyon değil. hal böyleyken ne yapılabilir? güvenliği ikinci planda bıraktığı, tek başına olduğu, öldürülebilir olduğu tek bir yer var. salamanca'tı ziyaret ettiği yer. sezon başından beri bu buluşmaları izliyoruz ve son buluşmada; aldığı intikamın hazzıyla kibrine yenilen, salamanca ziyaretini şahsi şovuna çeviren gus, burada öldürülebilir. walt bilse burayı zaten kafadan hallederdi işi ama yeri bilen jesse ve o'nun kafası görece ağır çalışıyor. walt, elinde bombayla gelip; arkadaş adam bomba kokusunu alan k9 gibi hareket etti, bombayı tespit etti dediği zaman nihayet jesse'nin kafası çalışacak ve salamanca'nın kaldığı yeri walt'a anlatacak. walt, elinde patlayan bomba ile salamanca'nın yanına gidecek. durumu anlatacak; bu eleman senin ailenin kökünü kazıdı, o'nu öldürmek için bir fırsatın var diyecek. salamanca'nın üstüne ya da tekerlekli sandalyesine yahut orada artık televizyonun yanına, arkasına bi yere bomba konulacak. gus, salamanca'nın yanına gidip yüzüme baksana diye havalara girecek. salamanca bu defa yüzünü gus'a doğru çevirecek ( ve bölüm ismi hakkını verecek ) bir bakış atacak ve belki de gülerek zile basacak... boommmm. gus sizlere ömür.

    dizinin dördüncü sezonu boyunca karşılıklı gus-salamanca sahneleri izlemiş olmamız. gus'ın kendisine bakmasını istemesi. jesse'nin bu yeri biliyor olması ve bölümün adı birleşince neden olmasın?

    --- spoiler ---

  • bir döneme damgasını vurmasına rağmen hiçbir zaman "saygın bir eser" olarak değerlendirilmemiş kitaplar serisi.

    tabii ki harry potter gibi efsaneleşmesinden bahsetmiyorum ama açlık oyunları seviyesine bile gelemedi. 2008 - 2012 arasında estirdiği fırtınayı ve yarattığı etkiyi düşünecek olursak bu tür satış başarısı elde etmiş gençlik serileri arasında en negatif gelişimi gösteren seri olabilir. hem filmler hem kitaplar çok ciddi alay konusuna döndü ve aşağılandı.

    bunun arkasındaki ilk neden harry potter ve açlık oyunları gibi serilerin kahramanlık öyküleri olup ana karakterlerin kötü olanı yenme mücadelelerini anlatmasıyken alacaranlık'ın bir romans olması. alacakaranlık serisi, her şeyden önce bir vampir kitabı değil, bir aşk hikayesi. buna karşılık harry ve katniss hiçbir zaman aşk hikayeleriyle öne çıkmadılar. toplumları için mücadele eden karakterlerin öyküsü, kişisel aşk dramasını anlatan bir kızın hikayesinden daha fazla saygı gördü. yine aynı şekilde serinin baş kahramanı bella swan'ın son kitaba kadar korunmaya muhtaç zayıf bir kişilik olması, onun katniss everdeen kadar sevilmesinin önüne geçti. daima zayıf ve silik bir karakter olarak hikayeye yön verme oranı oldukça düşüktü.

    bir diğer neden alacakaranlık filmlerinin kalitesinin çok kötü olması ve zaman içinde sosyal medyada caps kaynağına dönüşmesi. bu tür serilerin geniş kitlelere ulaşmasında filmlerin etkisini yadsıyamayız. bu sebeple filmlerin en azından elle tutulur olmasının önemi var. alacakaranlık ise bu konuda tam bir fiyasko. yine filmlere bağlı olarak başrol oyuncuların oynadıkları karakterleri ne kadar uzun süre üzerinde taşıdıklarının da etkisi büyük. emma watson bugün bile birçok fanın gözünde hermione granger olmaya devam ederken kristen stewart önce robert pattinson'ı aldatmasıyla, sonra saçını kestirip sarıya boyatmasıyla, ardından da biseksüel olduğunu açıklamasıyla fanların gözündeki "bella swan" imajından çok uzaklaştı. birçok fan hem stewart'a hem seriye sırtını döndü.

    başka bir neden serinin yazarının "seriden" ve "yazarlıktan" çok uzaklaşması. stephenie meyer, daha alacakaranlık serisini bitirmeden başka bir kitap çıkardı. sonrasında yazarlığa ara verip prodüktörlüğe başladı ve seriden tamamen uzaklaştı.

    ayrıntılara girdiğinizde bu nedenler arttırılabilir. ancak şu bir gerçek: dünya çapında 100 milyondan fazla satmış bir serinin "efsaneleşememesinin" temel nedeni kurgusunun sağlam olmaması. yazar farklı alanlara yönelmese ve filmler çok kaliteli olsa bile alacakaranlık serisi hiçbir zaman saygı görmeye değer bulunmayacaktı zira hiçbir faktör kurgudaki zayıflığı gizlemeye yetmeyecekti. öyle ki neresinden tutarsanız tutun elinizde kalıyor.

    buraya kadar serinin başarısızlığının genel nedenleriydi, bu noktadan sonra kurgunun başarısızlığının nedenlerine değinilecektir. doğal olarak buradan sonrası spoiler.

    --- spoiler ---

    en genelinden başlamak gerekirse, vampir kavramı özü gereği karanlıktır ve ölümsüzlük karşısında bir şeyleri feda etmeniz gerekir. güneş ışığı olur, gümüş kazıklar olur, insan kanı zorunluluğu olur. bu durum bir kural olmasa da ortada bir takas vardır. tabii ki yazar istediği fantastik canavarı kurgulamakta özgürdür, sonuçta bunun yasal bir tanımı yok ancak fantastik dünya kurarken en önemli, en hassas nokta kendi içinde tutarlı olmasıdır. ha, işte bu seride tutarlılık yok. cullen ailesi vampirliği bir lanet olarak görüp, yarım bir hayat şeklinde tanımlarken takas ettikleri hiçbir şey yok. bir defa insanken kişilikleri neyse dönüşümden sonra da aynı kişi oluyorlar, fiziksel dayanıklılık ve gücün yanında ekstra yetenekleri olabiliyor. herhangi bir şeyden etkilenmedikleri gibi güneşin onların üzerindeki tek etkisi parlamak. yazarın "karanlık bir hayat, ruhsuz bir yaşam" diye ısrarla altını çizdiği karakterlerin hepsi mükemmel eşlerine sahip, üzerine de aile kurmuşlar. hikayedeki tek sıkıntı arada bir hayvan kanı içiyor olmaları. onun dışında stephenie meyer'ın "vampir" olarak tanımladığı şey insanın upgrade edilmiş hali, gelecekte hayalini kurduğumuz yaşam biçimi. "biz çok karanlık yaratıklarız" deyip dünya üzerinde "tanrı kılığında" dolaşan fantastik yaratıklar yapınca hiçbir gerçekçiliği kalmıyor. seri boyunca edward, bella'yı dönüştürmemek için direniyor. neden? daha dayanıklı, daha güçlü, daha zeki, daha güzel, daha yetenekli, daha hızlı ve ölümsüz olmaması için. açıklama olarak da "senin ruhunu almak istemiyorum" diyor. kişiliğinden ve sevgisinden hiçbir şey kaybetmeyecek birinin ruhu nasıl gidebilir? ruh dediğimiz soyut şey bu değil mi zaten? meyer'ın hikayesinin çıkış noktası aşık olması yasak olan birine aşık olan edward'ı anlatmak. buraya kadar tamam ancak yarattığı fantastik canavara özgün bir isim bulsaymış daha tutarlı olabilirmiş. zira bu vampir tanımı ceza olmak şöyle dursun, bildiğiniz ödül. başınıza gelebilecek en iyi şey. sizi resmen "tanrılaştırıyor." bunun neresi "kırık hayat?" en büyük dezavantajı çocuk sahibi olamamaları olabilirdi ama onun bile yöntemi var ahah.

    ayrıntılara indiğimizde ise olay örgüsünün çok ciddi hatalar verdiğini görebiliriz. her şey bir yana "edward - bella - jacob" üçlüsü arasındaki dinamik baştan sona yanlış. "aşk üçgeni" nedir? iki kişinin (genellikle iki erkeğin) aynı kişiye (aynı kıza) aşık olması ve o kişinin birine karşılık vermesi sonucu ortaya çıkan kaos durumu. bu aşk üçgeninde bir kaos yok. edward bella'yı seviyor, tamam. jacob bella'yı seviyor, o da tamam. bella da hem edward'ı hem jacob'ı seviyor. peki, sorun nerede? ortalıkta "karşılıksız aşk" durumu yok ki. bütün aşklar karşılığını bulmuş. eğer paylaşamıyorlarsa bir araya gelip günleri karalaştırsınlar. tek yapmaları gereken "bella hafta içi seninle olsun, hafta sonu ben alırım" gibi bir zamanlama yapmak. üstelik bunu yapabilirler. hem edward hem jacob inanılmaz ölçüde fedakar. sorun ne o zaman? işte sorun tam olarak bu. stephenie meyer'ın bu aşk üçgeni olayını eline yüzüne bulaştırması ve resil rüsva etmesi.

    meyer, bella'nın aynı anda iki kişiye aşık olmasını iki şekilde açıklıyor. ilki, renesmee'nin bella'nın formunun bir parçası olması ve jacob'ın ileride ona mühürleneceği gerçeği. bu, bir noktaya kadar anlaşılabilirdi ama anlaşılamıyor. zira bizzat yazarın kendisi mühürlenme denilen olayın ilk bakışta gerçekleştiğini ve birden bağlanıldığını söylerken verdiği bir röportajda bella'nın jacob'la edward'dan çok farklı bir deneyim yaşadığının altını çiziyor. "bella, aşkın sadece bir formunu tanıdı, o da ilk görüşte aşk. oysa jacob'a aşık olması arkadaş gibi başlayan ve yavaş ortaya çıkan bir süreç" diyor. bunun üstüne de bildiğiniz gibi, renesmee doğduktan sonra bella ve jacob'ın birbirlerine olan duyguları anında ortadan kalkıyor. eğer yavaşça, birbirlerini tanıyarak aşık olmuşlarsa bu nasıl gerçekleşebilir? ya da aşklarının sebebi gerçekten renesmee yani mühürlenme ise başlangıcının da bu şekilde olması gerekmez mi? bu mantığa göre, bella aslında edward'a mühürlendi (yazarın tarif ettiği aşık olma biçimine göre) ve kalkması gereken aşk da bu. yazarın anlattıklarıyla yazdıkları arasında çok sert çelişkiler mevcut.

    olayın nasıl karıştığını, içinden çıkılmaz bir hal aldığını tarif etmenin imkanı yok. hiçbir şey bella'nın aynı anda iki kişiye aşık olmasını (hele hele edward'la ilk görüşte aşk biçimini yaşarken jacob'a uzun zaman zarfında aşık olması gibi kepaze bir ifadeyi) açıklayamıyor. ha, birisi aynı anda iki kişiye karşı bir şeyler hissedebilir ama birinin doğumuyla bu aşklardan biri ortadan kalkacaksa mantıklı olan ilk görüşte ortaya çıkan aşkın kalkmasıdır, uzun dostluğa dayanan aşkın değil. yani edward'a olan duyguları bitmiş olmalıydı. veyahut jacob'la olan ilişkisini buna uygun yazmalıydı.

    dahası da var, yazar "iki aşk" dengesini de kuramamış. yeniay boyunca hep edward'ın adını sayıklayan bella, tutulma boyunca jacob'dan başka bir şey düşünmüyor. serinin ilk iki kitabını okumadan doğrudan tutulma'yı okuyan biri edward'ın iki aşığın arasına girmeye çalışan üçüncü kişi olduğunu düşünür muhtemelen. tutulma boyunca bella'nın edward aşkı tamamen sözde kalırken tüm eylemleri ve düşünceleri jacob'a odaklı. sürekli onu düşünüyor, onu özlüyor, onun için endişeleniyor ve ona kaçıyor. ilk iki kitaptan bihaber biri tutulma'da bella'nın neden esas oğlan olan jacob'ı bırakıp yan karakter edward'ı seçtiğini çok merak ederdi.

    burada da bitmiyor. jacob black, edebiyat tarihinin en tuhaf üçüncü karakter sonuna sahip. bildiğiniz gibi aşk üçgeni olan hikayelerde kurguya genellikle ikinci oğlan için yeni bir karakter girer. bazılarında ölür, bazılarında kaderini kabullenip gider. hangi hikayede ikinci oğlanın esas karakterlerin çocuğuna aşık olduğunu gördünüz? bu nasıl bir son? üstelik bunun talihsiz bir sonucu var. renesmee, jacob'ı seçerse (ki seçecek) annesinin eski aşığı ile birlikte olmuş olacak.

    bu aşk üçgenini bir kenara bırakırsak farklı sorunlar da var. seride mühürlnen kurtlar olduğu söyleniyor ama esas mühürlenme vampirler arasında. onlar da tek bir kişiyi seçip sonsuza kadar onunla yaşıyorlar. tek eşlilik var. eşlerini kaybettiklerinde yeni bir ilişki yerine ya ölü gibi yaşıyorlar ya da ölüyorlar. victoria ve irina örneğinde olduğu gibi eşlerinin intikamını alıyorlar. bu tür ilişki de iradeye dayalı değil. bunun mühürlenmekten teknik olarak ne farkı var?

    yan karakterler de çelişkili hikayelere sahipler. rosalie'nin en çok istediği şey çocuk. normal bir hayatta yaşayıp çocuk sahibi olmak istediğini söylüyor ama midnight sun'da okuduğumuz üzere inanılmaz yüzeysel ve dış görünüşüne önem veren bir karakter. bulduğu her fırsatta kendi yansımasını izleyen biri mi insan olma şansı olsa geri dönüp sıradan bir hayat yaşayacak?

    meyer, midnight sun sonrası iki roman daha yazacağını açıkladı. bunlardan birinin jacob ve renesmee ile ilgili olması bekleniyor ama bu nasıl bir gelecek olacak? ikisinin kavuştuğu bir olasılıkta yarı vampir ve yarı kurt olan iki kırmanın çocuğunu düşünsenize. yarı vampir-yarı kurt. bu iki kırma için olabilecek en iyi gelecek arkadaş kalmalarıdır muhtemelen.

    aynı hikaye daha profesyonel bir yazarın elinde olsaydı çok daha tutarlı ve övülen bir seri olabilirdi. bütün kusurlarına rağmen yazarın oluşturmayı başardığı bir atmosfer ve fanları içine çeken bir uyum vardı.

    yıllarca sosyal medya platformlarında alay konusu olmaz, her youtube yorumunun altında "it's still a better love story than twligiht" yazısı yer almazdı.

    --- spoiler ---

    filmler ya da kitaplar ne olursa olsun alacakaranlık'ın çok kaliteli olduğu bir nokta var, o da müzikleri. filmler için öyle güzel şarkılar yazıldı ki seriye karşı hisleriniz ne olursa olsun, şarkılara mutlaka göz atmalısınız. (bkz: #116776720)

  • burdan anliyoruz ki, bosch makinemiz bozulursa banyodan alıp mutfaga koyuyoruz sonra servisi çağırıyoruz.

    pratik olun biraz.

  • azeri spiker 4-0 dan sonra hem yarmış hem düşündürmüştür: bu türkiye süperligası değil ki hakeme itiraz edesan...

  • burdan bakınca sanki birini hedefleyip de onu kucağa oturtmuşlar gibi duran bir vergi.

    - silindir hacmi 1500 cm3'ü geçen fakat 1600 cm3'ü geçmeyen

    - güney afrika'dan ithal edilen

  • batman'in kendisi ciddi, düşmanları laubalidir. spiderman'in kendisi laubali, düşmanları ciddidir.