hesabın var mı? giriş yap

  • sanırım 13-14 senedir kullandığım browser, chrome vb yokken firefox bizi internet explorer gibi bi kamyon tekeri browserdan kurtarmıştır, o browser kıtlığında firefox sayesinde insan gibi internet'te gezmeyi başardık.

    şimdi chrome gelince herkes firefox'u sattı, vefasız ipneler, hala süper ötesi browserdir, ipneliğin luzumu yok şimdi gidip yükleyin kullanın.

  • "zeki müren, halk müziğimizi nakış nakış işlemişti, telifini ödeyip, aşık ali izzet'in mühür gözlüm şiirini satın almış, aranjman olarak okumuştu, şarkıyı zeki müren'in filminde seyrettim, sazı alıp, köylü yüreğimle ezgiledim, köy düğünlerinde söyledim, bi zaman geçti, son model bi araba geldi, zeki müren seni izmir fuarı'na çağırıyor dedi, gittim, bir ay çaldım, telif hakları bana ait olan şarkıyı nasıl çalarsın diye tek kelime etmedi, bi gün biri geldi, zeki müren seni çağırıyor dedi, gittim, gazino patronuyla aynı masada oturuyor, ayağa kalkıp, ağabey hoş geldin dedi, önünde viski var, ne içersin dedi, rakı dedim, türküye başladı, tarif etmem imkânsız, ikinci dörtlüğü yakaladım, devam ettim, gene ayağa kalktı, "olamaz böyle ses" diyerek, başını duvarlara vurdu, rahmetliye çok şey borçluyum..."

    neşet ertaş

  • uzun zamandır görüşmediğim bir arkadaşı aradım, bir sigorta şirketinde çalıştığını bildiğimden aramızda geçen konuşmanın fitilini verdim, şöyle:
    - beyefendi ben çükümü sigortalatmak istiyorum, fakat paha biçemiyorum.
    - biz biçeriz efendim, zaten 200 gram et parçası, fazla prim ödemezsiniz.
    - peki, başına birşey gelirse, siz yenisini takıyor musunuz?
    - yenisini takıyoruz efendim, fakat aynı yere değil.
    - orrozbuçocuuuuuu!!!
    (gülüşmeler)

  • nazım'a bile çektirmiş bu sorgu ki, adam dünyanın en ayarlı şiirini yazmış. (bkz: nuzhet berkin)

    o mavi gözlü bir devdi,
    minnacık bir kadın sevdi,
    kadının hayali minnacık bir evdi,
    bahçesinde ebruliii
    hanımeli
    açan bir ev,

    bir dev gibi seviyordu dev,
    ve elleri öyle büyük işler için
    hazırlanmıştı ki devin,
    yapamazdı yapısını,
    çalamazdı kapısını
    bahçesinde ebruliiii
    hanımeli
    açan evin.

    o mavi gözlü bir devdi.
    minnacık bir kadın sevdi.
    mini minnacıktı kadın.
    rahata acıktı kadın
    yoruldu devin büyük yolunda.
    ve elveda ! deyip mavi gözlü deve,
    girdi zengin bir cücenin kolunda
    bahçesinde ebruliiii
    hanımeli
    açan eve.

    şimdi anlıyor ki mavi gözlü dev,
    dev gibi sevgilere mezar bile olamaz:
    bahçesinde ebruliiiii
    hanımeli
    açan ev..

  • starbucks'a gidip kasadaki çocuğa;

    - çayın taze mi?

    diye sorabilecek bir vizyona sahip olduğum için bana hitap eden harekettir.

    vali kebabı yerken kendimi viyana valisi gibi hissediyorum. aynı hürmeti hayatta bir fast food zincirinde göremezsiniz. mesela fast food zinciri bir dükkana giriyorum;

    - selamın aleyküm.

    dememle birlikte adam;

    - 1 tl farkla es selamın aleyküm almak ister misiniz?

    diyor resmen.

    mesela kebapçıda;

    az çorba, yarım şiş, 1,5 pide gibi farklı porsiyonlar sunulması bile müşteriye saygıdır.

    fast food zincirine girip;

    - bana az cheeseburger!

    veya

    - yarım donut alabilir miyim?

    diyebilir misiniz?

    ha derseniz kasadaki adam güntekin onay'ın suratındaki kakam var ifadesi ile mal mal yüzünüze bakar.

  • bilecik = dalak

    - dalağı aldırdım abi
    - dalak ney lan? normalde nerde ki o? bi eksikliğini hissediyor musun?

    iğrenç bir ankete alet oluyormuşum hissi var ama yazmadan edemedim.

  • bölgeden bildiriyorum, “yokmuş gibi yaşarsan, yok olur” sözünü düstur edinmiş bir topluluk var burada.. işin ilginci, işe yaramış görünüyor..

    yukarıda bir başka sevgili suser dile getirmiş, sürü bağışıklığı zımbırtısının da büyük oranda gerçekleştiğini düşünüyorum bölgede.. geçtiğimiz yılın ağustos ayı ortasından ta ki kasım ayı sonuna kadar inanın çevremdeki hemen herkes covid pozitifti.. o kadar ki, elini sallasan covid’liye değil, covid’in kendisine çarpıyordu.. elimi havada şöyle bir “fiiyuuv” yapıp parmaklarımı yaladığımda alıyordum yapışan birkaçının tadını..

    hasılı, kalabalık hane popülasyonu ve buna bağlı ortaya çıkan hastaneye gitmeme/gidememe durumudur bunun altında yatan en önemli faktör.. söz gelimi, kurumumda çaycılığımızı yapan bir abimin aktardığına göre, onun yakın bir arkadaşı, covid pozitif çıkmış, kendisinin aynı evi paylaştığı 7 çocuğu bir de eşi var, etti mi 9 kişi tek bir örnekte? bunlardan yalnızca 1’i, o da hastaneye gidip test verdiği için “vaka” sayılıyor.. geri kalan 9 kişi temaslı bile değil resmiyette.. aynı abinin kayınbabası da pozitif çıkıyor test sonucu.. onunla temasta olan, kendisi dahil hiç kimse teste meste gitmiyor.. eşi, dört oğlu, gelinleri, torunları.. nereden baksan 20 kişi.. etti mi 30 kişi yalnızca iki örnekte? bunların haricinde benim şahsen hasta olduklarını bildiğim, doktora falan gitmeyen biiiir sürü insan oldu o süreçte..

    işte böyle böyle binler olduğunu düşünüp, hesabınızı yapın..

    yani sonuç olarak bu da bir başarı mıdır, bilemiyorum, tartışmalı bir mevzu.. ancak bünyesindeki entry’lerle çokça güldüren bir başlık bu*, onu belirtmek gerek..

  • giderek anonimliği elimizden alan sözlük yönetiminin yeni icadı… ne gerek vardı? diğer sosyal medya sitelerinden ayıran özellikler bir bir gidiyor elimizden…

  • zamanın ne kadar acımasızca ve hızlı geçtiğini hatırlatan efsane oyunlardan, hala pc'ye konsola cd'si takılır ve oynanır, kendini oynatır; tonla oyun çıktığı halde bu oyundan alınan tad hala hiçbir oyunda yok.