hesabın var mı? giriş yap

  • sebebi siyasi girişimlerde bulunmamak olmayan başarısızlıktır. daha düz bir ifadeyle, cem yılmaz başarısız olmuştur çünkü doğanın kanunu bu. siyasetle ilgisi yok. 2000’de güldüğün adama 2019’daki yeni gösterilerinde gülmen zor. hem o yaşlandı hem nesiller değişiyor. yenilik yapmaya çalışıyor gerçi ama artık tutmuyor. 20 senede bütün türkiye cem yılmaz oldu. hepimiz onun gibi espri yapıyoruz. o kafadan çıkabilecek bütün esprileri tükettik. artık yenilerinin gelmesi gerekiyor.

  • kendi eğlenmek için bir video çeken çocuktur. yalnız aşırı sevimsiz geldi hareketleri. bu çocuğa yavrum diye sarılan seven bir anne baba var. o anne baba ne güzel anne babadır. şüphesiz ki cennet onların ayaklarının altındadır.

  • -kaç yıllık evlisin?
    -2*
    -çocuğun var mı?
    -hayır.
    -olmuyor mu?

    hee olmuyor amk, herkes de sizin gibi evlendiğinin 2. ayında hamile kalacak değil mi?
    hayattaki tek başarınız bu zaten.

  • tamamı: "akp diyarbakır milletvekili cuma içten'in izmir'den notlar şeklinde twitter hesabında yaptığı paylaşımlar tepki çekti. içten, "chp'li izmirli gençlerin özgürlükten anladıkları, son derece açık giyinmek, kafa çekmek, sabaha kadar eğlenmek. izmir boşanma oranının en yüksek olduğu il neden acaba ", "haşhaşilerin başkenti izmir, neden acaba?" dedi."

    şimdi de bu arkadaşın özgürlük anlayışına bakalım:

    rahatça hırsızlık yapabilmek,
    para sıfırlamak,
    ırkçılık yapmak,
    ülkeyi bölmek,
    mezhepçilik yapmak,
    geri zekalı geri zekalı demeçler verip beyin yakmak,
    din sömürmek,
    kafa kesmek,
    çocuklara tecavüz etmek, tecavüzcüleri aklamak,
    kadın dövmek,

    ...

    başka bir şey söylemeye gerek yok sanırım.

  • bunu çok yakınlarım hariç kimseye anlatmadım. burada zaten kim olduğumuz belli olmadığı için yazmamda bir sorun yok.

    yıl 2010, amerika'nın alaska eyaletindeyim*

    orada yaşamaya başlayalı yaklaşık iki ay olmuştu. şehrin yaşam tarzına artık alışmıştık. mesela sokakta yürüyen bir tek insan yoktu. sadece biz türkler yaya idik, herkes arabayla geziyor.

    birgün marketten çıktım bisikletimi bağladığım yere doğru ağır ağır yürüyorum. arabanın birinde şoför koltuğunun yanında bi tane yaşlı adam oturuyordu, adam aynı dedem. ama bukadar benzer yani. kendimi ona bakmaktan alamadım çünkü aşırı benziyor. o da bana bakıyor. artık o kadar uzun bakıştık ki adam elini yavaş yavaş kaldırıp bana selam verdi. yavaş yavaş diyorum çünkü galiba adam felçliydi, felçli tanıdığı olanlar bilir, hani ilkokulda hoca parmak uçlarımıza cetvelle vururdu ya, parmaklarımızı birleştirirdik, hah işte eli öyleydi. o şekildeki elini yavaşça başına kaldırarak selam verdi ve gülümsedi.

    ben iyice heyecanlandım çünkü benim dedem de felçli. adamın yanına gitmek istedim ama hasta olduğu için birileri adama zarar vereceğimi düşünür diye çekindim ve gitmedim. arkama baka baka gittim ve adam da hiç gözünü benden çekmedi.

    türkiye ile aramızda 11 saat var. yani alaskada sabahken türkiyede akşam oluyor. ben ertesi gün sabah yani türkiyede akşamken bizimkileri türkiyeyi aradım, normal konuştuk ettik. dedemin öldüğünü söylediler. ne zaman dedim dün dediler. yani benim o markette dışarıda o adamla selamlaştığım an.

    dedem yaklaşık 25 sene felçli yattı, yatalaktı yani. çok zor yıllar geçirdi. ben dedemin normal halini hiç göremedim. bir kere bile sohbet edemedik yani adam zaten yatalak. ama hep sıcaklık hissederdim adamcağıza. severdim yani.

    lafın özü bu olay bana pek tesadüf gibi gelmedi. dedemin zaten hayatımızda bir yeri yoktu ki hatırladım özledim aklıma geldi ölümü de ona denk geldi desem. adamın öldüğü anda benim birini ona sanki oymuş gibi benzetmem, elin amerikalısıyla vedalaşır gibi selamlaşmamız bana gülümsemesi kaybolana kadar birbirimize bakmamız..

    dedemin kafamdaki görüntüsü hep o adamın görüntüsüdür, diğer hallerine dair gariptir ama hiç bir anı yok. hep o gülümseyip bana selam verdiği anı hatırlıyorum.

  • açıklama içeriğinin saçmalığına takılmayın.
    hiç bir terör örgütü, yaptığı saldırının arkasında durmamazlık etmez, biz yaptık ulan duyun sesimizi der.
    burada bence önemli olan, kıymetli hükümetimizin yok istihbarat yok şu yok bu diyerek parmağıyla gösterdiği suçlunun bu işin suçlu olmamasıdır.
    bu işin suçlusu, eleğe dönmüş sınırlarımızdan giren arap asıllı teröristlerdir.
    eleğe dönmüş sınırlarımızın suçlusuna da ulaşırsanız parmağın tekrar bize döndüğünü göreceksiniz.

  • az evvel kendi ellerimde yaptığım ve 3 koca dilim acımadan hunharca gömdüğüm harikulade yiyecek. bu italyanlar damaklarının tadını biliyorlar arkadaş, ha bizim yağlamamız da efsane, yağlamayı lazanyaya asla değişmem ama lazanya da bir farklı be.

    her neyse, hadi size de denenmiş tarifini vereyim de belki denersiniz köftehorlar.

    şimdi malzemeler;

    10 dal lazanya
    500 gr. kıyma
    1 orta boy kuru soğan
    2 diş sarımsak
    1 orta boy rendelenmiş havuç
    10 adet dilimlenmiş mantar
    6-7 adet kabuğu soyulmuş domates
    1 tatlı kaşığı rendelenmiş taze zencefil
    2-3 dal arzuya göre biberiye veyahut defne yaprağı
    mevsimine göre eğer bulabiliyorsanız 1 dal ince kıyılmış kereviz sapı
    2-3 yemek kaşığı zeytinyağı
    yeterince tuz, karabiber ve bir tutam şeker

    beşamel sos için;

    2 yemek kaşığı tereyağı
    3 yemek kaşığı un
    2,5-3 su bardağı süt
    100 gr kadar kaşar peyniri
    1 yemek kaşığı parmesan peyniri
    muskat cevizi
    karabiber
    tuz

    fırından almadan önce konulması için de 50 gr. kadar daha kaşar peyniri rendesi

    arkadaşlar evvela barilla'nın haşlanmadan kullanılabilen lazanyaları var ben onlardan kullandım. iç harcı içinse ilk önce zeytinyağını genişçe bir teflon tavada kızdırdıktan sonra kıymaları ekledim. kıymalar renk değiştirdikten sonra soğan, sarımsak, domates, mantar, havuç ve zencefillerin hepsini kavrulan kıymanın üzerine ekledim. defne yaprağını da ekledikten sonra güzelce karıştırıp kısık ateşte pişmeye bıraktım. kısık ateş ve ağzının kapatılmadan pişirilmesi önemli çünkü harcın biraz sulu kalması gerek. iç harç pişince almaya yakın tuz ve karabiberini de ekleyip karıştırdıktan sonra ocağın altını kapattım.

    geldik beşamel sosun hazırlanmasına. burada püf nokta kesinlikle muskat cevizi. gerçekten beşamel sosa harika bir aroma katıyor. her neyse, sos tenceresine tereyağını koyup erittikten sonra unu koydum. unsu koku gidene kadar da unla tereyağını kavurduktan sonra sütü ekledim, sütünüz biraz ılık olursa iyi olur. sosu sürekli karıştırdım ki topaklanmasın. sos koyulaştıktan sonra rendelenmiş peynirleri de sosun içine attım ve en son ocaktan alırken muskat rendesi, karabiber ve tuzla sosu tatlandırdım.

    geldik ölümcül kısma. borcama bu harika karışımları birleştirmeden evvel biraz zeytinyağı dökün, dökün ki dibi yapışmasın. bu arada fırınınızı da 180 dereceye getirin ısınsın yavaş yavaş. borcamı yağladıktan sonra biraz beşamel sostan dökün, borcamın tabanını, böylece lazanyaları dizmek için hazır konuma getirmiş bulunuyorsunuz. daha sonra lazanyaların üst üste gelmemesine dikkat ederek tek sıra halinde dizdikten sonra üzerine kıymalı içten döşeyin. onun üzerine de beşamel sosun değmeyeceği yer kalmamak üzere beşamel sosu da ekleyin. bu şekilde elinizdeki sos, makarna ve kıymalı harç bitene kadar işlemi devam ettirin. en üste kalan beşamel sosu iyice dökerek fırına verin. 30 dakika sonunda biraz daha kaşar rendeleyin ve fırındaki enfes karışımın üzerine gezdirin. kaşarlar kızarınca fırını kapatın. makarnayı fırından çıkarın ve bir 10 dk dinlenmeye bırakın. daha sonra yanına ister kola, ister bir kadeh kırmızı şarap koyarak afiyetle tüketin efenim. yarasın!