hesabın var mı? giriş yap

  • ellerinde rpg ile şehir meydanında gezen masum insanlara yapılmış büyük terbiyesizlik. zaten onlar da ellerindeki küçük çaplı cephanelikle saldırmadan önce teslim ol çağrısı yapacaklardı.

    eğer bu saatten sonra bir pkk'lıya teslim ol çağrısı yapan güvenlik görevlisi varsa, en az pkk'lı kadar vatan hainidir gözümde.

    7 yıl sonra gelen edit: başlık başıma miras kalmış

  • ilk çıktığı günden af çıktığı güne kadar asla ödemeyi düşünmediğim, fakat devlet "zorunlu" kıldığı için an itibariyle birike birike 1700 küsür tl olmuş zorunluluk.

    sistem o kadar boktan ki...

    sistemi yaratanlar, o kadar beceriksiz, o kadar cahil ki... üstelik bu sistemi yaratanlara, yönetenlerin maaşları benim ödediğim vergilerle, sizlerin ödediği vergilerle ve hatta fanatikçe bunları destekleyenlerin vergileriyle ödeniyor.

    öğrenci kişi 25 yaşına kadar ödemek zorunda değil. doğum gününün ertesi günü borç sokmaya başlıyorlar. hele bir de gelir testi yaptırılmadıysa vah vah vah.

    ben gelir testi de yaptırmıştım, yine de maksimum meblağ'dan geçirdiler. meğer ne gelirli bir aileymişiz. annemin emekli maaşı 4000 tl'ymiş de benim haberim yokmuş. ödemem dedim; ödemeyeceğim dedim. gittim itiraz ettim.

    abi dedim; okul bittikten 1 gün sonra sisteme mezun olduğum haberi düşmüş; çatır çatır geçirmişsiniz. evet geçirmişiz dedi. peki dedim askere gittiğimden haberiniz yok muydu dedim? aaa askere mi gittin? göster bakalım askerlik belgeni dedi, gösterdim. devletin asker olduğumdan haberi yokmuş; sildiler borcu.

    abi dedim; ben askerden döndükten sonra üniversite'ye kaydolmuştum; 25 yaşının da altındaydım, resmi olarak askerliğimin bittiği ay sonundan itibaren çatır çatır geçirmişsiniz. evet geçirmişiz dedi. peki dedim öğrenci olduğumdan haberiniz yok muydu dedim? aaa öğrenci miydin sen? göster bakalım öğrenci belgeni dedi, gösterdim. meğer devletin asker olduğumdan haberi yokmuş; sildiler borcu.

    şimdi yine gidip diyeceğim; "abi ocak 2014'ten beri sigortalı olarak çalışıyorum. aynı sistemde sigorta primlerim çatır çatır 30 gün 30 gün yatıyor. 25 yaşımı doldurduğum gün sistem otomatik olarak bana çakmaya başlamış, işe girdiğimde işe girdiğimi anlayamadınız mı? çatır çatır geçirmişsiniz." o da diyecek ki; evet geçirdik ve açıp bakarsan hala geçirmeye devam ediyoruz; şimdi bizden kurtulacaksın belki ama işsiz kaldığın ilk gün enseyi kapat, devlet baba şamarı geçirebilir.

    devlet'in zorunluluk haline getirip oluşturduğu sistem tescilli olarak geçirmeye programlanmıştır arkadaşlar. bütün geçirilmiş borçları ve faizleri düştüğümde 2012 başından bugüne kadar 550 tl borç çıkıyor.

    25 yaşını geçmiş öğrenciyken, kredi kartının 40 tl'lik asgari ödemesi için 70 yaşındaki insanların eline bakarken sen kimsin ki bana 200 küsür tl borç geçiriyorsun?

    arkadaşlar, ben ne kadar o kelimeyi ağzıma almak istemesem de, bunun adı toplu geçirmedir.

  • bugün açıklanan 2016 nisan tus klavuzuyla haberdar olduğumuz rezalet. çok değil daha 6 ay önce yapılan bir önceki sınav 100 lira iken pek sevgili kurumumuz 220 lira yapmışlar sınavı. neyin bedeli allahınızı severseniz bu aradaki 120 lira fark? her sınavda en az 5 tanesi hatalı çıkan sorularınızın mı? 2 ayda sonuç açıklayamamanızın mı? yanlış soruların iptali için açılan davaların paraları mı bunlar? neyin parasını bizlerden çıkarıyorsunuz? nerede görülmüş %120 zam yahu! sınav değil düpedüz soygun!

    edit: hiç sevmem bu edit olayını ancak doktor olup 220 lirayı fazla bulan insanların varlığını gösteren vs. vs. demiş bazı yazar arkadaşlar. şimdi ortada bir rezalet var ve bu rezalet maaştan tamamen bağımsız. konumuz doktor maaşı değil ama madem konu buraya gelmiş benim de söyleyeceklerim var o vakit. yeni mezun oldum ben. 1 yıldır intörn doktordum. pek bilmezsin intörn doktorluğu anlatayım. ayda en az 6-7 gecemi hastanede geçirdim; birçok kez 36 saat boyunca hastanede kaldığım oldu; acilde, serviste, yoğun bakımda, ameliyathanede, poliklinikte her yerdeydim. çocuğun hastalandığında ben bakıyordum, reçetesini yazan bendim, kafanı yardığında dikişini atan da bendim, öykün alınırken sekreterlik yaparak bilgisayara geçiren de bendim. herhangi bir sektörde çalışan herhangi bir insandan daha az çalışmıyordum. hastanede etrafımda benden yaşça küçük hemşireler, personeller, teknikerler vardı. her biri maaşlarını alırken ben 340 lira harçlığımı alıyordum. 2 aydır mezun, işsiz, gelirsiz, sadece tus çalışan bir doktorum. benim gibi yüzlercesi binlercesi var inan bana. 25 yaşındayım babamdan para istemeye utanıyorum. ve sen gelmiş burada bana neden 220 lirayı, %120 zammı çok bulduğumu soruyorsun öyle mi?

    edit 2: doktor olduğunu her yerde belirtme ihtiyacı! demiş bir yazar arkadaş. "tus"la ilgili bir konudan bahsederken benim ve başlıktaki diğer birçok yazar arkadaşın doktor olduğunu anlamasına sebebiyet verdiğimiz için ben şahsım adına bu naif, kırılgan arkadaştan özür diliyorum.

  • gelin itiraf edelim. okul bitti bir şekilde işe başladık. kimimiz kpss ile atandı aileden uzak şehirlere gittik kimimiz özel sektörün cazibesi ile uzak şehirlere, ülkelere çalışmaya gitti. ilk zamanlar her şey çok güzel. cepte para var, özgürlük var. bir kaç ay sonra yavaş yavaş sorumluluk binmeye başladı üstümüze. yemek yapmak, bulaşık yıkamak, ütü yapmak, ev temizliği vb. işler uzayıp gidiyor. bir sonu yok.

    o an işte hanginiz; "amk ben bunları yapmak için mi onca sene okudum!!!!" demedi? ben dedim. ama sonra evlendik barklandık. evin sorumluluğunu iki kişi paylaşmaya başladık. eşimizde çalışıyorsa çift maaş olduk. gelir seviyemiz ve yaşam standardımız yükseldi. ama aramızda bazı hayvanlar evin bütün sorumluluğunu kadına yükleme yolunu seçti. ana evi rahatlığını yaşamaya devam etti. halbuki o kadın onca sene öküzün birine hizmet etmek için mi okumuştu?

    bence boşanma davasındaki bazı laflar cımbızlanmış ve haber değeri taşıması için uğraşılmış. yoksa kimse "ben boğaziçi mezunuyum sarma sarmam" "ben odtü mezunuyum ütü yapmam" demez. sanmıyorum. bence "ben bunca sene bu öküze hizmet etmek için mi okudum" demiştir.

  • sadece mutlu bir çocukluk. sonrasında aç, sefil de olsa bu arkdaşlar özünde mutlu bir insan olarak yaşama veda etmektedir.

  • gercek hayatta yasamis olan doktor faust, 15. yuzyilin sonlarinda ingostadt sehrinde dogmustur. soyledigi yalanlarla, anlattigi abartili hikayelerle ve gelecek hakkinda yaptigi tahminlerle kimi zaman halki korkutan, kimi zamansa eglendiren bir kimsedir. cok buyuk bir buyucu oldugunu iddia etmis ve isa’dan beri mucizeler yaratabilen tek kisinin kendisi oldugunu soylemistir. ayrica bir oluyu de diriltecegini halka aciklamis; fakat her hatirlatista daha hazir olmadigini belirterek bu iddiasini gerceklestirmeye calismaktan kacinmistir. 16. yuzyilda oldukca yaygin olan seytan korkusu nedeniyle; surekli kehanetlerde bulunan ve yemegini yerken yanindan kopegini eksik etmeyen (o donemde, seytanin kopek seklinde insanlarin yaninda gezebildigine dair bir inanis da mevcutmus) faust, yavas yavas halki huzursuz etmeye baslamis ve sonunda yoneticiler tarafindan surgun cezasina carptirilmistir. nerede ve hangi tarihte oldugu ya da olup olmedigi hakkinda bir bilgi mevcut degildir.

    tum bu ilginc ozellikleri sayesinde efsanelestirilen faust, tamamen alman kulturune ait olan tek mitik karakterdir. faust hikayesini konu alan ilk kitap johann spiess tarafindan 1587’de yazilmistir. bu ve benzeri on alti kitap almanca’da volkbücker adi verilen populer kitaplar kategorisine sokulur. volbücker’deki faust; dogayi kontrol etmek isteyen, bilgiye ac, kotu, cikarci, saklaban, zavalli ve gulunc bir karakterdir. amacina ulasmak icin seytan’la anlasir ve sonunda seytan’in tuzagina duser. donemin protestan yazarlari da bilgiye olan acliklarindan oturu karsi olduklari humanistleri, ogrenme arzusunun kurbani olan faust’u ornek gostererek elestirmislerdir.

    faust’un oykusunun almanya sinirlari icerisinde kalmasi kisa surmus, hikaye hizla avrupa’ya yayilmis ve tiyatroya aktarilmistir. ozellikle ingiltere’de gerceklesen tiyatro uyarlamalarinda faust karakterine yuklenen olumsuz nitelikler hafifletilmis ve bunlarin yerine bazi erdemler bahsedilmistir. bu uyarlamalardan en onemli olaniysa christopher marlowe’un 1592’de yazdigi dr faustus’tur.

    faust, almanya’da da tiyatroya aktarilmis ama 18. yuzyil almanyasi’nda tiyatronun yasaklanmasi nedeniyle sahnelerde uzun sure kalamamistir. bu sirada fransa’da yasanan siècle de lumières’in almanya’daki en onemli temsilcilerinden biri olan gotthold ephraim lessing de faust uzerine bir kitap yazmis ve bu karakteri tam anlamiyla yucelten ilk edebiyatci olmustur. bu noktada lessing’in goethe ve donemin diger onemli dusunurlerini buyuk olcude etkiledigini belirtmemiz ve ardindan johann wolfgang von goethe’nin faust’una gecmemiz gerekir.

    goethe, faust’la ilk kez cocukken izledigi kukla tiyatrosunda karsilasmistir. ardindan okudugu volbücker ve faust’tan bahseden sarkilarla (zamanla bu karakter alman kulturune iyice yerlesmistir) konuya olan ilgisi iyice artmis ve ogrencilik yillari sirasinda eserini yazmaya baslamistir. sturm und drang’in etkisinde oldugu donemde yazdigi bu bolumlerde (1770-1775) romantizm akimi kendini hissettirir. aslinda yazdiklarini urfaust (ilkel-faust) ismiyle bir kitap haline getirmis; fakat yayinlamamistir (19. yuzyilin baslarinda fikrini degistirip kitabinin bu halini de yayinlayacaktir). artik faust genc bir sarlatan degil, evrenin sirlarini ogrenmek isteyen yasli bir bilgindir. bu hikayeyi isleyen eserlerde farklilik gosterdigi icin; urfaust’taki (ve goethe’nin yazacagi diger faust kitaplarindaki) mephistopheles - faust anlasmasindan bahsetmekte de yarar var: tanri’yla faust’u bastan cikarabilecegine dair iddiaya giren mephisto, faust’un yanina gelir. bilgiye duydugu acligin dinmeyecegine ve dunyadaki hicbir seyin onu doyuramayacagina inandigi icin seytanla anlasma yapmayi faust ister. bu dunya’da mephisto onun her istedigini yapacak; fakat sonunda yasadigi mutluluklardan tatmin olursa ruhu mephisto’ya hizmet edecektir.
    faust’un son halindeki bircok bolum, daha basit halleriyle urfaust’ta da bulunur: kitap, faust’un unlu monologuyla baslar, ardindan buyu kitabini acan faust macrocosmos isaretini gorur ve doganin yaratici gucune ulasmaya calisir. basaramaz. yeryuzunun ruhuna ulasmayi dener, bu sefer basarili olur ama ruh, olumlu oldugu icin onunla konusmayi reddeder. daha sonra yasli faust’un gencligini simgeleyen ogrencisi wagner’le diyalogu gelir. goethe, burada universite sistemini ve ona verilenle yetinen universite ogrencilerini elestirir. ardindan mephisto gelir, o da wagner’le konusur ve ogrenme askini yok etmeye calisir. sonra mephisto ve faust bir hana gider. goethe bu kisimda da universite ogrencilerinin hayatini alayci bir dille aktarir. o ana kadar yazilmis ve bilinen tum faust hikayelerinin han sahnesinde masadan sarap akitan faust’ken, urfaust’ta bunu mephisto yapar. boylece goz boyayici sihirler yapan sarlatanlik ozelligi mephisto’ya aktarilmis olur. bu sahnenin ardindan margeritte trajedisi gelir ki bu kisim tamamen goethe tarafindan yaratilmistir. trajedinin sonunda margeritte olur ama sonrasinda ne oldugu aciklanmaz ve urfaust bu sekilde biter. (goethe’nin genclik yillarinda, çocuğunu öldürdugu icin asilan susane margaretha brandt’in infazina tanik oldugu ve kadının savunmasında icine giren seytan nedeniyle bu cinayeti isledigini itiraf ettigini de belirtmek gerek)

    faust’la ilgili calismalarini surduren ve yaptigi italya yolculugu sirasinda klasisizm’den oldukca etkilenen goethe, 1790 yilina geldiginde yazdiklarini faust ein fragmeit (parcalar halinde faust) adiyla yayinlamistir. sturm und drang’a tamamen sirtini dondugu bu kitapta urfaust’a uc yeni sahne eklemistir: bunlardan ilki; faust-mephisto ve mephisto-wagner arasinda gecen iki diyalogun baglantisini kuvvetlendirmek icin yazdigi, faust ve mephisto arasinda gecen yeni bir diyalogdur. ikincisi; cadinin faust’u genclestirdigi ve faust-margeritte trajedisini daha anlamli kilan sahnedir. ucuncusuyse; goethe’nin buyuculuk konulariyla alay etmek icin ekledigi magara ve orman sahneleridir. bunlarin yani sira, han sahnesinde kimi degisiklikler yapmis ve kitabin sonundaki margeritte’in oldugu kismi atarak eserinin bitisine belirsiz bir hava katmistir.

    goethe, bu kitabin ardindan faust uzerinde calismaya ara vermis; fakat donemin en onemli dusunur ve sairlerinden biri olan, dostu friedrich von schiller’in baskisiyla tekrar bu proje uzerine calismaya baslamistir. (schiller’in 18 ve 19. yuzyil alman edebiyati’nda gorulen ve goethe’nin nefret ettigi romantizm akiminin da en buyuk temsilcisi oldugunu belirtmekte yarar var) nitekim 1808 yilinda faust’un su an elimizde olan ilk kitabi yayinlanmistir. goethe, eserine shakespeare’e duydugu saygiyi gostermek icin tiyatro sahnelerini ve mephisto’nun neden faust’a geldigine aciklik kazandirmak icin de tanri-seytan arasindaki iddia sahnesini eklemistir. goethe, bu ilk kitap icin « kucuk dunya’ya (microcosmos) yolculuk » sozunu de kullanir.

    cunku 1831’de (olumunden bir yil once) kusursuz hale getirmeyi basardigina inanip yayinlayacagi faust’un ikinci kitabinin konusu da « buyuk dunya’ya (macrocosmos) yolculuk » olacaktir. bu kitapta faust antik yunan’a gider ve truvali helen’le evlenir. bu evlilik, goethe’nin ideali olan alman-antik yunan uygarliklarinin birlesimini simgeler. ancak bu ideal, ogullari euphorion ve ardindan da helen’in olumu nedeniyle gerceklesemez. sonrasinda faust almanya’ya geri doner, kusursuz bir toplum yaratmak icin calisir. oldugundeyse seytani hayal kirikligina ugratacaktir.

    goethe’nin altmis yilini harcadigi faust karakteri, filozofun trajedisini anlatir.
    friedrich nietzche’nin übermensch’idir (ustuninsan).
    johann wolfgang von goethe’nin alter egosudur.

  • 61 anayasasında özgürlükler asıl,yasaklar istisna
    82 anayasasında yasaklar asıl ,özgürlükler istisna haline gelmiştir. (82 anayasası için "ancak anayasası" da denilmektedir)

  • bir erkek, bir erkeği ortada bir kız meselesi olduğu her zaman satabilir. erkekler arasında bu durum sorun olmaz, halden anlarız.

  • muhtesem dortlu. bunlari akil edip orf adet gelenek yapan zihniyetin amina koyim! arkadas nedir bu iki haftadir beynim sikildi bunlara yardim etcem diye. kendim yapsam kafayi yerdim. bunca tantana topu topu uc bes saatlik eglence icin deger mi lan. cok istiyosan git giy gelinligini damatligini kiy nikahini olsun bitsin be. cigeri bes para etmez insanlari, hayatta hic gormek istemedigin adamlari bi kac saat eglendircen diye bu yapiliyor ya ne diyim.

  • oğlum tamam yazar adam yanlış yapmış olabilir ama, bir sene önceki entry'i bulup hataları ortaya çıkarıp bir de başlığını açmak kişisel bir garez gerektirir.

    debe editi: bu topraklar üzerinde haksızlığın karşısında olduğu için zarar gören,hayatını kaybeden hiç kimse unutulmayacaktır.

    (bkz: cem garipoğlu'nun suç ortakları)