hesabın var mı? giriş yap

  • "'eğer bana üç kişiyi çalımlayıp 30 yarddan liverpool'a nefis bir gol atıp tribünleri ayağa kaldırmak mı, dünya güzelini yatağa atmak mı diye sorsanız karar vermesi çok zor olurdu. şanslı biri olarak her ikisini de yaptım. ama birini 50 bin kişinin gözleri önünde''

    "yedi tane miss world ile yattığım söyleniyor ama rakam yanlıştır. doğru rakam dörttür. üçünü reddettim "

    (bkz: george best)

  • biçimsel açıdan saçma olsa da, içeriği haksız değildir.

    kadın 2.5 yıldır bu işi yaptığını ve "en iyi çıkış yapan" ödülünün kendisine verilmesinin saçma olduğunu söylemiş.

    bunu haksız bulamayız ki.

  • türk halkının telefon kılıfı, ekran koruyucu, v.b. ürünleri 1 dolardan aşağıya hatta çoğu zaman 50 centten aşağıya aldığı yıllardı. sonra berat albayrak içinde ne olursa olsun gümrükten geçen her kargoya vergi koydu. türk halkı şimdi de o 1 dolarlık telefon kılıflarını kullanıyor ama artık 3-5 liraya doğrudan çin'den alamıyor, aynı ürüne 100 lira vererek aradaki ithalatçı firmayı zengin ediyor.

  • johann sebastian bach, günümüzde çoğu kişinin kahveye olan tutkusu gibi 18. yüzyılda bu tutkuyu dile getirmek için kantat bestelemiştir. bu kantat bach'ın din dışı nadir kantatları arasındaki yerini almıştır. aslında bir nevi mini bir opera özelliği de göstermektedir.

    bach, kantatı 1732-1735 yılları arasında bestelemiştir. o dönemde kahve özellikle avrupa'da din otoriteleri tarafından "şeytanın içeceği" olarak nitelendirilmektedir. din adamları tarafından yoldan çıkarıcı olarak tanımlanarak özellikle kadınların içmesi konusunda fazla hassasiyet gösterilmekteydi. o dönem, kadınların kahve içmesine olan bu tutuma karşın kadınlar örgütlenerek "kaffeekranzchen" adını verdikleri kahve evlerini oluşturmuşlardır.

    kantatın librettosu picander olarak bilinen christian friedrich henrici tarafından yazılmıştır. kantatta olay örgüsü ise şu şekildedir:

    baba schlendrian, kızı lieschen ile kahve konusunda tartışmaya başlar. baba, kızının kahveye olan tutkusunu yok etmek için çabalar. kızının kahveyi bırakması için pek çok yasak koyar; düğünlere gidilmeyecek, pencereden bakılmayacak, yeni kıyafet alınmayacak... lieschen ise hepsini kabul etmektedir. babanın inadı tükenecek diye beklerken, babası kızını kahveyi bırakmazsa evlendirmeyeceğini söyledikten sonra kızı bir an duraksar ve kahveyi bırakmayı kabul ettiğini söyler. ama bunun aslında bir kandırmacadan ibaret olduğu kantatın ilerleyen zamanlarında ortaya çıkmaktadır.
    lieschen'in kahveye olan tutkusu ise şu şekilde belirtilir: günde üç fincan kahve içmezse kurumuş keçi eti gibi hissettiğini ve bin öpücükten daha güzel olduğunu dile getirir. lieschen kantatın sonunda evleneceği kişi ile evlilik sözleşmesi yaparak kahve içmesine izin vereceğini belirtmektedir.

    kantatın tam hali : coffee cantata

  • hayat çok garip amk. bundan 12 sene evvel adamı futboldan anlamıyor diye 6 haftada adanaspor'dan kovmuştuk şimdi dünya kupası sahibi. çocuklarına anlatıp taşak geçer herhalde.

  • "60 değil 70 değil 80 değil oh 90 değil

    100 yıl oldu daha yürek atmaz değil

    bu kalpte 100 yıl daha bitmez sevgin

    gözü olanın gözü çıksın bebeğim

    *

    her taraf metrobüs vefasız olma kalbi kapalı

    sevmiyorsan da atma taş, yürek hep coşkuyla atalı

    bak 100 yıl oldu hemen kıskanma şaşkın yunan

    yıllar oldu sırtakini unutalı sen derdine yan

    *

    cumhuriyetim benim canım bebeğim

    tüm rejimler arasında seni tek geçer deli yüreğim

    oh diyorsam şimdi 100. yaşına

    vefasız padişahlar giremesin kanına

    *

    ne monarşi ne oligarşi belki aristokrasi

    ama en güzeli halkın yönetimi

    benim cumhuriyetim kızıl ötesi, aşıklar müzesi

    100 yıl daha coşar, sanma tekler bu yüreğin füzesi"

    *

    söz-müzik-düzenleme: serdar ortaç

  • cem yılmazı ilk tanıdığım cümle, yıllardır güldüm bu lafa, hala da gülerim.

    cem yılmaz küçüklüğünü anlatırken;

    -biz çok fakirdik eskiden, abim kartondandı.

  • 80 milyona dayanmış nüfusu olan ülkede kitap okuma alışkanlığı olan kişi sayısı kırk bin, bir de bu yavşaklara dil beğendiremiyoruz anasını satayım. dedirten fışkı. yetersiz dil yoktur, az dil bilgisi vardır. votka. nokta.

  • ryanair dünya havayolu işletmeciliğinde , özellikle hükümet havayolu ilişkisine istinaden bambaşka bir örnek teşkil etmektedir

    bugün bünyesinde birçok alt havayolunu bulunduran 1984 doğumu irlanda'lı bir şirketten bahsediyoruz.

    tabi küçük adımlarla gerçekleşiyor bu büyük hayaller. ilk uçuşları waterford - londra arasında. ankara'dan da yapılan ilk uluslararası uçuşlar atina'ya yapılıyordu bu şekilde hesaba katbiliriz

    1997'de halka açılan şirketin gelirleri 200 milyon dolardan 1.8 milyar dolara fırlıyor. 2010'da bu rakam 3 milyar dolara varıyor. sadece bir istatistik olarak vereyim thy'nin 2019 geliri 1.5 milyar tl kaynak

    ryan adı nereden geliyor ?

    kurucular christopher ryan, liam lonergan ve tony ryan bu ismi veriyor. 90'lara kadar da inigliz havayolları ile rekabet içinde geçen yıllık ortlaama 100 bin yolculu bir havayolu olarak karşımıza çıkıyor

    ryanair'in büyümesi aslında 2000'lerin başındaki ab'nin havayolları endüstrilerine ithafen koyduğu kuralları genişletmesi ve irlanda'nın büyümesi ile beraber bağlantılı. aşağıda detaylarına bakacağız ama brüksel oslo gibi duraklara seyahatler koyarak boeing 737-800 tipi uçakların siparişini verrek ciddi büyümeye geçiyor

    ancak en önemli olylardan biri 2000 yılında kendi internet sitelerini kurmaları ve buradan acente farkı olmadna basit bir yazılımla hızlı bir şekilde ucuza bilet satmanın önünü açmaları. internet sitelerini de öğrencilere yaptırıyorlar.

    2001 yılında belçika charleroi havalimanı'nı da merkez bellemesinler mi bunlar hemen boeing 737-800 serisinden sipariş ki 2010'a kadar peyderpey gelmesi hesaplanan uçaklar 2005'te son sipariş olarak adamların eline gçeiyor ve büyüme hızlanıyor

    finans müdürü michael o'leary'in kan banyosu benzetmesiyle yaptığı uyarıyla beraber düşük bütçeli küçük havayollarının önünün kapandığını ve piyasasnın easy jet ile ryanair'e kaldığını söylüyor. ancak 2004 yılında meşhur ab genişlemesi olunca bu iki firmada vites'i 5'e takıyor

    2010'lara kadar bu şekilde büyüyen ryan air önce macaristan ile kavga ediyor. çünkü budapeşte yakınında uygun fiyatlı küçük kendilerinin kullanabileceği bir havalimanı yok ve budapeşte de ryan air'in fiyat indirim talebini reddediyor.

    boeing ile sürtüşmeler oluyor ve pazarlıklar sonuçsuz kalınca 2012'de siparişi durduruyorlar

    izlanda'da meşhur yanardağ patlaması olucna uçuşlar durmuştu ya hani orada da ab kriterlerini eleştiriyorlar. adamlar tam dolmuşçu kafasında, yakıt ve pilot varsa en ucuzundan her yere gideriz diyorlar

    2010 yılında da irlanda hükümeti ile vergileri kısmaya yönelik masaya oturuyorlar ki özellikle turizm vergisi burada ön plana çıkıyor. adamlar büyük şirket veya hükümet demeden herkesi ile pazarlık etmenin peşinde. tabi bunun bir sebebi de 2010 yılında 10.3 milyon dolar gibi rekor bir zarar elde etmeleri

    en büyük marketleri de 2014 yılından beri italya. bakın ne irlanda ne ingiltere. tabi bu aşırı büyümenin tüm yönlerinin hesaplı olduğu söylenemez ki son 10 yılda 20 havalimanı ile toplamda anlaşmazlığa varıp sefer iptaline gidiyorlar.

    bu kavgalar tabi 2020 yılında irlanda'yı covid önlenmlerine uymamakla tehdit etmelerine kadar gidiyor. e tabi 2021 yılında 1 milyar dolara yakın zararın önden gelen kokusu bunu açıklar nitelikte.

    ancak bugün itibariyle direk 86 noktaya aktarmalarla 200'ü aşkın noktaya giden ryan air boeing 737 filosunun yüzde 10'u gibi uçuk bir sayıya sahip olarak bu alanda rekorun sahibidir. şu an 360 adet boeing 737 var ellerinde ancak 305 tane daha sipariş ederek tek seferde sayı olarak verilmiş en büyük siparişi de yine bu havayolu elde etmektedir.

    eğer biletinizin çıktısını almazsanız 70euroyu aşan bir cezayı yeme olasılığınız da var, 1 euroya uçak bileti bulma olasılığınız da. ryan air şimdilerde uçak içinde ayakta seyahat etmenin yollarını arıyor. tam bir çılgınlık

    son olarak ryanair tarihinde ciddi bir kaza olmamıştır. en azından ben bulamadım

  • atlatmış biri olarak, yaşadıklarımı anlatmak istediğim hastalık.
    yaklaşık bir ay kadar önce öksürük başladı, ve artarak devam etti hastaneye yatana kadar. 3-4 gün sonra ise göğsümde net bir daralma hissettiğimi hatırlıyorum. birkaç gün daha bekledim ama öksürük artık dayanılmaz seviyedeydi ve halsizlik, bitkinlik, ateş , üşüme de vardı. akşam ateş 39'a çıkınca özel bir hastaneye gittim. serum verdiler ve akciğer tomografisi çektiler. doktor tomografi ve belirtilerle birlikte 'yüksek ihtimal koronasın, 15 gün evden çıkma' dedi. bu şüpheyi ortadan kaldırmak için sonraki gün bir devlet hastanesinin aciline gittim. akciğer filmi çekildi. şikayetleri dinleyip tomografiyi de gören doktor, buzlu cam var, yatış veriyorum dedi ve covid 19 testi yapıldı. bi odada tek başıma kalmaya başladım. hakkını vermek lazım, oda rahattı ama tek başına olmak ve covid olma şüphesi zordu(daha test sonucu açıklanmamıştı). 3 gün sonra test açıklandı, herşeye rağmen negatif bekliyordum çünkü, ocak ayında influenza geçirmiştim ve öksürük tam geçmemişti. dolayısıyla ben buna yoruyordum bu durumu, konduramadım yani. ancak sonuç pozitif geldi. büyük şok oldu. ancak hastanedeki her geçen gün şikayetlerim azaldı. ateş zaten ilk gün düşmüştü, öksürük de baya azalmıştı. hastanedeki 4. gün doktor taburcu olacağımı, genel durumumun iyi olduğunu söyledi. akşamına taburcu oldum. taburcu olmadan ikinci test için sürüntü alındı. hastanede hergün verilen ilaçlara 2 gün daha devam ettim. bu süreçte tat ve koku almada da değişiklikler vardı. net olarak farkettiğim kolonyanın kokusu çürümüş birşeyi andırıyordu, çay da hiç çay gibi değildi. test 3 gün sonra açıklandı. negatif geldi. aynı gün 3. test için tekrar hastaneye gittim. 3. test sonucum da negatif geldi. ilk negatif test sonucum üzerinden iki hafta dolduğu gün kızılayda plazma bağışında bulundum. evden bu iki durum haricinde hiç çıkmadım. taburcu olalı iki haftayı geçti. aslında bunları paylaşmayı düşünmüyordum ama süreci merak edenler olur diye paylaşmak istedim. neyse allah herkese şifa versin. inşallah en kısa sürede biter bu süreç.

    edit: bazı bilgileri buraya ekleme ihtiyacı doğdu. 28 yaşındayım, istanbul'da yaşıyorum. sigara kullanmıyorum ve kronik bi rahatsızlığım yok. covid olmadan da hijyene dikkat eden biriyim, ancak maramaray kullanıyordum. tahminim bi şekilde marmarayda bulaştı.

  • biraz önce 5n1k'da cüneyt özdemir'den ayar üstüne ayar almaktaydı kendisi.

    okuyorduk, duyuyorduk ancak ben sayın kazaz'ın beyninin bu derece yanmış olduğunun farkında değildim. hiç bir konuda net bir fikri, tam anlamıyla bilgisi olduğunu sanmıyorum. laf çeviriyor. baronlar, atatürk, ak parti, baş örtülü kardeşlerimiz, islamın altın çağı...

    bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olan insanın nefis bir örneği. tam yeni türkiye işi. bu seçimde olmaz ama bir sonrakinde neden bir milletvekilliği olmasın diyorum kendisine. 10 yıl sonrasını düşünsenize tuğçe kazaz, arda turanlı bir meclis. halleluya beybi.