hesabın var mı? giriş yap

  • özellikle şu kısmının altını çizmek isterim:

    "montrö, karadeniz’e kıyıdaş ülkelerin güvenliğinin temel belgesi olup karadeniz’i barış denizi yapan sözleşmedir. montrö, türkiye’nin herhangi bir savaşta, savaşan taraflardan birinin yanında istemeden savaşa girmesini önleyen bir sözleşmedir."

    akp bir şekilde bu sözleşmeyi iptal edecek veya baypas edecek bir adım atarsa suriye'de amerikayla bir olup güney sınırımızı yol geçen hanına çevirmesine benzer ama 100 katı daha vahim sonuçları olacak olaylara zemin hazırlamış olur.

  • geçen hafta oğlumuzu kreşe yazdırdım. özel eğitim aldığı okuldan çıktıktan sonra iki saat oyun grubunda diğer çocuklarla oynasın, onlarla aynı masada yemek yesin, yaşıtlarını görebilsin istedik.

    okulun sahibini görmeye gittim ve durumumuzu tüm detaylarıyla anlattım. oğlumuzun konuşamadığını, dikkat eksikliği sebebiyle herhangi bir oyunu sürdürmesinin çok zor olduğunu, başkasıyla yemek yerken rahatsız olduğunu, zaman zaman aşırı hareket isteği duyup düz duvara tırmandığını söyledim. diğer çocukları engellemek istemediğimizi ama aslında ihtiyacımızın tam olarak da diğer çocuklar olduğunu, olası aksilikleri engellemek için bakıcısının gölge öğretmeni olarak her an oğlumuzun yakınında olacağını belirttim.
    hiçbir şeyi gizlemedim, gerekirse tam gün parası vermeye razı olduğumuzu bu tür durumlara alışık olduğumuzu söyleyince kadın güldü bana.
    "iki saat geliyorsa ona göre ödersiniz, diğer aileleri ve çocukları merak etmeyin, ben burdayım, çocuğunuz bize emanet, el birliğiyle toparlayacağız" dedi.
    mücadeleye, gerekirse savaşa gitmiş birinin dayanışmayla karşılaşması pek rastlanan bir durum değildir, afallıyorsunuz. içimden kadına sarılmak geldi ama zırhım müsaade etmedi.

    her gün soruyorum bakıcısına bugün naptı, ne yedi, çocuklara yaklaştı mı, oyunlara katıldı mı diye. dün akşam üstü telefonuma bir video geldi, 5 yaş grubu olarak bahçedeler, öğretmenleri içinde yönergeler olan bir şarkı söylüyor. çocuklar da hem şarkıdaki yönergelere göre dans ediyor (zıplama, sağa sola sallanma, hayali elma toplama, ismi söylenince yere oturma gibi) hem de şarkıya eşlik ediyor. kamera bizimkinde, yakında da 4-5 çocuk var. bilmeyen biri oğlumun farklılığını anlayamaz, o kadar güzel ki, salya sümük izliyorum. bir de bir kız çocuğu var dans ederken sık sık bizim oğlana bakıyor, kolunu okşuyor, baya seviyor yani bizim danayı. belli ki beğenmiş.
    şarkının sonunda herkes yanındaki arkadaşına sarılsın deniyor. bir anda herkes birine sarılıyor ama bizimkine kimse kalmıyor. çok kısa bir an ne yapacağını bilemeden öylece kalakalıyor. ben bıçaklanmış gibi bir acı hissediyorum o kısa anda. sonunu izlemek istemiyorum aslında ama kendime diyorum ki "alıştır kendini bunlara, daha iyi günlerdesin." ama o kız var ya hani, sarıldığı diğer küçük kızı bırakmadan oğluma da açıyor kollarını, bizimki de hemen sarılıyor. üç yavru sarmal şeklindeyken bitiyor video. dünyanın en güzel kısa filminde oynuyorlar benim için. dün akşamdan beri kaç kere izledim bilmiyorum. kendimi hep en kötüye alıştırmaya çalışsam da deli gibi korkuyorum oğlumun yalnız kalmasından. dün o kız açtı kollarını, belki bu güzel günlerin habercisidir.

    neyse ben gidip müstakbel gelinime beşibiryerde gibi bişey alayım. ne alınıyor ya gelinlere, ontaş alayım, at alayım. *

  • polisi polis, kanunu kanun olan memlekette gerçekleşmiş olay. böyle manyakların defterinin dürülmesi toplum acisindan sevindirici.

  • güney kutup dairesi icerisinde yer alan antarktika'da ramazan 2015 boyunca gunes dogmadigi icin yasanan iptal.

    onceki yillardan farkli olarak bu seferki ramazan'da 21 haziran da var. 21 haziran'da guney kutup dairesi icindeki heryerde 24 saatlik gece yasanacak. yani olay sadece kutup noktasi degil. bu yil koskoca kitanin tamami 24 saatlik geceyi yasayacak.

    diger gunlerde de sadece guney kutup dairesi'ne yakin ufak bir kesimde birkac dakikalik bir aydinlik yasanacak. kutup noktasi ise 23 eylul'e kadar gunes gormeyecek zaten.

    (bkz: kimse de demiyor ki aga bu nedir)
    (bkz: din kurarken dikkat edilmesi gereken hususlar)
    (bkz: 1997 yılında norveç'te yaşanan efsanevi ramazan)
    (bkz: antarktika türkiye istasyonu)

    düzenleme: yok mekke'ye göre oruç tutulur yok en yakın yerleşim birimi baz alınır falan diyenler allah'a şirk koştuklarının farkında değiller sanırım.

    allah'ın kuran'da bakara 187'de emrettiği:

    diyanet meali: şafağın aydınlığı gecenin karanlığından ayırt edilinceye (tan yeri ağarıncaya) kadar yiyin, için.

    geleneksel meal: fecirde beyaz iplik siyah iplikten ayırdedilinceye kadar yiyin, için. sonra orucunuzu geceye kadar sürdürün.

    uluslararası ingilizce meal: and eat and drink until the white thread of dawn becomes distinct to you from the black thread [of night]. then complete the fast until the sunset.

    allah'ın emri açık ve net. sen bu emre uymam kafama göre, 45.enleme göre, en yakın yerleşim birimi olan arjantin'in güneyindeki bir kente göre, mekke'ye göre oruç tutarım diyorsan kuran'ı reddediyorsun ya da kuran'ın hatalı olduğunu kabul ediyorsun demektir. kaldıki en yakın yerleşim birimi bildiğin komik bir çözüm. murmansk gibi 350 bin kişilik bir şehirde 24 saat gündüz yaşanacak. ona yakın bir köyde 23 saat 59 dakika gündüz, 1 dakika gece olacak. o zaman 1 dakikada mı iftar ve sahur yapılıp namaz kılınacak ve ardından 23 saat 59 dakikalık oruç tutulacak? mekke'ye göre yapacaklarsa ingiltere'de, hollanda'da vs. 22-23 saat oruç tutanların suçu ne?

    ayrıca 'bunlar bin kere açıklandı, cahiller sizi' deyip birbiriyle çelişen bin farklı çözüm öne sürüyorsunuz. biraz tutarlı olun.

    not: ateist değilim.

    (bkz: suudi arabistan'da 2020 haccı'nın iptal olması)

  • bugün şehirler arası otobüste biri kadın, diğeri erkek olmak üzere iki kişiyi bu dili konuşurlarken duydum. başta sorun değildi, ama zaman ilerledikçe durumdan rahatsız olmaya başladığımı fark ettim. bir zaman sonra ise artık tamamen rahatsızdım. oysa rahatsız olmam çok saçmaydı! önce, anlamadığım bir dil konuşulduğu için rahatsız olduğumu düşündüm; ama bu koca bir yalandı. italyanca ya da ne bileyim, fransızca olsaydı bu diyalog, umurumda bile olmayacaktı. sonra acı içinde fark ettim ki o iki kişinin bir şekilde bana zarar vereceklerinden korkuyordum.

    tüm yol boyunca korktum. en ufak kıpırdanmalarından korktum, tedirgin gözlerle onları izleyip durmuşum yol boyunca kendim bile farkında olmadan. her an bir patlama sesi bekledim, hatta bir canlı bombanın hedef seçmesi için ne kadar uygunuz, onu hesapladım kendimce. belki de hiç düşündüğüm gibi değildir o işler; yabancısıyım, bilemiyorum. onlarsa yol boyunca o beni korkutan dilde konuşup gülüştüler. yani her insanın yapabileceği şeyler.

    erkek olanın annesi olduğunu düşündüğüm kadın, muhtemelen kürtçe dışında bir dil bilmiyordu. belki şehrinden dışarı bile ilk çıkışıydı. eğer öyleyse ne güzel bir karşılama yapmıştım içimden ona. tüm bunları düşündüğüm için kelimelerle ifade edemeyeceğim kadar çok utandım kendimden. kelimelerle ifade edemeyeceğim kadar çok canım yandı hissettiklerimden. bana göre hiçbir dilden korkulmamalıydı ya, ikiyüzlülüğümden utandım.

    oysa bana tüm bu mücadele, tüm bu dökülen kan saçma, aptalca ve hatta komik geliyor. önemsemeyi reddedeli çok zaman oldu içimde olan biteni. kimse düşmanım değildir benim, ben de kimsenin düşmanı değilimdir. bunlara rağmen yine de korkuyorsam bir şeyler her zamankinden de çok yolunda gitmiyor demektir bir yerlerde...

  • "...bu ülkenin en az paraya en sevilen karakterini oynamış oyunculardanım..."

    samanyolu tv dizilerinde oynayan kimsenin tanımadığı biri iken, kendisine dizide rol verip tanınmasını sağlamış gülse birsel'e büyük terbiyesizlik yapmış.

    ki eylem rolüyle aldığı aylık ücret de bugünün parasıyla 60 bin tl'ye denk geliyor.

    sonra vasfiye teyze tutunca aldığı ücret iki katına çıkarılıyor. vasfiye teyze olarak oynadığı mediamarkt reklamından 600 bin dolar kazanıp 2014 yılında istanbul boğazındaki bebek'ten 1.5 milyon tl'ye daire alıyor.

    dizide oynadığı zamanlarda da çok mutlu olduğunu söyleyen de yine kendisi.

    sorarlarsa baget ekmeği bölüp pul biberle yutuyordum dersin, kim bilecek.

    nankör ki ne nankör.

    (bkz: yalan dünya)

    ~

    ek: haberde pürüz çıktı dense de vasfiye teyze'li reklam, izleyenlerin de hatırlayacağı gibi tv'lerde yayınlanmıştı.

  • akşam evde canı sıkılan ege (10), realist ilay (8)...

    ege: sonunda buldum valla...
    romica:...
    ege: çok asosyal bir aileyiz biz!
    romica:...
    ege: neden biliyor musun?
    romica: bir şey okumaya çalışıyorum
    ege: öff!

    salona giden ege'nin sesi duyulur...

    ege: çok asosyaliz biz, asosyal aile... neden asosyal bir aile olduğumuzu anlatayım mı?
    ilay: yeni kelime mi öğrendin?