hesabın var mı? giriş yap

  • -bak ben bu yüzü görünce neler hissediyorum bir bilsen..
    +neler?
    -evimi, geleceğimi, yaşlılığımı, çocuklarımı, torunlarımı.

    düzeltme gereği duydum;
    fos çıktı arkadaşlar, bütün iltifatların canı cehenneme!

  • calikusu, sekiz-dokuz yaslarinda evde babamin eski ciltli, yer yer parçalanmis ve dili iyice arapçaya kaçan baskisini buldugum günden beri en cok okudugum, kimi yerlerini ezbere bildigim, hayatima damgasini çikmayacak bir sekilde vurmus bir kitaptir. o yüzden simdi bu satirlari yazarkenki zorlanmam.
    bir erkegin (bkz: resat nuri guntekin) bir kadinin içdünyasini bu kadar güzel anlatabilecegini, bu kadar ince, bu kadar hisli, bu kadar içten olabilecegini ben belki son olmasa da ilk defa çalikusu'nda gördüm.
    ve feride tüm zamanlar içinde en sevdigim roman kahramani oldu. tüm ele avuca sigmazliginin, içten coskusunun, çocuk nesesinin altindaki içliligi, kirilganligi, olgunlugu, eh, bunu söylemeden geçmek olmaz, idealistligi ve cesareti, bir de -doktor hayrettin bey'in de hakkinda söyledigi gibi- onu kavuran sevme sevilme ihtiyaciyla çok güzel, çok güzel demenin yetersiz kaldigi bir insan oldu feride benim gözlerimde. ve hatta nickimi lacrima'dan feride'ye çeviresim geldi simdi bir an, o raddededir. ben mi feride'ye benziyordum da o yüzden o kadar sevdim bu romani, bu kadini; yoksa bu kadar sevdigim için mi kitabi o kadar benzedim, ya da benzemek istedim feride'ye.. bilmiyorum. fakat itiraf edeyim ki, çocukluk yillarim dügünümden bir gün önce nisanlimin beni aldattigini ögreneyim de kendimi anadolu'ya vurayim, ögretmen olayim, isik saçayim gibi tuhaf fantezilerle geçti (aslinda bu hususta çok yalniz oldugumu da sanmiyorum, "feride'nin cumhuriyet kadinlari üzerindeki etkisi" ve benzeri birkaç yazidan okuduklarimi hatirlayinca).
    çok okudugumdan mi, yoksa resat nuri'nin içten tarzindan mi, yoksa ikisi mi bilmiyorum, ama bana kesinlikle fiction gibi, yaratilmis gibi, hayal mahsulü gibi gelmiyor anlatilanlar. gelmesinler.
    en sevdigim sahnelerse, ne bileyim, kamran'in at arabasiyla tekirdag'a yolculugu sirasinda enistesiyle feride hakkindaki konusmasi, feride'nin kamran'in evlilik fotografini gördügü an, "kalpsiz", uçar kaçar feride'nin aldatildigini ögrenmesinden hemen önce bir kayanin üzerine oturan kamran'in altina paltosunu serip "bundan böyle seni muhafaza etmek biraz da benim vazifem kamran" demesi, kamran'in buna "bunlar zannederim ki simdiye dek senden duydugum en güzel sözler feride" diye cevap vermesi, zeyniler köyündeki ölüm oyunlari, mühendislerin fransizca bilmedigini sanarak feride hakkinda fransizca konusmalari, müjgan'in feride'ye zorla kamran'i sevdigini söyletip sonra da "zannederim ki o da sana karsi lakayt degil feride" demesi, feride'nin müjgan'la kamran'in konusmasini duymamak için delice kaçmasi, sonra kiraz agacina çiktiginda yasli bir adamla yaptigi sohbet... bunlar saymakla bitmiyor.
    son olarak kitabin tüm güzellikleri yaninda dilinin ve üslubunun da hayranlik uyandirici oldugunu söyleyeyim, çalikusu'nun roman olarak tefrika edilmeden önce (sene 1922'dir) "istanbul kizi" adiyla bir tiyatro oyunu olarak yazildigini ve hatta feride isminin kitabin içerigine, mesajina da uygun olarak "basina buyruk, gururlu" oldugunu da ekleyeyim. kitap nasil bitiyorsa ben de öyle bitireyim bu feci bir his budalasi imaji çizdigimi düsündügüm entryimi: "yanlarindaki agacin dalinda bir çalikusu ötüyordu".

  • elinde bıçakla kalabalığa doğru yardıran genç içeren görüntüler.

    mermiden hızlı koşamamış ve muhtemelen demirden zannettiği, etten kemikten bedeni delinmiş.

    demek ki neymiş; karşında devlet ve görevlileri varsa, çakallığın alemi yokmuş. artizlik mermiden korumazmış. "nasılsa silah kullanamaz" diye, molotof atıp yaktığınız, bıçakla satırla kestiğiniz kolluk güçleri artık silah kullanıyormuş.

  • kullanilmiş plak durumu açiklamalari ( uluslararasi kriterler ) :

    ss (still sealed – ambalajı açılmamış): orjinal fabrika ambalajı hiç bir şekilde açılmamış plaklar için kullanılır.

    m (mint – hiç kullanılmamış): ss’den tek farkı orjinal ambalajının olmaması yahut açılmış olmasıdır. hiç iğne değmemiş plaklar için kullanılır.

    m- (mint minus): en yüksek derecede itina ile kullanılmış, en ufak defosu bulunmayan plaklardır.

    ex (excellent – mükemmel): minimum derecede kullanılmışlık belirtileri bulunur. herhangi bir çizik bulunduğu takdirde bu tanımlama kesinlikle kullanılmaz; sadece çok hafif bir kaç sıyrık varsa kullanılabilir.

    ex- (excellent minus): plağın ve kapağın çeşitli yerlerindeki (sırt, etiket, disk yüzeyi...) kullanılmışlık belirtileri görülebilir ölçüdedir. plakta rahatsız edici bir çizik veya dipses bulunmamalıdır.

    vg+ (very good plus – iyi durumda): plak ve kapak belirgin bir kullanılmışlık arz eder. disk yüzeyinde çeşitli sıyrık ve izler vardır, ve parlaklık hafifçe kaybolmuştur. herhangi bir atlama ve takılma kesinlikle bulunmaz. kapakta çeşitli aşınmalar ve hafif bükülmeler olabilir ama herhangi bir yırtık veya eksik olmamalıdır.

    vg (very good – vasatın üstü): plak ve kapak oldukça fazla derecede kullanılmıştır. disk yüzeyi parlaklıklığını kaybetmiştir, çeşitli çizik ve izler içerir. hafif iğne ağırlığında takılmalar olabilir ama hiçbir atlama olmaması gerekir. plak kapağı aşınmıştır, rengi solmuş olabilir. diskin izi (ring wear) belirgin şekilde görülür.

    g (good - vasat) : plak ve kapak aşırı derecede kullanılmıştır. plakta derin çizikler bulunabilir, atlamalar ve takılmalar vardır. kapak çok yıpranmıştır, disk izi çok belirgindir ve kapakta çeşitli bükülmeler ve yırtıklar vardır.

    p (poor – kötü durumda): plaktaki çizikler çok fazla ve derindir. disk yüzeyi ve etiket çok yıpranmıştır. hatta kapak yırtık ve eksik; plak, kırık olabilir. bu durumdaki bir plak zaten sık olarak satışa sunulmaz; ancak tarihi veya arşivsel önemi büyük olan plaklarda mevzu bahis olabilir.

  • ben açıkçası nabza göre yapıyorum bunu, kişiye göre. adamın akbili isteme şekline göre. genç bi çocuksa, kibarsa para almıyorum, yaşlılardan da almıyorum, babama benzeyenlerden de almıyorum, trakyalı'ysa almıyorum, hamileyse almıyorum. sonra soruyorum en son, "akp'li misin?" diyorum.

    cevabı "evet" ise, parasını alıyorum. hem akp'li hem babama benziyorsa yarı parasını alıyorum, hem yaşlı hem akp'li ise parasını alıp, yol vermiyorum.

    genç ve jastin bieber dinliyorsa, kafasına kornişle vuruyorum.

  • neredeyse tamami, devlet yetkililerinin kullandigi cumlelerin duruma uyarlanmasidir.

    olulerin arkasindan ironi yapilmasini dogru bulmuyorum, ama devletin 18 yasindaki gencleri sokak ortasinda esnafla birlik olup dove dove katlettigi ve valilerin cikip "arkadaslari yapmistir" diye insanlarla dalga gectigi bir ulkede, birilerinin de polis olumleriyle dala gecmesinde sasiracak bir sey yok.

    aslinda kimsenin sasirdigi da yok zaten, bunlar hep klavye milliyetciligi, lafa ola beri gele. cok seviyorsan polisini, halkini, daha fazla kan isteyecegine olumler karsisinda "yeter artik" diye tepki gosterirsin.